Teröre en iyi cevap olarak üçüncü köprüyü, bizi kıskananlara nispet
olsun diye üçüncü havalimanını yapan Türkiye, dış güçlerin saldırısına,
mükemmel bir zamanlama ile üçüncü Cumhurbaşkanı sarayıyla karşılık
vermeye hazırlanıyor. Üç ile güç arasında nasıl bir ilişki var
bilmiyorum ama mevcut hükümet, üçüncüsünü yaptığı/yapacağı her şeye
muazzam bir güç atfediyor.
Malazgirt Zaferi’nin 947. yıldönümü münasebetiyle yapılan törenlerde,
bizzat Cumhurbaşkanı tarafından Ahlat’ta 10 dönüm alanda, 1071
metrekare oturma alanına sahip bir saray yapılacağı müjdesi verildi.
Hadi bakalım Bizans, şimdi ne Diyojen bu işe? Yaaa, işte böyle alırlar
adamın aklını. Tabii, metrekare veya oda sayısında miladi 1071 tarihi
yerine Hicri karşılığı olan 463 sayısı da kullanılabilirdi ama
tasarruflusu pek makbul karşılanmayan itibar, sayıca daha büyük olan
1071’i gerektiriyor. Sarayı yaptıracakların da devlet teamüllerine
uyarak “ben sarayın zevkli, çelik konstrüksiyonlu ve Ahlatlı olanını
severim” diyeceklerini tahmin ediyorum. Saray diyoruz ama “otağ”
yapılacağını söyleyen de var. Üç-dış güç, otağ-karanlık odak uyumuna
bakılırsa o da olumlu.
Her İle Bir Saray!
Dış saldırılara karşı insanımız çok hassas davranıyor. Dolar 7 TL
civarına geldiğinde bütün dövizlerini bozarak oyunu bozmaya çalışan
hamiyetperver vatandaşlarımız var biliyorsunuz. Oyun büyüdükçe doların
daha büyük rakamlara ulaşmasını beklerler. Hatta döviz bozma işlemi de
yetmeyebilir. Bu durumda B planına geçip saray yapımına ağırlık
verebiliriz. (B planı ismi, dolar kurunu indirmek üzerine sıradışı bir
çözümü bulunan Necmettin Batırel’in tekniğinden ilham alınarak
geliştirildiği için soyisminin baş harfi kullanılarak oluşturulmuştur) B
planı şudur: Ben olsam şak, on ilde saray inşaatı başlatırım. Dış
güçler şaşırır, sonra şak diye on ilde daha saray inşaatı için düğmeye
basarım. “N’oluyor?” derler, şaaak bir on saray daha, hatta sırayla her
ile bir saray derim, çil yavrusu gibi dağılırlar. Zaten milletin olacak
diyorlar saraylar için, bence imkan varsa her ilçeye bile yapılabilir.
Biz de vatandaşlar olarak şunu deriz: “Saraya saraya bulsam izini /
Hafriyat tozuna sürsem yüzümü”
ABD’ye Karşı Kozlarımız
ABD’ye karşı kullanabileceğimiz kozlarımızdan birinin Kanal İstanbul
olduğunu söyleyenler var. İhraç mallarımıza ek vergi mi koydular, hemen
büyük bir kanal daha yapalım, Sinop’tan Akkuyu’ya… İki şehirde de
nükleer santral olacağı için, santrallerde ısınan sular kanalda gidip
gelirken soğumuş olur. Yollar gibi, kanal da duble olacak tabi. Kanalın
her iki tarafı boydan boya imara açılır, üstüne de onlarca köprü yaptın
mı, gelsin inşaatlar… Köprülerin hepsine de on yıllarca geçiş garantisi
verildi mi tadından yenmez. Torunlarımız “ne kan almış” diyerek AKP’yi
yad ederler artık… Böyle üç tane daha kanal yapsak Anodolu ada dolu bir
coğrafya olur. Hatta Artvin’den başlayıp Hakkari’ye kadar sınır boyunca
bir kanal yapılır, oradan da batıya Akdeniz’e kadar güney sınırlarımız
boyunca uzatılırsa sınırlarımızı da daha emniyetli hale getirmiş oluruz
F-35 vermemekle bizi tehdit ettiler ya, gerekirse kendimizin
geliştireceğini söyleyerek cevabı yapıştırdık. Bence çok isabetli ve
doğru bir karar. Katma değeri yüksek ve çok para kazandırabilecek bir
ihraç ürünümüz olur, fena mı? Antalya oto sanayii bu işe talip olduğunu
söylemişti galiba. Şahsen, İzmir Karşıyaka sanayisinden de F-35.5
hamlesi bekliyorum, yakışır… Hatta İzmir’de geliştirilene EFE-35.5 desek
daha güzel olur sanki… Peki, bir çok ülkenin katılımıyla, milyarlarca
dolar paralar harcanarak ve yıllar süren çalışmalarla geliştirilen uçağı
yerli ve milli ürün ve metotlarla acaba nasıl geliştirebiliriz?
Kağıttan yapalım desek, ülkede kağıt üretilmiyor hep ithal ediyoruz.
Kağıdın en ucuzu saman kağıttı diye hatırlıyorum. Bu kağıt samandan mı
yapılıyor bilmiyorum ama diyelim ki onu yapmak için de saman
kullanılsın. İyi de, biz saman da ithal ediyoruz? Yerli saman için
buğday üretmeye karar verdik diyelim. Tohumu dışardan aldığımız, gübresi
ithal olan buğday ne kadar yerli olacak ki samanı milli olsun? Savunma
sanayimizi ve teknolojik imalatımızı geliştirmek istiyorsak işe
topraktan başlayalım derim, gerisi gelir zaten…
Link:
http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/saraya-saraya-bulsam-izini_471897