Bu Blogda Ara

Arşiv

Hahahaber 14 Şubat 2020



Hahahaber 14 Şubat

Sıcak Gelişmeler

*  Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden, “beni yakın, küllerimi de Karadeniz’e atın” diye vasiyet bırakan Volkan Konak için anlamlı destek: “Ölmesini beklemeye de gerek yok…”

* Kars'ta termometreler -27'yi gösterdiği anda Meteoroloji Genel Müdürlüğü termometrelere civa akışını kesti, gözler göklerden gelecek kara kilitlendi...

* "Saray'a kriz yok" başlığıyla çıkan Emine Erdoğan'ın 50 bin dolarlık çantası ile ilgili haberi engelleyen mahkeme: "İndirime girdi onlar, 43 bin dolara satılıyor şimdi..."



NOT: Bu sayfada yer alan haberler hayal ürünüdür, uydurmadır. Gerçek haberlere benzeyebilir, gülüp geçiniz, kafayı takmayınız. . .

Blue-dut Teknolojisi



Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan Corona Virüsü, henüz aşısı ve ilacı geliştirilmemiş olduğundan bütün dünyayı tehdit etmeye devam ediyor. Aslında ilk ortaya çıktığında gerekli bilgilendirmelerin yapılmasına izin verilse, belki bugün virüs tehlikenin ölçeği daha düşük olabilirdi. Çernobil hadisesinden hiç ders alınmamış gibi olayın üstü emir komuta zinciri ile örtülmeye çalışılınca daha fena patlak verdi.

Baskıcı yönetimlerin bir özelliği, asla zaafiyet barındırmamalarıdır. Onlar hiç hata yapmazlar. Ayakları kayıp yere serilseler, yere paralel durmayı sevdikleri için uzandıklarını iddia ederler. Kendilerinin hiç kusuru olmaz ve menfi her durum için bir açıklamaları vardır. Ya çok büyük bir düşman saldırısı gelmiştir veya içeride birileri hıyanet etmiştir. Sistemi ve yöneticileri sorgulamak yasak, onları eleştirmek ise ihanettir. Olağandışı her gelişme, ülkenin varlığını tehdit edebilir. Problemlere yaklaşım algoritmaları aşağı yukarı şöyledir: 






Mesele ayyuka çıktıktan sonra 6 günde hastane inşa etme, vakanın görüldüğü yerleşim birimlerinde katı tecrit uygulamaları gibi abartılı tepkiler verdiklerine bakmayın, öncesinde virüs duyulup da itibarları zedelenmesin diye virüsten bahseden doktorları bile tutukladılar.


Bizim memlekette öyle mi? "Tayyip Erdoğan'ın ülkesinde bugün herkes kendisini ifade ediyor. Kimse korkmuyor, kimse çekinmiyor" dedi İçişleri Bakanı. (Beni dinlerseniz, siz yine de kimseye “kel bir bakan” falan demeyin, sonra mahkemeye verilebilirsiniz...) Virüs probleminin çözümü için memleketimizde dut pekmezi kullanılacağını duyan bazıları dalga geçti. Neymiş, bilimsel bir açıklama bekliyorlarmış! Halbuki, adı “blue-dut” olan yeni bir teknoloji bu. “Minareden at beni, in aşağı dut beni” prensibiyle çalışan, kuantum temelli bir yaklaşım. Aynı anda iki farklı yerde bulunup virüsü şaşırtıyoruz, böylece bize bulaşmamış oluyor.

Teknolojide inanılmaz hamleler gerçekleştiriyoruz. 2023 yılında yerli ve milli savaş uçağımız hangardan çıkacak. Bütün aksamı yerli ve milli olacak olan uçağımızın tasarımı İtalya’dan, kasası Almanya’dan gelir herhalde. 50 milyon dolar bulamadığımız için Katarlıların geliştirdiği yerli ve milli tanklarımızda kullanılacak olan ve henüz bulunmayan motorumuzu da uçakta kullandık mı, tamamdır. Yıllar sonra çocuklarımıza şöyle anlatırız artık: “Evet, şuraya bir uçak konmuş. Bir ülke tasarımını yapmış, bir ülke kasasını üretmiş, bir ülke de motorunu vermiş... başka bir ülke de ‘hangara, hangara’ demiş...”

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/blue-dut-teknolojisi_512184

Elazığ Depremi’nin ardından...

Elazığ Depreminin ardından

Geldiğinde sadece yeri değil yüreklerimizi de sarsan, birkaç gün boyunca daima kendisinden bahsettiren, bütün ülkeyi kenetleyip güldürmezken düşündüren ve haftası tamamlanmadan unutulup giden bir depremi daha geride bıraktık.

Ekonomik sıkıntılardan mıdır, bilmiyorum, bu deprem para meseleleri çokça konuşuldu. Fitili ateşleyen, Kızılay başkanının 10 TL yardım için vatandaşlara çağrı yapması oldu. Vatandaşlar tepkilerini anında gösterince çağrı tweeti de silindi ama tartışmalar kesilmedi. Bu sefer insanlar, yirmi yıldır ödedikleri deprem vergilerinin akıbetini sormaya başladı. Tam yirmi yıl önce, geçici olduğu söylenerek konulan deprem vergisi ve yükseltilen KDV oranları, bir kaç yıl geçtikten sonra kalıcı hale geldi

Deprem Vergileri Ne Oldu?

Bu arada, deprem için toplanan vergilerin durumunu sormanın utanmazlık olduğunu öğrendik. Allah Allah, halbuki soru sormak değil de cevap vermemenin ya da net bir cevap verememenin kabul görmemesi gerekmiyor mu? Şöyle düşünün; bir lokanta var, bir gün gelir de acıkırsanız diye sizden düzenli olarak para topluyor. Bu lokantada sadece belli problemlerden dolayı evinde yemek pişiremeyen insanlar müşteri olabiliyor. Günün birinde, takdir-i ilahi, bir grup insan, evinde yemek pişiremeyecek hale gelip lokantanın yolunu tutuyor. Şef garson bütün vatandaşları 10 TL bağışlar yapmaya davet ediyor. Lokantaya gitmeyen pek çok vatandaş kampanyalar düzenleyerek kendi imkanları ile topladıkları yiyecekleri lokantaya yardım diye gönderiyor. Siz de, haklı olarak o güne kadar vermiş olduğunuz paraların nerede harcandığını sordunuz. Baş aşçı sorunuzdan rahatsız oluyor ve “tam da yemek zamanında sorulacak soru mu bu?” diyor. Yahu evet, yemek için toplanan parayı tam da yemek ihtiyacı duyulduğunda soruyoruz, ne var bunda?  Organize İşler filmindeki meşhur “araba nerede?” “müşteride”“para nerede?” “yarın getirecek...” “araba nerede?” repliklerini hatırladım... 

Orta Gelir Tuzağı!

Ekonomide Türkiye’nin sıçrama yaptığı günlerde, mümkünatı yok, deprem paraları başka şeye harcanmış olamaz. Hele, bir hazır giyim markası sahibinin, "Perakendenin en zor dönemine girdik. Bugün içinde bulunduğumuzdan daha büyük kriz görmedik diyebilirim” demesine hiç mana veremiyorum. Kriz değildir yahu, olsa olsa orta gelir tuzağıdır bizimkisi. Düşünün ki, futbol maçında oynuyorsunuz, ceza sahası içerisinde beklerken, iyi bir orta geleceğini tahmin edip kafa atmak üzere sıçrıyorsunuz. Fakat o da ne, ayaklarınız yerden kesildiği anda orta gelmeyeceğini anlıyorsunuz! İşte buna “orta gelir tuzağı” denir. Evet, sıçrama yaptığımız doğru, ayaklarımız yerden kesildi çünkü... Tek eksiğimiz dışarıdan gelmesini beklediğimiz paralar. Yabancı yatırımcıları çağırmak için bir türkü söyleyelim mi? 

“Money money money,
İşte yeni hava meydaney
İyi günün dostu,
Nerdesin haney, Sülün Osmaney”

Ekonomide geçen sene dengelenme ve değişim yılıydı. Bu sene de “ince ayar yılı” olacakmış. Avrasya tüneli geçişine %56 zam gelmesinden belli ayarın inceliği. Harç ve vergiler %22.5 zamlandı, doğalgaz ve elektrikte “dengelenme ve değişim” yüzde 60-70’leri buldu... Desenize, “incecikten bir zam yağar...” türküsünü de söyleyeceğiz...

Korona Virüsü

Dünyayı tehdit eden korona virüsü çok şükür ki daha ülkemize giriş yapmadı. Acaba virüs vakası ülkemizde görünmeye başladığında nasıl karşılanır? Muhtemel tepkilerden bazıları:

"Bu bir virüs kalkışmasıdır"

"Doktorlardan değil, eniştemden öğrendim"

"Bütün vatandaşlarımı karantina bölgesine, virüsle mücadeleye davet ediyorum"

"Virüs bulaşmış insanların boğazına-afedersiniz- atlet tıkamak suretiyle..."

"Çin'den gelen şeyler hep böyle: üstü ihanet, ortası ticaret ve alt tabakası da tababet"

“Çin’lerine gireceğiz Çin’lerine!”

"Rabbim önce bana, sonra milletime rahmet eylesin"

"Bu virüs Allah'ın bir lütfudur..."

"Hastaneler ne ilaç istedi de vermedik?"

Link:https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/elazig-depremi-nin-ardindan_511665

Öne Çıkan Yayın

Ego-Nomi

  Ego-nomi Değerli kardeşlerim, Malumunuz olduğu üzere, benim alanım Ego-nomi'dir. İd’kokul, Ego’okul ve SüperEgo Anadolu Lisesi d...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: