Bu Blogda Ara

Arşiv

Kesin “Bill”gi, Yayalım!

 

Kesin “Bill”gi, Yayalım!
“Çip çip çip çedene de, çip takalım her bedene”

Bill Gates adını duymuşsunuzdur. Adamın soyadı olan Gates dilimizde kapılar anlamına geliyor, sahip olduğu işletim sistemi Windows da pencereler. Yani “kapıdan kovsanız pencereden girerim, her türlü evinize damlarım” demek istiyor bence.  İşlerini büyütürken, vizyon cümlesi “her eve bilgisayar” şeklinde idi, adam daha açık nasıl ifade etsin yani... Hele şimdilerde bir “Windows insider” programı var ki, o da içeriden demek, evlerimize çoktan girdi, içeriden yayın yapıyor bile...

Küçükken arkadaşları onu “Biliş” diye çağırırlarmış. Adama “N’aber Biliş’im?” diye diye, çalıştığı koca sektörün adı bilişim sektörüne dönüşmüş, iyi mi... Bilişimin ebced’i diyebileceğimiz, her bir karakterin bir sayı karşılığı bulunan ASCII kodlarına baktığımızda “Bill Gates III” ismindeki harflerin sayı karşılıkları toplamı 666 ediyor ki, batı kültüründe 666 şeytan sayısı olarak bilinir!

Microsoft olarak bilinen şirketinin asıl ismi mikropsoft. Dünyaya mikropları salıp salıp insanları hasta ediyorlarmış. Tam bir “virüs attım havaya, insanlar düştü karantinaya, 15 ülke kandırdım, bir şişe lavantaya” durumu yani. “O kadar da olmaz” demeyin, “virüs, mikrop, ağrı, sızı arkasında komplo teorisi aranır mı?” diye düşünmeyin. Geçen hafta dişim aniden iltihaplandı ve kanal tedavisi yaptırmak zorunda kaldım. Şahsen, diş güçlerden şüpheleniyorum. Dişlerin kesici olması ve emirin demiri kestiği bilgisi üzerine düşünürken aklıma Katar Emiri geldi ve “Kanal Diştenbul” ismini verdiğim kanalımı Katar’a satmaya karar verdim.

Mikropsoft’un maksadı, virüs salgını sebebiyle evine kapanan insanları, geliştirdikleri teknolojilere mahkum etmek. Zira; evden çalışma, elektronik ticaret ve uzaktan eğitim hep “Bill’gisayar” tabanlı. Bütün talebeler “dijitalebe” oldu. Eskiden Nasrettin Hoca’dan akıl dolu dersler ve eğlenceli, nükteli fıkralar dinlerdik, şimdiki çocukların bilgi ve eğlence merkezi “tablettin hoca”lar olmuş. Anneler bile bebeklerine ninni söylemekten vazgeçmiş, internetle u’youtube duruyorlar. Eskiden leb demeden leblebiyi anlayan çocuklar vardı, yeni nesil lep demeden “leptop” istemeye başladı.

Şimdilerde  Bill Gates, adeta “çip çip çip çedene de, çip takalım her bedene” türküsü eşliğinde aşı çalışmalarına destek veriyor. Hedefi, bütün insanlara çip takarak, onları kendisinin dijital kölesi haline getirmek. Hatta, abartıp şu şarkıyı söylediği rivayet ediliyor:



“Bu akşam içinde çipim var

Haince planlandı aşılar

Ağlamak istiyorum, haykırmak istiyorum

Bu akşam içinde çipim var!

 

Aşılar, aşılar, çipler sayesinde canlandılar

Aşılar, aşılar, insanları sisteme bağlattılar! 

 

Aşıdan uzak durma ne olur

Bu çipi sensiz taşıyamam

Artık bende olmasa bile

Bilgilerini okumadan yaşayamam

 

(Uzaktan)Yüzünü görmeliyim

Sesini duymalıyım

Aşıları aktif etmeliyim

 

Takacağı çiplere Windows işletim sistemi yükleyecekse yandık demektir. Windows, 7’sinde neyse 70’inde de o olur çünkü. İçimizdeki çipin Windows tabanlı bir sistemi olduğunu düşünsenize: Durmadan güncelleme yapmak ister ve saatlerce süren güncelleme işlemi boyunca bizi dondurur. Sonra hiç beklenmedik bir zamanda anlamsız bir hata mesajı çıkar ve bize mavi ekran verdirtir. İyi tarafından bakarsak, hepimizi Şirin Baba’ya dönüştürür ve şirinleri görmek için uslu çocuk olmamıza bile gerek kalmaz.

Kesin Bill’gi, lütfen yayalım! Özellikle Facebook ve Whatsapp gruplarında yayalım. Yalnız, “yayalım” ricasını duyup “yay alım” şeklinde anlayanlar lütfen teklif vermek için başvurmasın. Alım olursa, ihale işininin okunu-yayını çıkaran meşhur beşli çete haricinde kimseye fırsat verilmeyecektir, böyle biline...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/kesin-bill-gi-yayalim_533401

Marsiye

Marsiye
İbrahim Özdabak karikatürü


Marsiye:

Mars gezegeninden bahseden eserlerin içerisinde olduğu edebi bir türdür. Örnek vermek gerekirse:

“Bir kızıl goncaya benzer toprağın

Yaşanabilen ikinci gezegenisin sen uzayın

Kurulur üslere SpaceX rampaların

Kimbilir hangi yörüngede durağın

 

Hayat ihtimalini duyan, varsam sana der

Kimi ateş gibi yaktı atmosferin beni der

Kimi billur sularından söz eder

Kimbilir hangi yörüngedir durağın”

***

“Kızılcıklar oldu mu

Gezegene doldu mu

Gönderdiğim roketler

Yörüngene kondu mu

Mendili eline, mendil verdim Elon’e

Kara roket yolladım Mars gezegenine”

 

Harfiyat Kanyonu ana sayfası

 


AşıKatar

 

AşıKatar
Umut Sarıkaya karikatürü

İç acıları toplamı insanı yer ile yeksan eden ve 3Y diye bilinen yolsuzluk-yoksulluk-yasaklar üçgeninde çok iç açıcı gelişmeler olmadığını söylemek mümkün ülkemizde...

Son zamanlarda Sayıştay raporları sıklıkla haberlere konu olmaya başladı. Haber dediysek, azınlık sayılabilecek medyada yer alıyor bunlar. Türlü türlü usulsüzlüklerin raporlarda tespit edildiğini ihtiva eden haberlerden bahsediyoruz. Bu haberlerin sonucunda ne oluyor derseniz, bilmiyorum. Yapılacak işler için belirlenen maliyetlerin 10, 100 ve hatta 1000 katı ödeme yapılan ihalelerden bahsediliyor mesela, sorumlular hakkında soruşturma veya dava açıldığını duymuyoruz. Cengiz İnşaat’ın üstlendiği Ovit Tünelleri inşaatında maliyeti 19 bin lira olarak belirlenen iş için 17 milyon lira ödendiği raporlarda yazıyormuş. Cengiz + Ovit + 19 bin, bende Covit-19 çağrışımı yaptı nedense. Konu bir şekilde malum hastalığa geliyor yani...

İşlerin kötü gittiği, reform ihtiyacının dile getirilmesinden anlaşılan ekonomide virüsün de etkisiyle döviz-faiz-enflasyon üçgeni büyüyerek vatandaş cephesinde yoksulluğu her geçen gün daha da derinleştiriyor.

Kendilerinden bahsedilmesi yasak değilse bile, çok serbest olduğu söylenemeyen yasaklar tarafında belki de en rahat konuşulabilecek olanı virüs tedbirleri kapsamında alınan yasaklar. Ne zaman başladığı ya da başlamadığı, kimi kapsayıp kapsamadığı gibi hususların ortalama bir vatandaş tarafından tek okumada anlaşılmasının zor olduğu yasaklar için akış diyagramları geliştirenler var. Günü, saati, yaşınızı ve mesleğinizi aşamalı bir şekilde sorarak her adımda cevaplarınıza uygun şekilde sizi yönlendiriyor, ne yapmanız gerektiğini anlatıyor. Virüsle mücadelede böyle yasakların tam olarak etkisi nedir bilmiyorum ama karmaşıklığı “en iyisi evde oturayım da başıma bir iş gelmesin” dedirtiyor. 

İnternette dolaşan yasak algoritması

Anlaşılan, virüsü yenebilecek kadar eve kapanmak için yeterli ekonomik gücümüz yok. En etkili çözüm şimdilik aşı gibi görünüyor ki, o da kafaları iyice karıştırdı. Aşı gelince bütün dertlerin biteceğini zannedenler var, üretildiği yere bakarak aşıların bazısını kabul edip bazısını reddedenler var... Çin menşe’li, kanserojen maddelerden yapılmış, ucuz ve kalitesiz malların etrafımızı kuşattığı bir yerde, Çin aşısına mesafeli duruşu anlamamak mümkün değil.

“Billy Baba’nın bir çipliği var...”

Aşıların içine çip yerleştirileceğini düşünüp komple bütün aşılara karşı olanlar var, ciddi ciddi aşı meselesinin Bill Gates’in çip projesi olduğunu savunup “Billy Baba’nın bir çipliği var, çipliğinde aşıları var...” şarkısını söylüyorlar... Düşünüyorum da, ben, küresel bir komplo uygulayıcısı olsam, virüs organizasyonu gibi pahalı yöntemleri ve üretim maliyeti yüksek olan aşıları değil de içme suyunu kullanırdım herhalde... Kimseye farkettirmeden bütün dünyanın içme sularına çipleri karıştırırdım (evet, aşı gibi bir sıvının içinde görünmeyecek kadar küçük ve bütün insanlara yetecek kadar çok çipi üretme gücüm olsaydı, içme sularına ya da her milletin en çok sevdiği milli içeceklerine karıştırabilecek gücüm de olurdu) millet de suyu içip içip alırdı çipini. Ya da, evinde, iş yerinde, cebinde bulundurduğu, severek ve isteyerek kullandığı, maliyetini kendisinin karşıladığı televizyon, bilgisayar, tablet ve telefonlarda bulunan hazır çipleri ve yazılımları kullanırdım mesela...

Çin projesi-çip projesi kafanızı karıştırsın istemiyorsanız, oturur kendi yerli ve milli aşınızı geliştirirsiniz. Yerli aşı için bir kaç isim teklifim var. Misal, “Akkor” olabilir, (GORA filmindeki Şafak Sezer üslubuyla) “yakarız bu virüsü, yakarız!” manası çıkarılabilir. “Akkaşı-k” da fena bir isim değil. “Sütten çıkmış ak kaşık gibi temiz ve çipsiz” çağrışımı yaptığı gibi, sonundaki “k” harf ile Katarlı’lara da selam çakar, icap ederse kendilerine satılabileceğini ima eder. Baktınız Katar almak istemedi, Kolin var, Kalyon var... İlla ki birine satılabilir, yeter ki hasta garantisi verilsin. Yahu, hiç kimseye satılamazsa Korona’nın k’sı deyip geçersiniz. Ha, Katarlı’larla önceden satış için anlaşıp doğrudan “AşıKatar” da diyebiliriz. Piyasadaki diğer aşı alternatifleriyle aşık atabileceği mesajı da verilmiş olur.

İnşallah bizim yerli ve milli aşımız da bir an önce tamamlanır da elalemin ne idüğü belirsiz aşılarına muhtaç kalmayız.

Link: 

Öne Çıkan Yayın

M'Ako Ağa

  M'Ako Ağa M’Ako Ağa, sıra sıra selvilerin dizildiği bölgenin hemen aşağısında, yeşil yeşil çamların arasında kalan sinemada gösteril...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: