Bu Blogda Ara

Arşiv

“Durmak yok, göle devam”


Durmak yok göle devam

Geçen gün, bir Tarım Orman Şurası düzenledik. Elimize büyük resmi alıp gösterdik, şurası tarım alanı, orman da şurası diye. Tarım, orman, çevre falan, biliyorsunuz en önem verdiğimiz konular arasındadır. 

Define ararken kuruyan bir göl oldu, bazıları bir bardak gölde fırtınalar kopardı. Dipsiz midir, -afedersiniz- edepsiz midir o göl işte... Yahu, göl dediğime bakmayın, küçük bir su birikintisi gibi bir şeydi. 12 bin yıllıktı diyorlar, muhtemelen suyu da bayatlamıştı bu kadar senede. Neyse, kuruyunca kıymete bindi, herkes sahiplenmeye kalktı. Başta önemsemedik ama kamuoyu hassasiyetini görünce anladık ki esas define o gölün kendisiymiş. Hemen sit alanı ilan ettik. Sit, İngilizce “otur” demek... İngilizcem, Mr. Arnold kadar olmasa da bu fiilin düzensiz fiil olduğunu biliyorum. Fiilin ikinci hali de “sat”. Zaten, oturum ve imar izni aldıktan sonra elinde tutma, sat...

Neyse, ne diyorduk? Gölü yeniden dolduruyoruz hem de eskisinin iki katı büyüklüğünde olacak. Manşetleri şimdiden görür gibiyim: “Duble göl müjdesi”, “Adamlar göl yaptı”. Sağolsun, tanıdık gazeteler manşetleri atmadan önce hep gönderirler, meraklı olduğumuzu bildikleri için herkesten önce görelim diye... En muhalifi bile şöyle diyecek: (Göl sularını kastederek) “Adamlar içiyor ama çalışıyor”

150 bin kilometre kare Duble Göl...

Bu vesileyle, sadece Dipsiz Göl değil, bütün vatan sathında duble göl projesini hayata geçireceğimizin müjdesini vermek istiyorum. 2023 yılına kadar yüz ellibin kilometre kare duble göl inşa edeceğiz. Mesela Van Gölü, Two Gölü olacak, yedigöller on dört göllere çıkacak. O Tuz Gölü dediğimiz artık Otuz Gölü ifade edecek... 

İlk uygulamamız Hasankeyf’te oldu, orası duble göllenirken yine kıyamet koptu: neymiş, tarihi mekan sular altında kalacakmış. Yahu, ne yapacağımızı şaşırdık; göl kurutuyoruz ardımızdan söylenmeyen kötü söz kalmıyor, suyu basıyoruz yine kabahatli olan biz çıkıyoruz! Bir karar verin artık, ne yapmamızı istiyorsunuz? Ama biz bildiğimiz yoldan ilerlemeye devam edeceğiz, George’un Hans’ın keyfine değil, Hasankeyf’imize göre hareket edeceğiz. Tutmaz deseler de, çalmaya devam edeceğiz, mayaları... Kısaca sloganımız: “Durmak yok, göle devam...”

Torba Yasa

İstediklerini söylesinler, milletin ağzı torba değil ki büzelim... Torba demişken, Meclis’ten yeni bir torba yasa geçti. Bakanlar ve aileleri, artık ömür boyu ücretsiz sağlık sigortasından yararlanabilecek. Yani onlar kısa bir süre için bakan olurken, biz millet olarak ömür boyu onlara ve ailelerine bakan olacağız. Başka ne var? Vergi gelirlerimizi yükseltecek çok güzel düzenlemeler var. Ekonomide işler kötü gittiği için değil ha... İşler kötü olsa vergi rekortmenleri çıkarabilir miydik? Öyle mütevazi rekortmenler var ki, isimlerini gizliyorlar.

İşler o kadar iyi ki, TCDD görevlilerinden biri, eşinin şirketine 32 ihale verebiliyor. 32’yi duyunca dişli bir hediye diyebilirsiniz, ben “eş-antiyon” demeyi tercih ediyorum. Futbol kulüplerinin 7 milyar TL’lik borçları da yapılandırılıyor. Para olmasa yapılacak iş değil yani bunlar...
Bakanlara yapılacak jesti, yapılandırmaları duyunca sakın EYT tayfası “ona buna para bulunuyor da, bize niye bulunmuyor?” demesin... Bir kere, futbolcular çok daha erken emekliye ayrılabiliyorlar. Emekli olmak için ayaklarının bir yere takılıp düşmeleri bile yeterli olabiliyor. Neyse futbolcular, oyununuza bakın siz, durmak yok gole devam...

İskandırılmayalım...

Sonra bu erken emeklilik sistemini hayata geçirdiği için batan iskandinav ülkeleri olduğu bilgisi kulağıma geldi. İskandinav Ülkeleri’nde erken emeklilik var mı? Varsa, bu ülkeler gerçekten battı mı? Batmışlarsa bile, emeklilik sitemi yüzünden mi battılar? Gerçekten bilmiyorum. “İskandırılmayalım” şimdi durup dururken...

Kutlu Parsalar Atlası

Kutlu Parsalar Atlası

Kutlu Parsalar Atlası:

Meraklısı orijinalini bilir de, bilmeyenler için söylemek gerekirse, yazar İhsan Oktay Anar'ın Puslu Kıtalar Atlası isimli kitabının harfiyat kanyonu tahrifatına uğramış şeklidir. Şimdi gelelim bizim müstahref atlasımıza:

Asıl adı İnsan Yoktan Yanar olan ve Uzun İnsan Efendi lakabıyla anılan yazarın bir eseridir. Kitabı hem yazmış hem de içindeki karakterlerden biri olmuştur. Uzun İnsan Efendi, adı gibi uzun bir yolculuğa çıkar. Yolculuk şartları çetindir. Uzunluğuna, rümekle aşınmazlık özelliği eklenince yol, İnsan Efendi'nin bir çok ayakkabısının telef olmasına sebep olmuştur. Bundan mütevellit, yanında daima yedek ayakkabılarının bulunduğu kutular taşır. Yolculuğunu soranlara "kutulu yürüyüş" yaptığını anlatır. Yolculuk sürdükçe kutu sayısı artmış ve bazılarının aklına, İnsan Efendi'nin bütün kutularında ayakkabı olmayabileceği düşüncesi gelmiştir. Ya kutu işi paravansa? Ya kutularda ayakkabı değil de para varsa? Şüpheleri ortadan kaldırmak isteyen İnsan Efendi, kutularda kut-u layemût(ölmemeye yetecek kadar gıda) denebilecek kadar azığı olduğunu söyleyip ulu bir kısaltma yaparak(bir u harfini silerek!) yolculuğunun ismini "kutlu yürüyüş" olarak değiştirir. Yol boyunca toplanan parsalar da artık kutlu parsalar halini almıştır.


İnsan Efendi, yolunda gidenlere, parsaları nereden ve nasıl toplayacaklarını tarif ettiği bir kitap olarak Kutlu Parsalar Atlası'nı (kısa okunuşu ile KPA diyenler de vardır) yazmıştır. Şatafatlı "baby shower'lar, ihtişamı ve israfı ile göze batan "hoşgeldin partileri", kırk günlük bebeklere görgüsüzce düzenlenen kına gecesi ve mevlitler, el kadar bebeğe alınan kafam kadar tek taş pırlanta yüzükler... Bütün bunlar ve daha bilmediğimiz nefsi şımartan nice uygulamalar, kutlu parsalar toplandıktan sonra yapılabilen şeylere örnektir..

Harfiyat Kanyonu ana sayfası

Hahahaber-Cem Yılmaz Mağdurları



HAHAHABER

Hahahaber-Cem Yılmaz

Cem Yılmaz Mağdurları Kitlesi Gün Geçtikçe Büyüyor!

"Diamond Elite Platinum Plus" adlı gösteride isimleri şaka konusu yapılarak mağdur edilen Tarkan, Acun Ilıcalı, Gökhan Özoğuz, Haluk Levent, Ata Demirer ve Mustafa Sandal’dan oluşan ünlüler “ECYT: Espride Cem Yılmaz’a Takılanlar” adlı bir platform kurarak seslerini duyurmaya çalışıyorlar. 

ECYT mağduriyetinin yankıları sürerken, ikinci bir skandal daha ortaya çıktı. Cem Yılmaz, son gösterisinde Haluk Levent’le ilgili espriyi programdan çıkardı. Bilet fiyatına dâhil olan bir esprinin kendilerinden habersiz çıkarılmasıyla mağdur olduklarını düşünen bir grup seyirci soluğu Tüketici Hakem Heyeti’nde aldı. THH önünde toplanan mağdur izleyicilerle ECYT taraftarı izleyiciler arasındaki sürtüşmede tansiyon artınca, devreye güvenlik güçleri girdi. Helyum gazı ile yapılan müdahale sonrası komik seslerle münakaşa edemeyen gruplar olaysız dağıldı.

ECYT platformunun sözcülüğünü üstlenen Acun Ilıcalı yaptığı açıklamada “Haluk Levent esprisini çıkarmak Haluk’a ödül mü, izleyicilere ceza mı? Peki, bizim mağduriyetimiz ne olacak? Defne arayışı içerisindeyken kuruttuğu gölü, insanların gözyaşlarıyla doldurmaya çalışıyorsa, gerçekten ayıp ediyor…” dedi.

NOT: Bu sayfada yer alan haberler hayal ürünüdür, uydurmadır. Gerçek haberlere benzeyebilir, gülüp geçiniz, kafayı takmayınız. . .

Kekonomi


Kekonomi

Ekonomimizde değişim rüzgarları, pozitif gelişmeler, dengelenme, paydaşlarla kaynaşma, sinerji ve tabii kaynaklar(yoksa başka bir şey miydi, şimdi tam hatırlayamadım) gibi şeyler olurken birileri kalkıp ekonomiyi kötülüyorsa kesinlikle niyetinden şüphe etmeliyiz. Neden, çünkü ekonomiyi eleştirmek hükümete saldırmaktır, hükümete atılan her bir taş devlete isabet eder ve bütün vatandaşlar bundan zarar görür. Al sana nurtopu gibi beka meselesi... Ekonomiyi sarsmak suretiyle beka meselesi oluşturmaya "bekonomi" denir.

Bakınız, Türkiye aleyhinde bir algı oluşturmaya çalışan bu kişilerin terör eylemlerinde gördüğümüz ekipten farkı var mı? Burası çok önemli, kimseye kesinlikle terörist demiyoruz, sakın ha!... Ama teröristlerin, hainlerin yapacağı şeyler yapıyorlar, orası öyle. 

Ekonomik Göstergeler...

Enflasyonu düşürmüşüz, bir ay sonraki enflasyonu bile biliyoruz artık. Tek haneye düşecek diyoruz, tak, hemen düşüyor. İstersek, resmi bir tane yıllık enflasyon rakamı belirleyip onu tek bir seferde açıklama imkanımız da var ama o zaman işin tadı olmaz. Hem insanımız da çabuk unutur her şeyi, böyle her ay gıdım gıdım hatırlatmak daha iyi. Faizler desen, onları çektikçe aşağı çektik. Kamu bankaları eliyle para dağıtıp duruyoruz. Kim, neyin yoksulluğunu çekiyor, anlamıyorum ki. Ekmek bulamadığını iddia edenler bedava dağıttığımız keklerden yesinler. Yakında “Kekre Dönergeci” makinesi sayesinde az bir başlangıç hamuruyla sonsuz sayıda kek üretebileceğimizin müjdesini vermek istiyorum. Milli kalkınmamızın temeli bu kekler olacak, yerseniz... İşte, keke dayalı bu ekonomi modeline “kekonomi” denir.

Bir tek işsizlik meselesi var, o da malumunuz, kimseye iş bulma sözü vermediğimiz için rahatız. Herkes kendi işini bulmaya bakacak. Ayrıyeten, işsizliğin başka hikmetleri var, siz bilmiyor olabilirsiniz. Geçenlerde birinden duydum, işsizlikten ve parasızlıktan şikayet etmeyin diyordu. Hepimiz zengin olsak zekâtı sadakayı kime vereceğiz diye soruyordu. 

Ailece-topluca intihar eden insanların haberleri çıktı basında. Birileri de hemen atladı, yoksulluk, işsizlik ve borç içinde yaşadıkları için intihar ettiklerini iddia etti. Allah’tan, Fatih Terim’in başarısızlıkları ve Arda Kardeşler’in hatalı kararları Fatih’te intihar eden dört kardeşten daha çok gündem oluşturuyor da, intihar haberleri fazla bir etki yapmadı. Arkadaşlara sordum, konunun ekonomi ile hiç ilgisi yok, hepsinde de ölüm sebebi siyanürmüş dediler. Dur bakalım, bu siyanürün altından neler çıkacak... Aslında, siyanür genelde altın çıkan yerde oluyordu ama, neyse kafam karıştı şimdi...

Dipsiz Göl

Siyanür, altın derken aklıma geldi; Gümüşhane’de define aramak için Dipsiz Göl isminde bir göl kurutulmuş. Bu meseleyi de ekonominin bozukluğuna bağladılar, iyi mi? Hemen başladılar; insanlar çaresizlikten hazine bulma gibi hayallere bel bağlamışmış, vay efendim, 12 bin yıllık göl kurutulur muymuş, çevre felaketi imiş o kazı... Halbuki, kurutulan gölde define bulunsa kurtulan bölge halkı olurdu. Halkın cebine para girmesi suretiyle hayırların celbine, şerlerin de def’ine vesile olurdu. Evet, define vesile olurdu bunlara... Yahu, zaten küçücük bir göletmiş orası, söyleriz bir müteahhit dostumuza, kocaman bir havuz yaptırırız oraya gerekirse. Havuz bizim işimiz... Çevrecinin de dik alası biziz, evelallah...

Çevre demişken, yakın zamanda milyonlarca ağaç dikmek için bir kampanya düzenledik. Bunun eleştirilecek bir yanı var mı? O çevre ve yeşillik dostu olduğunu söyleyen sahtekarlar önce hiç konuşmadılar, sonra da başladılar tenkit oklarını göndermeye: bizi popülist olmakla suçladılar, kampanya tarihi seçminin yanlış olduğunu söylediler, 9 milyon fidanın heba olacağını iddia ettiler... Şimdi size soruyorum, adeta ilkbahar tadında bir Kasım ayı içinde değil miyiz? Sanki havalar “don’t be cool, I will cold you later” şeklinde mektup almışlar gibi bir “pasTrumpa” yazı yaşanıyor. Bu havada ne dikersen çıkar. Kampanyaya katılamayanlar merak etmesin, ben hepinizin adına bir incir ağacı diktim...

Boy Updates'i


Boy Updates'i:

Zaman zaman Client'ların almak zorunda oldukları bazı güncellemeler vardır. Güncellemeleri yüklemezseniz bazı fonksiyonlar sisteminizde/uygulamanızda çalışmaz hale gelir. Bazı güncellemeler o kadar büyük olur ki, neredeyse yeniden kurulum yapmış gibi olursunuz. İşte bu güncellemelere boy updates'i denir.  


Harfiyat Kanyonu ana sayfası

Taşermek


Taşermek: 

Bir işi yapabilecek gücü olduğu halde, birilerine para kazandırmak maksadıyla o işi taşerona devretmek. Ranta gebe sistemlerde çok görülür. Taşeronluk yapan firma/kişiye de "müstaşer" ya da "müstaşeron ileyh" denir. Konuyla ilgili bir makale için bakınız: Kadrolu Karınca ile Outsource Böceği

Bir yapı düşünün ki, kendine yakın beş-on tane firma seçip bütün ihaleleri onlara veriyor. Böcekler gibi bütün ihalelere dadanan ve daha çıkılmamış ihaleleri bile kazanmakla müjdelenmiş bu on firmaya "aşeret-ül haşere-til mübeşşere" denir. 

Kömür çıkarma işini bir haşereye taşere eden bir sistem düşünün. Sistemin taşerdiğini anlayan haşere, sisteme kömür yerine taş verebilir...

Harfiyat Kanyonu ana sayfası

Kalpitalizm

Kalpitalizm

Kalpitalizm:

Sevgililer günü (St. Valentin's Day) olarak da bilinen 14 Şubat zamanlarında, şu ikilemi yaşayanlar olur: akıl, bu işlerin kapitalizm oyunları olduğunu, tüketim çılgınlığına uyarak onların ekmeğine yağ sürmemek gerektiğini falan söylese de kalp bir derece bu hediye-mediye işlerine meyleder. Meyil demişken, tam manasını da söyleyelim bu kelimenin, arapça kökenlidir ve eğilmek anlamına gelir. 

Tabii, bir derece dediğime bakmayın, açısal olarak daha fazla meyleder bu kalp. Eğik yazılara ne dendiğini duymuşsunuzdur: İtalik. Hah işte, o işlere meyleden kalp artık kalpitalik olmuştur. Bu akıma da kalpitalizm denir. Vahşi kalpitalizmde akıl sadece tüketimi yapılan şeylerin taksitlerini hesaplamak için kullanılır. 

Bu vesileyle bütün İslam Alemi'nin 14 Şubat'ını tebrik eder, muhabbetlere vesile olmasını temenni ederim.

Harfiyat Kanyonu ana sayfası

Ispan-AK

 
ıspan-AK
Gün geçmiyor ki, şu cennet vatanımız hakkında geliştirilmiş bir yıkım planını deşifre etmiş olmayalım.
 
Enflasyonla olan topyekûn mücadelemizde topla oynama yüzdesi bizim lehimizde seyrediyorken, bir emirle faizleri yere sermişken ve bir asgarî ücretle tam 4375 yumurta alabildiğimiz iktisadî müktesebata ulaştık derken, bir anda birileri yine düğmeye bastı ve halkımızı topyekûn imha edecek sinsi bir planı devreye soktu!

Haberlerde görmüşsünüzdür, bir anda yüzlerce kişi yediği ıspanaktan zehirlendi. Sizce bu normal olabilir mi? Tam olarak nasıl olduğu da anlaşılamadı: Bakterilerin zehirlediğini söyleyenler var, bunların dediklerine göre “ıspanak zehirlemez, bakteri zehirler!” Şey gibi bu da, “deprem öldürmez bina öldürür!” diyerek halkı sakinleştirmeye çalışan uzmanlar var ya... Vatandaş da zaten binadan korkuyor genelde! Ispanakların arasına başka zehirli bitkilerin karıştığını söyleyenler var. Bir diğer görüş de, iyi yıkanmamış olan ıspanakların üzerindeki tarım ilâcı kalıntılarının zehirlenmeye yol açtığı şeklinde.

Yöntem ne olursa olsun, birileri ıspanaklara bir şey yaptı, hiçbir şey olmadıysa bile kesinlikle bir şeyler oldu ve sonuç ortada: Zahire bakılırsa ıspanak zehirledi, sebebe bakılırsa bakteri/kimyasallar/başka otlar zehirledi, hakikate bakılırsa ümmeti zehirlemeye çalışıyorlar! Tezgâhlara astınız, milleti zehirlediniz, ıspanakları yedirmeyiz! Bu böyle biline...

Neden ıspanak?

Bu kadar sebze, meyve veya başka yiyecekler dururken neden ıspanak üzerinden operasyon yaptılar sizce? Çünkü ıspanak bitkisinin ezoterik ve metaforik pek çok anlamı var, sübliminal (bilinçaltı) mesajlara açık...
Gelin bu anlamlara ve mesajlara bakalım:

  • Sebzenin isminde bulunan son iki harfe dikkat ettiniz mi? Resmen, partimizin isminin kısaltması! Pirinç altı pişirilme şekli de olan ıspanAK ismine kara çalmak suretiyle kimi hedef aldıkları belli değil mi? Gel de ayıkla bilincin taşını... 
  • Rengi yeşil... Sapıyla-köküyle birlikte topraktan çıkarılan bitkinin rengi üzerinden “sap”limininal göndermeler! Anladınız siz onu...
  • İçinde hangi madde var? Demir. Demir-ül mü’minin hedef alınıyor eyyy ehli hamiyet, uyumayın! Demir ki, millî gelirimizin lokomotifi olan inşaat sektörünün kalbidir. Ekonomimizi yok etmek isteyen şer güçler ve karanlık mahfillerin niyeti belli.
  • Bir dönem, çocuklara ıspanağı sevdirmek için kullanılan Temel Reis isimli bir çizgi film vardı. Ispanakları yedikçe güçlenen Temel Reis, düşmanlarını tar-ü mar ediyordu. Ispanağa saldırının “temel” hedefinde Reis’in olduğu aşikâr değil mi? Her dönem yıldızı “barlas”a da bu dönem daha bir parlak olan bir gazeteci, köşe yazısında “Temel Reis” ve “Sponge Bob”(Sünger Bob) çizgi filmleri üzerinden verilen mesaja dikkat çekti. Gerçi Sponge Bob ve Temel Reis farklı çizgi filmlerdi, ama olsun. Herkes, yazarın “Sabah Sabah” uyanmamış olmasına verdi ve dalga konusu oldu. Halbuki çizgi filmler üzerinden verilen mesajları küçümsememek gerekir. İngilizce sponge kelimesi ile spinach kelimelerinin telâffuzları birbirine yakındır. Sonra, Bob deyince sizin de aklınıza Ortadoğu ile ilişkili olan ve eşbaşkanlığı ile meşhur bir yapı gelmedi mi? Benim aklıma bir de Bob Usta (Bob the Builder) çizgi filmi geldi. Adam hem Bob hem de inşaat ustası!

Zehir Hastaneleri

Öte yandan, bu olaylara Allah’ın bir lütfu olarak da bakıyoruz. Evet, yanlış okumadınız. İçinde sembolü “Fe” olan demir barındıran bu ıspanak kalkışması sonucunda, tepedeki yaprak kısımları kimyasal dolu olan, ortası bakteri yuvasına dönüşmüş ve tabanı olan saf köklerin beslediği bir yapı çökertilmiş olacak. Şimdi bize ihanet etmiş olan ıspanaklara, zamanında ne istediler de vermedik? Bir de yakın zamanlarda tesis ettiğimiz devasa Zehir Hastanelerimiz var biliyorsunuz. Arsasını verdik, sağolsun özel sektör inşa etti, biz de orada kiracı olarak duruyoruz. İki üç yılda ödeyeceğimiz kira ve hasta garantisi masrafı ile biz de hastane inşa ederdik, ama kim o kadar bekleyecek. Onun yerine 25 sene kira ve garanti masrafı ödemek daha kolay. Zehirlenme vak’aları vesilesiyle müşterileri inşallah artmış olacak.

Son olarak, çiftçiliği düzgün yapın, adam gibi sebze-meyve yetiştirin, yoksa yurtdışından getireceğimiz çobanlar gibi çiftçiler de bulup getiririz. Bana, Maho Ağa gibi “vallaha sataram köyü ha!” dedirtmeyin...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ispan-ak_506594

ASCII Memnu



ASCII Memnu:

Merkezi işlem biriminin yongasına aşık olan bir Bellük biriminin (asıl adı Ek-RAM olan bellek birimidir, arkadaşları kendisine Bellük lakabını takmışlardır), yongasına ASCII kodları ile yazmaya başlamasını konu alan bir hikayedir. Yonga da boş değildir belli ki Bellük birimine karşı, iki dirhem bir çekirdek dolaşır sürekli... Belleğin yolladığı verileri alır ve kendi işlediği verileri kendisine geri yollar.

Yasak aşk bir şekilde sistemdeki her birim tarafından duyulur ve şalterin olgunlaşmasını bekleyen işletim sistemi olaya el koyar. Daha doğrusu, yönetime el koyar. İç işletim kanunun 35. maddesine istinaden, kaybolan emniyet ve asayişin yeniden sağlanması için compüt erleri ile birlikte sistemi resetlerler. Elektrik kesintisi ile birlikte Bellük birimindeki bilgiler kaçar. (Laf aramızda, o sırada ABD'de Damdaki Kemancı müzikalini izlemekte olan Bill Gates'e reset darbesi iletildiğinde "our boys did it/bizim çocuklar başardı" dediği rivayet edilimektedir) ASCII kodlarıyla yazmanın yasaklandığı duyurulur her yerde. O günden sonra ASCII memnu'dur meskûn mahallerde...

Harfiyat Kanyonu ana sayfası

"Borcun"teller

Borcunteller

"Borcun"teller: 

Günlük, haftalık, aylık ve hatta yıllık olarak insanların borçları ve yükselen borçlarına ilişkin yorumlar yapan kişi. Falcı anlamına gelen İngilizce "fortuneteller" kelimesinden ilhamen ve tahrifen elde edilmiştir. En meşhur borcunteller Medyun Memiş'tir. Medyun Bey'in borç yorumları şu şekildedir:

Balık borcu: “Ne borcu abi?” deyip bir süre alacaklıları oyalayabilirsiniz. Merak etmeyin, kimse uyanmaz duruma.

Yay borcu: Borcunuzu, taksitlerle zamana yayabilirsiniz. Ancak unutmayın ki müebbete bağlamak mümkün değildir. Taksitleri abartmayın, sonra başınız ağrır.

Akrep borcu: “Cep” uygulamalarına kendinizi çok kaptırıyorsunuz. Acilen cepleri terk edin, yoksa telefon faturası borçlarınız kabaracak.

Kova borcu: Doluya koysanız almıyor, boşa koysanız dolmuyor… Sizin işiniz de zor valla…

Terazi borcu: Terazi var tartı var, her borcun bir vakti var… Vadesi gelen borçlarınıza dikkat edin.

Aslan borcu: Yattığınız yerden borcunuzu ödeyemezsiniz, belli değil mi?

Başak borcu: Borç büyüdükçe boynunuz eğilecek. O kadar borcu yaparken düşünseydiniz keşke!

Boğa borcu: Borcunuz dokuz boğum gözüküyor, boğa boğa ödeyeceksiniz. Hadi gözünüz aydın, kurtulacaksınız borçtan…

İkizler borcu: Fiyat düşürmek için “İki tane alsak ne olur?” diye diye yok yere borçlarınızı arttırdınız. Hadi şimdi düşünün bakalım, kim ödeyecek bu borcu?

Koç borcu: Koç tersten okununca ne olur? Çok… Hah, işte sizin de borcunuz öyle…

Yengeç borcu: “Alacağım var” diyen geçmiş sıraya, sizi bekliyor. Allah kolaylık versin…

Oğlak borcu: “Ağılda oğlak doğsa, ovada otu biter” derler de, bitmiş otunuz da bir yere kadar… O da bir gün biter. Hazıra dağ dayanmaz.

Harfiyat Kanyonu ana sayfası

Öne Çıkan Yayın

İthalya Cumhuriyeti

  İthalya Cumhuriyeti Bundan çok çok zaman önce, buradan uzak mı uzak bir ülke varmış. İyi-kötü, kendi ihtiyaçlarını üretebiliyor ve kimse...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: