Bu Blogda Ara

Arşiv

market etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
market etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

BİM101 Gece Masalları

 

Bim101 Gece Masalları
Uykusuz dergisi kapak karikatürü

BİM varmış, 101 çokmuş... Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, BİM’ler cirit atarken akça hamam içinde, eski zamanların birinde, uzak mı uzak bir diyar varmış bir eli Amerika’da ama aslında gönlü Çin’de...

Adına Aklaattin derler biri yaşarmış bu diyarda, Aklaattin’in de sinirli bir lambası varmış. Lamba o kadar sinirliymiş ki, bir kükrese karşısındaki muma dönermiş. Ahali, ülkede iyi giden işlerin kerametini “dostlarına güven, düşmanlarına korku” veren bu lambadan bilirmiş.

Günün birinde, ülkede işlerin hiç de yolunda gitmediği anlaşılmış. Ahalinin içine bir korku düşmüş, acaba lamba mı bozulmuş diye. Evirip çevirmişler fakat lambada bir değişiklik görememişler. En akla yatkın açıklamayı Aklaattin yapmış: Meğerse, o güne kadar, özene bezene lamba içinde saklayıp büyüttükleri BİM lambadan çıkmış ve bütün kötülüklere o sebep olmuş! Sıradan bir masalda, lambadan çıkan bir BİM üç dilek hakkı sunarken, bu BİM’in üç harfi varmış ve üç harfi de kendine saklıyormuş. Dilek dağıtmak bir yana, etrafa talimatlar yağdıran bu üç harfli, talimatlarına harfiyen uyulmasını istiyormuş.

Milletin aklı alır gibi değilmiş, binbir özenle büyütülen ülke nasıl bir BİM’e yenik düşüyormuş? Aklaattin başlamış anlatmaya: Önce “Ne istedin de vermedik a BİM?” diye sormuş BİM’e, ancak beklediği tepkiyi alamamış. Çok farklı suretlerde ortaya çıkıyormuş bu BİM, durmadan kılık değiştirse de özü aynıymış. 

Bolca İstifleme Marketi BİM’i şeklinde zuhur edip, vatandaşın en çok satın aldığı temel ihtiyaç maddelerini raflara dizmeyip depolarda saklıyor ve fiyatların yükselmesine sebep oluyormuş mesela...

Bütün İlimlerle Mücadele BİM’i, doktor ve mühendis gibi yetişmesi emek, zaman ve masraf gerektiren mesleklerdeki insanları hayata küstürüp başka ülkelere kaçmalarına neden oluyormuş. 

Bomba İmal Merkezi olan BİM, türlü çap ve ebatta bombalar imal edip, pimi çekilmiş bombalarını ülkenin çeşitli yerlerinde patlatıyor ve meydanlarda terör olayları meydana getiriyormuş.

Birleşik Muhalefet şeklinde yapılanan BİM, ülke vatandaşlarını kandırıp, devletin aleyhinde örgütlenmelerini istiyormuş. 

Basbayağı İnternasyonal Mafya BİM’i, yetmiş iki milletten mafya örgütlerini toplayıp toplayıp ülkeye getiriyormuş. Güpegündüz, sokak ortasında birbirleri ile hesaplaşan mafyalar, halka korku salıyormuş. 

Bölgesel İlişkilerde Mania çıkarma BİM’i, komşu ülkelerle ilişkileri bozmak için türlü fitne ve fesatlar çıkarıyormuş. Komşularla kanlı bıçaklı olmalarının sebebi tamamen buymuş. 

Daha da ileri giden bir Birleşmiş Milletler BİM’i, dünya ülkelerinin kendileri karşısında birleşmelerini sağlamış. 

Dünyanın BİM’den büyük olduğunu söyleyen Aklaattin, BİM’i alt edecek güçte olduklarını ifade etmiş. Çevresindekilere, sinirli lamba kendilerinde olduğu sürece korkmamaları gerektiğini telkin etmiş. Sinirli lamba, “Eyyyy BİM, sen kimsin ya!” diye köpürmüş ama sinir krizleri şovu, eskisi gibi seyirci çekmiyormuş. Cin şişeden çıkmış bir kere, insanlar lambanın olağanüstü bir gücü olmadığını yavaş yavaş idrak etmeye başlamış. Bir vatandaş şunu sormuş: “Ekonomiden adalete, güvenlikten dış ilişkilere kadar her işimiz bozulurken ve geleceğimize dair umutlar kaybolurken sen bostan korkuluğu gibi mi dikildin? Enflasyonu marketler artırıyor, gündemi muhalefet belirliyor, dış güçler paranı değersizleştiriyorsa, kusura bakma artık bir hükmün kalmadı. Haydi, sana güle güle...”

El birliğiyle lambayı uzaklaştırmışlar. Onlar ermiş muradına, biz kanmayalım lambaların kerametine... 

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/bim101-gece-masallari_574525

Marketten Mehmed’e Mektup

 

Marketten Mehmed’e Mektup
Can Baytak Karikatürü

Ulaştırma Bakanımız, Erdoğan için “Türkiye'ye yetmiyor, bütün dünyayı yönetiyor” dedi. Doğrudur, bunu anlamak için "earth" kelimesine bakmak yeterlidir. Neden Türkçe bir kelime seçmediğimi merak etmiş olabilirsiniz, dünya yönetiminde söz sahibi birinden bahsederken başka milletlerden insanların anlaması için İngilizce olması gerekir.

İngilizce dünya, yeryüzü manalarına gelen earth kelimesi içinde gizlenmiş “RTE” harfleri olduğu dikkatinizi çekti mi? Ayrıca, kelimenin sonundaki h harfini başa alın, ne oldu? Heart, yani kalp! Bir tek kelimeden sudur eden manalara bakın; dünya, kalp, RTE! Emoji olarak düşünün ama, o zaman daha güzel oluyor.

Bütün dünyayı yönetme görevinin sorumluluğu ve iş yükü fazlalığını söylemeye gerek yok herhalde. Kendi vatandaşları olan bizlerle ilgilendiği zaman mutlu oluyoruz haliyle. Tarım Kredi Kooperatif marketlerinde indirim olduğu müjdesi bizzat kendisi tarafından verildi. Müjdeyi duyan vatandaş o marketlere koştu ama genelde umduğunu bulamadı. Bazı ürünlerin fiyatı değişmediği halde yükseltilip indirilerek aynı fiyat korunmuş. Bazılarının fiyatı yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferi doğrulamak istercesine indirimli indirimli yükselmiş. Kimi ürünlerde de indirim olmuş ama rafta ürün bulunamamış. Necip Fazıl’vâri, marketten Mehmed’e mektup yazanlar da olmuştur belki:

“İndirim üç hece, Mehmed'im lafta
Dar gelirliler toplandık hep bir safta
Pek de fiyatı değişmeyen ürünler rafta
Zamları düşünüp yanma Mehmed' im!
Alışveriş mi... Belki... Daha marketten çıkmadım!

Bir market ki, çocuk mamaları kilit içinde
Cep, almazların zoru içinde
Üst üste bindirim, indirim içinde
Neyle ödesem, kredi kartı mı
Cüzdandan nakit mi çıkar, bakiye artı mı?

İndirimli bir ürün vardı, ilanı asıldı
Düştüler stoktan, fişi basıldı
Tükendi bitti, bir kaç dakikalık fasıldı
Reyonda kalan bir kaç eli boş sefile
Acıyarak baktı alanlar, ellerinde file

Marketçi, getir şu indirimli çaydan
Bir satırın üstünü çizelim, sayfalık paydan
Listedeki her şey pahalı önceki aydan
Doldur rafları, stoklar erisin
Koli koli, paket paket erisin

Mehmed'im, üzülmeyin fiyatlar yüksekte
Alsak da sevinin, eve boş dönsek de
Sanma market arabası kalır tümsekte
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!”

İndirim olacak diye duyurup yapmadıklarına üzülmeyin. Ülkede toplam 1000 civarı var bu marketten, kime ne kadar yetecekti, bir de böyle düşünün. İnsanlar alışveriş için birbirini ezse daha mı iyiydi? Zannedersem, ekonomide yeni bir yöntem deniyorlar. Şaşırtmacalı ekonomi! Misal;  indirim var diyorlar, millet umutlanıp seviniyor. Marketçiler, doluluktan memnun oluyor. İndirim konusunda hayal kırıklığı yaşasa da, alma fikriyle geldiği için önümüzdeki hafta zam gelmeden alayım bari deyip alışverişini yapıyor.

Akaryakıt fiyatlarında da zam yapılacağı duyuruldu ama o gece zam iptal edildi ve herkes memnun kaldı. Nasıl mı? Akaryakıt fiyatlarına zam yapılacakmış gibi bir söylenti yayıp o zammı yapmadılar. Zam söylentisi anında sosyal medyada yayıldı, memlekette duymayan kalmadı. Gece zam geleceğini duyan vatandaş, zamsız fiyattan almak için petrol istasyonlarına hücum etti. Akaryakıt istasyonları bu işten memnun oldu, durmadan satış yaptılar. Kuyruğa giren vatandaş da zamsız fiyattan aldığını düşünüp sevindi ve kuyrukta beklemek zoruna gitmedi.

Gelgelelim, vakti gelip de zammın olmadığını gören evindeki vatandaş da rahat bir nefes aldı, iyi ki zam gelmedi diye sevindi. Haberciler ve sosyal medya mecralarına gün doğdu, iki ayrı son dakika flaş gelişmesi imkanı tanındığı için onlar da mutlu oldu. Sonuç itibarıyla iktidar cephesi, söylentisi çıkan zammı yapmamış olmanın gururunu yaşadı, daha ne olsun...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/marketten-mehmed-e-mektup_568754

Zamm-ı Azam

 

Zamm-ı Azam
İbrahim Özdabak Karikatürü

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “..bu kararlı gidişimiz karşısında Avrupa şaşkın, dünya şaşkın. Çünkü onlar böyle bir şeyi bizden beklemiyorlardı. Ama şu anda bu gidişi görünce şok oldular” sözünü okuyunca konunun iklim zirvesi olduğunu sandım. Son zamanlarda, Avrupa’nın şaşıracağı başka bir “kararlı gidişimiz” olmadı hatırladığım kadarıyla.

Pek çok ülkenin yöneticilerinin katılımıyla, iklim değişikliklerinin konuşulacağı Glasgow İklim Zirvesi’ne Cumhurbaşkanı seviyesinde katılımdan son anda vazgeçmiş ve ortamdan zengin kalkışı yapmışız. Sebebi olarak protokol kuralları ile ilgili anlaşmazlık olduğu söylendi. Yani, “Vücud ikliminin sultanı sensin, efendim, derdimizin sultanı sensin, istediğin kadar araç ve koruma ile geçiş yapabilirsin” diyeceklerine, başka ülkelere tanınan protokol şartlarını bize de dayatmaya çalışmışlar! Yüzlerce arabalık koruma konvoyu ile geçemedikten, kornalarla havamızı atamadıktan sonra yemişim zirvesini! Hamdolsun, itibarımızı zedelettirmedik ve kararlıca çıkıp gittik oradan.

Bakmayın, dünya için de iyi oldu gidişimiz, o kadar arabanın itibarlı yürüyüş için çıkaracağı egzoz gazı cepte kaldı. Çevreciliğin daniskası olduğumuz gibi iklimciliğin de kralıyız, evelallah... Karbon ayak izi falan diyorlar ya, o işe de en hazırlıklı biziz. Beş on sene kullanabilmek için bir kaç numara büyük aldık karbon ayak izimizi. İstikrarlı ülkeyiz sonuçta, her sene değişen ayak izi istemeyiz. Neydi o eski koalisyon günleri, millet karbon kuyruğuna giriyordu...

Yazının başındaki söz alıntısının ekonomi ile alakalı olduğunu, başka bir kaynakta sözün tamamını okuyunca gördüm. Meğer, sözün başı aslında şöyleymiş: “İç ve dış şoklara karşı dayanıklı ekonomik yapımız sayesinde hala yatırım, üretim, ihracat ve istihdam hedefiyle yolumuza devam ediyoruz. Bu kararlı gidişimiz karşısında Avrupa şaşkın...”

Ekonomik gidişimizi anlamak için açıklanan enflasyon oranlarına bakmak yeterli. Çok şükür, yine yüzde yirmi seviyelerini görmedi ve 19.89’da kaldı. Resmi rakamlara göre ev kiraları, senelik olarak ortalama %12 artmış, araç fiyatlarında ise artış olmadığı gibi düşüş de yaşanmış. Sarı rengiyle bilinen emlak sitesinde araştırma yapan kuruluşlara göreyse, sadece İstanbul’da, kira artış ortalaması %50’lerin üzerinde. Tüik’in araştırmasına konu olan evlerin ve arabaların nerede olduğu herkesin merakını cezbetmiştir muhakkak:

“Kirası denizin dibinde Hatçam, TÜİK'ten evler
AK hesap üstünden anam, dört kattır zamlar!
Dalga dalga, dalga dalga herşey zamlanıyor
Gerçek enflasyonu gören, zammı yapıştırıyor...”

Elektrik ve Doğalgaz Zammı

Euronews haberine göre, 2019 ile 2021 ilk yarılarını kapsayan 2 yıllık dönemde Türkiye'de elektrik fiyatları yüzde 47.4 artarken doğalgaz fiyatları da yüzde 42.3 yükseldi ve zam konusunda bizi Avrupa’nın şampiyonu yaptı. Zamm-ı Azam bizde, anlayacağınız... Ama Enerji bakanımız, faturaları düşürmenin yolunu gösterdi: Yakmazsak, fatura yüksek gelmiyormuş. “Az doğalgaz yakın, bir derece daha düşük olursa üşümezsiniz, aslansınız siz” diyor mealen. Dua edelim de, bu kış fazla soğuk gelmesin. Sadece kavli dualarla ve vatandaşa verilen gazlarla yapılan doğalgaz yönetimi işine “Dual Gaz” diyoruz. Gaz zammımız mübarek olsun inşallah...

Zamlara o kadar alıştık ki, adeta Zamm-ı Azam gibi “zamlardan babam da çıksa yerim” diyoruz. Ayçiçek yağı mesela, iki yıl içerisinde fiyatı 3 katına çıkmış neredeyse. 2019 yılında fiyatı 42 lira civrında olan 5 litrelik ayçiçek yağının bugün 120 liraya dayanan fiyat etiketi internette dolaşıyor. Sıradaki türkümüz, bütün yağlar ve pazar-market fiyatları için geliyor:

“A.yağında kundura,
Zam gelir dura dura
Ölürem ben ölürem vay
Ben maaşı bitirdim
Borç-harca vere vere

Alamam ben alamam
Her fiyata ben gelemem
Ben bir fakir çocuğam
Arar, indirim bulamam vay

Çıktım alışverişe pazara
El ettim bütün raflara
Ölürem ben ölürem vay
Yeni fiyat şöyle dursun
Can kurban eski fiyata”

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/zamm-i-azam_552691

Sıralı Terörist Listesi

Sıralı Terörist Listesi
Sefer Selvi Karikatürü

Üzerinde yaşadığımız cennet coğrafyada, etrafımız düşman ülkelerle çevrili. Korkarım ki dostlarım, yanımızda yöremizde pek dostumuz yok. Dost görünenler, aslında bize saldırma fırsatı bulamamış ve bizi kıskandığı her halinden belli olan ülkeler. Kimi korkusundan bize dostmuş gibi davranıyor, kimi menfaatini devam ettirmek için... ama onların da ne tıynette olduğunu ve imkan bulabilirlerse bizi hemen satacaklarını biliyoruz.

Dış güçler neyse de, iç düşmanlar bizi daha çok yoruyor maalesef. Dört tarafı düşman dolu, yedi bölgesinde her mevsim hain yetişebilen memleketimizde, gün geçmiyor ki yeni bir terör cinsi ve terörist türü keşfedilmesin.

Referandumlarda hayır oyu veren teröristlerimizi hatırlıyorsunuzdur. İktidarı seçim yoluyla devirmek isteyen şer odağı muhalefet partilerini destekleyen hainler ordusunu da biliyorsunuz. O şer odaklarının amacı, mahalli seçimlerde terör örgütlerinin uzantılarını belediye meclislerine taşımaktı. Elektrik sayaçlarını okuyacak memurları Kandil’den getireceklerdi. Su sayaçlarını Mahmur’dan, doğal gaz sayaçlarını da taa Bekaa Vadisi’nden getirecekleri militanlara okutacaklardı. Cumhurbaşkanlığını, Sağlık Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını, diğer bakanlıkları, valiliği, kaymakamlığı hiçe sayarak kendi başlarına yardım toplamaya, ekmek dağıtmaya, hastane kurmaya, benzeri işler yapmaya kalkışan belediyeler olmadı mı, maazallah...

İster rektörü protesto etsin, ister kalacak yeri olmadığını ilan etmek için sokağa çıksın, bütün öğrenciler potansiyel terörist. Akademisyenler, yazarlar zaten terörist. Hele ki, bunların yurt dışından ödül alanları katmerli terörist.

Terörist denilince akla ilk gelen, elinde silah, bomba tutan birileri olsa da, elinde dolar, avro ve faiz tutanlar da var. Dolar almak suretiyle teröre bulaşmış insanlarımız oldu ne yazık ki. Terörün finansmanı olur da, finansmanın terörü olmaz mı? Kredi derecelendirme kuruluşları mesela, hepsi ayrı terörist. Hele bir tanesi var ki, adı S&P. Sorsanız, uzun okunuşunun “Standard and Poor” olduğunu söylerler ama Sedat Peker anlamına gelmediği ne malum? Ekonomik terörü estirmek suretiyle acaba Türkiye'yi nasıl ürkütürüz gayreti içinde olduklarını bilmiyor muyuz?

Vatandaşı patatessiz ve soğansız, ülkeyi Erdoğan’sız bırakma gayreti içerisinde olan teröristlerin depoları basıldı ve etkisiz hale getirildi hamdolsun. Bu arada, nasıl oldu bilmiyorum ama kebapçılar da terörist listesine girdi. Bize yaşattıkları acılarla ilgili olabilir. Et konusunda ne kadar bölücü olabilecekleri de biliniyor.

Geçen haftaki yazımızda gıda terörü estiren marketlerden bahsetmiştik. Çok şükür, bu terörü de bitirmeye kararlıyız. Beşli market çetesinin haberi olsun, fiyatları gayet uygun olan (bir market arabasını 1002 liraya doldurabiliyorsunuz, asgari ücretin neredeyse üçte biri gibi komik bir para) tam bin adet yeni market açıyoruz! Ne demişler, perakende sektörü beşten büyüktür. Haydi bakalım, ne yapacaksınız?

Tarım Kredi Kooperatiflerine ait olacak bu marketlerin ismini kısaltmak lazım da, TKK marketleri dersek, tövbe estağfurullah, bir terör örgütü adını hatırlatacak. Terörü kurutma maksadımızla çelişir. Piyasadaki bilinen market isimlerine benzeyen ve kuruluş maksadına atıfta bulunan isimler seçilebilir. “BİN” iyi bir isim olabilir mesela. Ya da “Abin bir market açar, hepsini hizaya getirir evelallah” der gibi “A-1001”... Peki, “ÇOK”a ne dersiniz? Bakın burası “çokomelli”. Milli gros market anlamında “Mil-Gros” da mümkün. Bunu da beğenmediyseniz, son teklifim “Harvursa”. “O kadar ucuz ki, az parayla bile, har vurup harman savurduğunuzu zannedeceksiniz” manasında.

İsim meselesini siz düşünedurun, ben şiirini buldum bile:

“Bin market ekonomide çocuklar gibi şendik

Bin market dev gibi enflasyonu yendik”

Tabii, bu bin mağazalı market işini yürütecek güvenilir birini bulmak da lazım. Yürütme demişken aklıma Fatih’in gemileri karadan yürütmesi geldi. Gemi deyince de Binali Bey’i hatırladım. Kendisi ve çocuklarının ticari zekası ve başarısı ortadadır. Boğaz meselesine, Kanal İstanbul’a hakim bir adam. Market işi de en nihayetinde insanların bir boğaz meselesi değil mi? İsmi de market mağaza sayısıyla uyumlu, daha ne olsun... 

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/sirali-terorist-listesi_551011

MARKETÖ

 

MARKETÖ
Sefer Selvi Karikatürü

Değerli kardeşlerim,

Bugün size büyük bir fesat şebekesinden bahsedeceğim. Ülkede ne kadar olumsuz şey varsa, müsebbibi “üç harfliler” olarak da bilinen bu zincir şebekeleridir.

Cin olmadıkları halde, her ayın 15’inde fahiş fiyatlarla zam kalkışması yaparak vatandaşı çarpmaya kalkarlar. Herkes bilir ki, “fahiş” sebeptir, fiyat da sonuç.

Zincir deyince akla ciro gelir. Bunların tek derdi para kazanmak, cirolarını artırmaktır. Onun için ellerinde ne varsa satıyorlar! Dikkat ederseniz, market çıkışlarında kasalar vardır. O kasalar, bir nevi “saçım” sandığıdır, müşterinin saçtığı paraları orada istiflerler. Her saçımı onlar kazanır.

Lafa gelince, halka hizmet ettiklerinden dem vururlar ama tek yaptıkları, zincire yeni halka eklemektir. Eskiden, satın aldığınız şeyleri içine koymak için ücretsiz poşet verirlerdi. Vatandaş, aldığı poşetleri çöp torbası olarak kullanır, öylece sokağa atmazdı. Poşeti bile parayla satıyorlar artık.

Kardeşlerim, bunlar katalog mezhebindendir. Katalog mezhebi çok geniştir, her türlü ürünü kataloga dahil ederler. Çok üstlerine vazifeymiş gibi, katalogda elektronik eşya ve beyaz eşyaya yer verdiklerini de görebilirsiniz. Beyaz deyince aklıma geldi, Venezuela’dan peynir getirip satmışlıkları da oldu. Peynir ne ki, durmadan dışarıdan ürün ithal ederler. Pirinç, fasülye, nohut ve aklınıza ne gelirse... Sorsan, “yerli üreticiyi terbiye ediyoruz” derler.

“Bu kadar ithalat olur mu” eleştirisi aldıkları zaman, insanları, pirinç almaya Mısır’daki Dimyat yerine Midyat’a yönlendirirler. Vatandaş, “evdeki bulguru mu muhafaza edeyim, pirince mi gideyim” diye “Hayrettin’ler” içerisinde kalır. Halbuki, Midyat’ta pirinç yetişmez ve bulguru meşhurdur. Karaman’ın da bulguru meşhurdur. Hayrettir ki Karaman, bulgurun yüzde ellisini evde zorla tutmaktadır.

İnsan ayırmayı çok iyi bilirler. “Bîta’raf olan berta’raf olur” diyerek müşterilerini kutuplaştırırlar. Katalogda kampanyalı bir ürün gösterirler, ürünün markete geleceği gün insanlar kapıda kuyruk oluşturarak beklerler. Kapılar açılınca, hurra diyerek raflara hücum edilir. İçeri girince görülür ki, katalogdaki indirimli ürün ya rafta yok veya bir-iki adet olarak bulunuyor! Anlaşılır ki, o ürünleri personel kendine almış veya eşe dosta vermek üzere ayırmış.

Raf ihalelerini yandaş kişilere peşkeş çekerler ve onlara yıllarca sürecek bir satınalma ga’raf’tisi verirler. Kadroları tamamen kendilerine yakın olan insanlarla doldururlar. Gelini, işe girdikten bir hafta sonra müşavir olarak atanan pazara hakim bir “AVM” üyesinin haberi vardı geçenlerde. Radyo, televizyon ve internet dahil, hiçbir yayın organında aleyhlerinde bir haber bulamazsınız. Parasını verir ve reklamlarını her mecrada yayınlatırlar.

Market içinde her köşeye kamera yerleştirip müşterilerin her hareketini izlerler. “Daha geçen hafta bu ürünün fiyatı daha azdı, nasıl bu kadar çabuk ve çok zamlandı?” demeye kalkan müşteriye, “işine gelirse... beğenmiyorsan, başka markete git” derler, hemen sustururlar.

İtiba"raf"tan tasarruf olmaz diye market içini boy boy raflarla doldururlar. Market arabası olarak lüks araçları tercih ederler. Çakarlı, korumalı market arabalarını çıkışta toplayan görevliler, arabaları bir biri ardınca dizip konvoy yaparak içeri taşıdıklarında müşterilerin trafiği kilitlenir.

Memlekette hak hukuk bırakmayan, konuşan insanları ve gazetecileri hapislere tıkan, liyakat şartlarına bakmadan, yakınlarına ve iyi rüşvet verenlere ihaleleri, makamları ve maaşları paylaştırmak suretiyle bir neslin gelecek umutlarını karartan, hırsızlık, yolsuzluk ve yalan gibi kötü fiilleri sıradanlaştıran, lüks ve şatafat içerisinde görgüsüzce yaşamayı marifet bilen, ekonomi, eğitim ve sağlık gibi hayati alanlardaki hizmetleri felce uğratan, elektrik, doğalgaz ve akaryakıta zam yapmak suretiyle enflasyona topyekûn katkı sağlayan zincir marketleri kınıyorum. Bütün vatandaşlarımı, “Marketö” denilen örgüte karşı, pazar alanlarında toplanmaya davet ediyorum. Bir sonraki seçimde zincirleri kıralım. “Zincir”lerimizden başka kaybedecek neyimiz kaldı?

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/marketo_550599

"Rafları sıkı ve düzgün tutalım..."

 

Rafları sıkı ve düzgün tutalım
Bülent Çelik Karikatürü

Türkiye’yi Üzmeyen İstatistikler Kurumu’nun düşük enflasyon ve işsizlik verileri ve büyük büyüme oranları ile çizdiği pembe tablolar maalesef aç karınların gurultusunu dindirmeye yetmiyor.

Her gün, farklı bir temel ihtiyaç maddesinin fiyatlarının ani yükselişine şahit oluyoruz. Bir bakıyorsunuz sıvıyağ fiyatları uçuşa geçmiş, evine beş kiloluk yağ alabilene, beşi bir yerde altın almış gibi gıpta ile bakılıyor. Başka bir gün tuvalet kâğıdı zıvanadan çıkıyor. Tavuk, normalde uçamayan kuşlardan, ama yumurta fiyatları bir anda kanatlanabiliyor. Kanat demişken, yaz dönemi başında uçuşa geçmiş olan tavuk kanat fiyatları, tavuk fiyatı normallerine yeni dönüyor. Tavan yapmış olan yumurta fiyatlarına “yumurta, van minüt!” çıkışını bekleyen vatandaşlar var. 

Araba ve ev fiyatları içinde milyonlu rakamlarla ifade edilenler var ve gün geçtikçe sayısı artıyor. Hem de altı sıfırı atılmış, yepisyeni Türk Lirası cinsinden bu fiyatlar. Arsa masrafı hesaba katılmadan, bina inşa etmenin metrekare birim maliyeti 1600 liranın üzerine çıkmış durumda. Evlerin satınalma değerleri yükseldikçe kiralar da bundan nasibini alıyor. 

Ağustos ve Eylül aylarında memur tayinleri sebebiyle yer değiştirme çok oluyor, üstüne, yüz yüze eğitime geçmiş üniversitelerde okumak için şehir değiştiren öğrencileri ve girişlere açık, fakat çıkışlara kapalı sınırlarımızdan geçen mültecileri de ekleyince İstanbul başta olmak üzere pek çok yerde kiralar çıldırdı. İnsanî şartlarda oturulabilecek bir daire kirası, bir asgarî ücrete denk duruma geldi. Evinin balkonunu 1+0 diye 2500 liraya kiraya vermek isteyen var, penceresi havalandırması olmayan 20 metrekare odaya 900 lira isteyen var...

Paramız da eski para değil ki, 2005 yılında, bir stajiyer, asgarî ücretle 10’dan fazla çeyrek altın alabiliyorken, bugün pek çok mühendisin maaşı 10 tane çeyrek altın alabilecek durumda değil. 

İş o hale geldi ki, havuz medyası bile pahalılıktan şikâyet etmeye başladı. Yanlış anlamayın, ekonomik gidişattan değil, sadece fiyatlardan. Bütün suçu market ve pazarcılara atıp ekonomi yömetimini aklama çabası yani. Yılın gazetecisi, yılın kitabı gibi ödülleri almanın şartlarından biri mi, bilmiyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “İnşallah enflasyonu en kısa sürede kontrol altına alarak raflardaki, tezgâhlardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz” dedi. Bir de, Türkiye, 2001 yılındaki krizin etkilerini hâlâ yaşıyormuş. Fesübhanallah, 20 sene boyunca tek başına yöneten ve ülkeyi uçurduğunu, ekonomiyi şahlandırdığını iddia eden iktidar, bu izleri silememiş. 

Bu haftaki Cuma hutbeleri yine iktidarın imdadına yetişti. Ticarette fahiş fiyatlardan dem vuruldu “Mü’min, karaborsacılık yapmaz, fırsatçı davranmaz. Fahiş fiyatlarla insanları mağdur etmez. Alış verişte fiyatları kızıştırmaz, başkasının pazarlığını bozmaz” dendi. Kamet sonrası ve tekbir öncesi imamın “rafları sıkı ve düzgün tutalım, Allah’ın rahmeti üzerinize olsun” diyeceğini sandım. 

İyi de, etiket ve raf fiyatı bir sonuçtur, o fiyatlara sebebiyet veren durumlar için Diyanet ve diğer devlet kurumlarının, yandaş basının bir diyeceği yok mu? Yanlış ekonomik politikalar sonucu paramızın değer kaybetmesi, her şeyi dışarıdan ithal ediyor olmamız, borç içerisinde yüzüyor olmamız bahse değmez mi? Bütün kabahat, en son etiketi vuran kişilerde mi? 

Tohumu, gübreyi ithal yoluyla alan çiftçi ne yapsın? Durmadan mazota, elektriğe ve suya zam geliyorken zararına mı satsın? Bir fiyatın fahişliği neye göre belirlenir? Üretici fiyat endeksi % 50’lere dayanmışken, artış oranının tüketiciye % 10-15 civarında yansıdığını iddia etmek makul mü? Aldığımız ürünlerin fiyatı 5 birim artarken, ücret ve maaşlarımız ise 1 birim artıyorsa fakirleşiyoruz demektir. Fakirleşmemize sebep olan verileri açıklayanların, hürriyet, hak ve adalet sistemini felç ederek yabancı yatırımcıları kaçıran ve paramızın değerini düşürenlerin raf fiyatlarında hiç payı yok, öyle mi? 

Ekonomik meselelerden bahsedeceklerse, Cuma hutbelerinde; kamu ihalelerini almak için rüşvet vermenin, bir birim maliyeti olan işi 10 birim fiyata ve milletin vergileri ile doldurduğu hazineyi 15-20 yıl boyunca astronomik kullanım garantileri sebebiyle ödemeye mahkûm etmenin, kamu kurumlarını çiftlik gibi kullanıp 8-10 farklı yerden ve çalışmadan maaş almanın, akraba ve taallükatını sorumlu olduğu kurum kadrolarına sınavsız şartsız doldurmanın, yetkili olduğu kuruma şahsî şirketleri veya akrabaları vasıtasıyla 15 liralık ürünü 1000 liraya satmanın, kısaca, torpilin, yalanın ve talanın hükmü hakkında bilgi verebilirler. Verirler mi dersiniz?

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/raflari-siki-ve-duzgun-tutalim_549791

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: