Ülkemizde üniversitelere ve ilimle uğraşan kişilere yeterli
önemin verilmemesinden yakınırdık yakın zamanlara kadar... Hamdolsun, özellikle
üniversitelerdeki seçimler kaldırılıp atama yöntemiyle görevlendirilen
rektörlerle birlikte çok yol kat edildi. Zaman zaman gazete haberlerine konu
olacak kadar da gündeme geldiler.
İlk olarak çekişmelere ve kutuplaşmalara sebep olan seçimler
kaldırıldı, mis gibi oldu. Ne kavga artık, ne gürültü... Hemencecik atanıyor,
hızlı bir şekilde de yönetmeye başlıyor rektörlerimiz. Sonra, üniversitelerin
olmazsa olmaz özelliklerinden biri de bağımsızlıktır. Kurumları bünyesinde
açtıkları akademik kadrolara eşini, çocuklarını, kardeşlerini ve hiç
bulamasalar arkadaşlarını yerleştiren, neredeyse
aşirete bağlayıp bağımsızlıklarını ilan edecek seviyeye yaklaşmış bazı
hamiyetperver(!) rektörler var mesela. O kadar ki, üniversite ve
yükseköğretimde “Üni’ler ağlamasın!” temalı “çözüm süreci” ilan edilse yeridir.
“Canım, her kadroya bir akrabasını/yakınını yerleştirmek,
her ihaleyi istediğine vermek bu kadar kolay mı?” diyeceksiniz. Şöyle oluyor;
açılacak kadrolara yerleştirilecek kişiler bulunduktan sonra sadece o kişileri
tarif eden şartlarla alım duyurusu yapılıyor mesela. Efradını cami ve ağyarını
mani bir ilan olup ilgisiz kişilerin başvurması engellenebiliyor. Hiç ayırt
edici özelliği olmasa bile mülakat ve benzeri yöntemlerle istenmeyen kişiler
eleniyor. Koskoca Ulaştırma Bakanlığı bile, Mardin-Diyarbakır arası demiryolu
ihalesini değerlendirirken “fiyat dışı unsurlar” sebebiyle en düşük fiyatla
katılan firmaya ihale vermeyebiliyor.
Almak-vermek ve böylece ekonomiye can vermek isteyen bir
rektörümüzün üniversitesi lojman olarak kullanacağı evinin eşyaları için
ihaleye çıkmış ve tam olarak 145 bin liralık mobilya almış. Tabii ki tasarruf
tedbirleri gözetilerek yapılan bu alışverişteki eşyalar demirbaşa kaydedilmiş.
Ekonomik hareketlilik sağlarken enflasyonla da mücadele eden rektör ve
üniversitesini kutluyoruz.
Bir üniversite rektörü de kiralamak istediği makam aracı
sebebiyle gündeme geldi. Gazetelere “uzay mekiği” gibi ifadelerle haber konusu
olan makam aracı için verilen şartlardan bazıları şöyle: “Yabancı menşeli, türkçe
navigasyonlu, siyah renkli, ısıtmalı koltuklu, uzunluğu 4 bin 932 mm.,
genişliği bin 874 mm, yüksekliği bin 455 mm, ağırlığı bin 660 kg, 4×4 dizel
motor, 2000 cc, en az 190 beygir güç, start stop, ısıtmalı koltuklu, uydu
telefonlu, saatte 232 kilometre yapabilecek nitelikte ve 0-100 kilometreye 8.2
saniyede çıkabilen...” Bu adrese teslim tarifi duyan insanlar ister istemez
hemen “au” diyor... Şu anki satış fiyatı 600 bin lira üzerinde olan bu araç 28
aylığına kiralanacakmış. Rektőr kendini “Sanki Ferrari istedik, ne var bunda
herkeste var!” diyerek savunmus.
Bir rektör saatte 232 km yapacak bir makam aracını neden
ister ve nerede kullanacaktır ki... Sonuçta karayollarımızda yapılabilecek
azami hız sınırlarının üzerinde. Hemen aklınıza yasak işleyeceği gelmesin,
belki de trafiğe kapalı bir alanda kullanacaktır, değil mi ama? Ya da,
motorsiklet yarışlarında dünya şampiyonluğu olan, kartvizitine “senatör”
yazdırmış, ayaklarını masaya uzatarak “emirerlerim” dediği insanlarla fotoğraf
çektirip sosyal medyada paylaşmak suretiyle şaka yapan bir milletvekili ile
kapışmak istiyordur, kimbilir... Her türlü kapışırlar bence. Hızın vektörel bir
büyüklük olduğunu biliyorduk da rektörel olduğunu yeni duyduk.
Hız demişken, internet kullanımında operatörlerin uyguladığı
Adil Kullanım Kotası denilen ve belli bir kullanım sonrası düşük hızlarda
internet kullandırtan uygulama sona eriyor. Yani şöyleydi, diyelim sınırsız bir
internet bağlattınız, operatörler sizin iyi niyetinize güvenmeyip, sağda solda
konu komşu ile paylaşmanızdan korktuğu için o kadar da sınırsız bir paket
vermiyordu. Belli bir miktar kullanımdan sonra bağlantınızı yerlerde
süründürecek bir hızla devam ediyordunuz. Artık bu uygulama kalktı ve sınırsız
olan tarifelerde kota uygulanmayacak. İyi, güzel de... Yeni fiyatları gören
vatandaşlar da operatörlerin motorcu vekil gibi şaka yaptığını söylemesini bekliyor,
zira bazı tarifelerde fiyat neredeyse iki buçuk katına çıkıyor! Bir GSM
operatörü de, cep telefonlarında bulunan ve kablosuz anten gibi internet
paylaşımı yapabilme özelliğini kullanacak kişilerden para alacağını duyurdu.
Kapsamı ve sınırları belli olan bir hizmet satın alıyorsunuz ama bunun
kullanmını satıcı size bırakmıyor. Bakkalın, aldığınız ekmeği kaç kişinin
yiyeceğini sorduğunu ve başkasına da yedirirseniz sizden fazladan para
alacağını söylemesi gibi... Neyse ki, gelen tepkiler üzerine operatör geri adım
attı.
Adil kullanım kotasının olmadığı makul fiyatlı internet ve
devlet imkanlarının şahıslar hesabına ve horca kullanılmasının adiyattan
sayılmayacağı seneler dilerim...