Bu Blogda Ara

Arşiv

Erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Rabia’dan Salise’ye

 

Rabia’dan Salise’ye
İbrahim Özdabak Karikatürü

Yıllar önce seyrettiğim, Arap ülkelerinden birinde çekilmiş bir belgeselde, halktan biriyle yapılan bir röportajda, bir vatandaş şöyle bir şey demişti: “Coğrafyamızda iktidara gelmek isteyen kişiler İsrail’e sataşarak puanını yükseltir, iktidara gelir gelmez de ilk iş olarak İsrail ile el sıkışır.”

Meşhur “Van minüt” çıkışı ile birlikte Erdoğan da İsrail’e rest çekmişti. Hemen akabinde tavrının moderatöre olduğunu söylemişse de ülkeler arası ilişkiler diplomatik seviyede bozulmuş görünüyordu. Mavi Marmara vakası sebebiyle gerilim üst düzeylere çıkmıştı. Velakin, o yıllarda, iki ülke arasındaki ticaret hacminin önceki dönemlere oranla 5-6 katına yükseldiği ortaya çıkmıştı.

Hava sahamızı ihlal ettiği gerekçesiyle düşürdüğümüz Rus uçağı da Rusya ile aramızın bozulmasına sebep oldu. Başlarda, sınırlarımızı ihlal eden kim olursa olsun aynı müdahaleyi yapmaktan çekinmeyeceğimiz söylendi, Rusya ile işler fena halde bozldu. “İsterse doğalgaz vermesin, gerekirse tezek yakarız” dendi, atlarına binip Moskova’ya sefer düzenlemek isteyen vatandaşlar sosyal medyada Putin’e meydan okudu. Rusya, domates dahil, hiçbir ürünümüzü almamaya karar verdi. Ülkelerinde iş yapmakta olan müteahhitlerimizi geri gönderdi. Ticaretimiz ağır yara aldı. O sırada Putin, Suriye’ye iyice yerleşti ve kuzey hava sahasında kuş uçurtmamaya başladı.

Nasıl olduysa, zamanla, “düşürme emrini biz verdik” diyenler, uçağı düşüren pilotlarımızın FETÖ’cü olduğunu ve Rusya ile aramızı bozmak için uçağı vurduklarını söylemeye başladı. Çok geçmeden bir özür mektubu yazdığımız ortaya çıktı. Rusya’ya ihtiyacımız vardı, keza İsrail’e de ihtiyacımız olduğu söylendi. Mavi Marmara’da şehit edilen vatandaşlarımız için açılan davalar düşürüldü, karşılığında özür ifadesi de barındırmayan bir anlaşma ile cüz’i bir para alındı.

Ajan olduğu gerekçesiyle tutuklanan, Türk asıllı Alman vatandaşı olan gazetecinin serbest bırakılıp bırakılmayacağı sorulduğunda "Hiçbir surette olmayacak, ben bu makamda olduğum sürece asla" cevabını veren Erdoğan, gazeteci Deniz Yücel için “Elimizde görüntüler, her şey var. Bu tam bir ajan terörist" demişti. Başbakan Binali yıldırım Merkel ile görüştükten sonra Yücel tahliye edilmiş ve Almanya’ya dönmüştü.

ABD ile aramızın gerginleşmesine sebep olan Amerikalı Rahip Brunson için de “Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsınız” denmiş ve bir süre sonra tahliye edilip özel uçakla ülkesine gönderilmişti.

Darbe finansörü ve “şerefsiz” olmakla suçlanan Birleşik Arap Emirlikleri ile nasıl barıştığımız hala sırrını muhafaza ediyor. Hesap sorulmadan bırakılmayacağı söylenen, Cemal Kaşıkçı’nın katili Suudi’lerle kucaklaşıldı. İhvan desteği yüzünden bizi dışlayan körfez şeyhleri ve Suudi’ler için bir “ihvan minüt” süreci başladı herhalde.

Dönüş diplamaSisi, Mısır’la devam ediyor, 10 yıla yakın zamandır diplomatik ve beşerî her türlü iritbatı reddettiğimiz Sisi ile de el sıkışıldı. Herhangi bir ülke ile çocuk gibi küsmek, her nevi ilişkiyi bıçak gibi kesmek mantıklı olmadığı gibi sürdürülebilir de değildir. Kesilen irtibat sebebiyle iki ülke arasında yaşanan zararlar ve Akdeniz’de, bozuk ilişkiler sebebiyle değişen dengeler yüzünden uğradığımız kayıplar nasıl telafi edilecektir?

Niye dönüş yapılıyor diye sormuyoruz, dönüş yapılacağı biliniyordu da madem, neden başta bu kadar esip gürlediniz? Düşman ilan ettiğiniz herkes ve herşey hakkında konuşmak için ağzını açanı hainlik, işbirlikçilik ve teröristlikle suçlamadınız mı? İlkeli duruştan taviz vermeden diyalog kapısını açık tutmak daha iyi olmaz mıydı? Bugünden sonra, düşman ilan ettiğiniz kimlerle daha barışmayı düşünüyorsunuz?

Sisi hamlesi sonrası, iktidar partisinin teşkilatlara Rabia ile ilgili paylaşımlarını silme talimatı verildiği söyleniyor. Rabia el işaretini parti simgesi olarak benimsemiş olan partilileri düşünerek yumuşak bir geçiş düşünmeleri lazım. Bana kalırsa, artık, Salise isminin verilmesi pek münasip düşebilecek işarete geçebilirler. Salise, bir zaman ölçüsü olmakla birlikte arapça üçüncü anlamına gelir. El işareti şöyle yapılır: Rabia işaretindeki açık dört parmaktan ortanca olanı kıvrılmak suretiyle, kapalı duran  başparmağın altına alınır. İktidar ortağı olan MHP’nin bozkurt işaretine de benzerliği sebebiyle kendilerine jest de yapılmış olur. İktidar ortakları Perinçek, Erdoğan ve Bahçeli üçlüsü üç rakamıyla temsil edilir. Bunlarla beraber, bir zaman ölçüsü ifadesi olarak salise, dönüş hızı hakkında da bilgi verecektir...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/rabia-dan-salise-ye_573775

Marketten Mehmed’e Mektup

 

Marketten Mehmed’e Mektup
Can Baytak Karikatürü

Ulaştırma Bakanımız, Erdoğan için “Türkiye'ye yetmiyor, bütün dünyayı yönetiyor” dedi. Doğrudur, bunu anlamak için "earth" kelimesine bakmak yeterlidir. Neden Türkçe bir kelime seçmediğimi merak etmiş olabilirsiniz, dünya yönetiminde söz sahibi birinden bahsederken başka milletlerden insanların anlaması için İngilizce olması gerekir.

İngilizce dünya, yeryüzü manalarına gelen earth kelimesi içinde gizlenmiş “RTE” harfleri olduğu dikkatinizi çekti mi? Ayrıca, kelimenin sonundaki h harfini başa alın, ne oldu? Heart, yani kalp! Bir tek kelimeden sudur eden manalara bakın; dünya, kalp, RTE! Emoji olarak düşünün ama, o zaman daha güzel oluyor.

Bütün dünyayı yönetme görevinin sorumluluğu ve iş yükü fazlalığını söylemeye gerek yok herhalde. Kendi vatandaşları olan bizlerle ilgilendiği zaman mutlu oluyoruz haliyle. Tarım Kredi Kooperatif marketlerinde indirim olduğu müjdesi bizzat kendisi tarafından verildi. Müjdeyi duyan vatandaş o marketlere koştu ama genelde umduğunu bulamadı. Bazı ürünlerin fiyatı değişmediği halde yükseltilip indirilerek aynı fiyat korunmuş. Bazılarının fiyatı yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferi doğrulamak istercesine indirimli indirimli yükselmiş. Kimi ürünlerde de indirim olmuş ama rafta ürün bulunamamış. Necip Fazıl’vâri, marketten Mehmed’e mektup yazanlar da olmuştur belki:

“İndirim üç hece, Mehmed'im lafta
Dar gelirliler toplandık hep bir safta
Pek de fiyatı değişmeyen ürünler rafta
Zamları düşünüp yanma Mehmed' im!
Alışveriş mi... Belki... Daha marketten çıkmadım!

Bir market ki, çocuk mamaları kilit içinde
Cep, almazların zoru içinde
Üst üste bindirim, indirim içinde
Neyle ödesem, kredi kartı mı
Cüzdandan nakit mi çıkar, bakiye artı mı?

İndirimli bir ürün vardı, ilanı asıldı
Düştüler stoktan, fişi basıldı
Tükendi bitti, bir kaç dakikalık fasıldı
Reyonda kalan bir kaç eli boş sefile
Acıyarak baktı alanlar, ellerinde file

Marketçi, getir şu indirimli çaydan
Bir satırın üstünü çizelim, sayfalık paydan
Listedeki her şey pahalı önceki aydan
Doldur rafları, stoklar erisin
Koli koli, paket paket erisin

Mehmed'im, üzülmeyin fiyatlar yüksekte
Alsak da sevinin, eve boş dönsek de
Sanma market arabası kalır tümsekte
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!”

İndirim olacak diye duyurup yapmadıklarına üzülmeyin. Ülkede toplam 1000 civarı var bu marketten, kime ne kadar yetecekti, bir de böyle düşünün. İnsanlar alışveriş için birbirini ezse daha mı iyiydi? Zannedersem, ekonomide yeni bir yöntem deniyorlar. Şaşırtmacalı ekonomi! Misal;  indirim var diyorlar, millet umutlanıp seviniyor. Marketçiler, doluluktan memnun oluyor. İndirim konusunda hayal kırıklığı yaşasa da, alma fikriyle geldiği için önümüzdeki hafta zam gelmeden alayım bari deyip alışverişini yapıyor.

Akaryakıt fiyatlarında da zam yapılacağı duyuruldu ama o gece zam iptal edildi ve herkes memnun kaldı. Nasıl mı? Akaryakıt fiyatlarına zam yapılacakmış gibi bir söylenti yayıp o zammı yapmadılar. Zam söylentisi anında sosyal medyada yayıldı, memlekette duymayan kalmadı. Gece zam geleceğini duyan vatandaş, zamsız fiyattan almak için petrol istasyonlarına hücum etti. Akaryakıt istasyonları bu işten memnun oldu, durmadan satış yaptılar. Kuyruğa giren vatandaş da zamsız fiyattan aldığını düşünüp sevindi ve kuyrukta beklemek zoruna gitmedi.

Gelgelelim, vakti gelip de zammın olmadığını gören evindeki vatandaş da rahat bir nefes aldı, iyi ki zam gelmedi diye sevindi. Haberciler ve sosyal medya mecralarına gün doğdu, iki ayrı son dakika flaş gelişmesi imkanı tanındığı için onlar da mutlu oldu. Sonuç itibarıyla iktidar cephesi, söylentisi çıkan zammı yapmamış olmanın gururunu yaşadı, daha ne olsun...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/marketten-mehmed-e-mektup_568754

WhatSevapp

WhatSevapp

 

Ufukta bir sandık belirdi gibi... Artık üç vakte kadar mı, 2023 vakte kadar mı zuhur eder, orası belli olmaz.

Muhalefet tarafı, zaten dünden hazır gibi davranıyor. Aday belli oldu-olmadı, kimin aday olmayacağı belli oldu-olmadı derken sandık konusu hep gündemde kalıyor. Muhtarlara, özel kalem istihdamı sözü veriyorlar falan... Hangi derde ne kadar çare olur, muamma tabi. Mahalle muhtarına en son gidişim, taşınma vesilesiyle nüfus müdürlüğüne yaptığım ikametgah değişikliği bildirimini kendisine de duyurmak içindi. Muhtarın kendisinin bile varlığı şu zamanda tartışmalı iken, bir de onların herbirine birer yardımcıyı devlet memuru olarak tayin etme vaadi ne kadar tutar bilemem...

Hükümet cenahında ise, daha fazla işaret görünüyor: Bir biri ardınca yeni keşfedilen petrol, doğalgaz ve altın madeni müjdeleri veriliyor. Seçim kanunu ve “barajı %10’da mı tutalım, 9 metre 15 santimetreye mi çekelim” tartışmaları yapılıyor. Son iki yılda zam şampiyonluğunu Avrupa’da kimseye kaptırmadığımız elektrik ve doğalgaz fiyatlarının artışının kısmen devlet eliyle bastırılmaya çalışılması, elektrik faturalarında TRT payının kaldırılması gibi türlü şirinlikerin sergilenmesi de bu manada birer önemli işaret tabi.

Ali İhsan Bey’in Sevap Sandığı

İktidara yakın isimlerden fıkıh profesörü Hayrettin Karaman’ın evdeki bulgur benzetmesi ile dindar camiaya seslenmesi ve iktidara zarar verecekse doğruları söylemenin caiz olmadığını ifade ettiği mesajları dolaşımda. AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz da geçenlerde “20 yıl Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidarda tutmak ve onun yaptıkları sebebiyle sevap hanemize bir şeylerin yazılıyor olması çok büyük bir şey. Bu, liderimizi siz ve biz oylarımızla orada tutmasaydık olmazdı. Biz de oylarımız ile Tayyip Bey'e destek verdiğimiz için hanelerimize sevap yazılmaya devam ediyor” dedi.

Ali İhsan Bey’in sevap sandığı büyük anlaşılan. Dağıttıkça dağıtıyor sevapları maşallah... Haliyle, biz de bu oyların sevap sanılması ve sayılması meselesinin kaynağını merak ettik. Acaba hangi fıkhi ölçüye göre sevap? Bir de, muhtelif saiklerle oy kullanan insanlar var. Severek, isteyerek oy kullanıp çevresinin de aynı şekilde oy vermesi için gönüllü uğraşanlar var, “başka kime vereceğiz ki, yetmez ama evet...” diyerek oy kullananlar var. Birilerinin telkini ile ve/veya zorla oy kullananlar var. Bu işi profesyonel olarak yapanlar, mesela paralı troller var, partinin resmi maaşlı çalışanları ve üyeleri var. Oy vermesi karşılığında maddi menfaat temin eden var.

Kim, ne kadar sevap alır?

Kısaca; oy verirken korku, istek, kararsızlık-çaresizlik, umut ve menfaat gibi çok farklı motivasyon noktasından söz etmek mümkün. Şimdi, bu farklı vesilelerle kendilerine oy veren herkes, aynı sevabı mı alıyor? O meşhur soruyu da sormadan edemeyiz: Dağdaki çoban ile bir profesörün veya bir şarkıcının sevapları bir mi olacak? Tek bir sevap türü yoksa, hangi şekil daha sevaplı acaba? Bir sevap katalogu düzenleyip dağıtmayı düşünüyorlar mı? Bence katalogun adı “WhatSevapp” olsun, mobil uygulamasına giren herkes, verdiği oyun ne kadar sevap kazandıracağını anında görsün.

Peki, oy vermek sevap da, oy alanların iktidara geldikten sonra işledikleri hata ve günahlarda ortaklık var mı? İktidar dediğimiz, neticede binlerce farklı kişinin içinde olduğu bir yapı. “Zerratı günahkârlardan mürekkep bir hükümet tamamiyle masum olamaz” kaidesince kimi, iktidar gücünü kullanarak uyuşturucu ticareti ve kaçakçılık gibi kanunsuz ve ahlaksız birtakım kazançlar elde edebilir. Bazıları, kendilerini ve yakınlarını hak etmedikleri makam ve mevkilere getirebilir. Kamu kaynakları ve büyük meblağlı ihaleler, usulsüz bir şekilde belli zümrelere verilebilir. Hakkında mahkeme kararı olmadan, hatta beraat ettiği mahkeme kararı olmasına rağmen, fişleme dosyalarına bakılarak, bir kararname ile işlerinden uzaklaştırılan, bir daha hiçbir yerde çalışamaması için kanunlar çıkarılan, engelli çocuklarının aylığı kesilen insanlara zulüm ediliyor olabilir. Keyfi tutuklamalarla, iddianamesi bile hazırlanmadan insanlar cezalandırılabilir. İşlenebilecek günahın haddi hesabı yok ve memlekette günah işleme özgürlüğü olduğunu da biliyoruz...

Bugüne kadar, iktidara oy vermenin farz-ı ayn olduğunu söyleyen oldu, belediye başkanı adayına verilen her bir oyun sırat köprüsünde berat kazandıracağını söyleyen oldu, Esenyurt düşerse, Kudüs ve Mekke’nin de düşeceğini iddia eden oldu. Esenyurt düştü ama Kudüs ve Mekke aynı haliyle devam ediyor. Şimdi de leblebi gibi sevap dağıtıyorlar, aman diyeyim, iki sevap kazanayım derken hata ve günahlara da ortak olmayalım...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/whatsevapp_553112

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: