Her taşın altına elini atan bir banka düşünün... O kadar
şefkatli ki, banka demezsiniz “babanka” resmen… Kamu Özel İşbirliği ya da Yap
İşlet Devret denilen ve devletin cebinden bir kuruş çıkmayacağı iddia edilen
projelere para mı lazım, ZiraAğa hemen yetişip finansman desteği sağlayabiliyor.
Parası çıkışmazsa da sıkıntı değil, dışarıdan alınacak borçlar için kefil de
olabilir evelallah...
Hükümete yakınlıkları ile bilinen belli “pool”lu kanallarda,
dakikalarca süren reklam filmleri yayınlatıyor, maksat özgür basın kazansın. Sonra,
seçimlere yakın zamanlarda ekonomik daralma yaşayan bir sektör olursa hemen
yardımına koşuyor. Misal, inşaat sektörü. ZiraAğa tuttu, piyasa fiyatlarının
çok altında konut kredisi verdi. Topladığı paranın maliyetinin altında bir kâr
ile yaptı bunu. Yani olmaz ya, konut
alacağını beyan edip, uygun şartlarda olan krediyi alan biri, o parayı tutup
ZiraAğa veya başka bankada vadeli mevduata yatırsa, basbayağı kâra geçiyordu.
E, ağanın elinden tutulmaz derler. Son beş yılın sadece bir senesini seçimsiz
geçirdik, neredeyse her sene bunun gibi ikişer üçer kolaylık zuhur etti
ZiraAğa’da.
Yine bir seçim zamanı yaklaştı, ZiraAğa müjde üstüne
müjdeler vermeye devam ediyor. Vatandaşların kredi kartı borçlarını yeniden
yapılandırmasına imkan vermesi bunlardan biri. Bu imkandan, kredi kartı
borcundan dolayı yasal takibe düşmüş olanlar yararlanamıyor. Kimler peki
yararlanabiliyor? Kredi notu kredi almaya yeterli olan kişiler. Mantıken, kredi
veya kart borcunu kendi ödeyebilen biri neden ZiraAğa’ya başvurup mevcut borcunu
faizlendirsin bilmiyorum. Ortamlarda vatandaşa hizmet ettik der, kim ne
bilecek. Yakında market poşetleri için kredi veriyoruz derlerse şaşırmayacağız.
“Satlık Stat: Haraptaraftar”
Bir diğer müjde de futbol kulüplerinin borçlarının
yapılandırılması. Yayın ve stat gelirlerinden ülkenin en düşük vergisini veren
hatta bazı gelir kalmlerinde vermeyen, oyuncu transferlerine milyon dolarlar
mertebesinde rekor paralar harcayan, kötü yönetim nedeniyle borç batağına düşen
kulüplere yardımcı olunacak. Tabi bunu yaparken takımların yayın gelirlerine de
kısmi olarak el koyacakmış. Canı sıkılırsa futbol takımlarına Şener Şen'in ağa
tiplemeleri gibi "vallaha sataram kulübü ha..." deyip parmak da
sallayabilir mi bilmiyoruz. Züğürt Ağa filmindeki “satlık köy: Haraptar”
tabelası gibi “satlık stat:Haraptaraftar” tabelası düşünsenize... Marabaları
kaçtıktan sonra köyü ve bütün malı mülkünü satıp İstanbul’a gelen Züğürt Ağa,
bir kaç iş yapmaya çalışır ama daha önce hiç bilmediği işler olduğundan
sermayesi ellerinden akıp gider. Elinde megafonla arabada domates satmaya
çalıştığı sahneler trajikomiktir. En sonunda iyi bildiği işi yapmaya karar
verir ve çiğköfte yoğurup satarak hayatına devam eder. Ne diyelim, inşallah
ZiraAğa da Züğürt Ağa gibi misyonu ve vizyonu ile bağdaşmayan işlere bulaşması
yüzünden domates satmak zorunda kalmaz!
VARabia
Söz futboldan açılmışken, videolu yardımcı hakem (VAR)
sisteminin uygulanmaya başladığı günlerde meşhur bir parodi haber sayfası şöyle
bir haber yapmıştı: “Türk futbolunda yeni tartışmalara kapı
açan VAR sistemi ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan devreye girmeye
hazırlanıyor. VAR Odasını 6 kamera ile takip edecek olan Erdoğan, görüntüleri
anlık olarak değerlendirerek intercom vasıtasıyla hakemlere son kararı
bildirecek...”
Bu parodi haberden Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Hamza
Yerlikaya’nın haberi var mıydı bilmiyoruz, hakemlere hitaben yaptığı konuşmada
aynen şöyle söyledi: "Eleştirmek kolay, ama biz doğruyu yapacağız. Siz maçı
yönetiyorsunuz, bir de Cumhurbaşkanımız anbean elinde cep telefonu ile izliyor.
Her anı, pozisyonu böyle tek tek inceliyor. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde bu
şikayetleri hep birlikte engelleyeceğiz. Birlikte Türk futbolunu daha iyi
yerlere getireceğiz” Madem resmi olarak böyle bir sistem duyuruldu, bence buna
yerli ve milli bir isim ve ona uygun bir formülasyon bulalım. Benim isim
teklifim “VARabia”, formülü de hükümetimizin politikalarıyla uyumlu olacak, o
da şöyle: “Tek görüntü, tek kamera, tek pozisyon, tek karar!”