Bu Blogda Ara

Arşiv

tren etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tren etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

MarSaray


Marsaray

Bu hafta, okuyanları sevindirecek haberlerle başlamak istiyorum; Türkiye’nin yerli üretim genel maksat helikopteri “Gökbey” tanıtıldı. Enerji ve “bittabii” Kaynaklar Bakanı bey, karadan ve havadan yapılan taramalar sonucunda yaklaşık değeri 100 milyar dolara ulaşan doğal kaynakların keşfedildiğini söyledi. Ekonomik büyüme rakamları açıklandı; %1.6 büyümüşüz! Büyüye büyüye, boyumuz uzaya uzaya geldiğimiz noktada bize bir uzay ajansı da lazımdı ve o da oldu, hamdolsun; Türkiye Uzay Ajansı kararnameyle resmen kuruldu...

Resmi uzay ajansımız vatana, millete hayırlı olsun inşallah. Kararnamesinde ajansın görev ve yetkilerinin sıralandığı bölüm şu madde ile başlıyor: “Cumhurbaşkanınca belirlenen politikalar doğrultusunda Milli Uzay Programı hazırlamak ve hayata geçirilmesi için düzenlemeler yapmak” Bana kalırsa Türkiye Uzay Ajansı, bu cümleden hareketle, itibar katsayısı yüksek, başka ülkelerin imrenerek ve hatta kıskanarak bakacağı, 2023 ve dahi 2071 vizyonları ile uyumlu bir proje ile faaliyetlerine başlamalıdır. Mars’a kadar gidecek, 1150 küsur vagondan oluşan saray konforundaki trenlerin çalışacağı bir raylı sistem projesi nasıl olur? Adını da “Marsaray” koyarız. Yükseklere doğru yol alacak trenler, haliyle yüksek hızlı oalcaktır. NASA’yı bırakın, Elon Musk’ın bile Mars’a gitme projeleri varken, kusura bakmayın, daha aşağısı bizi kurtarmaz! Aslında uzaya çıkınca neresi yukarı, neresi aşağı çok belli değil ama olsun...

Nasıl Yapılacak?

Marsaray projesini gerçekleştirirken, artık başka alanlardaki projelerden alışageldiğimiz, devletin kasasından bir kuruşun bile çıkmadığı, kamu-özel işbirliği çerçevesindeki Yap-İşlet-Devret modeli kullanılabilir. İhaleyi alan firma, farz-ı misal 283 yıl işlettikten sonra devlete devreder. Bu süre içerisinde firmanın zarar etmesine vicdanımız elvermeyeceği için kullanım garantisi de veririz, yolcu sayısı yıllık 5 milyarın altında kalırsa farkını hazineden karşılarız mesela... 

Raylı sistem dediysem, demir raylar gelmesin aklınıza. İşin açıkçası, İngilizce ışın manasına gelen “ray” kelimesi o, X-Ray’deki ray gibi yani... Edirne’den Kars’a değil, dünyadan Mars’a gidecek, mesafe uzun olduğu için ışınlanarak seyahat etmesi lazım haliyle. Arada, “Marsandiz Garı” diyeceğimiz duraklar da olacak. Banliyö trenleri bile sinyalizasyon sistemi kullanırken, trenin hızı arttıkça sinyalizasyona ihtiyaç kalmayabiliyor, biliyorsunuz. Daha doğrusu ben de bilmiyordum, Ulaştırma Bakanımız, 13 Aralık 2018 tarihli Ankara-Konya seferini yapan yüksek hızlı trenin uğradığı elim kaza sonrasında sinyalizasyon sistemi olmadığına ilişkin eleştiriler gelince söyledi, ''Sinyalizasyon sistemi demiryolu işletmeciliği için olmazsa olmaz bir sistem değil. Kamuoyunda sinyalizasyon olmadığı için bu kaza oldu gibi değerlendirmeler yapanlar doğru değerlendirme yapmıyor'' dedi. 

Marsaray’ın da sinyalizasyonu olmayabilir ilk başta. Hele bir başlasın, parasını çıkardıkça eklenir, nedir yani? “Orada olmaması gereken” kılavuz roketler, asteroidler ve meteorlar bu seyahatlerin fıtratında var. Fıtratın doğusuna-batısına birer harekat düzenleyip her tarafı temizledik mi, problem olmaz inşallah. Yine de işi garantiye alıp fıtrat kalkanı kullanırız, onu da Musk’a taktırırız ki, çarpışma olursa trenlerimiz zarar görmesin. 

Türkiye Uzay Ajansı bu teklifi dikkate alır mı, bilmem. Mars’a gidemese de canı sağolsun, Mart’a seçimlere kadar idare eder herhalde...

Sabotajlar Haftası

Hepimizi derinden üzen malum tren kazasının hemen ardından,daha ne olduğunu bile anlamadığımız sırada, kimi neyden koruduğu ve nereye hizmet ettiği bilinmeyen bir şekilde sabotaj ihtimalini dillendiren ve bunu yayanlar oldu. Tabii ki, her ihtimal değerlendirilecek ve geniş bir tahkikat sonucu kök neden bulunacaktır diye ümit ediyoruz. Büyük resim sevdama engel olamadım ben de, tren kelimesinde bulunan R, T ve E harflerine dikkatinizi  çekerek, artık asıl hedefin ne olduğunu da sizin bulacağınızı tahmin ediyorum. 

Konyalı bir firma tarafından geliştirilen ve Türkiye’nin ilk insansı robotlarından biri olarak duyurulan Mini Ada isimli robot, Antalya’da hünerlerini sergilediği salonda pat diye sahneden düşerek parçalandı. Sizi bilmem ama benim burnuma böyle kablo yanığı gibi pis kokular geldi.  Ne zaman böyle güzel bir girişim içine girsek, birileri bunu sabote etmeye çalışır zaten.
Merak edenler için söyleyelim, robotun durumu şimdi iyi çok şükür. Ertesi günü, kaldırıldığı tamirhanede diğer robot arkadaşlarının da kendisini etli ekmek eşiliğinde ziyaret ettiği görüldü. Bir “zencepil” toparlanmasını sağlar inşallah ve 220 VOLTaren de ağrılarını dindirir. Pis kokuların geldiği kabloyu özel olarak muhafaza ederlerse iyi olur. O kablo Picasso’nun eseri çünkü, robotta kullanılan her bir vida da Vinci’nin... Ne diyelim, Rabbim direncini OHM’larca kez artırsın!

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: