Bu Blogda Ara

Arşiv

diyanet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
diyanet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

"Rafları sıkı ve düzgün tutalım..."

 

Rafları sıkı ve düzgün tutalım
Bülent Çelik Karikatürü

Türkiye’yi Üzmeyen İstatistikler Kurumu’nun düşük enflasyon ve işsizlik verileri ve büyük büyüme oranları ile çizdiği pembe tablolar maalesef aç karınların gurultusunu dindirmeye yetmiyor.

Her gün, farklı bir temel ihtiyaç maddesinin fiyatlarının ani yükselişine şahit oluyoruz. Bir bakıyorsunuz sıvıyağ fiyatları uçuşa geçmiş, evine beş kiloluk yağ alabilene, beşi bir yerde altın almış gibi gıpta ile bakılıyor. Başka bir gün tuvalet kâğıdı zıvanadan çıkıyor. Tavuk, normalde uçamayan kuşlardan, ama yumurta fiyatları bir anda kanatlanabiliyor. Kanat demişken, yaz dönemi başında uçuşa geçmiş olan tavuk kanat fiyatları, tavuk fiyatı normallerine yeni dönüyor. Tavan yapmış olan yumurta fiyatlarına “yumurta, van minüt!” çıkışını bekleyen vatandaşlar var. 

Araba ve ev fiyatları içinde milyonlu rakamlarla ifade edilenler var ve gün geçtikçe sayısı artıyor. Hem de altı sıfırı atılmış, yepisyeni Türk Lirası cinsinden bu fiyatlar. Arsa masrafı hesaba katılmadan, bina inşa etmenin metrekare birim maliyeti 1600 liranın üzerine çıkmış durumda. Evlerin satınalma değerleri yükseldikçe kiralar da bundan nasibini alıyor. 

Ağustos ve Eylül aylarında memur tayinleri sebebiyle yer değiştirme çok oluyor, üstüne, yüz yüze eğitime geçmiş üniversitelerde okumak için şehir değiştiren öğrencileri ve girişlere açık, fakat çıkışlara kapalı sınırlarımızdan geçen mültecileri de ekleyince İstanbul başta olmak üzere pek çok yerde kiralar çıldırdı. İnsanî şartlarda oturulabilecek bir daire kirası, bir asgarî ücrete denk duruma geldi. Evinin balkonunu 1+0 diye 2500 liraya kiraya vermek isteyen var, penceresi havalandırması olmayan 20 metrekare odaya 900 lira isteyen var...

Paramız da eski para değil ki, 2005 yılında, bir stajiyer, asgarî ücretle 10’dan fazla çeyrek altın alabiliyorken, bugün pek çok mühendisin maaşı 10 tane çeyrek altın alabilecek durumda değil. 

İş o hale geldi ki, havuz medyası bile pahalılıktan şikâyet etmeye başladı. Yanlış anlamayın, ekonomik gidişattan değil, sadece fiyatlardan. Bütün suçu market ve pazarcılara atıp ekonomi yömetimini aklama çabası yani. Yılın gazetecisi, yılın kitabı gibi ödülleri almanın şartlarından biri mi, bilmiyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “İnşallah enflasyonu en kısa sürede kontrol altına alarak raflardaki, tezgâhlardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz” dedi. Bir de, Türkiye, 2001 yılındaki krizin etkilerini hâlâ yaşıyormuş. Fesübhanallah, 20 sene boyunca tek başına yöneten ve ülkeyi uçurduğunu, ekonomiyi şahlandırdığını iddia eden iktidar, bu izleri silememiş. 

Bu haftaki Cuma hutbeleri yine iktidarın imdadına yetişti. Ticarette fahiş fiyatlardan dem vuruldu “Mü’min, karaborsacılık yapmaz, fırsatçı davranmaz. Fahiş fiyatlarla insanları mağdur etmez. Alış verişte fiyatları kızıştırmaz, başkasının pazarlığını bozmaz” dendi. Kamet sonrası ve tekbir öncesi imamın “rafları sıkı ve düzgün tutalım, Allah’ın rahmeti üzerinize olsun” diyeceğini sandım. 

İyi de, etiket ve raf fiyatı bir sonuçtur, o fiyatlara sebebiyet veren durumlar için Diyanet ve diğer devlet kurumlarının, yandaş basının bir diyeceği yok mu? Yanlış ekonomik politikalar sonucu paramızın değer kaybetmesi, her şeyi dışarıdan ithal ediyor olmamız, borç içerisinde yüzüyor olmamız bahse değmez mi? Bütün kabahat, en son etiketi vuran kişilerde mi? 

Tohumu, gübreyi ithal yoluyla alan çiftçi ne yapsın? Durmadan mazota, elektriğe ve suya zam geliyorken zararına mı satsın? Bir fiyatın fahişliği neye göre belirlenir? Üretici fiyat endeksi % 50’lere dayanmışken, artış oranının tüketiciye % 10-15 civarında yansıdığını iddia etmek makul mü? Aldığımız ürünlerin fiyatı 5 birim artarken, ücret ve maaşlarımız ise 1 birim artıyorsa fakirleşiyoruz demektir. Fakirleşmemize sebep olan verileri açıklayanların, hürriyet, hak ve adalet sistemini felç ederek yabancı yatırımcıları kaçıran ve paramızın değerini düşürenlerin raf fiyatlarında hiç payı yok, öyle mi? 

Ekonomik meselelerden bahsedeceklerse, Cuma hutbelerinde; kamu ihalelerini almak için rüşvet vermenin, bir birim maliyeti olan işi 10 birim fiyata ve milletin vergileri ile doldurduğu hazineyi 15-20 yıl boyunca astronomik kullanım garantileri sebebiyle ödemeye mahkûm etmenin, kamu kurumlarını çiftlik gibi kullanıp 8-10 farklı yerden ve çalışmadan maaş almanın, akraba ve taallükatını sorumlu olduğu kurum kadrolarına sınavsız şartsız doldurmanın, yetkili olduğu kuruma şahsî şirketleri veya akrabaları vasıtasıyla 15 liralık ürünü 1000 liraya satmanın, kısaca, torpilin, yalanın ve talanın hükmü hakkında bilgi verebilirler. Verirler mi dersiniz?

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/raflari-siki-ve-duzgun-tutalim_549791

Diyanet’in Söylemedikleri...


Diyanet'in Söylemedikleri

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Cuma hutbesi etrafında pekçok tartışma döndü. Tartışma dediysem öyle müzakere ve laf atmalarla kalınmadı, bazı BARO’lar dava açtı, dava açan BARO’lara dava açıldı. 

Tartışılan hutbede zina ve eşcinsellik konusundaki hükümler hatırlatırlatılarak hastalıklara sebebiyet verdiği ve nesli çürüttüğünden bahsedilmişti. Konuya nerden gelmişti derseniz, hemen öncesinde Coronavirüs’ün sebebinin pislik ve kirlilik olduğu söylenmiş ve insanlar taharete önem vermeye davet edilmişti. 

Başkan Ali Erbaş şahsında aslında Diyanet kurumunun söylediği şey dini hükümleri hatırlatmak nev’indendir ve hükümler tartışılmaz. Ancak hatırlatılan hükümler, sadece, kendisinin memuru bulunduğu hükümetin siyasi menfaatleri isitkametinde gidiyorsa, hatırlatma zamanı ve muhteviyatı tartışılabilir. Siyasi olarak yanlış atılmış adımlar neticesinde gelişen ve muhtemelen yine siyasi olarak çözülebilecek meselelerde, askeri-stratejik açıdan gerekliliği tartışılan sonuçları itibarıyle ne getirip ne götüreceği belirsiz sınır ötesi askeri operayonlara destek konusunda mangalda kül bırakmadılar. Ekonomik krizin hissedildiği zamanlarda halka isyan etmemeyi telkin ettiler. Akşam pazarı saatlerinde ucuz sebze-mevye alınabileceğini hatırlattılar. Hükümetin betoncuları kurtarma operasyonlarından birinde, enflasyon oranından düşük faiz konusunda cevaz verdiler.

Hastalık, deprem, çığ, yangın gibi umumi musibetlerde, bütün bir topluma taalluk eden ihmal ve hatalar var mı diye bir muhasebe yapılır. Tabii ki, dünyevi akıl ve gözümüzle pek çok hikmete mebni tasarrufat-ı ilahiyeyi çözmemiz mümkün olmayabilir ve başımıza gelen musibetleri tek bir sebebe bağlamak da yanlış olabilir. Yani, musibetin bizi bulması için herhangi bir şey yapmış olmamız gerekmeyebilir, imtihan sürecinin bir parçası olarak yaşıyoruzdur belki o musibeti. Ama toplum olarak bazı hataları yapmışsak veya o hataları yapanlara karşı bir aksiyon geliştirmeyip benimsenmesine, yaygınlaşmasına sebep olmuşsak, bunun karşılığı bir musibeti beklemek lazım.

Toplumsal hayatı ifsad eden, ahlakı zir ü zeber eden veya insanların geleceğe dair umutlarını körelten bazı hadiseler/durumlar hakkında Diyanet ehlinin tepkileri ve hatırlatmalarını duyduk mu, bakalım: Mesela, zinanın kanunlarımızda suç olmaktan çıkarılması hususunda bir tepki hatırlayan var mı? Onlarca çocuğun yıllarca maruz kaldığı istismar olayı, Erbaş Hoca’nın bahsettiği lanetlenmiş fiillerden mi değildi yoksa failin hükümete yakın bir vakıfta çalışıyor olmasından mı? Aralarında nikah olmayan kız-erkek karışık bir grubun bir adada yaşadığı yarışma(!) hakkında ne düşünülüyor acaba? 

Allah’a ait bütün sıfatların bir fani insanda toplandığını iddia eden siyasi hakkında bir düzeltme yapılmış mıdır? Cami minberlerinde eline mikrofon alıp siyasi propaganda yapıldığında nasıl karşılanmış? Peki, bu siyasi porpagandayı bazı imamların bizzat kendisi yaptığında? Kamu kurumlarında işe girebilmek için belli mahfillerin adamı olmak gerekliliği yeterince büyük bir toplumsal yozlaşma değil midir? Akraba ve taallukatının hepsini yetkili olduğu kurumlarda işe sokan yöneticiler hakkında bir yorum duydunuz mu? İstediği adamı rektör yapabilmek için rektörlük şartlarını yasayla değiştiren ve hemen atama sonrası eski haline getiren iradeye ne buyurdular dersiniz? Ya da kendine yakın kişileri taltif etmek manasında 3-4 kurumdan maaş bağlatılmasına? Rüşvetsiz-torpilsiz herhangi bir işe giremeyeceğini düşünen gençlerin geleceğe dair umutları ne durumda olur?

Vaktiyle, iktidarları döneminde çiftçilere verilen kredilerin 10 katından fazla büyüdüğünü söyleyen dönemin başbakanı, büyüttükleri faiz çemberinden “bereket” diye bahsetmişti. “Allah’ın harb ettiği faizde bereket olur mu?” dediler de, ben mi duymadım yoksa? İktisadi büyümeden ve ticari destekten tek anladıkları kredi vermek olan hükümete herhangi bir Kur’anî hüküm hatırlattılar mı acaba?
İşlerine gelmeyen herkesi terörist ve hain ilan eden, insanımızı kutuplaşmaya iten, kendi safındaki şeytanları melek gösterirken, iki gün öncesine kadar beraber hareket ettikleri zevat, siyaseten yolunu ayırdığı için korona virüsünü bile ondan bilecek ve adeta “Ali Babacan ve kırk koroniler” manşeti atabilecek tezvirat makinesi medya kuruluşlarına yönelik bir uyarı duydunuz mu?

Velhasıl, örnekler çok. Gündelik her konuda Diyanet’in fikir beyan etmesini bekleyemeyiz ama toplumsal ahlak ve kamu hukuku ile ilgili hırsızlık, rüşvet, torpil gibi konularda fikirlerini merak etmekteyiz. Söylediklerinden çok, söylemedikleri daha fazla tartışma konusu olabilir yani...

Hahahaber-Efsane Cuma

Hahahaber Efsane Cuma



Efsane Cuma Haberleri:

* Diyanet’in “efsane Cum’a” kampanyasında dört rekat indirim var: “Efsane Cum’a haftasında dört rekat indirimini kaçırmayın, bu hafta zuhr-u ahir kılmayabilirsiniz!”  

* Sağanak yağmur indirimini duyuran Meteoroloji, herkese saat veriyor!  Bereketli Cuma ayrıntıları için tıklayın…

* İçişleri Bakanlığı “Şah”ane Cuma etkinliklerine kayıtsız kalamadı: “Gözaltı kremlerinde damping!  Vurur yüze ifadesi, bir alana bedava bir tanesi…”

NOT: Bu sayfada yer alan haberler hayal ürünüdür, uydurmadır. Gerçek haberlere benzeyebilir, gülüp geçiniz, kafayı takmayınız. . .
Efsane Cuma

Öne Çıkan Yayın

Şair Tüikî

Bu haftaki misafirimiz, şiirlerindeki serbest ölçüsü ile meşhur olmuş Şair Tüikî... Her ayın 3. günü yayınladığı şiirler toplumun bütün ke...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: