Bu Blogda Ara

Arşiv

mülteci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mülteci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

"Göç olsun, güç olmasın..."

Göç olsun güç olmasın
 
Şubat ayının son günleri üzücü bitti. İdlib’den şehit haberleri geldi.
Önceki dönemlerde Astana’sından Soçi’sine, Tahran’ından Ankara’sına kadar pek çok yerde biraraya gelen Türkiye, Rusya ve İran, her toplantı sonucunda bir mutabakatın ortaya çıktığını söylüyorlardı. Mutabakat, ateşkes, gözlem gücü derken bir de baktık ki çatışmalar meydana geldi. Hükümetin gayri resmî ortağı Bahçeli’nin ifadesine göre bölgedeki askerî birliklerimize Rus uçaklarının dahil olduğu bir saldırı gerçekleşmişti. Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar da oradaki birliklerimizin hareketlerini Rus kuvvetlerine bildirdiklerini söylemişti.

Diyalog ve diplomasî kanalları işletilse, acaba kayıp vermekten kurtulabilir miydik, neden savaşmak zorundayız, oradaki hedefimiz nedir ve hedefimiz gerçekleştirilebilir seviyede midir gibi soruları sormak için en hafif tabirlerle “hain, Esedçi, beşinci kol” gibi suçlamaları göze almak gerekiyordu. İstanbul Valiliği’nin başlattığı “Savaşa hayır” demeyi yasaklama işi başka illere de sirayet etti. Nitekim, çok değil, 3 gün sonrasında Moskova’da yapılan görüşmeler sonucunda çatışmasızlık süreci ortaya çıktı. Putin, şehitlerimiz için taziyetlerini bildirirken askerlerimizin orada olduğunu bilmediklerini söyledi, iyi mi...

Şehit Cenazeleri

Şehit cenazelerimiz sırasında bazı ilginç olaylar yaşandı. Birinde, cenaze namazı kılınırken bir kadın siyasetçi bir anda ön saflara geçerek poz vermeye başladı. Bir başka cenazede de namaza yetişemeyenler için cenaze namazı tekrar kılındı. Namaz tekrarı kararını YSK (Yüksek Salat Kurulu) verse, acaba kaç rüknünü geçerli sayıp, hangisini tekrarlatırdı? Şehitlik, cenaze, namaz gibi değerleri gündelik siyasete alet etmeye çalışmak ne kadar da sakil duruyor, değil mi?

Sınır Kapılarının Açılması

Şehit haberlerinin geldiği sıralarda, kendisine sığınan mültecileri artık beslemek zorunda olmadığını ifade eden ülkemiz, Avrupa tarafındaki sınır kapılarını içerideki mültecilerin AB ülkelerine serbestçe geçiş yapabilmesi için açtı. İktidar medyası gece gündüz sınır kapılarını göstermeye başladı. Yunan güvenlik kuvvetlerinin sert müdahaleleri ekrana getirildi. Sınırlarımızdan içeriye kaç kişinin girdiğini, ülkemizdeki toplam mülteci sayısını tam olarak söyleyemeyen yetkililerimiz, Yunanistan sınırını geçen mülteci sayısını dakika başı güncellemeyi ihmal etmedi. Çip mi taktılar, nasıl belirliyorlar bilmiyoruz. Sınırı geçenlerin çoğu, kapıdan değil nehirden, denizden geçtiyse saymak nasıl mümkün oldu acaba? Yunan tarafının kullandığı güç sonucu ölenler de var maalesef, arada kalan insanlar tam bir trajedi yaşıyor. “Göç olsun, güç olmasın” diyerek yollanan insanların çokluğu ile övünüyor medyamız, ama dedikleri kadar çok insan canını dişine takarak bizden kaçıyorsa kendimizi sorgulamamız gerekmiyor mu?

AKLI ESEN...

Şimdi bir ülke düşünün, farz-ı muhal, yıllar önce, Emevi Camii’nde namaz kılma vizyonu ve Esad’a kısacık bir siyasî ömür biçme sevdasıyla, Suriye’de çıkan iç savaşta muhaliflere yaptığı desteklerle taraf oluyor, zalim Esad’a zulmünü arttırma fırsatı sunarak milyonlarca insanın yurdunu terk etmesinde katkıda bulunuyor. Mültecileri “ensar” ruhuyla bağrına bastığını söylüyor, ama onları AB sınırına sokmayacaklarını garanti ederek bu hizmetin karşılığında para istiyor. Ne zaman AB ile işler kötüye gitse, mültecileri otobüslere doldurup sınıra göndererek kapıları açmakla korkutuyor. Nasıl ve niçin şehitler verdiğini izah etmekte zorlandığı bir zamanda gündemi değiştirmek için kapıları açıyor, kimseyi beslemek zorunda olmadığını söylüyor. Ölümlü müdahalelerle karşılaşabileceklerini bilerek herkesi oraya gitmeye teşvik ediyor. Bu ülkenin mültecilerle ilgili hangi sözüne güvenirdiniz? Mültecileri seviyor mu, onlara kendi vicdanını rahatlatmak için mi yardım ediyor, yoksa para için mi, belli değil. Aklına esen her fırsatta onları kapı önüne koymaktan ve ölüme göndermekten de çekinmiyor, hadi gel de çık işin içinden! Allah’tan, ülke olarak böyle bir komşumuz yok, zaten böyle bir ülke de yok, bunlar hep hayali faraziyeler...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/goc-olsun-guc-olmasin_514161

Suriyerler...


Suriyerler

Son derece ilginç ve sıcak gelişmelerin olduğu günlerdeyiz. Suriye’de yaşanan olaylarda müdahil olan taraflardan tam olarak kimin, kimin yanında olduğu, kimin kime karşı olduğu(ya da kimi tanımadığı) ilişki haritasını çıkarmak zor, çünkü sürekli değişen ve mantık sınırlarını zorlayan durumlar var. Düşmanının düşmanı ile düşman olan var, dostunun düşmanı ile dost olan var, dostunun dostu ile düşman olan da... Tek tek baktığımızda;

Türkiye: ABD ile müttefik, Rusya ile sıkı fıkı ve İran’la işbirliği içerisinde, Esed muhaliflerini destekliyor, Esed rejimi, PYD ve DAEŞ’e karşı.

Rusya: Esed’in arkasında, Türkiye ve İran’la birlikte Suriye’yi şekillendirmeye çalışıyor, PYD’yi tanıyor, ABD’ye karşı, DAEŞ’e düşman ve Esed muhaliflerine saldırıyor.

İran: Rusya ve Türkiye ile beraber bölgesel işbirliği içinde, Esed’le dost, PYD’yi destekliyor, DEAŞ’a karşı, ABD ile düşman.

ABD: Türkiye ile müttefik, PYD’yi, açıktan silah ve eğitim verecek kadar destekliyor, Esed, İran ve DAEŞ’e düşman, Rusya’ya karşı.

Esed: Rusya ve İran’la dost, Türkiye ve ABD ile düşman, PYD ve DEAŞ’a karşı.

PYD: ABD, Rusya ve İran’la dost, hatta desteklerini alıyor, Esed ve Türkiye’ye karşı, DAEŞ’le savaşıyor.

DAEŞ: Cümle alemin ortak düşmanı, kimse onları sevmiyor ve desteklemiyor(en azından öyle görünüyor). Onların da kimseyi sevdiği veya desteklediğini sanmıyorum. Saldırmadıkları ülke kalmadı. Yahu, o zaman bunlar nasıl kuruldu ve şimdi nasıl ayakta durabiliyor?
Dostluk ve düşmanlık ilişkileri bu kadar “sûrî” ise ve herkes kendi menfaatlerine göre davranıyor gibi görünüyorsa, Suriye’ye müdahil olan taraflara topluca “Suriyerler” desek yanlış olmaz herhalde (staj-stajyer gibi düşünün, Suriye-Suriyer) Ancak, tek tek sorulduğunda, neredeyse hepsi de Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak istediğini söylüyor. 

USA’ndık...

Kafanız karıştı değil mi? Şimdi ABD ile olan ilişkilerimize bakalım. Devlet başkanı ayrı telden çalıyor, Pentagon kendi bildiği yoldan şaşmıyor, senato ise bambaşka havalarda. Yahu, diğer birimlerini bırakın, başkanının günü gününe, saati saatine uymuyor! Bir gün askerlerini çekeceğinden bahsederken, ertesi gün ekonomik olarak bizi mahvetmekle tehdit ediyor. Bir iki saat sonra “Türkiye bizim ekonomik ortağımız, 13 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Beyaz Saray’da bekliyorum” diye tweet atıyor. Dakka geçmeden bakıyorsun, bakmaktan bıktığı ve masrafları ağır gelen DAEŞ’lileri devralmamız gerektiğini söylüyor. Usandık bu med-cezirden, USA’ndık... Kendisine şöyle bir türkü yollasak yeridir: 

“Karıştı çarşı pazar, n’eylim amman aman, n’eylim amman aman, sarı kafa
Bir kızar, bir övgü dizer, oy nenen ölsün sarı kafa aman, sarı kafa aman, Donald Trump…

Elinde tweet kalem, n’eylim amman aman, sarı kafa
Aleme ferman yazar, oy nenen ölsün sarı kafa aman, sarı kafa aman, Donald Trump…”


Barış Pınarı Tepkileri

ABD, görünüşte Barış Pınarı isimli harekatımıza karışmayacağını söylese de onun sözünden çıkmayan Suudi Arabistan ve Mısır, harekata karşı olduğunu söyleyen ilk ülkelerden oldu. Bu da, sözüne ve hareketlerine güven olmayan ABD’nin her an küçük bir bahane ile bizi ters köşeye yatırabileceğini gösteriyor. Avrupa Birliği de keza sert bir şekilde bizi eleştirince, Erdoğan, bir kez daha kapıları açıp 3.6 milyon mülteciyi Avrupa’ya göndermekten bahsetti. Ee.. Avrupa bir avcı gibi bir yol biliyorsa biz de “tilki” gibi 40 yol biliyoruzdur evelallah... Tilki demişken, Avrupa’ya her daim yaptığımız ergen “atarlar”ı düşününce şöyle bir cevap geldi aklıma:

“Çaldığın diplomatik notaları yerine koy lütfen
Eğer üyeliğimizden pek emin değilsen
Aradığın kavgaysa en güzelinden
O zaman başka
Açarım kapıları, hazırım dünden!”

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: