Bu Blogda Ara

Arşiv

para etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
para etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Adliye Parayı

Sefer Selvi Karikatürü


Kolay gelsin, ne yapıyorsunuz?
İnşaat var, temel atıyoruz

Ne inşaatı?
Adliye Parayı

Adalet mi şuraya gömdüğünüz, neyin nesi?
Mülkün bizatihi temeli, adalet olur kendisi

Mülk başka bir şeydi sanki, o meşhur sözdeki
Parayla adalet de olur mülk de
Deyiverin hele, ne lazım size, kaç para sizdeki?

Anlamadım, adalet ile paranın nedir ilgisi?
Güzel abim, arife tarif gerekmez derler
Benziyorsun sen de arif bir adama
Ama bir tarife gerekli tabii
İşleri koymak için yoluna
Tarifeyi de şöyle anlatayım sana:
Tahliye isteyenin, nakit getirmesi gerek 500 bin lira
O iş olmuyor artık daha ucuza
Adli kontrol kararının kalkması 100-150 bin arası
100, 200 bin liraya erişim engeli kararı çıkar
Yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması 500 bini aşar
Delil karartmak ciddi iştir
Gelmez asla alaya
Türkü eşiğinde başlamalısın halaya:
“Mahkemeye çıkmış bir güzel
Delil lo delil lo destane
Elinde bir deste para
Delil o delil olur kestane”
Delil meselesi için vardır farklı bir töre
Fiyatı değişir delilin nev’ine göre

Şart mıdır ki para, hem sabit mi her yerde bu fiyatlar?
Adliyede olur dava, dava çözülmez bedava
Ya paran olacak ya da etkili bir hakimle aran
Saydığım, geçen yılın kampanyalı fiyatları
Zam bekleniyor bu sene, yüzde seksenlere varan

Amma para ha! Kime veriyoruz parayı?
Hâkime, ama her hâkim mevzuya değil hakim
İstersen senin işine ben bakayım
Bulurum bağlantı kuracak bir avukat
Çözerim işini, çıkmadan hiçbir vukuat

Boşuna dememişler “balık baştan kokar” diye
Baksana, kırk yıllık adliye, oldu bize a’TL’iye!
Eskiden avukatı vekil tutardı kimi
Şimdi satın alıyorlar hâkimi

Esas kokan balık değil tuz oldu
Adalet dediğin tuzla buz oldu

Tuzlaya tuzlaya, gelin çocuklar
Elden ele, elden ele, parayı verin çocuklar
Bir dava getirin, biz hakimlere
Cüzdanda yer açın, öyle gelin duruşmalara
Tuzlaya tuzlaya, gelin çocuklar...

 

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/adliye-parayi_589086

Çileli Eğitim

Çileli Eğitim
İbrahim Özdabak Karikatürü

 

Bir yaz mevsimi daha sona erdi ve okullar açıldı. Okullarla birlikte veliler için dertli günler sayfası da... Özel okulların yıllık ücretleri küçük servetlerle yarış halinde. Kimseyi zorla sokmuyorlar ya o okullara, parası olan okusun ve laf etmesin, değil mi ama...

Fahiş okul fiyatlarının sebebi fırsatçı okullar. Hükümetimiz, her konuda olduğu gibi tamamen vatandaş lehine karar alarak özel okul fiyatlarının artış oranına sınırlamalar getiriyor, daha ne yapsın? Üstelik bu sınırlamalar, yarısının ölçülmediği bilinen enflasyon oranlarının da altında. Bundan iyisi can sağlığı! Ama o doymak bilmeyen özel okullar yok mu, daha önce okul ücretine tabi olan bazı ürün ve hizmetleri de ayrı ücrete tabi etmesin mi? Servisine ayrı para alıyor, kitaplar için üç yıl öncesinin okul ücretleri kadar masraf çıkarıyor mesela. Kırtasiye, yemek, üniforma... Say say bitmez. Üstelik bunlar için belirlenen fiyatlar için bir sınır yok. Okul ücreti zam oranı sınırlı ama velilerin cebinden çıkan paranın haddi hesabı yok.

Paralı okutmaya gücü yetmeyenler için, hamdolsun, ücretsiz devlet okullarımız var ama kayıt olmaya gidenlerden para isteniyor. E, hani kayıtlar ücretsizdi deyip şikayet ediyorsunuz. Milli Eğitim Bakanlığı, her sene yaptığı gibi şiddetle karşı çıkıyor, vermeyin diyor velilere: “Kimse sizden kayıt parası alamaz, isteyenin alnını karışlarım!”

Okul yöneticileri dert yanıyor. Temizlik ve güvenlik hizmetleri için kadro yok, ödenek de gönderilmiyor bakanlıktan. Diyelim, yıl boyu ısınma için 20 ton kömüre ihtiyaçları olsun. Devletten gelen para ile 5 ton anca alınabiliyor. Gerisi? Onu da siz halledin deniyor okullara. Para basma yetkisi henüz okullara verilmediği için işletmecilik konusunda kendilerini geliştirmeleri isteniyor. Daha durun, kağıdı, kalemi, temizlik malzemesi ve bir sürü ıvır zıvırı da eklemedik. Hepsi için para veya ayni yardım gerekiyor.

Velilerin ekonomik profili, içinde bulunulan semtin sosyo-ekonomik durumu, okula duyulan rağbet gibi farklı parametrelerle bağış için bir rayiç bedel tespit ediliyor. Tabii ki bu bir kayıt parası değil, o yasak zaten. Yayınevleri ile anlaşarak öğrencileri belli kitapları almaya yönlendiriyorlar. Okul forması olarak belirledikleri kıyafet sadece belli satış noktalarından temin edilebiliyor, kimi okullar bu satışlardan komisyon alıyor. Müze, sergi ve oyun alanları gibi yerlerin ziyareti için etkinlik düzenleniyor, katılmak isteyen öğrenciler parasını ödemek durumunda. Ders saatleri bitiminde etüt çalışmaları için kalmak isteyen öğrencilerden sosyal faaliyetler adı altında yine ücret alınıyor. Çalışan anne-babalar için çocuk okuldan eve ne kadar geç gelse o kadar iyi, canlarına minnet.

Çetrefilli yollardan ticaret yapmaya zorlanan okulların yöneticileri öğretmenlerden oluşuyor. Bu kadar alışverişi yaptıktan sonra eğitim işlerine zaman ayırabilen müdürlere helal olsun. Madem okulların ekmeğini taştan çıkarmasını istiyorlar, okullara iki adet müdür tayin edilsin, biri işletme yeteneği ve tecrübesi olan, gelir getirici faaliyet geliştirecek olan bir müdür olsun, diğeri de öğrenci, öğretmen ve ders gibi eğitim işleri ile ilgilensin.

Yok, okulları ticarethane olmaktan kurtaralım deniyorsa, bakanlıktan veya mahalli belediyeden okulun ihtiyaçlarına göre ödenek ayrılsın, müdürler de veliler de rahat etsin. Aksi halde Çileli Eğitim işi devam eder.

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/cileli-egitim_587601

Körfez’deki üç beş papel...

Körfez’deki üç beş papel
Sefer Selvi Karikatürü

 

Seçim sonrası hayata bomba gibi başladık. Patlama yapmamız an meselesi. Saymaya şimdiden başlayabilirsiniz ama unutmayın; bizde geri sarım ve geri sayım yoktur! Her şeyde daima ileri gideriz.

Ekonomiye bakın mesela; bir bütçe bize yetmedi, biliyor musunuz? O kadar büyüdük ki ikinci bir bütçe daha oluşturduk. Vatandaşımız da o kadar fedakâr ve cömert ki... Adeta, “Gözlerini gelirimden ayırma hiç, ayırma hiç ne olur. Yaksın maaşımı vergiler, zamla zamla artsın fiyatlar... Ellerini ceplerimden, alma sakın, alma sakın ne olur...” diye şarkı terennüm ediyor.

Vatandaşımız civanmert diye bütün yükü onun sırtına yükleyecek de değiliz tabii... Çok şükür, hesap biliyoruz. Aman diyeyim, hesap bilmeyenlerden uzak durun. Lafı bile var: “Hesabını bilmeyen kasap ne satır bırakır ne masat...” Hele ki, kendisinden sadır olan kelamdan, iki satır kitap okumadığı belli olan kasap, sucukları satarken “elif, be...” diyorsa dindarlığınızı satın alıyor demektir.

Kasap, satır, bıçak, kaşık falan derken nedense aklımıza Suudi Prensi geldi. Kendisi ile yakınlaşıp bir para zuhuratında bulunmasını istediğimizde, ehl-i muhalefet ona katil dediğimizi iddia etti. Böyle bir şey olabilir mi? Biz kendisine “katil” demedik, “katıl” dedik bir kere. Şahlanma hamlemize sen de katıl, bizimle birlikte uçarsın manasında...

Ne diyorduk, ülkemizi rahatlatacak parayı bulmak için Körfez ülkelerine gittik. Elimiz boş gitmedik haliyle oraya, her bir şeyhe bir TOGG araba hediye ettik. Adamlar şaşırdı, gerekirse “TOGGadanak” diye bir on milyar TOGG daha süreriz. Ne oluyor demeye kalmadan TOGGadanak bir on milyar TOGG daha... Körfez’den heybemizde para, anlaşma ve hepsinden önemlisi umutla döndük. Şiiri bile var; “Körfez’deki dolgun paraya bak göreceksin...” diye başlıyor. Elimizi sallamadan milyar dolarların ellisi göz kırptı bize. El dediysem dört parmağı açık el değil ha... Onun zamanı geçti, unutun artık onu. O halde buyrun, şarkısını da söyleyelim:

“Körfezdeki üç beş papel

Söyletirler şarkı gazel

Rezervimizde park edelim

Güzel günler ömre bedel

Swapımdaki TL’ler gibi

Çölden gelen dolar gibi

Kasamızın sultanısınız

Bakmayın bize eller gibi”

Her güzel haberde olduğu gibi bu müjdemizi de şüpheyle karşılayan ehl-i fesat, “Bu paralar ne karşılığı verildi? Memleketi mi sattınız? Hani bizim yüzyılımız başlamıştı ve şahlanıp uçuyorduk, neden paraya ihtiyacımız oldu? İşler kesat mı?” diye sormaya başladı.

Evvela, bir şarkı ile duyuralım:

“Duyduk duymadık demesin hiç kimse

İşte ilan ediyorum herkese

Oh oh oh, çok şükür dostlar

Benim de artık bir asset’im var

Hasedinden çatlasın düşmanlar

Benim de artık bir asset’im var”

Asset’lerimizden hangisini kime satacağımızı biz çok iyi biliriz. Nasıl ki, kardeşimiz Esad’la yakınlaşmak istiyoruz ama zalim Esed bizim Suriye’deki varlığımızdan rahatsız oluyor... İyi olan Esad, kötüsü de Esed yani. Onun gibi, kaynaklarımız arasında assetler kadar essetler de var. Hiç merak etmeyin, assetlere dokunmayıp essetleri satacağız inşallah... 

 Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/korfez-deki-uc-bes-papel_585320

Ölü O Zamlar Derneği

Ölü O Zamlar Derneği
İbrahim Özdabak Karikatürü


Sabırsızlıkla beklenen o an geldi sonunda, 2023’e vasıl olduk hamdolsun... Doğalgaz, petrol, yumiyum, jelibon, zamzam ve bilumum yeraltı-yer üstü zenginlik rezervlerimizi rahatlıkla çıkarabileceğiz artık. “Ölü O Zamlar Derneği” isminde gizli bir derneğimiz var, bugüne kadar hep gizli tutuldu ama atılım yılımız olan 2023 ile birlikte ortaya çıkmasının zamanı geldi.

Derneğin felsefesi, latincesi “carpe di-zam” olan ve  dilimize “zammı yakala!” şeklinde çevirebileceğimiz sloganında özetlenmiştir. Bugüne kadar gizli anlaşmalar sebebiyle çıkaramadığımız ve dünya rezervlerinin % 78.9’luk kısmına tekabül eden zamzam suyumuz var. Zamzam suyu ne işe yarar derseniz, zamzamla yıkanan fiyatlar üretici fiyat endeksinden etkilenmiyor. Üretim maliyeti ne kadar artarsa artsın, tüketici tarafına fiyat artışı çok cüz’i bir şekilde yansıyor.

Köprü, otoyol, tünel gibi yakın arkadaşlarımıza para kazandıran yapılarda geçiş ücretleri zamlandı diye haber yapan utanmazlar var! Zamzamla yıkadığımız bir köprüden örnek verelim; geçiş ücreti 974 oldu ama köprüden geçen vatandaş sadece 184 lira verecek. Farkı olan 790 lirayı hepinizden topladığımız vergilerle ödeyeceğiz.

“Enflasyonda bunda şundadır, şunda bunda ondadır mavi tüvik kimdeyse, artış oranım ondadır” metoduyla ölçtüğümüz enflasyon % 64 çıktı. O kadar sevindik ki azaldığına... Yahu, yapısal hiçbir değişiklik, iktisadi hiçbir tedbir almadığımız halde, kendi kendine böyle düştü. Demek bir de uğraşsak, kimbilir ne kadar düşecekti!

Memur ve emeklilere verdiğimiz maaş zammı ise % 30 oldu. Hamdolsun, çalışanlarımızın alım gücünü yükselttik, enflasyonun altında ezilmelerine engel olduk. Onu da beğenmeyenler oldu. Bir fıkra var; öğrencinin biri, babasından 10 bin lira istediğini söyler. Babasının cevabı “Ne, 10 bin lira mı? Ne yapacaksın 5 bin liraya? 2 bin lira neyine yetmiyor? Neyse, bin lira gönderiyorum...” şeklinde olur. Çocuk telefonu kapattıktan sonra kendi kendine güler, “ihtiyacım 500 liraydı, iyi ki bin lira gönderttim” diye sevinir. Hissedileni % 200, ÜFE’si % 100, tüvikçesi % 64 olan enflasyon karşısında verdiğimiz % 30’un da fazla olduğunu biliyoruz ama ne yapacaksınız, gönlümüz zengin bir kere. Başımızın sadakası, gözümüzün ışıltısı olsun. Asgari ücretliye de, memura da, emekliye de ne verilse haklarıdır. Dar gelirliye, fakir fukaraya vermek bereket getirir.

Bu arada, yanlış anlaşılmasın, memurumuza ve emklimize fakir fukara demedik. Onların içinde işini bilmeyip fakir fukara kalanları olabilir. 4-5 farklı yerden maaş alan, aylık kazancı 500 bin liralara dayanan memurlarımız da var, onları neden görmüyorsunuz? İşini bilen, kendini geliştiren kazanır, bu kadar net.

Efendim, 2002 yılında 100 liraya 130 Gürcistan Larisi alınabiliyorken, bugün 100 lira sadece 15 lari ediyormuş diye şikayet etti bazı dostlar. Ben çok sevindim, daha az lari vererek aynı 100 lirayı alabiliyor artık vatandaşımız. Larisi yok mu vatandaşın? Niye olsun ki, Türkiye’de yaşıyoruz sonuçta.

Geçenlerde, araç ÖTV’lerini indirin diye bir talep geldi. Yahu, araç alabilecek durumda mısın, yok! Vergisi düşse alabilecek misn, hayır! Gel de Nevzat Tandoğan’ı anma: “Ulan öküz Anadolulu, sizin arabayla ÖTV ile ne işiniz var? Bu memlekete makam arabası gerekirse onu da biz alırız!”

Ölü O Zamlar Derneği olarak, marketlerin kulağını çektik, bir ay kadar zam yapmayacaklar. Günün tadını çıkarın, haydi herkese “carpe di-zam!”

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/olu-o-zamlar-dernegi_575938

Öne Çıkan Yayın

Fenomenler ve İddialar

  Fenomenler ve İddialar M. Ö 5. yüzyılda yaşamış olan Platon’un mağara temsili meşhurdur. Bu temsilde karanlık bir mağara içerisinde zi...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: