Kilis’e, 18 Ocak 2016 tarihinden bu yana, sistematik olmadığı
söylenemeyecek bir biçimde, sınırımızın ötesinde IŞİD kontrolünde
bulunan bir bölgeden roket ve füze saldırıları gerçekleştirilmektedir.
Bu saldırılar karşısında birilerinin eliyle, olmadı diliyle müdahale
etmesi beklenirdi. Kalplerden buğz edilip edilmediğini bilemeyiz, ama
çatlak testiler teoremi bize çatlak bir testinin içinde ne varsa dışına
sızacağını söyler.
Öncelikle devletimizin resmî haber ajansı ve resmî haber kanalları,
olayı “füzelerin düştüğü” şeklinde yorumladı. Filhakika, füzeler
yerçekimi yüzünden düşüyordu. Düşmesi bir yana, düştüğü yerde patlıyordu
üstelik ve “Briketleri” de kırıyordu! Hani “Briketleri” kırmasa… lâfı
bile olmazdı yani.
Bu sathi bakış açısı ile bakarsak, ateşli bir silâhla vurulmuş ve
ölmüş bir insan için: “7.62 mm çapında ve ilk hızı yaklaşık 800 m/s olan
bir metal vücuda saplanmış, ondan öldü” diyebiliriz. Hatta hiç kurşunu
da görmeyip, iç organ ve dokuların zedelenmesi sonucu ölüm gerçekleşti
hükmüne varabiliriz. Nitekim Diyarbakır Lice’de yaşanan bir heykel krizi
hususunda görüşleri sorulan dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala da “Fiber
glas maddeyle yapılmış basit bir heykel. Vaveyla koparanlar bu işten
beslenenler” demişti.
Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu sadece yandaş kanallardan takip
eden vatandaşlar, bir Steven Spielberg filminde olduğunu zannetmiş
olabilir; uzaydan düşen gizemli parçalar, nereden ve nasıl geldiği
bilinmeyen düşmanlar… Olağan hayatın akışı içerisinde herhangi bir
olaymış ve herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde görülebilirmiş gibi
davranıldı.
Kilis Vali’miz, bir “level” üstten konuştu: “Süpermen değilim,
roketleri havada yakalayamam!” Sosyal medya mecralarında Batman
Valisi’nin yardıma gitmesinin gerekli olup olmadığı tartışıldı.
Kendisine, Aşık Mahsun-i Şerif’ten mülhem şu dörtlüğü ithaf etmek
isterim:
“Süpermen değilem, hemen havalansam
Uçsam da füzelere kafa atsam
Lâkabımdan başka süper nem kaldı,
Yırtık pelerinle bir yaralı süpermen kaldı”
(Mısraların ilk harflerine dikkat edilirse “SULY” kelimesi göze
çarpıyor. Süleyman Bey’e bir akrostiş yapmaya çalıştım, ama görünüşe
bakılırsa biraz daha çalışmam lâzım)
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), “HALKIN ROKET MERMİSİ
DÜŞMELERİNE KARŞI ALACAĞI TEDBİRLER” başlıklı bir broşür bastırdı.
Broşürün başlığı, konunun tabiî bir afet gibi kabul edildiği konusunda
fikir vermiyor değil. “Düşme” vurgusu tekrarlanmış, “halkın alacağı
tedbirler” denerek, herkes kendini korusa kimsenin ölmeyeceği açıkça
belirtilmiştir.
Hava sahamızı 30 saniye bile ihlâl eden uçakları hassasiyetle
belirleyip, gerektiğinde düşürebiliyoruz. Ancak aylardır Kilis’e atılan
mermilerin tam olarak kim tarafından atıldığını bilmiyoruz. Dahası,
bölge insanımızı hava saldırılarına karşı koruyacak bir hava savunma
sistemimiz, saldırı sırasında sığınılabilecek güvenli sığınaklarımız da
yok.
Geldiğimiz noktada şehre 60’tan fazla mermi düştü ve 20’den fazla can
aldı. Bölge nüfusu hızla başka yerlere göç ediyor, şimdiden % 30 göç
var. Güvenlik güçlerimiz ise bir şeyler yapılmasını isteyen
vatandaşlarımızın muhtemel taşkınlıklarına engel olma hesapları yapıyor.
Şehrin interneti kesiliyor, ki seslerinin duyulmaması adına müthiş bir
şey! Gazetelere ilân vererek yardım çığlıklarını duyurmaya çalışıyorlar.
Sonuçları itibarıyla başarısızlığı gün yüzüne çıkmaya başlayan dış
politikalarımızın mimarlarından olan Başbakan Ahmet Davutoğlu görevini
bırakacağını duyurdu. Çılgın bir proje olan “Pelikanal İstanbul” hayata
geçirilip kara ile (düzeltiyorum AK ile) bağlantısı kesilmiş bir ada
haline getirilmek istendi. Projeyi duyunca çok uçuk bulanlar oldu, ama
sonuçta “azl”in elinden hiçbir şey kurtulamazdı. Dursunali Akınet’ın
Yolun Sonu Görünüyor adlı türküsünden ilhamla, bir dörtlük de Davutoğlu
için yazalım:
“Erdoğan’ın alır kendi
Ne Hoca der, ne efendi
Sayılı günler tükendi,
Davutoğlu azledildi”
Bütün ülke olarak bizi etkileyen ve en çok Kilisli vatandaşlarımızın
yaşayarak hissettiği sürecin aktörlerinden biri, İbrahim Özdabak
karikatüründe resmedildiği gibi, adeta ilkokuldan kalma hatıralarımızdan
çıkan “pelikan” silgisi ile “SİLİK” hale geldi. Kilis ile ne alâkası
var diyeceksiniz, ben biraz tersten bakmayı seviyorum: KİLİS – SİLİK!
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/kilis-silik_396296
Tarih: 9 Mayıs 2016
Bu Blogda Ara
Arşiv
silik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
silik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne Çıkan Yayın
Şair Tüikî
Bu haftaki misafirimiz, şiirlerindeki serbest ölçüsü ile meşhur olmuş Şair Tüikî... Her ayın 3. günü yayınladığı şiirler toplumun bütün ke...