Bu Blogda Ara

Arşiv

vergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
vergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Dev Led Aklı

 

Dev Led Aklı
Dev Led Aklı

Çizgi filmlerde veya karikatürlerde sıkça rastlanan bir durum vardır; birinin aklına parlak bir fikrin gelmesi âniden beliren parlayan bir lamba efekti ile temsil edilir.

Malumunuz olduğu üzere, ülkemizde büyük bir lamba var. Eskiden gazla çalışan bu lamba zamanın ruhuna uygun olarak değişime uğradı ve elektrikle çalışan dev bir led lamba oldu. Ahali başlarda “ne güzel oldu, tasarruflu bir lambaya dönüştü” diyerek sevindi ama elektrikle çalışan bazı cihazlarda kayıp-kaçakların oluşması, elektriğin kısa devre yapması sıkça karşılaşılabilen durumlardan ve bunların sonucu olarak cihaza yaklaşanı elektrik çarpması gibi menfî yönleri ortaya çıktı.

Dev Led’imizin aklına par(a)lak bir fikir geldiğinde aniden parlamaya başlıyor. Yüksek akım ve gerilim, kendi içinde herhangi bir direnç barındırmayan Dev Led’imizin parlaklığını arşa çıkarıyor, içinde cin olmasa bile lambamız adam çarpar hâle geliyor. Adam çarpma örneklerine bakalım:

“Hayırdır genç, yeni telefon mu aldın?”

-Evet.

“Güle güle kullan, bana da bir tane almadan kapıdan geçemezsin.”

-Yanlış anladınız, ben ticaretini yapmıyorum. Yurtdışına çıkmışken kullanmak için kendime telefon aldım.

“Hay hay, o zaman sadece 45 bin liranı alırım, ondan sonra kullanabilirsin”

-İyi de, telefonu 20 bin liraya aldım!

***

“Yeni araba yapmışız, ha? Yakışır vatandaş abime… Aynısından iki tane de bana alacaksın.”

-Arabayı üreten bu kadar kazanmıyor, insaf edin!

“İşine gelirse kardeşim… ”

***

Vatandaş-1: Vergilere boğulmuş akaryakıt masrafından kurtulmak için elektrikli araba aldım. Evimin şebekesini kullanarak şarj ediyorum, epey tasarruflu oluyor.

Vatandaş-2: Aman abi, yavaş konuş duyulmasın. Eyvah! Dev Led’imiz hemen uyandı, yine par(a)lamaya başladı. Bakalım bu sefer ne gelecek?

“Değerli kardeşlerim, ev elektriği tarifesinin kullanımını yıllık 5000 kwh olarak sınırlıyorum, fazlasını kullanan, ticarethane tarifesine tâbi olacak bundan sonra.”

***

“Gençlerimiz yasadışı bahis bataklıklarına sürükleniyor. Buna göz yummayacağız. Derhal yasa dışı bahis ile bağlantısı bulunan kuruluşlara cezalar kesilsin.”

-Sayın pek yüce Dev Led’imiz, yasa içi bahisler de kumar değil mi, onlar da insanları bataklığa çekmiyor mu? Kumar illetinin her türlüsü yuvaları yıkmıyor mu?

“Yasa dışı olanlar kasamıza herhangi bir zuhuratta bulunmuyor. Mevzu-u bahis kasa ise gerisi teferruattır.”

-Resmen aklımızla oyun oynuyorsunuz.

“Evet, oyunun adı da ‘Bahisseli Harikalar Kampanyası’. İkinci perde başlamak üzere, geç kalmayın.”

***

-Fiyatlar müthiş derecede arttı, dışarıda yemek yemek artık ateş pahası.

“Her fiyatı neden hemen kabulleniyorsun?”

-İtiraz edince fiyatları indiren olmuyor ki, ne yapayım?

“Boykot et. Sen almazsan, ben almazsam satıcılar mecburen fiyatlarını düşürecek.”

-Haklısınız, şirketimin öğle yemekleri için verdiği yemek kartına yüklediği para ile doymak mümkün değil. İyisi mi, ben marketten alışveriş yapayım o kartla, çoluk çocuk hep birlikte yeriz. Marketten alıp pişirdiğimi de işyerine götürür yerim, bereketli olur.

“Tek kartla ailenin mutfak harcamasını yapacaksan fazladan vergi vereceksin. Hemen günlük vergi istisnası tutarını düşürüyorum.”

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/dev-led-akli_605282

Olmayana Vergi

Olmayana Vergi
Sefer Selvi Karikatürü

Matematikte kullanılan pek çok ispat metotlarından biri, Osmanlıca’da “abese irca” ismiyle bilinen “olmayana ergi” metodudur. Bu metot, özellikle iki şıkkı bulunan meselelerin ispatında kullanılır. Yanlış yol seçildiğinde yanlış sonuca gidildiğini göstermek suretiyle, geriye kalan tek yolun doğru sonuca ulaştıracağını kabul etmemiz gerektiği varsayımına dayanır. Niye böyle yapılır, çünkü karşıt örneği göstermek bazen çok daha kısa sürebilir, araştırma maliyetini azaltabilir. Bazı sayıların rasyonel/irrasyonel olduğu, bir sayının asal olup olmadığı gibi durumların ispatında bu metot çok işe yarar.

Günlük hayattan bir örnek vermek gerekirse, bir okulda Ali isimli hiçbir öğrencinin olmadığı iddiasını ele alalım. Doğrudan ispat için bütün sınıf listelerindeki bütün isimleri tek tek gözden geçirip aralarında Ali isimli bir kayıt olmadığını göstermek gerekir. Olmayana ergi yöntemini kullanarak ispat ise çok kolaydır; bayrak töreni için bahçede toplanmış okulun bütün öğrencilerinee doğru “Ali!” diye sesleniriz ve kimse cevap vermezse okulda Ali olmadığını kabul ederiz, Ali diye biri olsaydı muhakkak cevap verirdi deriz.

İşsizlik, büyüme ve enflasyon gibi ekonomik hesaplamalarıyla, matematiğin, özellikle “cebir” kısmında bir hayli gelişmiş olduğunu gösteren hükümetimiz de “olmayana vergi” yöntemiyle yeni vergiler ve para toplama yolları ihdas ediyor.

Misal verelim: Türkiye’de 2022 yılında yoksulların nüfusa oranı, yapılan düzeltmeyle daha da azaldı. Nasıl azaldı derseniz, oturduğu ev için kira geliri ödemeyenler aynı semtteki benzer evlere ödeyecekleri kadar gelir elde etmiş kabul edildi! Bir sonraki adım, evde oturan kişi sayısı ile bu geliri çarpmak olabilir. Neticede her bir fert ayrı ayrı kira vermekten kurtulmak suretiyle bir gelir elde etmiş oldu mu, bu bakış açısıyla... Hadi bakalım, gelsin gelir vergileri!

Bir başka örnek de limiti 100 bin lira ve üzeri kredi kartı sahiplerine yansıtılması düşünülen 750 TL’lik ödeme. O limit kullanılsın veya kullanılmasın önemli değil, bu bedel ödenecek dendi. Olmayan kullanıma vergi! Limitini kullanarak para harcayanlar, zaten TRT bandrol ücretiydi, katkı parasıydı, KDV’siydi, ÖTV’siydi, özel işlem vergisiydi derken, devlete bolca ödeme yapıyor, ek olarak yeni bir katkı payı daha verecek anlaşılan. Yoğun tepkiler üzerine şimdilik konu ertelendi ama heybede duruyor. Bu düzenleme olmasa bile başka suretlerde o para milletin cebinden çıkacak gibi.

Cebrî yeteneklerini kullanan iktidar şöyle düşünüyor olabilir: Vatandaşlarımıza “Orada, bir KÖİ projesi var uzakta. O KÖİ bizim KÖİ'mizdir. Geçmesek de, görmesek de... KÖİ'nin garanti ödemeleri bizim borcumuzdur” şarkısını öğrettik. Geçmediği köprünün, gitmediği yolun, uçmadığı havalimanın, uğramadığı hastanenin garanti ödemelerini, vergilerinden topladığımız paralarla ödüyoruz. Alınmayan hizmete vergi vermeye itiraz yoksa, olmayan gelire de vergi paşa paşa verilecektir. Alın size, olmayana ergi yöntemiyle olmayana vergi!

Şimşekgiller ailesine akıl öğretmek haddimize değil ama... Malûm, kalp rahatsızlıkları ve tansiyon, en çok varlıklı insanlarda görünür. Fakir insanlarda bel fıtığı olur, karbonhidrat yoğunluklu beslenme sonucu şeker hastası olur en fazla. Parası çok olan adamın derdi de çok olur: İşletmesi zarar edebilir, yatırımlarını iyi değerlendiremeyebilir. Dolar yükselir, borsa düşer, enflasyon şişer, derken zengin adamın dibi düşer ve tansiyonu yükselir. Hele bizimki gibi bir ülkede hangi gün hangi vergi geleceği belli değilse, saatlik olarak tansiyon yükselir ve düşer. İşte bu noktada, tansiyonu 18’in üzerine çıkan kişilerden bir vergi alınabilir. Doktorlarla konuşup tansiyon limitini şimdiden 15’te sabitlemek lazım, bakarsınız bu yazıyı dikkate alıp tansiyon vergisi almaya kalkanlar çıkar, belli mi olur...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/olmayana-vergi_602419

Sabit Gelirliden Mehmet Şimşek’e Mektup

Sabit Gelirliden Mehmet Şimşek’e Mektup
İbrahim Özdabak Karikatürü
 

Yeni vergi paketi ile ilgili, Necip Fazıl ve Mehmet Akif’ten ilham alan sabit gelirlinin Mehmet Şimşek’e seslenerek okuduğu şiirler:

Vergi iki hece Mehmed’im, lafta

Kuyumcu ve avukatla asgari ücretli, matrahta bir safta

Bir de kalantor adamlar var, vergisi afta

Halimizi düşünüp yanma Mehmed’im

Bir vergi daha mı? Belki... Daha ölmedim!

 

Köprü, havalimanı, bir uzun yol... Kazançla döşeli

Fiyatı gören vatandaş şaşkındır yollara düşeli

İstersen gitme ve gelme... Yüz binlerce geçişli, bin yıllık garanti

Ne vergi dayanır ne para basımı... karşılamak için bu rantı

Bir ihale ki, tahkimi Londra mahkemelerinde

Hesap, tutmazların zoru içinde

 

Bir EYT’li Ali vardı, emeklilik için çok asıldı

Maaşını düşürdüler, öyle mühür basıldı

Geçti bitti maaşı, birkaç günlük fasıldı

Ondan kalan, açıyor gönlünde yara

Nasılsa cebinde kalmış birkaç TL bozuk para

Aybaşı dedi mi yine aynı gerilim

Kesinti var mı maaşta, vergide hangi dilim?

Bu ne bitmez korku dolu bir “filim”...

“Borcumu ödeyemezsem ne yapacak kefilim?”

Tüvikçi, getir şu ilâç kokulu enflasyondan

Senelik artışların bile düşük kalır birkaç aydan

Senin gözünde %45 farksızdır %75’lik paydan

Karıştır ortalığı, zamlar erisin

Maaşlar köpük köpük erisin

KDV, ÖTV, yolumu biçtin

Vergi dolu yeni paket, maaşımı içtin

Düşün gümrük kapısında bekleyen on kulu

İçeri giren dokuzu para alırken, çıkana düşen vergi harç pulu

Kurt bile yapmaz bu taksimi kuzulara şah olsa

Yaşasın, yeni vergilendirilecek kripto ve borsa!

Yol asfalt, binalar beton, köprüler demir

İstersen övün eserlerle, duvarları kemir

Ne gelir elden, vergi bu emir...

Sen vatandaşsın, yükü ağırdır vatandaşın

Kalk artık ayağa, düşün ve taşın!

***

Nedir şu vergi paketi, var mı ki dünyada eşi?
En ağır vergilerin yükleniyor dördü beşi
Bir yol bulup vardırmak için saraya

Kaç müfettişle saldırıyor, el değiştiren paraya

Eski Türkiye, yeni Türkiye, bütün akvam-ı beşer

Hepsi vergi mükellefi, kum gibi mahşer mahşer

Meslekler başka, kazançlar başka, gelir-gider grafikleri rengarenk

Sâde bir mesele var ortada: Vergileri denk!

Kimi KDV, kimi ÖTV, kimi harç, kimi bilmem ne ceza

Tamam paramız puldur da bu kadarı fazla eza!

Öteden patron/işveren düşürüyor maaşı, beriden maliye kesiyor vergiyi,

Kalıyor sadece alacak kadar azıcık aşı

Fatura göndermede kurumlar, aidat püskürmede her yer

Emekli, çalışan, memur, işçi, esnaf, enişte, bacanak...

Boşanır bankalara sağanak sağanak

Saçıyor faize bürünmüş o menhus eller

Yıldırım tufanı; ihtiyaç, taşıt ve konut için krediler

Vurulmuş onay mührü, para hesaplara yatıyor

Bir kredi uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!

 

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/sabit-gelirliden-mehmet-simsek-e-mektup_599197

Cesur Yeni Türkiye

Cesur Yeni Türkiye
Cesur Yeni Türkiye

Zaten iyi durumda olan ekonomimiz, başkanlık sistemine geçişimizle birlikte uçuşa geçti, hamdolsun.

Bütün göstergelerimiz en üst seviyelerde dolaşıyor maşallah. Büyüme, işsizlik ve enflasyon oranlarımız fevkalade, rezervlerimiz de eksi bakıyeden kurtuldu çok şükür. Eksi rezerv borç demektir, borç almayan kendini geliştiremez. Yeri gelir borç da alırız, veririz. Rabbimin inayetiyle her masada varız.

Komşu ve eski Türkiye ile benzer ülkelerle kendimizi kıyaslamıyoruz tabii ki. Bizim rakibimiz Amerika, Çin, Almanya ve Japonya gibi ülkeler, artık devler ligindeyiz anlayacağınız. Devler liginde olmak göğsümüzü kabartıyor ama bu ligin de kendine göre masrafları var. İtibarımızdan asla ve kat’a taviz vermemek için belli bedelleri ödememiz gerekiyor.

Her birinizin aynı heyecanı yaşadığını ve “Acaba bize taalluk eden kısım nedir, nasıl ödeyebilirz?” dediğini duyar gibiyim. Şimdi sıkı durun, yepyeni ve birbirinden sevimli yeni vergilerimiz var. Kripto para ve borsa işlemlerinde alım satıma vergi getiriyoruz. Kurumlarımız için asgari kurumlar vergisi ve asgari gelir vergisi belirleyeceğiz, ne kadar hoş, değil mi? Asgari, en küçük, en az anlamına geliyor, kimseyi rahatsız edeceğini sanmıyorum. Yurtdışına çıkış harcını 10 katına çıkarmak da iyi fikir, ucuz diye yurtdışına tatile gidenler ekonomiye katkı versin bari. Çinli elektrikli arabalardan resmen haraç kesiyoruz, o derece artırdık vergiyi. Cep telefonu alım satımlarında sürpriz vergiler olacak, ileriki günlerde açıklayacağız.

Vergi gelirlerini artırmak tamam da, kaçıran veya vermeyenler de oluyor. Gelirleri artıralım derken eldeki yatırımcıyı dışarıya kaçırma ihtimali var.

Bir diğer önemli husus giderleri azaltmaktır. Şu anda Türkiye’de en büyük giderlerden biri, emeklilere yapılan maaş ödemesidir. Hayatının sonuna kadar öde babam öde...

Seçimlerden önce sokak röportajlarında boy gösteren emeklilerimiz vardı. Hayat pahalılığından ve işsizlikten şikayet eden gençlerimizi şükre davet eder, telefolarını çıkarttırıp canlı yayında alt ederlerdi. Eski günlerin daha kötü olduğunu anlatıp dururdu güzel dayılarımız. Ancak, son belediye seçimlerinden sonra bu dayılara ve teyzelere ne olduysa, hayat pahalılığından onlar da şikayet etmeye başladılar. Emekli maaşlarını çok az buluyorlar, torunlara harçlık veremediklerinden, kurban kesemediklerinden yakınıyorlar. “Zam yoksa oy da yok” gibi bizim için tehlikeli sözler sarf etmeye başladılar.

Teklifim şu ki, sokak röportajı emeklilerini tamamen toplayıp KYK yurtlarına yerleştirelim. Muhtemelen, hayatında hiç tatile gitmemiş yaşlı fertlerimiz için bu yurtlar otel gibi gelecektir. İki ay içerisinde, akrabalarından ya da tanıdıklarından biri, emekliye sahip çıkarsa, bakımını üstlenmek ve dışarı çıkarmamak şartıyla kendisine verilsin. İki ay sonunda sahiplenilmeyen emekliler uyutulsun.

Şimdi, “uyutulsun” sözüne itiraz edecekler için söyleyeyim: Emeklilerimiz yaşı yetmiş, işi bitmiş olan kesimden seçilecektir. Uyutulmasa ne olacak kardeşim? Aylık on bin lira maaş, kiraya bile yetmez. Bir kalıp peynir olmuş 500 lira. En erken seçim 2028 gibi görünüyor ve emekli maaşlarının seçime kadar düzelme ihtimali yok. Bu şartlarda değil seçimi, bir sonraki bayramı bile görmesi ihtimali az. Bu süre içerisinde iktidarı yerden yere vurur. Acı ve sefalet içerisinde bir kaç yıl yaşayacağına, alanında uzman ekibimiz tarafından küçük bir iğne ile ve acı çekmeden uyutulsa daha iyi değil mi?

Uyutulacak emeklileri korkutmamak adına, yurt dışı tatil çekilişini kazandıkları söylenebilir. Toplandıkları yer talebe yurdu olduğu için yalan da olmaz bu ifade. Çekilişi kazanan talihli(!) emeklimiz adına bir kutlama yapılıp pasta kesilebilir, arkadaşları da hasretle kendilerine çekilişin çıkacağı günü bekler.

Yukarıda anlattığımız senaryo size Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya isimli distopik romanı gibi gelebilir. Bu daha ne ki, esas distopyayı, yeni yargı paketindeki etki ajanlığı ve casusuluk maddesi geçerse göreceksiniz. “Cesur Yeni Türkiye” yakındır...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/cesur-yeni-turkiye_598185

Ha Babam Harca Sınıfı

 

Ha Babam Harca Sınıfı

Ekonomide işler gayet yolunda gidiyordu. Amerika ve Avrupa kıtaları düşüşteyken biz dünyanın yeni lideri olmuştuk. Havaalanlarımız Almanları kıskandırıyor, büyüme oranlarımız İngiltere’yi çatlatıyordu. Gönül coğrafyamız ellerini açmış bize bakıyordu. Hepsine yetiyorduk maşallah...

Sadece dindaşlarımıza değil ha, Afrika ülkelerine de insani yardım gönderiyorduk. Hatta, bir keresinde Venezuela’ya el bagajı içerisinde maske ve korona yardım kitleri götüren, usul-erkân bilen fedakâr vatandaşlarımız oldu.

Her günümüz bir öncekinden daha iyi giderken ne oldu da kendimizi enflasyon ile boğuşurken bulduk anlamıyorum. Kesin, nazar değdi bize, ben söyleyeyim! Tabii, kırk yıl öncesinin parlamenter sistem hükümetlerinin etkisini de unutmamak gerekir. Neler yaptılarsa artık, hala kendimize gelemedik. Dün IMF’ye borç veren bir ülke iken bugün Suudi Arabistan Maliye Bakanı bizi kırılgan ve savunmasız ülkeler arasında sayıp bize yardım edilmesi gerektiğini söyledi, iyi mi?

Muhalefetin de suçu büyük bu tabloda. Bütün muhalefetin bir araya toplanmasına ne gerek vardı... Toplanıp ne yaptılar, memura emekliye insani şartlarda maaş vermeyi taahhüt ettiler! Toplumsal baskı yapıp EYT için kanun çıkarttırdılar. Çıta o kadar yükseldi ki para yetişmez oldu hiçbir şeye.

Kasalarda paralar bitti. Emekli maaşlarının bir kısmı hazine tarafından karşılanıyor. Dövizi sabit tutmak için icad edilen Kur Korumalı Mevduat sisteminin fark ödemeleri Merkez Bankası’na devredildi. Kalmayan para ile ödeme yapılamayacağına göre para basılacak ve enflasyon şahlanacak demektir. Zenginin TL olarak tuttuğu ve dövize endeksli parasının korunması için gerekli olan maliyet fakir halkın sırtından çıkacak. Seçim sonrası yapılan ek bütçede aslan payını vergilerden gelen dilim oluşturuyordu. İğneden ipliğe her şeyin vergisi arttı, üretim maliyetleri katlandı. Artan fiyatlardan en çok etkilenen sınıf yine sade vatandaş.

Vatandaş daha çok vergi verirken, cebindeki parası durduğu yerde an be an erirken, çalışıp biriktirdiği para ile değil ev, araba bile almayı hayal edemiyorken, aylık ödenen kiralar ortalaması asgari ücretin üzerinde seyrediyorken... “Ha Babam Harca” sınıfı ise itibardan tasarruf etmeme işine istikrarla devam ediyor. Tasarruf genelgesi yayınlanıp bütün devlet kurumlarına tebliğ edilmişken, temsil ağırlama masrafları tavan yapmış, makam araçları alımı ise hız kesmeme konusunda ısrarlı. Cumhurbaşkanlığı tarafından kullanılan örtülü ödenekte yedi aylık toplam harcama 2.8 milyar TL’ye ulaşmış. Sadece Temmuz ayı harcamasının bir milyar liraya dayandığı yazılıyor.

Özel Çamlıca Ülkesi’nin Ha Babam Harca sınıfında işleri yoluna koyması için “Mehmet Hoca” ile “Hafize Ana” göreve getirildi ama seçime endeksli hesaplarla ekonomiyi ne kadar rasyonel bir zemine oturtabilecekleri meçhul. Kendilerine verilen yetkiler ve onlardan beklenen sorumluluklar uyumlu olabilecek mi göreceğiz. Şimdilik görünen, mahalli seçimleri etkileyecek acılıkta reçetelerin uygulanmasının tehir edildiği. Asıl acı reçete 2024 Mart seçimlerinden sonra bekleniyor.

Ha Babam Harca sınıfı edebiyat dersi için iki replik bırakalım:

“İtibardan tasarrufu olmayan iktidar, damda faytonla dolaşır”

“Tasarruf tedbirleri geliyor, ört harcamaların üstünü, yorgaaan yorgan üstüne”

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ha-babam-harca-sinifi_586490

 

SağanAK

SağanAK
İbrahim Özdabak

 

Seçim öncesi açılan muslukların boşalttığı hazine havuzunu doldurma çalışmaları başladı. Termometrelerin yükseldiği Temmuz başında, vergilere düşen cemre’smi gazete ve vergileri çakan Şimşek, iğneden ipliğe her şeyin fiyatına sağanAK sağanAK gelecek olan zam yağmurlarının müjdecisi oldu. 

Temmuz ayının ilk haftası itibarıyle bazı vergilere gelen artış oranları:

·         MTV zammı %100 oldu

·         Tütün ve alkollü içeceklere %14,82 ÖTV zammı geldi

·         Kurumlar vergisi oranı %25 arttı

·         Harçlar %50 oranında yükseltildi

·         KDV %18'den %20'ye, %8'den %10'a çıktı (KDV oranı %8 iken %20’ye çıkan ürünlerde katmerli artış anlamına geliyor)

·         Yolcu beraberinde getirilen telefonlar için IMEI kayıt harcı 6.091,30 TL'den 20.000 liraya çıkarıldı

·         Tüketici kredilerinde BSMV %50 artırıldı

·         Şans oyunları vergisinde %100 artış oldu

 

Vatandaşa düşen “hoptek” oynayarak türkü söylemek olacak galiba:

“KaDeVe’nin boyu kavaklar

Bizi yüzde yirmi paklar

Ben zamlara doyamadım

Doysun zevat-ı AK’lar

Hadi gülüm yandan yandan yandan

Biz korkmayız vergiden zamdan

Oy Bulancak Bulancak

Paramız pul oldu ancak

Enflasyonun hesabı

Elbet birilerinden sorulacak”

Dolar ve Euro fiyatına endeksli olarak neredeyse günlük olarak yeniden düzenlenen fiyatlar, vergi zamları sonrası bize “Türkiye Yüzde Yüzyılı” yaşatacak gibi görünüyor.

Yeni vergilere, gelir artırıcı unsur gözüyle bakılıyor olabilir, ancak artan ve eklenen her bir vergi, vergi kaçıran veya vergiden kaçınan kişilerin sayısını artırıyor. Vergileri düzenleyenler, bu hususu da göz önüne alıp hesaplarını ona göre yapıyor. Vergi arttıkça kaçan oluyor, kaçanlar arttıkça vergiler yükseliyor. Olan, bütün yükümlülüklerini kitaba uygun olarak yapmaya çalışan düzgün vatandaşlara oluyor. Kaçıranların önünde sonunda ceza ödeyeceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, zira gelecek olan ilk seçim öncesinde ilan edilecek vergi affı sayesinde o cezalar ortadan kalkacak.

Vergilerde yüzde yüzlü oranlarda artışı kendine hak olarak gören devlet, kira artış oranlarını azami %25 olarak düzenleyebiliyor. Yakında kanun olarak da muhtemelen Meclis’ten geçecek bu düzenleme. Kiracıyı korur gibi görünen bu kanun acaba gerçekten öyle çalışıyor mu?

İlk olarak kurallara uyan makul kiracı ile kanun tanımayan ev sahibi örneğine bakalım. Ev sahibi, kiracısının ne kadar düzgün bir insan olduğuna bakmadan ve uzun yıllar boyu kiracısı olması hasebiyle aralarında gelişmiş olması muhtemel hukuka aldırış etmeden piyasa şartlarına uygun ve belki de daha yüksek bir artış oranı teklif edip beğenmiyorsa kiracısının evden çıkmasını ister. Kiracı, kanuni şartları öne sürerek %25’ten fazla bir artışı kabul etmediğini ifade eder ve böylece çatışma başlar. İllegal hareket etmeyi kendine bir dert olarak görmeyen ev sahibi kavga ve cebir yoluyla kiracıyı evden çıkarır.

İkinci örneğimizde nizama uyan bir ev sahibi ve kural tanımayan bir kiracı var. Ev sahibi, her sözleşme yenileme zamanında kitabî düzenlemeye uyduğu için TÜİK enflasyonu ile artış yapmıştır ve takdir edersiniz ki bu da piyasa gerçeklerinin epey gerisine düşen rakamlarda kalmak anlamına gelir. Kira düzenlemesi, kira miktarını değil artış oranını içerdiği için kanunen yapılabilecek zamla birlikte yeni kira çok komik bir ücrete tekabül edecektir. Halden anlamayan kiracı, ev sahibine kanunu göstererek, beğenmiyorsa mahkemeye gitmesini söyler.

Neticeten, vergi artışları ve kira düzenlemeleri gibi kanunlar maalesef kanuna uyan, makul insanların lehine çalışmıyor. Neredeyse her gün, ölüm veya yaralanma ile sonuçlanan bir kiracı-ev sahibi çatışması haberi görür olduk. Haberi izleyenler fırsatçı kiracı veya paragöz ev sahibi diyerek karşılıyor, aradan sıyrılan devlet de elinde çekirdekle olan biteni izliyor.

Çok da içinizi karartmayın; çok şükür, bir çok yerden petrolümüz fışkırıyor, Karadeniz gazımız çıkarılmaya başlandı. Ankara-İstanbul arası mesafeyi 7 liralık elektrik harcayarak alan araçlarımız yollarda, yerli uçağımız göklerde, milli gemimiz sahilden sahile fink atıyor. Bu Temmuz sonunda ekonomide öyle bir sıçrayacağız ki, İngiltere ve Almanya bizi kıskanacak... Az sonra...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/saganak_584723

Öne Çıkan Yayın

Dev Led Aklı

  Dev Led Aklı Çizgi filmlerde veya karikatürlerde sıkça rastlanan bir durum vardır; birinin aklına parlak bir fikrin gelmesi âniden belir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: