Bu Blogda Ara

Arşiv

kredi kartı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kredi kartı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Olmayana Vergi

Olmayana Vergi
Sefer Selvi Karikatürü

Matematikte kullanılan pek çok ispat metotlarından biri, Osmanlıca’da “abese irca” ismiyle bilinen “olmayana ergi” metodudur. Bu metot, özellikle iki şıkkı bulunan meselelerin ispatında kullanılır. Yanlış yol seçildiğinde yanlış sonuca gidildiğini göstermek suretiyle, geriye kalan tek yolun doğru sonuca ulaştıracağını kabul etmemiz gerektiği varsayımına dayanır. Niye böyle yapılır, çünkü karşıt örneği göstermek bazen çok daha kısa sürebilir, araştırma maliyetini azaltabilir. Bazı sayıların rasyonel/irrasyonel olduğu, bir sayının asal olup olmadığı gibi durumların ispatında bu metot çok işe yarar.

Günlük hayattan bir örnek vermek gerekirse, bir okulda Ali isimli hiçbir öğrencinin olmadığı iddiasını ele alalım. Doğrudan ispat için bütün sınıf listelerindeki bütün isimleri tek tek gözden geçirip aralarında Ali isimli bir kayıt olmadığını göstermek gerekir. Olmayana ergi yöntemini kullanarak ispat ise çok kolaydır; bayrak töreni için bahçede toplanmış okulun bütün öğrencilerinee doğru “Ali!” diye sesleniriz ve kimse cevap vermezse okulda Ali olmadığını kabul ederiz, Ali diye biri olsaydı muhakkak cevap verirdi deriz.

İşsizlik, büyüme ve enflasyon gibi ekonomik hesaplamalarıyla, matematiğin, özellikle “cebir” kısmında bir hayli gelişmiş olduğunu gösteren hükümetimiz de “olmayana vergi” yöntemiyle yeni vergiler ve para toplama yolları ihdas ediyor.

Misal verelim: Türkiye’de 2022 yılında yoksulların nüfusa oranı, yapılan düzeltmeyle daha da azaldı. Nasıl azaldı derseniz, oturduğu ev için kira geliri ödemeyenler aynı semtteki benzer evlere ödeyecekleri kadar gelir elde etmiş kabul edildi! Bir sonraki adım, evde oturan kişi sayısı ile bu geliri çarpmak olabilir. Neticede her bir fert ayrı ayrı kira vermekten kurtulmak suretiyle bir gelir elde etmiş oldu mu, bu bakış açısıyla... Hadi bakalım, gelsin gelir vergileri!

Bir başka örnek de limiti 100 bin lira ve üzeri kredi kartı sahiplerine yansıtılması düşünülen 750 TL’lik ödeme. O limit kullanılsın veya kullanılmasın önemli değil, bu bedel ödenecek dendi. Olmayan kullanıma vergi! Limitini kullanarak para harcayanlar, zaten TRT bandrol ücretiydi, katkı parasıydı, KDV’siydi, ÖTV’siydi, özel işlem vergisiydi derken, devlete bolca ödeme yapıyor, ek olarak yeni bir katkı payı daha verecek anlaşılan. Yoğun tepkiler üzerine şimdilik konu ertelendi ama heybede duruyor. Bu düzenleme olmasa bile başka suretlerde o para milletin cebinden çıkacak gibi.

Cebrî yeteneklerini kullanan iktidar şöyle düşünüyor olabilir: Vatandaşlarımıza “Orada, bir KÖİ projesi var uzakta. O KÖİ bizim KÖİ'mizdir. Geçmesek de, görmesek de... KÖİ'nin garanti ödemeleri bizim borcumuzdur” şarkısını öğrettik. Geçmediği köprünün, gitmediği yolun, uçmadığı havalimanın, uğramadığı hastanenin garanti ödemelerini, vergilerinden topladığımız paralarla ödüyoruz. Alınmayan hizmete vergi vermeye itiraz yoksa, olmayan gelire de vergi paşa paşa verilecektir. Alın size, olmayana ergi yöntemiyle olmayana vergi!

Şimşekgiller ailesine akıl öğretmek haddimize değil ama... Malûm, kalp rahatsızlıkları ve tansiyon, en çok varlıklı insanlarda görünür. Fakir insanlarda bel fıtığı olur, karbonhidrat yoğunluklu beslenme sonucu şeker hastası olur en fazla. Parası çok olan adamın derdi de çok olur: İşletmesi zarar edebilir, yatırımlarını iyi değerlendiremeyebilir. Dolar yükselir, borsa düşer, enflasyon şişer, derken zengin adamın dibi düşer ve tansiyonu yükselir. Hele bizimki gibi bir ülkede hangi gün hangi vergi geleceği belli değilse, saatlik olarak tansiyon yükselir ve düşer. İşte bu noktada, tansiyonu 18’in üzerine çıkan kişilerden bir vergi alınabilir. Doktorlarla konuşup tansiyon limitini şimdiden 15’te sabitlemek lazım, bakarsınız bu yazıyı dikkate alıp tansiyon vergisi almaya kalkanlar çıkar, belli mi olur...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/olmayana-vergi_602419

Ba(Si)ret

Basiret Bareti

2000’li yılların başlarından itibaren küresel ekonomide görülen bolluk pek çok ülkeyi etkiledi.

Büyük memleketlerden kaçan bol ve ucuz para gelişmekte olan ve az gelişmiş ekonomilere can simidi oldu. Ülkemiz de bundan nasibini alanlardan. 2001 krizi ile ağır yara almış olan bankacılık ve finans sektörü sıcak paranın etkisi ile atağa geçti. Sokaklarda tezgâhlar kuruldu, yoldan geçen vatandaşlara kredi kartı verildi hem de gelir durumlarına neredeyse hiç bakılmadan.

Bir üniversite öğrencisinin cüzdanında beş farklı bankanın kredi kartı olur mu? 2004 yılında, kampuslerde açtıkları standlarda bir banka kredi kartını alan öğrencilere bedava sinema bileti verdi, diğeri alış verişlerde kullanılmak üzere bedava puanlar dağıttı. Market alış verişlerinde ekmek bile alsanız üçe beşe bölüyorlardı. Bir başkası, hiç talepte bulunmadığımız ve başvurmadığımız halde, bilgilerimizi nereden ve nasıl aldığını söylemeden adımıza bir kart tertipleyip gönderiyordu.Bireysel bankacılık ürünleri teknolojik gelişmelerle daha da çeşitlendi, alımı kolaylaştırıldı. Her dünya görüşünden insanlara hitap etmek için “Geleneksel Ramazan kredisi” diye bir şey bile uydurdular. Uzun vadeli konut kredileri ekmek peynir gibi dağıtılmaya başlandı.

Kendilerine ait olmayan parayla vatandaşlar lüks tüketime yöneldi. Alış veriş merkezleri mantar gibi her yerde bitmeye başladı. Özellikle pahalı araçlar ve gayrımenkul alımları patlama yaptı. Tarım alanları ve ormanlık arazilere imar izinleri verildi, kentsel dönüşüm adıyla özellikle büyükşehirler şantiyelere döndü. Oksijen üreten ormanları giderek yok olan İstanbul nefes alamaz hale geldi, sesi de kısıldı ve “betone” oldu.

Bolluk zamanında borçla gelen lüks hayata eroine alışır gibi müptelâ olan vatandaş memnun, ama dengelerin aleyhine değişmesinden ise sürekli endişe ediyor. Uzun vadeli borçları bitmeden dalgalanma kabul edemez durumda. Hükümet de bu bağımlılığın farkında ve her seçimde vatandaşı ekonomik istikrarsızlıkla tehdit ediyor.

AB, ABD ve kısaca umum yedi düvel, gerek sermaye transferiyle, gerekse her platformda sahip çıkmak suretiyle AKP hükümetini desteklediğinde, başındakine “asrın lideri”, “dünya lideri” diyenler onun dünyayı dize getirdiğini iddia ediyorlardı. Ortadoğu’da yaprak trafiğini yönettiğini iddia edenler, oyun kurucu rolüyle komşu Suriye’deki yangına benzinle gitmişti. Cuma namazını Şam’da kılamadık, ama milyonlarca Suriyeli beş vakit namazını farklı şehirlerimizdeki muhtelif camilerde kılma imkânı buldu.

Diplomatik krizler yaşadığımız İsrail ile yıllar sonra ticaret hacmimizi beş katına çıkardığımız ortaya çıktı. Bir de baktık ki, aslında biz dost ülkelermişiz. Rus uçağını düşürdük, yaşanan krizin canımızı çok fena acıtacağı anlaşılınca özür dileyip ortak hareket etmeye başladık. Samimiyetimiz o kadar ilerledi ki bugünlerde bu işi huzur içerisinde yürütmek için “en s-400” anlaşması yapıyoruz. Emlak işlerinden alışkın olduğumuz kaporayı bile verdik. Ancak bunu “kaparo” diye duyurduk ki, olur da yarın Ruslarla anlaşamazsak “kaparo demedim, Kaparov dedim” diyebilelim. Kaparov Rus bir papazın ismi olabilir, malûm papaz alış verişleri çok revaçta.

Sözler vererek desteğini istediğimiz AB, gün gelip sözümüze uymadığımızı söyleyince bozuştuk, onları hemen “Haçlı birliği” ilân ettik. Seçim zamanlarında krizler üreterek iç siyasete malzeme üretmeye kalktık. Hamasi söylemlerimiz, yabancı ve özellikle İslâm düşmanı eğilimlerin AB ülkelerinde yükselmesinde pay sahibi oldu. Vizesiz Avrupa hayalimiz vardı, ABD ile vizesiz günler başlattık. Paramızla bize silâh vermeyen ABD, terörist addettiğimiz gruplara bedava silâh vermeye başladı.

San’at inceliği gerektiren politika ve özellikle dış politikayı durmadan çektiğimiz sıvalardan belli ki “Müteahhit Fikri” kafasıyla ve kaba inşaat işi yürütür gibi yapmaya çalışıyoruz. İnşaat işinde başında baret olmadan çalışmak çok risklidir. Diplomaside de biliyorsunuz, notalar çok önemli olduğu için barete bir de nota ekleyelim, “si” notasını meselâ… Ne oldu, “basiret”. Allah, duvarcı ustalarımıza ba(si)retli çalışmayı nasip etsin…
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ba-si-ret_444559

Öne Çıkan Yayın

Dev Led Aklı

  Dev Led Aklı Çizgi filmlerde veya karikatürlerde sıkça rastlanan bir durum vardır; birinin aklına parlak bir fikrin gelmesi âniden belir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: