Cesur Yeni Türkiye |
Bütün göstergelerimiz en üst seviyelerde dolaşıyor maşallah. Büyüme, işsizlik ve enflasyon oranlarımız fevkalade, rezervlerimiz de eksi bakıyeden kurtuldu çok şükür. Eksi rezerv borç demektir, borç almayan kendini geliştiremez. Yeri gelir borç da alırız, veririz. Rabbimin inayetiyle her masada varız.
Komşu ve eski Türkiye ile benzer ülkelerle kendimizi kıyaslamıyoruz tabii ki. Bizim rakibimiz Amerika, Çin, Almanya ve Japonya gibi ülkeler, artık devler ligindeyiz anlayacağınız. Devler liginde olmak göğsümüzü kabartıyor ama bu ligin de kendine göre masrafları var. İtibarımızdan asla ve kat’a taviz vermemek için belli bedelleri ödememiz gerekiyor.
Her birinizin aynı heyecanı yaşadığını ve “Acaba bize taalluk eden kısım nedir, nasıl ödeyebilirz?” dediğini duyar gibiyim. Şimdi sıkı durun, yepyeni ve birbirinden sevimli yeni vergilerimiz var. Kripto para ve borsa işlemlerinde alım satıma vergi getiriyoruz. Kurumlarımız için asgari kurumlar vergisi ve asgari gelir vergisi belirleyeceğiz, ne kadar hoş, değil mi? Asgari, en küçük, en az anlamına geliyor, kimseyi rahatsız edeceğini sanmıyorum. Yurtdışına çıkış harcını 10 katına çıkarmak da iyi fikir, ucuz diye yurtdışına tatile gidenler ekonomiye katkı versin bari. Çinli elektrikli arabalardan resmen haraç kesiyoruz, o derece artırdık vergiyi. Cep telefonu alım satımlarında sürpriz vergiler olacak, ileriki günlerde açıklayacağız.
Vergi gelirlerini artırmak tamam da, kaçıran veya vermeyenler de oluyor. Gelirleri artıralım derken eldeki yatırımcıyı dışarıya kaçırma ihtimali var.
Bir diğer önemli husus giderleri azaltmaktır. Şu anda Türkiye’de en büyük giderlerden biri, emeklilere yapılan maaş ödemesidir. Hayatının sonuna kadar öde babam öde...
Seçimlerden önce sokak röportajlarında boy gösteren emeklilerimiz vardı. Hayat pahalılığından ve işsizlikten şikayet eden gençlerimizi şükre davet eder, telefolarını çıkarttırıp canlı yayında alt ederlerdi. Eski günlerin daha kötü olduğunu anlatıp dururdu güzel dayılarımız. Ancak, son belediye seçimlerinden sonra bu dayılara ve teyzelere ne olduysa, hayat pahalılığından onlar da şikayet etmeye başladılar. Emekli maaşlarını çok az buluyorlar, torunlara harçlık veremediklerinden, kurban kesemediklerinden yakınıyorlar. “Zam yoksa oy da yok” gibi bizim için tehlikeli sözler sarf etmeye başladılar.
Teklifim şu ki, sokak röportajı emeklilerini tamamen toplayıp KYK yurtlarına yerleştirelim. Muhtemelen, hayatında hiç tatile gitmemiş yaşlı fertlerimiz için bu yurtlar otel gibi gelecektir. İki ay içerisinde, akrabalarından ya da tanıdıklarından biri, emekliye sahip çıkarsa, bakımını üstlenmek ve dışarı çıkarmamak şartıyla kendisine verilsin. İki ay sonunda sahiplenilmeyen emekliler uyutulsun.
Şimdi, “uyutulsun” sözüne itiraz edecekler için söyleyeyim: Emeklilerimiz yaşı yetmiş, işi bitmiş olan kesimden seçilecektir. Uyutulmasa ne olacak kardeşim? Aylık on bin lira maaş, kiraya bile yetmez. Bir kalıp peynir olmuş 500 lira. En erken seçim 2028 gibi görünüyor ve emekli maaşlarının seçime kadar düzelme ihtimali yok. Bu şartlarda değil seçimi, bir sonraki bayramı bile görmesi ihtimali az. Bu süre içerisinde iktidarı yerden yere vurur. Acı ve sefalet içerisinde bir kaç yıl yaşayacağına, alanında uzman ekibimiz tarafından küçük bir iğne ile ve acı çekmeden uyutulsa daha iyi değil mi?
Uyutulacak emeklileri korkutmamak adına, yurt dışı tatil çekilişini kazandıkları söylenebilir. Toplandıkları yer talebe yurdu olduğu için yalan da olmaz bu ifade. Çekilişi kazanan talihli(!) emeklimiz adına bir kutlama yapılıp pasta kesilebilir, arkadaşları da hasretle kendilerine çekilişin çıkacağı günü bekler.
Yukarıda anlattığımız senaryo size Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya isimli distopik romanı gibi gelebilir. Bu daha ne ki, esas distopyayı, yeni yargı paketindeki etki ajanlığı ve casusuluk maddesi geçerse göreceksiniz. “Cesur Yeni Türkiye” yakındır...
Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/cesur-yeni-turkiye_598185