Bu Blogda Ara
Arşiv
altın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
altın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye Birden Büyüktür
Ülkemizde seçime yaklaştığımızın işareti olan birkaç şey vardır; kaldırımlar sökülüp tekrar yapılır, imar barışı/affı gelir, gecekondu gibi kaçak binalara ruhsatlar dağıtılır, vergi afları, borçların silinmesi/yapılandırılması gibi imkanlarla nakdi mükellefiyetleri hususunda hassas davranmayan vatandaşlar ödüllendirilir. Memleketin muhtelif yerlerinde petrol, doğalgaz ve bor gibi kaynakların bulunduğu şeklindeki haberler artar. Saflık derecesi çok yüksek olan, dünya üzerindeki rezervlerinin büyük kısmının ülkemizde olduğu ve o güne kadar daha önce adını duymadığımız “bilmemnonsiyum” gibi tuhaf isimli element/mineraller keşfedilir. Muş Ovası’nın, ülkemiz toplam tarım ihracatının dört katını ihraç eden ve Konya’nın yüzölçümü kadar alana sahip Hollanda ovalarını geçeceği, Muşlular paralarını nereye koyacaklarını bilemeyecekleri muştusu verilir.
Yerli ve milli etiketli, “dosta güven, düşmana korku veren” silahları üretmeye başladığımızı öğreniriz: Konyalı bilim insanlarımız tarafından geliştirilmiş “Tankonya” isimli ultra über muharebe gücüne sahip, insansız, “işsiz-işsaz-işsassız” tanklar, havada süzülen yerli ve milli denizaltılar, aynı menzile farklı yollardan ulaşmaya çalışan, açıklansa Kılıçdaroğlu’nu ve dahi seçimleri unutturacak güdümlü füzeler, ışık hızında giden mermiler… Aşmış-coşmuş teknolojiye sahip olduğu söylenen bu silahları veya üretildiği tesisleri gören olmaz, sadece trol hesaplar aracılığıyla hızlı dolaşıma sokulan resimlerden ne görebilirsek artık…
RTL: Rakamsız Türk Lirası
Yukarıdaki örneklere ek olarak bu seçim döneminde “Yerli ve milli para kullanarak kur oyununu bozacağız” sözüyle TL kullanmayı yakın zamanda bırakabileceğimizin sinyalleri verildi. TL’den bir şeyler silip yeni isim verdik mi, tamamdır bu iş. Malum, eski paralarımızdan sıfırlar attık. O sıfırları tuvalete mi attık bilmiyorum ama sıfırlar atılmadan önce ile atıldıktan sonraki tuvalet ücretleri kıyaslaması hala siyasilerimizin dilinde. Fakat aynı hamleyi yapıp kendini tekrarlamak anlamsız olur. Bir liradan hangi sıfırı atacağız ki zaten? 3’e veya 4’e bölsek olmaz mı demeyin, sıfırı atılmış paralarda bile eski parayla ne kadar değeri olduğunu anlamak için durup düşünüyoruz, iyice hesaplar birbirine karışır.
Bence, bu sefer daha radikal bir şey yapalım ve biri atalım! Evet, yanlış okumadınız, bir liradan biri atalım diyorum! Adına da “rakamsız türk lirası” deyip RTL kısaltması ile birlikte kullanalım. Sloganımız da “Türkiye birden büyüktür!” olsun. 1 TL’nin biri gidince sıfır kalır. Sıfırın bütün katları yine sıfır olacağı için tek tip bir banknot basılması yeterli olacaktır. Gereksiz kağıt masrafından da kurtulmuş oluruz. Üzerinde değer olmayan boş bir banknot ne ifade eder demeyin. Banknot ne demek, banka notu demek… Herkes kendi RTL kağıdının üstüne, çek yaprağına yazar gibi rakamını yazıp imzalayıp kullansın. Artık bankaların değl, milletin notu geçerli olsun. “Ne paralar gördüm üzerinde değer yok, ne değerler gördüm, hiçbir para ile satın alınamaz” gibi sözlerle de sosyal medyada paylaşımlar yaptırıldı mı tamamdır, herkes artık seve seve yeni parayı kullanacaktır
Tabii ki herkes istediği rakamı yazamayacak merak etmeyin, onu da düşündüm. Öncelikle harkes sahip olduğu serveti altına dönüştürüp Merkez bankasına teslim edecek, hesabındaki altınlar değerinde çekler yazıp alışverişte kullanabilecek. Hem de “bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler” şeklindeki iktisadi yaklaşım ile de uyumlu olur. Rabia işareti yapan görünmez bir el dengeyi sağlayacaktır. 1’den büyük olduğunu anlayan Türkiye de birden büyümüş olacak. Ne dersiniz, denemeye değmez mi?
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/turkiye-birden-buyuktur_460482
Düğünyevileşme
Kayseri’de yaşayan bir kadın, vakt-i zamanında
komşuluk ve aile yakınlığı vesilesiyle katıldığı bir düğünde takmış
olduğu çeyrek altını, kendi el yazısı ile yazdığı mektupla geri istemiş.
Başka ülkelerde arabalar, bilgisayarlar veya ne bileyim cep
telefonlarının üreticileri tarafından ara ara geri çağrıldığını
duyuyoruz ya, ben de merak ettim; kadın darphanede çalışıyordu da,
taktığı altında kalite temelli bir problem mi tespit etmişti? Taktığı
çeyrekte kullanılan altının elde edilmesinde istimal edilmiş siyanürleri
düşünüp dertlenmiş olabilir miydi peki? Belki de o altın, serisi olduğu
güç çeyreklerine hükmeden bir kudret çeyreğiydi ve “kayındalfının”
kışkırtmasıyla onu Erciyes Hüküm Dağı’na götürüp üretildiği ateşe atarak
Orta Anadolu dünyasını büyük bir dertten kurtaracaktı! Haberin devamını
okuduğumda kadının, oğlunun evlilik yapacağına dair umudu
kalmadığından, yaptığı yatırımın geri dönüş zamanının gelmeyeceğini
düşündüğü ve bundan dolayı verdiği altını geri istediği yazıyordu.
Oğlunun yaşının 38 oluşu ile bulundukları şehir plaka kodu olan 38
rakamı arasında herhangi bir illiyet kurmak gerekiyor mu bilmiyorum, onu
da akıl bahçesi geniş “devletlülerimiz” düşünsün.
TAKI ve TAKIYYE
Ülkemizde düğüne gidenler genellikle bir takı hediyesi de götürürler. Kimin ne taktığı gayrıresmi olarak bellek kayıtlarına kazınır. Hamdolsun, artık her cep telefonunda bulunan ve amatör bir belgesel çekmeye yarayabilecek kameralar sayesinde takı tespit işlemi daha kolay yapılabilmektedir. Ancak el çabukluğu gibi profesyonel ya da arada bir başka kişinin perdeleme yapması gibi organize çalışmalarla arada kameralardan kaçanlar olabilir. Hayatımızı kolaylaştıracak türlü hizmetleri birbiri ardınca bomba gibi patlatan E-Devlet, bunun için de uygulamalar geliştirse iyi olur. Maliye Bakanlığı “Kime ne taktım” ve “Kim bana ne taktı” servislerini hayata geçirdiğinde kayıt “altına” girer ve vergilendirilebilir hale gelir. Böylece, çeyrek taktığı halde bir tam altın takmış gibi davranıp takıyye yapanların da önü kesilmiş olur.
DÜĞÜNLE DÜNYEVİLEŞME
Öncesinden başlayan hazırlıklarıyla düğün organizasyonu, adeta bin yıl sürmesi planlanan bir dünya hayatı altyapısının oluşturulmasına hizmet eder. Düğünle dünyevileşme işine kısaca “düğünyevileşme” diyebiliriz. A’dan Z’ye bir ev için gerekli bütün eşyalar alınır, nişanda, kınada, düğünde ayrı ayrı kıyafetler giyilir ki, bir daha hiç kullanılmayacaktır bunlar. Kuaförüydü, bakımıydı, dâvetiyesiydi, ikramlarıydı, süslenmiş arabasıydı derken, damadın selam verdiği herkes, kendisinden bir kamyon para alır. Bahşişsiz kapılar açılmaz, bıçaklar kesmez, makaslar açılmaz… Bunların hepsi Milli Gelinlik Kurulu (MGK) tavsiye kararlarıdır ama sıkıysa uygulama, “Kaynatank”ları “çevik bir” hareketle üzerine yürütüp hemen balans ayarı çekmelerini istemezsin!
Mesture ve mütedeyyin gelin hanımlar da, konu düğün olunca bakıyorsun “düğünyevileşme” hareketine uyuyorlar. Örteceği ve düğün boyunca görünmeyecek saçlarına gelin başı yaptırır meselâ. “Onu da isterim, bunu da isterim” diye tuttururlar. Kendi tutturmasa da Bacı Çalışma Grubu (BÇG) üyeleri süreci yakından takip edip gerekli raporlamayı MGK’ya yapar. Bu süreçte eldeki nakitlerini bitiren zavallı damat adayımız POS-modern bir darbe ile kredi kartlarına mahkûm olmaya başlar. Tam da bu noktada düğün sahipleri, davetlilerden gelecek altın beklentisine girerler. Toplanan altınlar da kendilerine takanların düğününde kullanılmak üzere saklanır. Durmadan yer değiştiren ve kimseye hayrı dokunmayan bu altın döngüsünü kırmanın yolu galiba biraz daha ahireti düşünüp düğünler yapmak…
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/dugunyevilesme_455818
TAKI ve TAKIYYE
Ülkemizde düğüne gidenler genellikle bir takı hediyesi de götürürler. Kimin ne taktığı gayrıresmi olarak bellek kayıtlarına kazınır. Hamdolsun, artık her cep telefonunda bulunan ve amatör bir belgesel çekmeye yarayabilecek kameralar sayesinde takı tespit işlemi daha kolay yapılabilmektedir. Ancak el çabukluğu gibi profesyonel ya da arada bir başka kişinin perdeleme yapması gibi organize çalışmalarla arada kameralardan kaçanlar olabilir. Hayatımızı kolaylaştıracak türlü hizmetleri birbiri ardınca bomba gibi patlatan E-Devlet, bunun için de uygulamalar geliştirse iyi olur. Maliye Bakanlığı “Kime ne taktım” ve “Kim bana ne taktı” servislerini hayata geçirdiğinde kayıt “altına” girer ve vergilendirilebilir hale gelir. Böylece, çeyrek taktığı halde bir tam altın takmış gibi davranıp takıyye yapanların da önü kesilmiş olur.
DÜĞÜNLE DÜNYEVİLEŞME
Öncesinden başlayan hazırlıklarıyla düğün organizasyonu, adeta bin yıl sürmesi planlanan bir dünya hayatı altyapısının oluşturulmasına hizmet eder. Düğünle dünyevileşme işine kısaca “düğünyevileşme” diyebiliriz. A’dan Z’ye bir ev için gerekli bütün eşyalar alınır, nişanda, kınada, düğünde ayrı ayrı kıyafetler giyilir ki, bir daha hiç kullanılmayacaktır bunlar. Kuaförüydü, bakımıydı, dâvetiyesiydi, ikramlarıydı, süslenmiş arabasıydı derken, damadın selam verdiği herkes, kendisinden bir kamyon para alır. Bahşişsiz kapılar açılmaz, bıçaklar kesmez, makaslar açılmaz… Bunların hepsi Milli Gelinlik Kurulu (MGK) tavsiye kararlarıdır ama sıkıysa uygulama, “Kaynatank”ları “çevik bir” hareketle üzerine yürütüp hemen balans ayarı çekmelerini istemezsin!
Mesture ve mütedeyyin gelin hanımlar da, konu düğün olunca bakıyorsun “düğünyevileşme” hareketine uyuyorlar. Örteceği ve düğün boyunca görünmeyecek saçlarına gelin başı yaptırır meselâ. “Onu da isterim, bunu da isterim” diye tuttururlar. Kendi tutturmasa da Bacı Çalışma Grubu (BÇG) üyeleri süreci yakından takip edip gerekli raporlamayı MGK’ya yapar. Bu süreçte eldeki nakitlerini bitiren zavallı damat adayımız POS-modern bir darbe ile kredi kartlarına mahkûm olmaya başlar. Tam da bu noktada düğün sahipleri, davetlilerden gelecek altın beklentisine girerler. Toplanan altınlar da kendilerine takanların düğününde kullanılmak üzere saklanır. Durmadan yer değiştiren ve kimseye hayrı dokunmayan bu altın döngüsünü kırmanın yolu galiba biraz daha ahireti düşünüp düğünler yapmak…
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/dugunyevilesme_455818
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne Çıkan Yayın
Düğün ve Düyûn Kördüğümü
Yiğit Özgür Karikatürü Bulunduğumuz coğrafyada kendisine en çok kıymet atfedilen organizasyonlardan biri düğündür. Pek çokları için düğün,...