Bu Blogda Ara

Arşiv

kedi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kedi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ali Baba'nın Çipliği

Ketum kedim Catfather veya Hulusi Catman

 

“Kedi, köpek ve gelinciklerin kimliklendirilmesi ve kayıt altına alınmasına dair yönetmelik” gereğince evde beslenen bu hayvanlara çip takılması mecburiyeti getirildi. 2022 yılı sonuna kadar çip taktırmayanlara para cezası kesileceği, ilgili kanunlara da eklenmiş.  

Bilerek yanlış bilgi mi verildi herkese, yoksa okumadan kopyala-yapıştır tarzı haberciliğin getirdiği üşengeçlikten midir bilinmez, çıkan haberlerde para cezası için 10 lira gibi tutarlar zikrediliyordu. Halbuki, 2021 yılı içinde kanuna eklenen kısımlarda 1200 TL olan ceza, 2022 itibarıyla 1634.4 TL’ye tekabül etmektedir. Yetkili abilerden kimsenin bu yanlışa ses çıkarmamasının sebebi, çiplendirme işlemini hızlandırmak istemeleri olabilir mi?

Bu uygulamanın maksadının hayvanları koruma altına almak olduğu söyleniyor. Evde beslenen kedi, köpek ve gelincikler kapsam dahilinde. Evinde gelincik besleyen var mıdır bilemem ama kuş, kaplumbağa, balık ve hamster gibi envai çeşit hayvan besleyenler var. Onlar hayvandan sayılmıyor mu yoksa korunmaları çok mühim mi değil?

Evde bakılan hayvanları sahiplenenler mamasını veriyor, aşılarını yaptırıyor, veterinere götürüyor, temizlik ve bakımlarını yapıyor, kısaca o hayvanlar zaten koruma altında. Esas korunması gereken hayvanlar sokakta, çip işlemi sokaktaki hayvanı koruyacak mı?

Çipler, benzersiz bir kimlik numarası taşıyor. Bakanlık veritabanında sahibinin bilgileri ile eşleştirilerek, kuduz aşısı gibi önemli bazı aşılar ve tıbbi işlemlerin kayıt edilmesi sağlanıyor. Deniyor ki, artık veterinerler, çipsiz hayvanlar için bir işlem yapmayacak ve ilaç kullanamayacak. Peki, yolda giderken hasta veya yaralı bir hayvan görüp onu veterinere götürenler ne yapacak? Çipi olmadığı için işlem yapılmayacak mı? İşlem yapılıp, çipsiz olduğu için onu getiren kişiye ceza mı verilecek? Tedavi masrafı ile birlikte ceza ödeme ihtimali varsa, “neme lazım, başıma iş açmayayım” deyip çekip gider çoğu kişi.

Takılan çipler pasif, yani üzerinde pil veya sim kart olmadığı için anlık olarak konumunu belirlemekte kullanılamaz. Kediniz kaybolduysa, bulan birilerin belediye çalışanlarına, barınaklara veya veterinere götürmelerini bekleyeceksiniz. Sadece çipi okutulduğunda kimlik numarasından sahip bilgilerine ulaşılabilir.

Çipleri il ve ilçe tarım müdürlükleri ile veteriner hekimler takabiliyor. Ceza tarihinin yaklaşması ile birlikte uzun sıralar oluştuğu ve çoğu yerde çiplerin bittiği söyleniyor. Çip takmak için tanınan sürenin uzatılacağı beklentisi var.

Ceza kime ve hangi şartlarda kesilecek? Bakanlık yetkilileri ev ev, sokak sokak gezip hayvan çipi mi okutacak? Lozan gizli maddelerinin bile hükümsüz kalacağı 2023 yılı Temmuz ayında diyelim, bir sokak hayvanını sahiplenmek istediniz ve hem bakımlarını yaptırmak hem de çip taktırmak için veterinere veya il/ilçe tarım müdürlüklerine götürdünüz. Sizin hangi tarihten itibaren sahiplenmeye başladığınızı nasıl tespit edecekler? Evdeki hayvanlara ve sahiplerine çok faydası dokunmayan, sokak hayvanlarının aksine zarar görmesi ihtimali barındıran bu uygulamanın esas maksadı çip satmak ve ceza kesmek yoluyla para toplamak mıdır? Çip satışlarından kim, ne kadar kazanmaktadır?

İki yıldan fazla bir süredir sahiplendiğimiz, oğlumuzun “Kaju” ismini verdiği bir kedimiz vardı. Şevketli bir duruşu olduğu için bazen kendisine “Şev-cat” derdim. Babacan tavırlarından dolayı “Hulusi Catman” veya “Catfather” diye çağırmışlığım da vardır. İki hafta önce, veterinere götürüp zamanı gelen aşılarını yaptırdık ve kimlik bunalımına girmesin diye çipini de taktırıp kendisini kimliklendirdik.

Hemen hemen her gün bahçede biraz dolaşması için çıkardığımız ve bir iki saat içerisinde eve dönen kedimiz, çip takılmasının hemen ertesi günü, dışarı çıktıktan sonra bir daha eve gelmedi! Gidebileceği her yere baktık fakat bulamadık. Komşulara ve esnafa haber verdik, yollara ve site bahçelerine her gün baktık, veterinerimize durumu bildirdik ve web üzerinde ilanlar bıraktırdık.

İki yıldır tanıdığı çevreden kaybolmayacağını, muhakkak birilerinin onu almış olabileceğini söyleyenler oldu, hak verdim. Başka biri de, bu zamanda kedi bakmanın hem masraflı hem de meşakkatli olduğunu söyledi, “kimse almamıştır, geri döner” dedi. Ona da hak verdim. Vakıa, 15 gün oldu ve hala bir haber yok kendisinden. Kayboldu veya kendi isteği ile kaçtıysa, görevliler sokakta çipini okutup kendisini dışarıya attığımızı düşünerek bize ceza yazacak mı?

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ali-baba-nin-cipligi_575231

 

Şuradingo’nun Ahırı


Şuradingo'nun Ahırı

Kuantum fiziğinde “Schrödinger’in kedisi” ismiyle bilinen bir deney vardır. Efendim, Schrödinger denilen zat, bir kutu hayal etmiş. Bu kutu dışarı ile hava alışverişi yapabilmeye elverişli ve içinde bir kedi var. Kedinin yanında da bir düzenek. Düzenek dediğimiz, bir foton darbesiyle tetiklenecek bir tabanca ve foton fırlatan bir kaynaktan oluşuyor. Kuantum mekaniği ile hareket eden foton tetiğe aynı anda hem çarpar hem de çarpmaz. Çarpması durumunda tabanca patlayacak ve karşısında bulunan kediyi öldürecektir. Schredinger der ki, kutuyu açıp kedinin durumunu gözlerimizle görmeden kedinin yaşıyor mu yoksa ölü mü olduğunu kesin olarak bilemeyiz. Kutu kapalı olduğu sürece kedi ya ölüdür, ya diridir ya da hem ölüdür hem de yaşıyordur. 

Şimdi diyeceksiniz ki, bu deneyden tam olarak ne anlamamız gerekiyor? İnanın, ben de sizin gibiyim, anladığım kadarını söyledim. Anlaşılmaz Kuantum Partisi olarak biz de kesin olarak anlamaya çalışmıyoruz. Kuantum fiziğinin olayı budur, kesinlik yoktur, o yüzden fazla kafayı yormamak lazım. Kutunun içerisinde hiçbir şey olmasa bile bir şeyler olduğu kesin ama ne olduğunu bilmiyoruz. (Yerli ve milli kuantum anlayışı ile bakacak olursak; yahu silah patlarsa sesini duyarız en azından... Atalarımız ne güzel söylemiş: Kediyi merak öldürür! Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü! Olay bu kadar basitken, Schrödinger’in yaptığı da iş mi diye sormuyor da değilim!)

Yakın zamanda biz de bir seçim yaşadık. Sandığı bir açtık ki, ne görelim... Aynı zarfın içerisinden çıkan üç pusulanın ikisinde istediğimiz gibi sonuçlar varken birinde maalesef yoktu. Bir şeyler olmuştu, ya da hiçbir şey olmasa bile bir şeyler olmuştu ve biz ne olduğunu, nasıl olduğunu anlayamamıştık. Ünlü bir teknik direktörümüzün şimdi Türkçeye çeviremeyeceğim bir sözü aklıma geldi: “Everything is something happened!” Sandığımız tam bir Schrödinger’in kutusuna dönüştü!
Kuantumcu olduğumuzdan, sandığın içini açmadan tam olarak sonuçların bilinmeyeceğinin gayet farkındaydık ve ilk açtığımızda kedimizin ölü olduğu sonucuyla karşılaşmıştık. Deney bize ne diyordu? Kapalı sandıkta kedimiz hem ölü hem de diriydi! Biz de sandığı kapatıp “ya nasip!” çekerek yeniden açıp saymaya başladık. Yine istediğimiz sonucu alamadık. Kuantum mekaniğini bilmeyenler bizimle alay etti, “yahu, tekrar tekrar saymayla sonuç değişir mi?” diye. Cahiller işte, bal gibi de değişebilir halbuki! 

Geriye bir tek ihtimal kalıyor: Sandık başkanı olarak görevli olanların bazıları, partimizin sandık temsilcilerini kandırıp oyalamış ve o sırada çaktırmadan sandıktaki oyları değiştirmiş olabilir! Aklınıza, Vizontele filminde Deli Emin tiplemesinin Müteahhit Fikri’nin çırağını, dikkatini dağıtmak suretiyle kandırdığı sahne gelsin: 

(SB: Sandık Başkanı, AKradaş: Partimizin temsilcisi)
SB: “AKradaş, sen vezirle filin hikâyesini biliyor musun?”
AKradaş: “Evet?”
SB: “Vezirle kaplumbağa?”
AKradaş: “Evet?”
SB: “Yalnız vezir?”
(AKradaş boş boş bakar)
SB: “Heee onu bilemezsin çünkü onu ben de yeni uydur... Eee.. Yeni öğrendim, gel bak sana anlatayım...”
Bizim AKradaş dediğimiz parti temsilcilerimiz çabuk ayıldıkları için, başkanlar zarflardaki pusulalardan sadece birini değiştirebilmeye fırsat bulmuşlar. Seçim sandığında bulunan kedimiz aynı anda trafoda da mı bulunuyordu, o başka kedi miydi yoksa... Kediler çoğalınca iş çığrından çıktı ve Schrödinger’in kutusu olan seçim sandığımız (ya da bizim öyle sandığımız) Şuradingo’nun Ahırı’na dönüştü.
Ama işin peşini bırakmaya niyetimiz yok, tam üç bavul belge hazırlayıp gönderdik, içlerine birer de kedi koyduk, baklım işin içinden çıkabilecekler mi?

(M)izah-ı Gündem


Mizah-ı gündem
Gündemi itibarıyla çok yoğun zamanlardan geçiyoruz. Kediye işkence yapan asker görüntüsüyle geçen haftaya başladık. Her kesimden insan ortak ve haklı bir şekilde tepki gösterdi. Bütün tepkiler orada harcanmış olmalı ki hemen akabinde gelen, miğfer ile başına vurularak katledilen başka bir asker haberi yürekleri dağladı ama kedi haberi kadar kendine makes bulmadı. Enteresandır ki acılarımız da kutuplaştırıcı ve birleştirici olarak farklı kutuplara ayrıldı.
***
Muhalefet partisi, Cumhurbaşkanı’nın bazı akraba ve yakınlarının hesaplarından yurtdışındaki şirketlere yüklü miktarda para transferi yapıldığını söyledi ve yapılan işlemlere ait olduğunu ifade ettiği dekontları ve SWIFT mesajlarını kamuoyuyla paylaştı. “İthalat dışı döviz transferi” ifadesinden  neden illa da yurtdışına para çıkarıldığını anlıyorlar, bilmiyorum.
Hükümete yakın yayın organları daha belgeler paylaşılmadan onları sahte ilan etti. Kimi de yapılan işlemlerin ülke içinde kaldığını iddia etti. Hükümet partisi konu ile ilgili bilgilendirici mahiyette hazırladığı broşürde muhalefet partisinin kullandığı belgelere yer vererek “işte gerçek belgeler” dedi. Mustafa Erdoğan isminin geçtiği kısmı buğulandırarak elde edilen gerçek belgeler iyi ki ortaya çıkarıldı.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı “Bazı haberler, sinyaller alıyorum bazı iş adamlarının varlıklarını yurt dışına kaçırma gibi gayretlerinin olduğunu duyuyorum. Buradan sesleniyorum, önce kabinemize sesleniyorum, bunların hiçbirine çıkış için asla izin vermemelisiniz. Çünkü bu adımlar ihanet-i vataniyedir. Bu ülkede kazanıp varlıklarını yurt dışına çıkarmaya çalışanlara iyi nazarla bakamayız” dedi. Hemen ertesi gün, sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyleyerek şöyle düzeltti: “Türkiye serbest piyasa ekonomisine sahiptir. 1989 yılından beri isteyen herkesin yurt dışına parasını çıkarma hakkı vardır ve bu devam etmektedir” Maddiyatıyla, “MAN”evi”yatı”yla herşeyini toplayıp yurtdışına çıkarmak ihanet sayılır mı bilmem ama hoş bir şey değil cidden. Bakınız Yerli Malı Haftası geliyor, lütfen dikkat edelim.

Biz adaya para yollandı mı yollanmadı mı tartışması içerisindeyken “Elon” Musk’ı, Boeing firmasının CEO’suyla Mars’a adam yollamanın ilki olmak konusunda yarışıyor. Neyse ki bu adamlar yerli değil, yer küre dışına gitmek için can atan ve birbiriyle yarışanlar yerli olmaz zaten, kusura bakmasınlar! “Hain ve terörist” de derdim ama ayıp olur şimdi, hem ülkemizi ziyaret etti, hem de uydularımızı onun araçlarıyla uzaya fırlatacağız nasipse.
***
Haftanın incilerinden biri daha geliyor: Ekmek Sanayii İşverenler Sendikası Genel Sekreteri Cihan Kolivar, ekmeğin, ucuz olması nedeniyle israf edildiğini iddia etti ve “Bana kalsa ekmeği 5 liraya yediririm israf olmasın diye. Siz hiç çöpte sucuk, pastırma, kavurma gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü pahalı” dedi. Naçar kaldıkları için mi, yoksa sucuk salam düşünüp akıllarına Macar geldiği için mi bilinmez, Halk oyunları yarışması için Macaristan’a giden 16 kişilik ekipten 11 kişinin yurda dönmediği ve iltica ettikleri ortaya çıktı. Halaydı, gerçek oldu.

Aslında şimdiki sağlık sisteminin selameti için bence ekmek fiyatında indirime gidilmeli ve bir ekmek 50 kuruş olmalı. Çünkü ekmek ucuz olduğunda, pahalı olduğu için salam, sucuk, pastırma gibi şeyleri alamayan vatandaş, karnını doyurmak için yarım ekmek arası çeyrek ekmek yemeğe başlayacak. GDO’suydu hormonuydu, katkı maddeleriydi derken zaten bozulmuş olan ekmeği daha çok yiyen vatandaş buna bağlı olarak daha çok hasta olacak. 20 sene boyunca hasta garantisi verilmiş yeni hastaneler yok mu, şehir hastaneleri… Hah, işte madem onlara söz verildi, artık vatandaş ta görevini yaparak kendini hastanelere abone edecek tedbirler düşünmeli, değil mi?

***
Azeri söz yazarı ve besteci olarak anıldığını ilk defa duyduğum Reza Zerrab için Dışişleri Bakanlığımızın iki defa nota verdiğini biliyoruz. Zerrab ve notalar denince nedense aklıma sadece “do”lar geliyor. Malum, iki adet farklı do notası var. Hükümet basını da, Zerrab’ı cari açığımızı kapatan ve ihracat şampiyonu bir kahraman ilan etti, arka fonda Türk bayrağı ile çekilmiş görüntülerini yayınladı. Bu ince do örneğiydi. Şimdi ise casus olduğu öne sürülerek bütün mal varlığına el konuldu, bu da kalın do olmalı.  Kudüs konusunda veya ülkemiz için Zerrab meselesinden çok daha hayati olduğu bilinen başka konularda ABD’ye nota verilmiş midir?
Not: “Ey” iki harfli olsa da, söylenirken y harfi dört elif miktarı uzatılsa da nota sayılmaz.
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/m-izah-i-gundem_448343

Miyavgate


2014 yılı 30 Mart tarihinde yapılan yerel seçimler sırasında, bakan düzeyinde bir itiraf ile gündeme bomba gibi düşen ve halk arasında “MiyavGate” olarak bilinen skandal (açıkçası benden başka kimse bu tabiri kullandı mı bilmiyorum, “halk arasında” kalıbıyla kullanınca havalı duruyor) ile ilgili bomba haberlere ulaştım. Hatırlanacağı gibi seçim gecesi, oyların sayım işlemleri devam ederken yurdun çeşitli yerlerinde eş zamanlı elektrik kesintileri olmuş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, kesintilerin nedenini açıklarken, kedilerin trafolara girdiğini ve trafolarda arızalar meydana getirdiğini itiraf etmişti.

Neden trafolara giriyorlar?

Tam olarak nerede olduğunu şimdi size söylememin çok uygun olmadığı, kedilerin kendi aralarında “Old Trafford” dedikleri trafoya sizin için girdim. Aklımda deli bir soru vardı: “neden trafo?”
Kediler aslında ilk zamanlarda kendilerini tehdit eden düşmanlardan ve soğuktan korunmak için trafolara girmeye başlamış. Mart aylarında, vücutlarında birikmiş olan elektrik yükünü trafolara aktarmak için giren kediler bile olmuş, ülke ekonomisine katkıda bulunup cari açığı düşürmeye çalışmışlar, sağ olsunlar. Ancak zamanla trafoların paylaşımı kediler arasında bir problem haline gelmiş.

KPSS İle girilen trafolar

Trafolar A grubu (elit yerleşim birimlerinin trafoları) ve B grubu (kırsal kesim trafoları) olarak iki kategoriye ayrılmış durumda. A grubu trafolara girebilmek için KPSS şartı aranıyor. (Tabi her yerde olduğu gibi burada da KPSS’ye hiç girmemiş olduğu halde istediği trafoya yerleşen kediler de yok değil!) Tahsil ve kültür seviyesi yüksek kedilerin yerleştiği bu trafolarda, üretime dayalı projeler gerçekleştiriliyor. Mesela, Japon bir kedi firmasının yapımını üstlendiği, İstanbul Boğazı’ının iki yakasındaki ana trafo merkezlerinin bağlantılarını yenileme projesinde sona yaklaşılmış durumda. Geçtiğimiz sene, enerji ana nakil halatlarından biri kopunca, Karate Cat filminden de tanıdığımız sempatik kedi Bay Miyavgi, halat kopması olayındaki bütün sorumluluğu üstlenerek intihar etmiş ve millet olarak bizi derinden üzmüştü. (İçimizdeki İrlandalı sokak kedileri de “değer mi yav?, hahah miyav!” diyerek kafa bulmuşlardı garibim Bay Miyavgi ile)
B grubu trafolara giriş sınavsız, ancak buralar tam olarak kurtlar sofrasına dönüşmüş durumda. Bazı bölgeler tamamen mafya denetiminde bulunuyor. Liderleri Ak Sarman olarak bilinen bir Ankara kedisi. Gençlik yıllarında bir jedi olduğu bilinen Sarman (bazı kaynaklarda Saruman diye de geçiyor) gücün karanlık trafosuna girdikten sonra yedi jeddine ihanet etmiş ve jedilikten atılmıştır. Özellikle seçim zamanlarında trafolara daha çok girdikleri biliniyor.

Listeler trafolara asılıyor

B grubu trafolara girmek isteyen kediler, ikamet ettikleri bölgeye en yakın trafolara yerleştiriliyor. Seçimlerden önce aday kedi isimleri trafolara asılıyor. İtirazlar ve nakiller için bir aylık süre bekleniyor ve kesinleşmiş listeler oluşuyor. Listelere girmek her babayiğidin harcı değil, Ak Sarman’a biat etmeyenlerin işi oldukça zor…

“Ekmeğimizin Peşindeyiz…”

Yoksul bir mahalle trafosunun, emektar kedisi Tekir Amca, işlerinin kolay olmadığını ve her seçim görevinde ölümle burun buruna geldiklerini anlatarak şunları söyledi: “Neticede ekmeğimizin peşindeyiz… Evet, çok arkadaşımızı trafolarda kaybettik ama bu da bizim işimizin fıtratında var”. Yaktıkları trafolar karşılığında aldıkları ise sadece bir ay yetecek kadar balık…

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: