Bu Blogda Ara

Arşiv

cumhuriyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cumhuriyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Türkiye’nin “Yüz” Ölçümleri

Türkiye’nin “Yüz” Ölçümleri
İbrahim Özdabak Karikatürü
 Türkiye Cumhuriyeti 100. yılını doldurdu. Bakalım, hangi yüzümüz ne durumda:

Malî cihetten yüzümüzün güldüğü söylenemez. Resmî enflasyon oranını yüzde yüzün çok altında gösterme yüzsüzlüğü yüzünden dengeler şaşmış durumda. Alicengiz oyunları ile enflasyona “Ali Veli, kırk dokuz elli” diyorlar, işverenler de çalışanlara o rakamın altında ücret artışı yapıyor. Çarşı pazarda ise fiyatlar, “..seksen, doksan, yüz, havada yüz, karada yüz” şarkısını terennüm ediyor.

Vatandaş gün yüzü görmezken, devlet ricali köşkler saraylar içinde temsil ve ağırlamalara para akıtmaktan geri durmuyor. Tasarruf genelgesine rağmen lüks makam araçları gırla-düzeltiyorum tırla alınmaya devam ediyor. Örtülü ödenek ile yapılan harcamalarda cumhuriyet tarihinin rekorları kırılıyor. Cumhurun “akstarı” yüzünden pahalıya geliyor, anlayacağınız...

Döviz rezervleri suyunu çekti. Yüz yirmi sekiz milyar dolar nereye harcandı, doğru dürüst bilinmiyor. Bir yerlerden para gelsin diye bekliyoruz. Ne de olsa paranın yüzü sıcaktır. Kimlere yüzsuyu döküyoruz: Daha dün hakaret ettiğimiz, terör finansçısı ilan ettiğimiz ve şerefi hakkında bazı mevuktelerimizin ileri geri manşetler attığı Birleşik Arap Emirlikleri ile ahbap olmanın yollarını arıyoruz. Katil dediğimiz prenslerle el sıkışıyoruz, onun olduğu masaya hayatta oturmam dediğimiz darbecilerle ilişkileri düzeltme peşindeyiz. Dış güçler diye bas bas bağırdığımız Londra finansörlerini ülkemize çekmek için taklalar atıyoruz.

Sokaklarda herkes kendi adaletini sağlamaya çalışıyor. Ev sahibi kiracıyı vuruyor, bazen de kiracı ev sahibini öldürüyor. Trafikte yol vermedin tartışmaları kanlı bitiyor. Markette omuz vurdu diye çıkan kavgada bıçaklar çekiliyor. Alacaklı borçlu ihtilaflarını mahkemeler değil mafyalar çözmeye çalışıyor. Kimin mayası daha güçlü ise o kazanıyor tabi. Cem Karaca şarkısında geçtiği gibi "Çete çeteye çatmış, çete çete içinde, battık buruna kadar, Cafer getir peçete!..." Peçete yetmez, burnun battığı yüzü saklamak için peçe de lazım.

Vaktiyle, köyün birinde bir ağa, kış mevsiminin yaklaştığı günlerde bir çobana yüz adet koyununu teslim eder ve yaza kadar sürüyü gütmesini ister. Yaz gelince sürü hakkında bilgi vermesi için çobanı çağırır. Çoban, dilinin döndüğünce sürünün nasıl telef olduğunu anlatır: “Yağmur yağdı, gök çatladı, yetmiş ikisinin ödü patladı. Önden gitti baş toklu, arkasından beş toklu… Onunu verdim kasaba, onunu da katma hesaba… Kurt kaptı birisini, getirdim birisinin derisini...” Koskoca sürüden arta kalan sadece bir deri ile birazcık süttür ve o sütü de mayalayıp bir çanak yoğurt yapmıştır. Bu açıklamaya fena öfkelenen ağa masada duran yoğurt çanağını kaptığı gibi çobanın suratına çarpar. Çoban “Gördün mü ağa, hesabını doğru veren çobanın yüzü de, alnı da böyle ak çıkar” der.

Biz de, hikayedeki çoban gibi, Cumhuriyet’in 100 yılının hesabını yapmaya çalışalım:

Savaşlar çıktı, bombalar patladı, on yılımız geriye atladı. On yılı verdik ihtilale, vesayete, fesada, on yılı da katma hesaba. Tek parti kaptı ilk yirmi yedisini, tek adama verdik son yirmi ikisini. Demokrasi ile geçirdiysek bir ikisini, heba etmişizdir gerisini...

Hamdolsun, hesabımızı doğru verdik, “eteklerimizde bir yığın yaprak”, “alnımızda yoğurtlardan bir çanAK” ve bakıyoruz semaya, sevinçten ağlayarak...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/turkiye-nin-yuz-olcumleri_589929

Cumhürriyet

 

Cumhürriyet

Siyasî gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı ülkeleri Vikipedi cumhuriyet diye tanımlıyor. Tarih boyunca farklı meslek ve meşreplerde icra edilse de işin özünde cumhurun katılımıyla gerçekleşen seçimler vardır.

Güçlü olanların hüküm sürdüğü, hükümdarın hükmettiği yerlerde mutlak bir tasarrufa sahip olduğu, keyfinin istediği her şeye el koyabildiği, hükümdara yakın çevrelerin hesapsızca taltif edildiği yönetimlerle kıyaslanınca mühim bir aşama.

Günümüzde, isminde cumhuriyet ibaresini gururla taşıyan ama halk iradesinin yönetime yansımadığı pek çok ülke vardır. Keza, monarşiye devam edip demokrasinin en güzel örneklerini sergileyen ülkeler de. Demek ki isim ve resimden ibaretse, aslında cumhuriyet olmayabiliyormuş. Bal bal demekle ağızların tatlanmadığı gibi…

Halkın iradesini önemsemeyen, halk için doğru olana kendisinin karar verebileceğini düşünen kişi, topluluk veya güçler cumhuriyeti sabote edebilirler. İktidardaki parti sabitse ve seçilmesi istenen tek bir aday varsa irade tecellisinden söz edilebilir mi? The Matrix filmindeki meşhur sahneyi hatırlayın: “Konuşamazsan telefon hakkı ne işe yarar?” % 99.9 oranla seçilen diktatörler ve silahların gölgesinde kurdukları sandıklarda oylamaya sundukları anayasayı % 92 oyla seçtiren yönetimler cumhuriyet adıyla hareket ettiklerini iddia etseler de bir manası yoktur. Halka sormak, halkın iradesini kullanabildiğini göstermeyebilir. Sorulma şekli ve sunulan seçenekler de önemlidir. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek ve bunun cumhurun kendi tercihi olduğunu söylemek gibi. Seçeneklerden birinin diğerinden daha kötü olduğu bir menü, insana Fuzulî gibi şunu dedirtir:

“Menü candan usandırdı, cefadan reaya usanmaz mı

Felekler yandı ahımdan, muradım şem’i yanmaz mı”

Demek ki, cumhuriyetin tam manasıyla tecelli edebilmesi için fertler seçimlerini yaparken ve kendilerini ifade ederken hür olmalı. Korkutma ve yıldırma gibi tesirlerle baskı altına alınmamalı, aklı ve fikri kayıtsız şartsız olarak bazı kişi ve kuruluşların cebinde olmamalı. Tam hürriyet olmazsa cumhuriyet de olmaz. İkisinin birlikte olduğu duruma “Cumhürriyet” diyebiliriz.

Madem hakiki cumhuriyetin önünde türlü türlü engel var; vesayetçiler, menfaat odakları ve güç ile zehirlenen azgın azınlık gibi pek çok badireyi atlatmak her zaman mümkün olmayabiliyor, bunların hiçbirine takılmamak için yönetim işlerini tamamıyla yapay zekâya mı devretsek acaba?

Objektif değerlendirme kriterlerine sahip bir yapı olacağını düşünürsek, kimseye iltimas sağlanmayacak, tamamen ihtiyaçlar doğrultusunda ve liyakate dikkat edilerek işler yürütülecektir. Yapay zekâ başkan (Yapaşkan diye kısaltabiliriz) aynı anda üç, beş veya çok daha fazla ülkenin temsilcileri ile görüşebilir. Üstelik vize, pasaport, seyahat ve konaklama gibi dertleri olmaz.

Ülke içinde açılış ve temel atma törenlerinin hepsine de aynı anda katılabilir. Katıldığı törenlerin gerçekleştiği şehirlerde makam araçları konvoyu sebebiyle hayat durmaz. Herhangi bir derdini anlatmak isteyen vatandaşlar, yedi gün yirmi dört saat boyunca istedikleri anda kendisine veya yardımcılarına ulaşıp doğrudan taleplerini iletebilir. Bakanlıkların her biri ayrı yapay zekâlar tarafından yürütülür bu arada. Sıradan vatandaşlar proxy (vekil) sunucuları kullanarak Yapaşkan’a ulaşacağı için milletvekillerine ve meclise de ihtiyaç kalmayacaktır.

Yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri Yapaşkan’a yapışır kalır. “Tech” elde kuvvetlerin toplanması iyi mi olur, bilemem. Hepsine güç yetiştiremeyip “geçersiz bir işlem yürüttü ve kapatılacak” hatası verme ihtimali var haliyle. Tabii ki, çok akıllı olduğu için bunu da öngörüp ülke kaynaklarını kendinin ve çevresinin güç ihtiyaçları için fütursuzca kullanmaya başlar. Mutlak gücün mutlaka bozacağı ilkesiyle, artan güçle zehirlenmeye başlayan Yapaşkan, içinde yaşadığı sistemi 1500 Hacıwatt’lı bir Bilgi “Saray” haline getirir. Şatafatlı saraya gelen eleştirileri “IT’ibardan tasarruf olmaz” diyerek savuşturur.

Person Of Interest (Biri Bizi Gözetliyor) dizisindeki gibi muhtemel suçları önlemek adına cep telefonları, kameralar ve mikrofonları dinlemeye başlar. Bu dinlemelerle özel hayatın gizliliğini ihlal edip etmediği bile tartışılamaz. Ne de olsa 1984 romanındaki gibi Büyük Birader herkesi izliyordur. Her ne yapıyorsa milletin selameti ve sistemin bekası için yapıyordur. Binaenaleyh, Hans ve George mu gelip ülkeyi yönetsindir… “Bu hacker kardeşiniz görevde olduğu sürece, daha suçlar gerçekleşmeden önce suçlular tespit edilecektir” der. Omniscient (Her şeyi bilen) isimli dizideki gibi ülkedeki bütün insanları böcek dronlarla 24 saat boyunca takip edip görüntülerini kaydeder.

Seçim zamanı geldiğinde eski Türkiye ile Yapay Zeki Türkiye karşılaştırması yapar ve durmadan eskiyi kötüler. Vatandaşların tamamını izlediği için herkesin zaaflarını bilir. Kaybetmesi durumunda özel bilgileri ifşa etmekle tehdit eder. Error örgütleri ile korkutur, ona muhalif herkes zaten erroristtir. Şöyle uçacağız, böyle havalanacağız diye uçuk kaçık vaatler vermekten de geri kalmaz. Kısaca, kelimenin tam anlamıyla bütün düğmelere aynı anda basar…

Neyse, içimizi daha da karartmaya gerek yok, distopyayı burada bırakalım. Bilgi sistemleri yoğunluklu bu tarz senaryolara “ITopya” desek daha uygun olur sanki. Cumhur hür olsa ve hakkını savunabilse böyle “itopik” rüyaları hiç görmeyiz. İyi rüyalar Türkiye…

Link: https://www.gencyorumdergisi.com/2023/10/cumhurriyet/

Öne Çıkan Yayın

M'Ako Ağa

  M'Ako Ağa M’Ako Ağa, sıra sıra selvilerin dizildiği bölgenin hemen aşağısında, yeşil yeşil çamların arasında kalan sinemada gösteril...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: