Bilişim sektörünün öncü isimlerinden Bill Gates, geçenlerde
şöyle bir açıklama yaptı:"Bir gün ineklerin bağırsak hareketleri hakkında
konuşacağım hiç aklıma gelmezdi. İnekler, bakterilerin metan gazı
biriktirmesine neden oluyor ve sıra dışı mideleri var. Bilim insanları,
ineklerin 100 ile 200 litre kadar metan gazı çıkardığını söylüyor. Bu da bir
arabanın bir günde yaydığı metana neredeyse eşit."
Açıklamanın manidarlığı
zamanlamasında; hemen öncesinde Tarım bakanımız AB ülkeleri içinde sığır
varlığı en yüksek ülke olduğumuzu söyledi. Adeta bir dış “Mihraksoft” edasıyla
hayvancılığımızı hedef alarak söylenen bu sözlere cevabı tabii ki ben veremem.
Şöyle bir cevap verecek birini tanıyorum:
Eyyy Geyyyts! Sen kimsin ya? Bu kadar senedir inekler vardı
dünyada, herhangi bir zararları olmadı da durup dururken şimdi mi zararlı
olmaya başladılar? Etinden-sütünden, derisinden-tırnağından, kısaca ölüsünden-dirisinden
sayısız fayda elde ettiğimiz hayvanlardan ne istiyorsun? Yoksa zahiren
hayvanlara yapıldığı görünen bu saldırıda esas hedef ülkemizin yöneticileri mi?
Açık konuş!
Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran
var, pulun var, her şeyin var. Yahu dünyanın en zengin adamısın işte!
Milyonlarca kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı
bunca günahsız köylüyü, çiftçiyi, ineği karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak?
Ama nasıl yakışmasın! Sen değil misin dışkıdan elde edilen suyu içen, insanlara
bir damlacık saadeti çok gören… Anlamıyor musun beyim, bu insanlar inek eti
seviyor. Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi, açık kaynak kodlu yazılımları,
paylaşmayı tanımayan adama, sevgiyi öğretmeye çalışıyorum. Hıh! Sen, büyük
patron, milyarder Bill Gates! Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm! Ben, Büyük
Usta! Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç! Gözümde bir GNU
lisans kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi Bill, ne ineklerimize, ne de
suyumuza hiçbir şey yapamayacaksın. (Son cümlede anlatım bozukluğu var ama
Usta’lara saygı babından düzeltilmedi, editoryal bir sıkıntı değil yani…)
Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi!
Çünkü biz birbirimize parayla pulla, sabanla pullukla, lisansla-sözleşme ile
değil, sevgiyle bağlıyız! Biz öyle bir memleketiz ki, refahımız arttığı için et
fiyatlarımız yükseliyor. Çöpleri karıştırıp artık yemekleri toplayan insanlarımızın
4 dairesi olabiliyor. Ucuza sebze alabilmek için insanlarımız bir buçuk
kilometrelik varlık kuyruklarına giriyor. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi
sanıyorsun? Dokunma artık çiftçilerime! Dokunma ineklerime! Dokunma damadıma!
Eğer onların kılına zarar gelirse, ben, ömründe bir hesap makinesini bile
düzgün kullanmamış olan ben, Büyük Usta, hiç düşünmeden hackler dururum seni!
Anlıyor musun, Hacklerim ve dönüp loglara bakmam bile!
Tanket Çadırları
Anketlerde manipülasyon var denilerek, anketçilere
güvenilmediği dile getirildi. Anketlerin ilk sonuçları tarlada-özür dilerim-sokakta
başka, televizyonlardan basından insanlara ulaştığında başka ise, aracı
kurumlar burada rakamları şişiriyor, kimse kusura bakmasın. Bence hemen devlet
bu işe el atmalı ve Tanzim-Anket işine girilmelidir. Buna kısaca Tanket de
diyebiliriz, tanzimin tan’ı ile anketin ket’ini birleştirdim. An itibariyle
“an” hecesi de ortak olunca böyle kısa ve güzel bir isim ortaya çıktı. Nasıl
işleyecek? Belediye açacak bir çadır, vatandaş gelip kime oy vereceğini
söyleyip kendini kaydettirecek. “Tuhaf işler bunlar, adamı fişler bunlar”
demeyin, en doğru anket böyle yapılır işte… İnsanlar tabii ki kuyruğa girecek
Tanket çadırlarının önünde. Anket firmaları da artık sinek avlarken şu şarkıyı
nedamet eşliğinde söyler: “Anket firması anket firması kuyruğun nerede?
Kuyruğum yok kuyruğum yok boğuldum derede”
Yurtta Sulh Ceza,
Halı Sahada Sulh Ceza!
Telefonlarına cevap vermiyor diye kız arkadaşının kaldığı
yurdu polisle basan savcıdan daha gelişmiş seviyede olan, halı saha maçında
oyun saati konusunda tartıştığı öğretmenleri gözaltına aldıran savcı gündeme
geldi. “Yurtta sulh ceza, halı sahada sulh ceza” prensibiyle hareket eden
savcılar bunlar demek ki... Halı sahanın kenarına overlok yapmış olmalılar ki
“hemen kavga çıkarılır, beş dakikada polise teslim edilir” kaidesi uygulanmış. Bu
adamla aynı maçta oynamak bile tehlikeli olabilir, ya “bana bir çalım atanı 40
yıl içeri atarım” deyip oyun arkadaşlarını da içeri atarsa? Futbol topu bile
dile gelse illallah der, türküye başlar:
“Aman savcı,
vurma bana
Ben bu
sahanın aybalam, mazlumuyam”