Bu Blogda Ara

Arşiv

şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Şiir Hastaneleri

 

Evinde, televizyon karşısında oturmuş bir çocuk düşünün: Karşısında, haberlere çıkan çocuklar ellerinde virüsler, birbirleriyle şakalaşıyorlar, virüslerini bulaştırıyorlar, virüslerine mutasyon geçirtiyorlar, İngiltere, Güney Afrika, Brezilya ve Danimarka gibi varyantlarını çıkarıyorlar, aşılarını birbirlerine ikram ediyorlar...

O çocuk aklından geçiriyor: “bizim de yerli ve milli bir varyantımız olsa” diyor, “aşı bizde niye yok?!” diyor! “Gelecek, geldi...” derken kaybolan aşılardan bahsedenleri duyuyor ve hemen şarkıya başlıyor:

“Şimdi bana, kaybolan aşıları verseler

Şimdi bana, kanımda antikor vaat etseler
Şimdi bana, ‘ikinci dozu ister misin?’ deseler,
Tek bir doz bile istemeye hakkım yok...”

Çocuğun aklına takılan sorular geçen hafta itibarıyla cevabını buldu gibi. İl ve ilçe kongrelerinde lebaleb dolma sınırlarını zorlayan AKP, genel kongresini de aynı şekilde yaptı. “Kar virüsü öldürür, bir şey olmaz” dediler. Virüsün adı korona, kalabalıklar kâr ona. İki kışı devirdi, ne yapabildi kar ona? Her ilden otobüsler dolusu insan gelmiş, maske-mesafe dinlemeden otobüslerde halay çekilmiş, gelenler salona sığmamış, dışarılara taşmış. Bir de üstüne yatay çekim yapılıp kalabalık artırılmış mı? Bu da mı gol değil? Yeni bir varyant çıkarmak için daha ne yapılsın? Buradan yeni bir virüs varyantı çıkarsa, adını Askıda Korona Partisi (AKP) koyalım derim. Emeği geçenlere saygı duymak lazım, değil mi? Kampanya olarak duyurusunu da yaparız, böylece virüse ihtiyacı olan herkes gönül rahatlığıyla askıdan alabilir.

“Aşı bizde niye yok” sorusuna her gün farklı bir makamdan farklı bir cevap veriledursun, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bir gün gecikme ile kutladığı dünya şiir günü vesilesiyle  "Her türlü virüse karşı şiir bünyeyi güçlendirir, unutmayalım" diye bir mesaj yayınladı. Demek ki neymiş, virüs kapıp hastalanan kişilere şiir, vefat edenlere de aşir okuduk mu tamamdır!

Peki, her şiir her bünyeye iyi gelir mi? Biliyorsunuz, okuyanı hapse attıran şiirler de var, Allah muhafaza! Kişinin durumuna ve hastalığına göre, hangi şiirin hangi tonda okunması gerektiğini belirlemek bir uzmanlık işidir. Bu sebeple, ülkenin dört bir yanında behemahal Şiir Hastaneleri kurmak icap etmektedir. Şiir Hastaneleri, en az 5000 divanlı olmalıdır. Zamanın ruhuna ve Cumhur İttifakı anlayışına uygun olarak Kemalettin Kamu-İsmet Özel işbirliği ile inşa edilmelidir. İnşaatlarına bir servet-i fünun harcanabilir, neticede vezinden tasarruf edilmemelidir. Devlet tarafından mısra garantisi verilmeli ve ayrılıklar da sevdaya dahil edilmelidir.

Akla gelen her "tedayi" yöntemi kullanılmalıdır: ekmek bulamayana pastoral şiir, aşı isteyene iğneli sözlerle damardan bir hiciv verilmelidir. Bazı hastalıklarla mücadele ancak hariçten gazel okumak suretiyle yapılabilir. Baktın hastalık pik yapıyor, hemen epik şiir tedavisine geçilmeli, ikinci dalga geldiğinde de ikinci yeni akımı başlatılmalıdır. Şiirlerde gece ölçüsü kullanılabilir. İlle de aruz vezni kullanılacaksa “mesafelûn, mesafelûn, mefilyasyon, maskelûn” kalıbı tercih edilmelidir.

Hastanede çalışan hanım görevlilere hemşiire, erkeklere de hemşiir denilecektir. Çalışanlar, meta’four olarak “tek şiir, tek kıta, tek kafiye, tek vezin” rabiasını okuyarak işlerine başlayacak ve tedavi süresince  seslerinin “betone” olmasına özen göstereceklerdir. Tema’ografi bölümü teşhis ve intak için kullanılacaktır. Diyelim, inşaat-atak geçiren bir hastada “kâr ona” virüsü teşhis edildi, hemen kendisine “rantların ölümü” şiiri okunmalıdır.

Okunan her duygulu şiirde gözler muhakkak dolar, o yüzden şiir hastanelerinde de fiyatlandırma dolar üzerinden yapılacaktır. Ha, unutmadan; ihale sadece “beş İhaleciler” ve “yedi yedi doymadı meşaleciler” gruplarına verilecektir, başka kimse heveslenmesin...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/siir-hastaneleri_539612

Şihir Hastaneleri

Şihir Hastaneleri


Şihir Hastaneleri:

Sihirli, büyülü sözler barındıran şiirlere şihir denir. Örnek vermek gerekirse

"Büyüdükçe büyüyor gözlerin (gözler büyü!)
Ben sana mecburum, bilemezsin 
İçimi seninle ısıtıyorum
(Attila İlhan, Ben Sana Mecburum)

Kiminin sihirleri o kadar etkilidir ki, okuyanları yatağa düşürür ve hastaneye kaldırtır. Şihir mağdurları öyle her hastaneye götürülemez, gidilecek hastanenin bir şihir hastanesi olması şarttır.  

Şihir hastaneleri Kemalettin Kamu-İsmet Özel işbirliğiyle kurulmuş en az 5000 divanlı hastanelerdir. İnşaatları için bir servet-i fünun ödendiği yönünde eleştiriler almaktadır. Masraf kalemlerinin çokluğu hastane işleticileri tarafından "kırtasiyeden tasarruf olmaz" gibi garip bir argümanla savunulmaktadır. 

25 yıl boyunca sevda garantisi verilen bu hastanelerde, ayrılıklar da sevdaya dahil edilip ona mahsuben işlem yapılmaktadır. Burada çalışan sağlık görevlilerinin kadın olanlarına hemşiire, erkek olanlarına ise hemşiir denir.  Genel vatandaş tepkileri şu şekildedir: 

Berkin Son: "Titrerim müflis gibi, bakdıkça faturama..."

Hakkı Yenilmiş: "Bizim hanım redifteri aşkısı olmak istedi, aşkının SGK kapsamında olmadığını söylediler, böyle şey olur mu?

İmge Lem: "Temaografi ücretleri çok yüksek,  iğneleyici bir mısra için bile 50 lira istiyorlar, hiç insaf kalmamış bunlarda..."

Harfiyat Kanyonu Ana Sayfası

Şiir Hastaneleri 

Tehlikeli Şiir ve Şarkılar

Tehlikeli şiir ve şarkılar
Gaziantep’te tutuklu bulunan Gamze B. ismindeki kadına avukatının verdiği kâğıtta yer alan ve kocası tarafından yazılmış olduğu tahmin edilen akrostişli şiirin Organize Suçlar Birimi’ni harekete geçirdiği haberi 6 Ağustos 2017 tarihinde Hürriyet’te İsmail Saymaz imzasıyla yer aldı.
Şifreli mesaj ihtiva ediyor olabileceği düşünülen şiir şöyle: Gönlümü / Almaksa / Muradın / Zaten / Ellerinde (kelimelerin başharfleri yanyana getirildiğinde “GAMZE” kelimesi çıkıyor)

Şayet kocası tutuklu olsa ve adı Murat olsa, belki bir derece anlamlı olabilirdi. Lâkin adamın adı Lâtif ve tutuklu değil. Allah’tan “Gamzedeyim, deva bulmam” şarkısının sözlerini yazmamış. Allah muhafaza, o şarkının çalınması yurt çapında yasaklanabilir ve 1913’te vefat eden söz yazarı Tatyos Efendi hakkında da soruşturma açılabilirdi, zira şöyle sözler de var içinde “Elem beni terk etmiyor / Hiç de fasıla vermiyor / Nihayetsiz bu takibe / Doğrusu takat yetmiyor.”

Şarkılarda geçen ve bugünkü konjonktürde sakıncalı olabilecek o kadar husus var ki… Bence bunu araştırmak için bir birim kurulsa yeridir. En belirgin örneklerden birini ben vereyim; rahmetli Müslüm Gürses’in “Gülen çehreleri, sahte dostları / Aldana aldana öğrendim artık” sözlerini barındıran şarkısı… Neredeyse 20 yıl önce yazılmış, ama sözlerinin tamamını bugüne göre okuyun derim. Keza, Ebru Gündeş’in seslendirdiği “Sen Allah’ın bir lütfusun” şarkısında darbeye dâvet mi var?

BYLOCK MU, BYLOCK NE ARAR PAZARDA?

Geçtiğimiz hafta pazarcı bir teyzenin gözaltına alındığı haberi vardı. Resimlerini ilk gördüğümde aklıma “HERO” yazılı tişört satıyor olabileceği geldi. Öyle ya, üzerinde “I’am not hero” (ben kahraman değilim) yazılı bile olsa bir tişört bugün gözaltı sebebi olabilir. Vaktiyle sıkıyönetim zamanlarının birinde, evinde komünizmle ilgili kitaplar bulunan biri gözaltına alınıp yaka paça götürülürken bir yanlışlık olduğunu ve kendisinin bir devlet görevlisi olup anti komünist çalışmalar yaptığını söylemesi üzerine, gözaltına alanlar “antin-kuntin, komünist çalışmalar yaptığını sen söylüyorsun” dedikleri rivayet edilir. Haberin detaylarında telefonunda “bylock” bulunduğu yazıyordu. Bylock muydu, bylock ne arardı pazarda? Hanımların dikkatine hitap eden, makinası insanların ayaklarına gelen, halı, kilim yolluk ve o neviden türlü şeylerin kenarına yapılan overlok ile karıştırılmış olmasındı? Sonra tebeyyün etti ki, teyzenin adına kayıtlı olan bir telefonu gelini kullanıyormuş. Gözaltı kararı o hatla ilgiliymiş ve teyze bırakılmış.

MEYVE SUYU (!) TESİSİ AÇILIŞI

Geçtiğimiz Cumartesi günü, Reis-i Cumhur’un katıldığı bir törenle Isparta’da (adını şimdi burada söylemek istemediğim) gazlı bir içecek üreten fabrikanın açılışı yapıldı. Devletin resmî haber ajansı açılışı yapılan şeyin “bir meyve suyu tesisi” olduğunu bildirdi. Formülü yıllardır büyük bir ihtimamla saklanan kola, bir meyveden elde ediliyorsa, bu meyve hangi ağaçta yetişiyor acaba? “Gargat” ağacı mı yoksa? Muhtarlar toplantılarına Muhtar Kent de katılıyor muydu? Katılıyorsa bu bilgiyi orada mı verdi? Görüyorsunuz, soru soruyu çekiyor. Daha önce kolanın her bir kutusunun, Filistin’e sıkılmış bi kurşun olduğunu söyleyen ümmet şimdi ne yapacak? Artık serbestçe ve rahatlıkla kola içebileceğini düşünenlere temkinli olmalarını tavsiye ediyorum. Özellikle adı “Zero” olan kola türünü içmek isteyenler Resmî Gazete’de ilgili kararın açıklanmasını beklerlerse daha iyi olur.

Son uyarım da teknoloji tutkunlarına: Biliyorsunuz son zamanlarda giyilebilir teknoloji ürünleri çıkmaya başladı. Aman diyeyim, giyilebilir bir teknoloji ürünü alırken üzerinde “hero” ve benzeri şeyler yazmadığına dikkat edin. Önceki dönemlerde aldığınız ve üzerinde böyle sakıncalı şeyler yazan ürünler varsa “herokiri” yapmamak adına şimdilik kullanmayın.
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/tehlikeli-siir-ve-sarkilar_440394

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: