Bu Blogda Ara

Arşiv

paket etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
paket etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sabit Gelirliden Mehmet Şimşek’e Mektup

Sabit Gelirliden Mehmet Şimşek’e Mektup
İbrahim Özdabak Karikatürü
 

Yeni vergi paketi ile ilgili, Necip Fazıl ve Mehmet Akif’ten ilham alan sabit gelirlinin Mehmet Şimşek’e seslenerek okuduğu şiirler:

Vergi iki hece Mehmed’im, lafta

Kuyumcu ve avukatla asgari ücretli, matrahta bir safta

Bir de kalantor adamlar var, vergisi afta

Halimizi düşünüp yanma Mehmed’im

Bir vergi daha mı? Belki... Daha ölmedim!

 

Köprü, havalimanı, bir uzun yol... Kazançla döşeli

Fiyatı gören vatandaş şaşkındır yollara düşeli

İstersen gitme ve gelme... Yüz binlerce geçişli, bin yıllık garanti

Ne vergi dayanır ne para basımı... karşılamak için bu rantı

Bir ihale ki, tahkimi Londra mahkemelerinde

Hesap, tutmazların zoru içinde

 

Bir EYT’li Ali vardı, emeklilik için çok asıldı

Maaşını düşürdüler, öyle mühür basıldı

Geçti bitti maaşı, birkaç günlük fasıldı

Ondan kalan, açıyor gönlünde yara

Nasılsa cebinde kalmış birkaç TL bozuk para

Aybaşı dedi mi yine aynı gerilim

Kesinti var mı maaşta, vergide hangi dilim?

Bu ne bitmez korku dolu bir “filim”...

“Borcumu ödeyemezsem ne yapacak kefilim?”

Tüvikçi, getir şu ilâç kokulu enflasyondan

Senelik artışların bile düşük kalır birkaç aydan

Senin gözünde %45 farksızdır %75’lik paydan

Karıştır ortalığı, zamlar erisin

Maaşlar köpük köpük erisin

KDV, ÖTV, yolumu biçtin

Vergi dolu yeni paket, maaşımı içtin

Düşün gümrük kapısında bekleyen on kulu

İçeri giren dokuzu para alırken, çıkana düşen vergi harç pulu

Kurt bile yapmaz bu taksimi kuzulara şah olsa

Yaşasın, yeni vergilendirilecek kripto ve borsa!

Yol asfalt, binalar beton, köprüler demir

İstersen övün eserlerle, duvarları kemir

Ne gelir elden, vergi bu emir...

Sen vatandaşsın, yükü ağırdır vatandaşın

Kalk artık ayağa, düşün ve taşın!

***

Nedir şu vergi paketi, var mı ki dünyada eşi?
En ağır vergilerin yükleniyor dördü beşi
Bir yol bulup vardırmak için saraya

Kaç müfettişle saldırıyor, el değiştiren paraya

Eski Türkiye, yeni Türkiye, bütün akvam-ı beşer

Hepsi vergi mükellefi, kum gibi mahşer mahşer

Meslekler başka, kazançlar başka, gelir-gider grafikleri rengarenk

Sâde bir mesele var ortada: Vergileri denk!

Kimi KDV, kimi ÖTV, kimi harç, kimi bilmem ne ceza

Tamam paramız puldur da bu kadarı fazla eza!

Öteden patron/işveren düşürüyor maaşı, beriden maliye kesiyor vergiyi,

Kalıyor sadece alacak kadar azıcık aşı

Fatura göndermede kurumlar, aidat püskürmede her yer

Emekli, çalışan, memur, işçi, esnaf, enişte, bacanak...

Boşanır bankalara sağanak sağanak

Saçıyor faize bürünmüş o menhus eller

Yıldırım tufanı; ihtiyaç, taşıt ve konut için krediler

Vurulmuş onay mührü, para hesaplara yatıyor

Bir kredi uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!

 

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/sabit-gelirliden-mehmet-simsek-e-mektup_599197

Paketvekilleri

Paketvekilleri
İbrahim Özdabak Karikatürü

 

Necip milletimizin “paketvekili” göreviyle şereflendirdiği bir grup insan olarak, ne iş yaptığımızın kamu nezdinde tam olarak anlaşılmaması üzerine, vazifemizle alakalı birtakım tavzihatta bulunma ihtiyacı hissettik.

Efendim, bizler paketvekilleri olarak esasen millet ve külliye arasında bir köprü vazifesi görüyoruz. Külliyemizin hazırladığı güzel paketleri alıp millete ulaştırıyoruz. Paketlerin içerisine bakmak ve onları incelemekle vakit kaybetmiyoruz. Zira içerisindekini değiştirecek durumda olmadığımızdan bakmamızın bir anlamı da olmaz.

Taşıdığımız paketlerden misaller vermek gerekirse:


·         Yargı paketi
·         Kamuda tasarruf paketi
·         Eğitimde reform paketi
·         Sağlıkta devrim paketi
·         Ekonomide teşvik paketi-1 (konut kredisi oranlarını düşürme paketi)
·         Ekonomide teşvik paketi-2 (ilki rağbet görmeyince, ikinci el konutlar da dahil edildi)
·         Aynı yılın üçüncü ekonomik teşvik paketi (hay Allah, millet oranları beğenmedi herhalde, biraz daha düşürelim bakalım)
·         Pandemiyle mücadele noktasında konut kredileri ile müteahhitleri yaşatma paketi
·         Deprem etkisiyle sarsılan inşaat sektörünü canlandırmak için konut kredisi paketi
·         Orman yangınları sonrası piyasayı ateşleme maksatlı konut kredisi paketi
·         Sel ile boğulan sektörlere hayat suyu verecek konut kredisi paketi
·         Fırtına ve kasırgaların yıkıcı etkisini yok etmek için nefes kredisi
·         Maden göçüğü felaketi sonrası hayata dönüş projesi (ismi şaşırtmasın aslında bu da bir konut kredisi teşvik paketi)
·         Heyelan sebebiyle piyasaların üzerine serpilen ölü toprağını atmak için konut kredisi yardım paketi
·         Enflasyonla mücadele için konut kredisi teşvikleri paketi
·         Ortada hiçbir sebep yoksa bile konut teşvik paketi
·         Kentsel dönüşüm için kredi teşvik paketi
·         Yeniden kamuda tasarruf paketi
·         Yine yargı paketi

İşimiz nakliye olduğu için bize “nakil adamlar” diyenler de var. Vazifemizin temeli “götürmek” üzerine kurulmuş olduğundan “Götür” uygulamasını kullanıyoruz. Bu arada, götürmek demişken misyonumuzu “Nakli-ye” şeklinde okuyanlar da olmuyor değil. Bir filminde pizza kuryeliği yapan Recep İvedik karakteri gibi, taşıdıkları paketlerdeki “promasyon”u yoldayken yiyen arkadaşlarımız da çıkabiliyor ama sizi temin ederim, asıl paketlere kimse dokunmuyor. Hatta diyebilirim ki “Adamlar yiyor ama çalışıyor” sözü bunun üzerine söylenmiş olabilir.

Paketlerimiz genelde “adrese teslim” şeklinde hazırlandığından işimiz kolay. Ancak bazı paketlerin üzerinde adres yazılmamışsa iş “götüren” arkadaşımızın ferasetine kalıyor. Paket işinin bir başka güzelliği de paketlerin muhafazalı olup içini göstermemesidir. İlgilisi hariç kimse içinde ne olduğunu umursamaz. Bu sebeple günün herhangi bir saatinde taşınabilir. Müteahhit -düzeltiyorum- alıcılar da birbirinin paketine sulanmaz, herkes edebiyle kendi paketini bekler.

Bir de umumu ilgilendiren “torba kasalar” var. Bizim için büyük torbaları taşımak daha kolay ama torbalarımız şeffaf naylon olduğundan içindekileri gösterme özellikleri var. Bu da zaman zaman tartışmalara sebebiyet verebiliyor. Vay efendim, o hususun bu torba içerisinde işi neymiş, şu ne işe yarayacakmış diyerek, kamuoyu günlerce torba kasaları konuşabilir. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, torbaları daha çok gece yarılarında geçiririz. “Kimseler görmeden, yar oy yar oy, geç gizli gizli” türküsü eşliğinde kimseyi görmeden ve kimseye görünmeden halletmek en güzeli.

Herhangi bir konuda eleştiri babında düşünceleriniz varsa, onları dillendirebilmeniz için son günler. Yeni yargı paketi ile birlikte, o düşünceler artık sadece zihninizde paketli kalacak. Netekim, her kafadan ayrı bir ses çıksın da eski Türkiye’ye mi dönelim?

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/paketvekilleri_597781

Yine Bir Tasarruf...


Yine bir tasarruf
İbrahim Özdabak Karikatürü


Kaçıncısı olduğunu bilmediğimiz bir “kamuda tasarruf paketi” daha törenlerle hizmete girdi.

Önceki paketler ne kadar işe yaradı, ne ara yürürlükten kalktı da tekrar bir israf dönemi başladı ve yine yeni bir tasarruf paketine ihtiyaç duyuldu, bilmiyoruz.

Bu seferki tedbirler belediye seçimlerinin tamamlanmasını müteakip olarak başlayıp, en yakın seçim zamanına kadar devam edecekmiş.

Efendim, bu tedbir paketinin 3 yıllık süre içerisinde 100 milyar TL kadar bir kazanç hedefi varmış. Kabaca bir yıllık tasarruf miktarına 33 milyar dersek -sadece geçen sene, 1.37 trilyon liralık bir bütçe açığımız olmuş- yıllık bütçe açığın kırkta birini anca karşılayabilir, o da tam uygulanabilirse... Anlaşılan, tedbirler bütçe açıklarına sebep olan temel israf noktalarına temas etmeyecek; örtülü ödenekler, itibar meselesi edilen israflar, büyük zenginlerin affedilen vergi borçları, KÖİ denilen sistemle müteahhitlere aktarılan ve her sene katlanarak devam eden ödemeler tam gaz devam edecek. Tasarrufun yükünü, her zamanki gibi sıradan vatandaş sırtlayacak. Haberi duyduğumuzda ister istemez Dede Efendi gibi şarkıya başladık:

“Yine bir tasarruf paketi sardı bu gündemi
Şimşek, gonca fem, okudu bir gazel
Ateşîn tedbirleri yaktı bu ömrümü
Bin oda, bin araba, duruyor pek güzel


Görmedim hiçbir ülkede böyle bir itibar
Böyle kasır, böyle köşk, pek büyük bir filo
Vatandaşın bağrını üzmeye kemer sıkar
El aman! El mi yaman... Sandıkta göreceğiz bir güzel”

Her ne kadar “Artık çok ciddi davranacağız, bu sefer kesin olarak büyüğünden küçüğüne herkes tasarruf edecek” deseler de korkarım ki yalancı çoban hikayesindeki gibi, bu sözlere inananların sayısı oldukça azalmış durumda. Çoban demişken, akla bir kurt hikayesi geldi:

Ömrünün ahir zamanlarına yaklaştığını hisseden bir kurt, kendi kendine demiş ki: “22 yaşımı devirdim, bu kadar yaşayan kurt az olur. İyisi mi, hacca gidip tövbe edeyim”

İnek, koyun, keçi ve ceylan gibi, ömrü boyunca kendilerini yiyerek beslendiği hayvanların hepsini bir meydana toplayıp hac niyetini açıklamış. “Hakkınızı helal edin, artık benden size hiçbir zarar gelmeyecek, hiçbir hayvanı yemeyeceğim” demiş. Kurdun sözlerini temkinle karşılayan hayvanlar, kendisine inanmasalar da fikrini değiştirmesinden korktukları için alkışlamaya başlamışlar ve onu güzel sözlerle teşvik etmişler. Hiç olmazsa, tövbesini bozana kadar rahat bir nefes alacaklarını düşünmüşler.

Kurt Mekke’ye doğru yola koyulmuş. İki gün boyunca hiçbir şey yemeden yürümüş ancak yaşlılığın ve açlığın tesiriyle takatten düşmüş. Şeytanın da telkiniyle kendi kendine söylenmeye başlamış: “Yahu, senin deden mi hacca gitti, baban mı hacı oldu? Senin neyine hacca gitmek? Daha oraya ulaşmadan açlıktan ölecek seviyeye geldin”

Derken, yanı başından bir katırın geçmekte olduğunu görmüş. Katıra durumunu izah etmiş, hac gibi mukaddes bir vazifeyi ifa edebilmek için kendisini yemek zorunda olduğunu bütün açıklığıyla anlatmış. Katır da sakince kurdu dinleyip kararını olgunlukla ve teslimiyetle karşılamış. “Yalnız, benim sağ arka ayağımın nalı düşmüş. Bu kudsi vazifeyi ifa ederken, nalsız olmak istemem. Şu karşı tepenin başında, tam da nal çakmak için uygun, güzel taşlar var. Oraya gidelim, nalımı düzelttikten sonra beni yiyebilirsin” demiş.

Teklifi makul bulan kurt, katırla birlikte tepenin başına kadar yürümüş. Katırın gösterdiği taşı almış ve nalı tamir edebilmek için ayağını kaldırmasını istemiş. Katır, ayağını kaldırır kaldırmaz var gücüyle kurdu tepmiş. Tekmeyi yiyen kurt, tepeden aşağı doğru yuvarlanmaya başlamış. Yuvarlanırken son nefeslerini veriyor ve bir yandan da kendi kendine söyleniyormuş: “Yahu, senin deden mi nal çaktı, baban mı nalbanttı... Nal çakmak senin neyine...”

İktidar partisi müntesiplerinin kendi kendilerine soru soracaklarını zannetmediğimiz için onların yerine biz soralım: “Sizin il başkanlarınız mı tasarruf etti, belediye başkanlarınız mı, rüesa takımınız mı? Tasarruf etmek sizin neyinize?”

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/yine-bir-tasarruf_597299



Kovan Minüt!



Yeni İstanbul Havalimanı’mıza bir şeyler oldu. Tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz ama birilerinin nazARI değdi, orası muhakkak. Laf aramızda, Almanlar’dan şüpheleniyorum! Geçen hafta bir ara uçaklar inemedi, başka havaalanlarına yönlendirildi, sonra da arıların istilasına uğradı. Durduk yerde bu arılar nereden geldi? Hemen akla şu şarkıyı getirdi:

“Bu akşam içimde hüzün var
Havaalanında çoğaldı arılar
Arılar, arılar… şimdi körükte vızıldadılar
Arılar, arılar… beni bu akşam ağlattılar”

P’ETEKLERDEKİ TAŞLARI DÖKMEK GEREKİRSE...
                                                                                                    
Biliyorsunuz, Osman Kavala’nın iddianamesine de geçmiş olan bir harita meselesi vardı. Türkiye’yi bölünmüş kısımlara ayıran bir haritaydı bu. Nasıl savundular kendilerini? Efendim, bu harita arı kolonilerinin yerleşim bölgesel yerleşim haritasıymış! Peki arı nasıl bir canlıdır? Gezici! Bakın “gezici” dedim, aradaki irtibatı siz kurun! 

Arıların bir başka özelliği nedir? Adam sokuyorlar. Her yere adam sokuyorlar. Bunları durdurmak, “kovan minüt! Siz adam sokmayı daha iyi bilirsiniz!”demek gerekir... 

“KOVAN SENİ ÇAĞIRIYOR...”

Arı meselesi, akla ARInç’ı getirdi. Fikir verme kabiliyetine sahip olan Meclis, Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanlığı politika ofisleri, sayısı ve konumu aynı anda belirlenemeyen kuantum danışmanları yetmediği için olsa gerek, yeni ihdas edilen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’na atanan ilk üye Bülent Arınç oldu. Bu atama, bir dönem, adeta kovulmuş gibi yandaş medya tarafından “Manisalı Lawrence”, “Cübbeli Bülo”, “siyasi cenaze” gibi lakaplarla anılan ARInç’a, “o Gül senin, bu Gül benim” dolaşmasın diye havalı bir makam verildiği şeklinde yorumlandı. Bir nevi, “kovan seni çağırıyor” durumu yani. 

PETEK ADAM

Bu arada, yukarıda saydığımız istişare ve danışma kurullarını gördüğü halde(bazı danışmanların kendilerine danışman tuttuğunu da biliyoruz, o derece yani...  aslında her bir danışman kendine bir danışman tutsa, şu an her birimiz, birilerinin kendisine danıştığı kişi olurduk, al sana doğrudan demokrasi...) utanmadan, “tek adam sistemi geldi” diyenler var. Yahu, adamın konuşmaları bile başkaları tarafından hazırlanıyor, ne tek adamından bahsediyorsunuz? İstişare ile her petekten bal almaya çalışan adam, olsa olsa “Petek Adam” olur...

PAKET, PAKET ÜSTÜNE

Pek muktedir iktidarımızın mensupları baktılar ki, vaatlerini artık kimse yemiyor, paket yapmaya başladılar. Eve gidince yersiniz hesabı… Son açıklanan ekonomik paketin adı ne mesela? İVME. Yani “şimdi ivme, eve gidince iversin” ya da “İVME de yanında yat” anlamları çıkarılabilir.

Son yıllarda o kadar seçim oldu ve her bir seçim için o kadar paket açıklandı ki, iktidar temsilcileri seçmene Yusuf Nalkesen’in bir şarkısıyla seslense yeridir: “Saymadım kaç paket oldu, sen ellerin olalı / Bilmem yüzün güldü mü, ayrıldık ayrılalı...” 

En son yargıda reform paketi açıklandı. Ama vatandaş bütün paketlere şüpheyle yaklaşıyor artık, paketin patlamadan açılabilmesi için kırmızı mı yoksa mavi kurdeleyi mi çekmesi gerektiğine karar veremiyor. Müşteki sıfatıyla katıldığı davanın hakimi olan bir hakim haberini alan, işkence iddialarını duyan, iddianamelerinin yazılması bir seneyi geçen tutukluları gören, paralı ve nüfuzlu kişilerin kolayca mahkemelerden kurtulabildiğina şahit olan, yabancı devlet adamlarının telefonu veya tweet’i ile serbest bırakılan kişileri gören vatandaş, yargı paketine nasıl güvenecek acaba?

Adalet Bakanı’nın bizzat yakından ilgileneceğini söylediği bir kaç dava geldi aklıma: ilki Diyarbakır’da halı saha maçı için öğretmenleri keyfi olarak gözaltına aldıran savcının, ikincisi de Giresun’da öldürülen Rabianaz isimli kız çocuğunun davası. Avukatla kıyafeti üzerine girdiği tartışma ile gündeme gelen hakim meselesinde jet hızıyla sonuç alındığını görünce, bir sorayım dedim, bakanın takip ettiği diğer davalar ne oldu? Pakete dahil olacaklar mı?

Öne Çıkan Yayın

Sabit Gelirliden Mehmet Şimşek’e Mektup

İbrahim Özdabak Karikatürü   Yeni vergi paketi ile ilgili, Necip Fazıl ve Mehmet Akif’ten ilham alan sabit gelirlinin Mehmet Şimşek’e seslen...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: