Bu Blogda Ara

Arşiv

F-35 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
F-35 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Fotoğrafta Yaşa Takılanlar

 
Fotoğrafta Yaşa Takılanlar
Bugünlerde bir cep telefonu uygulaması kullanarak elde edilmiş muhtemel yaşlılık hali fotoğrafını paylaşmak moda oldu. Kimin ne işine yarar demeyin. Şimdilerde yayın hayatına veda etmiş olan Flash TV’de bir zamanlar kayıp insanları bulma programını sunan Yalçın Abi vardı. Yalçın Abi, yıllar önce kaybolmuş kişilerin resimlerini kendine has yöntemlerle (saç ve sakalını beyaza boyamak suretiyle) yaşlandırır ve öyle arardı.

Şimdiki uygulama Yalçın Abi’ninkinden daha gelişmiş tabi. Yapay sinir ağları ve yapay zekâ kullanılıyor. Göründüğü kadarıyla başarılı çıktılar veriyor. Ne kadar çok kişiyi yaşlandırırsa o kadar çok öğreniyor ve daha başarılı sonuçlar elde ediyor. Ücretsiz sunulan bu uygulama insanın aklına “bir ürüne para vermiyorsanız, ürün sizsinizdir” sözünü getiriyor. Gizlilik ve mahremiyet ihtiva eden bilgilerimizin işlenmesi bu manada ödediğimiz bedel oluyor. Özellikle yaşlandırma programı hakkında “işte arka planda sizden aldığı bilgiler”, “bakın bu programın altından neler çıktı” gibi başlıklarla yazılmış farklı sitelerde pek çok yazı var.

Tabiî, bu konu yeni değil, Google, Facebook, Whatsapp ve benzeri uygulamaların çoğu açık bir şekilde kişisel verilerimizi işliyor; cihazımızın kamerasına erişiyor, yaşımız, tahsil durumumuz ve coğrafi konumumuz gibi telefonda depoladığımız bilgiler elinin altında.

Dünyevî istikbalimize ait, sadece görünümümüze dair küçük ve ne kadar tutacağı müphem bir tahmin için hayatımızın mahrem kısımlarından bilgiler paylaşmak suretiyle verdiğimiz taviz düşündürücüdür. Kendisine nispeten dünyevî istikbalin bir katre serap hükmünde kaldığı ahiretteki durumlardan Kur’ân bahsediyor, merakla onu dinlemek lâzım.

Ne diyor Hazret-i Peygamber? “Yaşlılar Cennete girmeyecek” (Yaşlı bir kadın, Peygamberimize (asm) Cennete gidip gitmeyeceğini sorduğunda lâtife kabilinden aldığı cevaptı. Cennete giden herkesin 33 yaşındaki haliyle orada bulunacağı ifade edilmiştir) Cehenneme gideceklerin en son kaygılanacakları meselenin yaş ve görünüm olacağını sanıyorum.

“Şişmanlar cennete gidemez!”

Sosyal medyada çokça paylaşılan bir video vardı. Söylentiye göre, aç gözlülük ve oburluğa düşkün olup şişmanlamış kişileri kast ederek, şişmanların Cennete gidemeyeceğini söyleyen bir rahip, şişman bir kadın tarafından konuşma yaptığı sahneden aşağı atılıyor. Yaşlılık ve Cennetle ilgili hadisi düşününce, aklıma, belki de rahibin Cennete gidecek herkesin belli bir fitlik durumunda olacağını iddia etmiş olabileceği geldi. Ahir zaman fitness’inden başarılı bir şekilde geçemeyenlerin Cennete gidemeyeceğini söylüyor olamaz mıydı? Neyse ki, sonradan ortaya çıktığına göre rahip böyle bir şey söylememiş ve ona saldıran kadın da psikolojik rahatsızlıkları olan biriymiş.


F-35 ve Yaş 35

Yaş konusu açılmışken, bugünlerde yaş olan F-35 hatıra geldi.

Cahit Sıtkı Tarancı’nın meşhur “35 yaş” isimli şiirini uyarlayacak olursak:

F-35’te alınan yolun yarısı gider
Donald Amca ile arefesindeyiz bir ambargonun
Müttefiklik çağımızdaki cevher
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Sokaklarıma radar mı yağdı ne
Benim mi Allah’ım bu S-400?
Neden böyle düşman görünürsünüz
Yıllar yılı dost bildiğim NATO’cular

Gökyüzünü korumanın başka şekli de varmış!
Geç fark ettim S-400 bulunduğunu
Su-57 boğar, ateş saçarmış!
Her yapılan alımın bir dert olduğunu,
İnsan bu kerteye gelince anlarmış.

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/fotografta-yasa-takilanlar_498928

Saraya Saraya Bulsam İzini

Saraya saraya bulsam izin
Teröre en iyi cevap olarak üçüncü köprüyü, bizi kıskananlara nispet olsun diye üçüncü havalimanını yapan Türkiye, dış güçlerin saldırısına, mükemmel bir zamanlama ile üçüncü Cumhurbaşkanı sarayıyla karşılık vermeye hazırlanıyor. Üç ile güç arasında nasıl bir ilişki var bilmiyorum ama mevcut hükümet, üçüncüsünü yaptığı/yapacağı her şeye muazzam bir güç atfediyor.

Malazgirt Zaferi’nin 947. yıldönümü münasebetiyle yapılan törenlerde, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından Ahlat’ta 10 dönüm alanda, 1071 metrekare oturma alanına sahip bir saray yapılacağı müjdesi verildi. Hadi bakalım Bizans, şimdi ne Diyojen bu işe? Yaaa, işte böyle alırlar adamın aklını. Tabii, metrekare veya oda sayısında miladi 1071 tarihi yerine Hicri karşılığı olan 463 sayısı da kullanılabilirdi ama tasarruflusu pek makbul karşılanmayan itibar, sayıca daha büyük olan 1071’i gerektiriyor. Sarayı yaptıracakların da devlet teamüllerine uyarak “ben sarayın zevkli, çelik konstrüksiyonlu ve Ahlatlı olanını severim” diyeceklerini tahmin ediyorum. Saray diyoruz ama “otağ” yapılacağını söyleyen de var. Üç-dış güç, otağ-karanlık odak uyumuna bakılırsa o da olumlu.

Her İle Bir Saray!

Dış saldırılara karşı insanımız çok hassas davranıyor. Dolar 7 TL civarına geldiğinde bütün dövizlerini bozarak oyunu bozmaya çalışan hamiyetperver vatandaşlarımız var biliyorsunuz. Oyun büyüdükçe doların daha büyük rakamlara ulaşmasını beklerler. Hatta döviz bozma işlemi de yetmeyebilir. Bu durumda B planına geçip saray yapımına ağırlık verebiliriz. (B planı ismi, dolar kurunu indirmek üzerine sıradışı bir çözümü bulunan Necmettin Batırel’in tekniğinden ilham alınarak geliştirildiği için soyisminin baş harfi kullanılarak oluşturulmuştur) B planı şudur: Ben olsam şak, on ilde saray inşaatı başlatırım. Dış güçler şaşırır, sonra şak diye on ilde daha saray inşaatı için düğmeye basarım. “N’oluyor?” derler, şaaak bir on saray daha, hatta sırayla her ile bir saray derim, çil yavrusu gibi dağılırlar. Zaten milletin olacak diyorlar saraylar için, bence imkan varsa her ilçeye bile yapılabilir. Biz de vatandaşlar olarak şunu deriz: “Saraya saraya bulsam izini / Hafriyat tozuna sürsem yüzümü”

ABD’ye Karşı Kozlarımız

ABD’ye karşı kullanabileceğimiz kozlarımızdan birinin Kanal İstanbul olduğunu söyleyenler var. İhraç mallarımıza ek vergi mi koydular, hemen büyük bir kanal daha yapalım, Sinop’tan Akkuyu’ya… İki şehirde de nükleer santral olacağı için, santrallerde ısınan sular kanalda gidip gelirken soğumuş olur. Yollar gibi, kanal da duble olacak tabi. Kanalın her iki tarafı boydan boya imara açılır, üstüne de onlarca köprü yaptın mı, gelsin inşaatlar… Köprülerin hepsine de on yıllarca geçiş garantisi verildi mi tadından yenmez. Torunlarımız “ne kan almış” diyerek AKP’yi yad ederler artık… Böyle üç tane daha kanal yapsak Anodolu ada dolu bir coğrafya olur. Hatta Artvin’den başlayıp Hakkari’ye kadar sınır boyunca bir kanal yapılır, oradan da batıya Akdeniz’e kadar güney sınırlarımız boyunca uzatılırsa sınırlarımızı da daha emniyetli hale getirmiş oluruz
F-35 vermemekle bizi tehdit ettiler ya, gerekirse kendimizin geliştireceğini söyleyerek cevabı yapıştırdık. Bence çok isabetli ve doğru bir karar. Katma değeri yüksek ve çok para kazandırabilecek bir ihraç ürünümüz olur, fena mı? Antalya oto sanayii bu işe talip olduğunu söylemişti galiba. Şahsen, İzmir Karşıyaka sanayisinden de F-35.5 hamlesi bekliyorum, yakışır… Hatta İzmir’de geliştirilene EFE-35.5 desek daha güzel olur sanki… Peki, bir çok ülkenin katılımıyla, milyarlarca dolar paralar harcanarak ve yıllar süren çalışmalarla geliştirilen uçağı yerli ve milli ürün ve metotlarla acaba nasıl geliştirebiliriz? Kağıttan yapalım desek, ülkede kağıt üretilmiyor hep ithal ediyoruz. Kağıdın en ucuzu saman kağıttı diye hatırlıyorum. Bu kağıt samandan mı yapılıyor bilmiyorum ama diyelim ki onu yapmak için de saman kullanılsın. İyi de, biz saman da ithal ediyoruz? Yerli saman için buğday üretmeye karar verdik diyelim. Tohumu dışardan aldığımız, gübresi ithal olan buğday ne kadar yerli olacak ki samanı milli olsun? Savunma sanayimizi ve teknolojik imalatımızı geliştirmek istiyorsak işe topraktan başlayalım derim, gerisi gelir zaten…
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/saraya-saraya-bulsam-izini_471897

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: