Bu Blogda Ara

Arşiv

pandemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pandemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

HTS: Hizb ut-Takrir üs-Sansür

 

İbrahim Özdabak Karikatürü

TÜİK, 2020 ve 2021 yıllarına ait ölüm istatistiklerini açıklamış. Bu sayıların en çok merak edildiği salgın günlerinde neden açıklanmadığını bilmiyoruz.

Uzmanlar, bir tutarsızlık olduğu görüşünde: 2019 yılı ölüm sayısını, nüfus artışına paralel oranda artırıp koronavirüs kaynaklı (resmi olarak açıklanan) vefiyat sayısını eklediğimizde tam 100 bin kişilik açıklanamayan bir kısım kalıyor. 

DSÖ, Türkiye’de koronavirüs kaynaklı ölümlerin sayısının, açıklananın neredeyse üçte biri olduğunu söylemişti. Hatırlayın, turkuvaz renkli tablolarda duyurulan vak’a ve ölüm sayılarına kamuoyu hep şüpheyle yaklaşmıştı. Takip edilen metot galiba şöyle: 

İlk aşama: inkâr ve yok sayma. Gözleri kapatınca bazı şeylerin yok olacağına dair inançlarının kaynağını merak ediyoruz. Muhtemelen, millete göstermeden gündemi değiştirebilirlerse kimsenin dönüp sormayacağını umuyorlar. Memleketimizin altında üstünde, sağında solunda kalan bütün ülkelerde binlerce kişi salgından etkilenmişken “bizde yok” demişlerdi mesela. Ekonomik kriz yoktur diye defalarca tekrar ettiler, sonra aniden çok büyük bir krizi aşmış olduğumuzla övündüler.  

İkinci aşama: Saklamak mümkün değilse sayıları ya olduğundan az veya çok fazla açıklama. Hangisi işlerine geliyorsa artık.. İlk vak’a açıklanır açıklanmaz okullar dahil her şeyi kapattılar. 

Üçüncü aşama: Gerçek verileri açıklayan kişi ve kuruluşları susturma. Adeta “Ben veriyi işime geldiği gibi açıklarım, onun haricinde konuşanı polis ve mahkeme yoluyla sustururum. Yasaklama gerekiyorsa kanuna bile gerek duymadan kararname ile hallederim” diyorlar. 

Pandemi başlarında maske dağıtımı işi curcunaya dönmüştü. Fabrika, işçi, kumaş ve dağıtım ağı varken insanlara maske dağıtamadılar. Teveccühlere sadece biz mazhar olalım, başkaları dağıtmasın dediler, vatandaşa yardım dağıtan belediye ve vakıflardan siyaseten işlerine gelmeyen olduysa engellemeye çalıştılar. Mahkeme yoluyla toplanan yardım paralarına el koydular. Yurtdışından tweet atana ambulans uçak gönderilirken, İzmir’de hastaneye alınmadığı için ölen insanlar vardı. Kahramanmaraş merkezli son depremde de benzer şeyler oluyor. Enkazın başında yakınlarının çıkarılmasını günlerce bekleyenler oldu. Kaç haftadır çadır ulaşmadığı için hasarlı evine girmek zorunda kalıp artçı depreme orada yakalananlar oldu. Devletin en tepesinden, müdahalede gecikmeler yaşandığı itirafı geldi. Devletin valisi özür diledi, açıklanan rakamların en az 4-5 katı kadar kayıp olduğunu söyledi.

Sevdikleri, yakınları, evleri, dükkanları, eşyaları enkaz altında kalan, ölümle burun buruna gelmiş ve bekledikleri desteği alamayan insanların öfkeli çıkışları, kontrol altında tutulan medyada haber olma şansını bulamadı. Alternatif mecralarda seslerini duyurmaya çalışan insanlardan özür dileyeceklerine her şeyi deftere kaydettiklerini söyleyip tehdit ettiler. 

Hizmet etmek gerektiğinde ağır işleyen mekanizmalar, yasaklama sözkonusu olduğunda jet hızıyla işliyor. Deftere yazmakla kalmayıp hesabı da aniden kesmeye başladılar. Bu ne hız, aman dikkat “tiz-reftâr olanın pâyine dâmen dolaşır” dediğimizde onlar Hababam usulü “teyzesi defterdar olan faytonla damda dolaşır” diye anladılar. Sosyal medyayı kısıtladılar, televizyon kanallarını cezaya boğdular. Ekşi Sözlük sitesini erişime kapattılar, mahkeme kararını iki gün sonra söylediler. O kararda da gerekçe belli değil. Kapatmak istedikten sonra gerekçe bulmaktan kolay ne var, “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim, Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş çıkartırım” diyen zihniyet için? Her yerde olduğu gibi Ekşi Sözlük de troll kaynıyor. VPN ile siteye bağlanıp kapatılması kararını savunan Özgür Sansürüye Ordusu, Demokratik Sansürüye Güçleri ve Hizbut-Takrir-üs Sansür gibi trol güçleri var. 

Ebabilinden pelikanına, bildiğimiz ve bilmediğimiz türlü türlü trol sürüleri faaliyet gösteriyor. Bu imkanlar, yardım toplamak ve organizasyona yardım etmek için kullanılsaydı keşke. Onun yerine, şikayet eden kim varsa onu linç etmek, hükümet lehine algı oyunları oynamak, yardım etmek isteyen kuruluşlara karalama kampanyası düzenlemek, yardım sitelerine siber saldırılar organize etmekle meşguller.

“Teker teker not alıyoruz” dediler ya, millet de gereken notu en yakın zamanda kendilerine verecektir inşallah...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/hts-hizb-ut-takrir-us-sansur_578457

Sözün Bittiği Yerler...

 


Siyaset alanında ve habercilikte sıkça kullanılan bazı deyimler ve atasözleri vardır, en çok kullanılanlardan biri “sözün bittiği yer”dir.

Gün geçmiyor ki, bu sözü söyletecek bir olayla karşılaşmış olmayalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın zamanlarda yaptığı konuşma metninin aynısını dört yıl önce dönemin başbakanı Binali Yıldırım’ın kullandığı ortaya çıkınca, iktidar cenahında söylenecek söz kalmadığı için kelimenin tam anlamıyla sözün bittiği yere varıldığı şakaları yapıldı.

İstanbul Havalimanı işletmecileri, verdikleri kira sözünü tutamayacaklarını anlayıp erteleme isteyince Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı “DHMİ Genel Müdürlüğü tarafından işletilen havalimanlarında; havayolu, yer hizmet kuruluşları ve ticarî hacim işleten kiracılar için pandemi nedeniyle 2020 yılı içerisinde düzenlenen ve vadesi 31.01.2021 tarihine ötelenen kira bedeli faturalarına ait tutarlar iptal edilecek ve 2021-2022 dönemine ait kira bedelleri 2 yıl boyunca yüzde 50 indirimli uygulanacak” şeklinde açıklama yaptı.

İptal edilen miktar, bir milyar 45 milyon euro’ya tekabül ediyor, Mars’a yumuşak iniş yapan Perseverance projesinin bütçesinin 2.7 milyar dolar olduğunu hatırlatalım. Yumuşak iniş deyince aklıma geldi, Türkiye Kömür İşletmeleri’nin kozmetik ürünleri ürettiğini biliyor muydunuz? Ben yeni duydum. Yaklaşık 7 milyon lira harcarayarak imal ettikleri, tüy dökücü, cilt kırışıklığı önleyici krem ile şampuan gibi 11 farklı kalemdeki kozmetik ürünlerinin satışını yapamadıkları için kamu kurumlarına hediye ettiklerini açıkladılar. Kurumlar ihtiyaçlarına göre hediye aldılarsa en çok “gözaltı” kremini Emniyet Genel Müdürlüğü almıştır diye düşünüyorum.

Devletin alımını iptal ettiği kiralara, yapımına 750 milyon dolar harcandığı söylenen dinozorlu park maliyetini eklersek neredeyse Mars projesinin parası çıkıyor. Eee, arayan gökyüzünde Merih bulur, (Mars’ın bir diğer adı Merih’tir) biz de Boğaziçi’nde Melih Bulu ile iktifa edelim. “Esnafla birlikte Boğaziçi’yi yükselteceğiz” demişti, ama esnaf şu sıralar kan ağlıyor. Lokantalar, kafeler ve pek çok işyeri kısıtlamalar sebebiyle zor anlar yaşarken kiralarını iptal eden olmuyor maalesef.

Bütün esnaf kan ağlamıyor tabiî ki; devletin, müteahhitlerine kullanım garantisi verdiği projelerin garanti ödemelerine pandemi işlemiyor meselâ. 2020 yılının neredeyse üçte birinde sokağa çıkma yasağı uygulandı, ama o günler için de garanti işlemeye devam etti. Şahane, değil mi?

Lebaleb kongreler

Sözün bittiği bir başka yerse AKP kongreleri. Pandemi yasakları sebebiyle kapalı olan veya kısıtlı bir şekilde hizmet verebilen işletmeler varken, düğün, nişan ve cenaze gibi organizasyonlarda kişi sınırlaması uygulanıyorken, maçlar seyircisiz oynanıyorken, toplantı ve yürüyüşlere izin verilmiyorken maşallah bu kongrelerde iğne atsan yere düşmüyor. 7/24 maske mesafe uyarısı yapan merciler buraları uyarmak şöyle dursun, kalabalıkla övünüyor. Salonları “lebaleb” doldurdukları için kendilerini tebrik ediyor. Sanırsın pek çok aday kıyasıya bir mücadele veriyor, demokratik bir atmosferde seçim heyecanı yaşanıyor, adayını desteklemek suretiyle heyecana ortak olmak isteyenler salonu dolduruyor! Aday belli, liste belli, kazanacak olanlar belli. Bu belli olanların dışında aday olmak isteyenlerden bazılarının salona alınmadığı ve hatta gözaltına alınanların olduğu haberleri var.

Bu kadar özgüven neyden kaynaklanıyor olabilir ki? Acaba diyorum, o salonları dolduran herkes aşılandı da bizim haberimiz mi yok? Parmakları ile dört işareti yapmaları, dördüncü fazına geldikleri bir aşı kullandıklarını gösteriyor olabilir mi? “Tek enjektör, tek aşı, tek doz, tek biz” formülasyonuyla ifade edebilecekleri bir “fazia” yoksa, o kalabalıklar virüs faciasına sebep olur Allah muhafaza...

“Kapansın lokantalar, restoranlar, kafeler 

Lebaleb dolsun kongreler

Yaparsa kongreyi Ak Parti yapar

Virüsü sade vatandaş kapar

Benden duymuş olmayın

Bu hamle esnaftan ters teper”

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/sozun-bittigi-yerler_537399

Gündem-i Pandemi


gündem-i pandemi

Bu hafta, kıyıda köşede kalmış ve fazla rağbet görmemiş bazı haberlerden bahsedeceğiz.
İlk haberimiz Çinlilerin uzaya fırlattığı bilinmeyen nesne ile ilgili olacak. Sputnik’in geçtiği haber tam olarak şöyle:

 “Çin’in yeniden kullanılabilen deneysel uzay aracının, geçtiğimiz günlerde Dünya yörüngesinde gerçekleştirdiği gizli misyon sırasında uzaya bilinmeyen bir nesne bıraktığı ileri sürüldü.

ABD’li uzmanlar, Çin uzay aracı Dünya etrafında iki tam tur atıp yörüngeden çıkmadan kısa süre önce bilinmeyen nesneyi fırlattığını tahmin etti.,

Çin’in nesneyle ilgili hiçbir bilgi açıklamadığı kaydedildi.” 

Önceki yıllarda duyurulan, Çin’in uzayda yerleştirmeyi düşündüğü yapay ay projesi ile ilgili bir şey olabilir mi acaba? Fa-Ruk Na-Fiz Çinlibel isimli bir şairleri olsa “Yağız roket kişnedi, meşin nesne fırladı” diyerek “Wuhan Duvarları” isimli bir şiir yazardı zannedersem. 

Wuhan demişken, ya Koronavirüs’le ilgili bir şeyse fırlattıkları? “Dünyayı yeterince hasta ettik, sıra uzayda” diyerek virüslü bir paket yollamış olamazlar mı? Belki de virüsü yok eden ilacı bulmuşlar ve “bir Allah’ın kulu nasiplenmesin” diyerek ilaçları uzaya göndermişlerdir, kim bilir...
 Gerçi, “pandemi grafiğin kara” nidalarıyla Çin’e yükleniyoruz ama bugünlerde onlar da cevaben “sizinki bizden WuhAnkara!” deseler, inanın verecek cevabımız yok. Gerçekten anlamakta zorlanıyorum, konut kredilerinde kolaylık sağladık, haftasonları yasaklar ilan ettik, daha ne yapalım? 

Ankara başta olmak üzere Anadolu’da çok fazla bulaşma vak’ası tespit edilmiş, pek çok yerde hastanelerde yer kalmamış. Çok şükür ki, birinci dalganın ikinci pik noktasındayız, ikinci dalgaya geçmedik daha. Dalgalar arası geçişler için gerekli ve yeterli şartlar nedir bilmiyorum ama süreç çok iyi yönetilmeye devam ediyor, şüpheniz olmasın. Koro ve nota gibi korona virüsünü hatırlatan terimleri sebebiyle olsa gerek, gece yarısından sonra müzik yayınını yasakladık, kolluk kuvvetlerimiz de kollara takılan maskelerin peşine düşüyor. Biraz daha beton ve asfalt projeleri geliştirebilirsek virüs meselesini halletmiş oluruz Allah’ın izniyle... Filyasyon işlerini enflasyonu hesaplayan ekip yönetse, ölü sayısında eksili rakamlara ulaşmamız işten bile olmazdı. Günlük skorları da “tiwittır” değil “Tüiktir” üzerinden paylaşır, düşman çatlatırdık. Ama işte, bütün suç bizim millette: iş-güç yok, dolaşıyorlar cafa cafe, hak getire sosyal mesafe!

KURU PASTA BİLE VERMEDİLER!

Madem Ankara’dan bahsettik, sıradaki haber de oradan gelsin: “Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı Büro-İş Sendikası Genel Başkanı Alay Hamzaçebi, Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılan Türkiye Sigorta Tanıtım Toplantısı’na götürülen Hazine ve Maliye Bakanlığı personeline öğle yemeği verilmediğini söyledi. 

Türkiye Sigorta Tanıtım Töreni’ne katılımın kalabalık görünmesi için Saray’a götürülen personele gün boyu sadece su ikram edildi. Öğle yemeği verilmeyen personel saat 15.00’e kadar Saray’da bekletildi. Ne bir bisküvi, ne bir kuru pasta verildi. Saray’a götürülen personel aç kaldı. Sonrasında bazı personelin otobüsleri gelirken, bazılarının otobüsleri de gelmedi. Otobüsleri gelmeyen personel bir süre bekledikten sonra ücretlerini kendilerinin ödediği taksi ile Saray’dan dönebildi. Emekçilere verilen değer bu.” 

Pandeminin en şiddetli günlerinde, Ankara gibi hastanelerin dolup taştığı bir şehirde tören düzenlemek de ne bileyim... Hele de, kalabalık görünmeye çalışmak... Virüs bu kalabalığı beğenmiştir herhalde. Haberde geçtiği gibi sadece kalabalık yapmak için götürüldülerse, Hazine ve Maliye Bakanlığı personeli yerine, keşke bir cast ajansı ile anlaşıp adam ayarlasalardı. Zira bakanlık personelinin figüranlık yapılacak saatler boyunca uğraşacağı daha önemli işleri olabilirdi. Ne bileyim, paydaşlarla sinerji artırma teknikleri, bu ayı geçen aydan daha iyi yapma ve en kötüyü geride bırakma projeleri gibi...  Olmadı, “Hollywood setlerinde bile görülemeyecek güzel insanlar” tanıyan Trump’a sorsalar, o bile birilerini tavsiye ederdi. 

Neyse, bakanlık personeli gitmiş bulunmuş bir şekilde. Kalabalıklarda virüs tehlikesini bertaraf etmek için havaya çay atılır, Giresun’da gördük. Saray’ın şanına layık olacak şekilde beyaz çay fırlatılabilirdi en azından, o da yapılmadı. Ejder meyveli, sumutili, aloeveralı, starexli ve bırak görmeyi-içmeyi, adını söylemek veya okumaktan aciz olduğumuz bir sürü meşrubata ev sahipliği yapan bir mekanda, su haricinde hiçbir içecek ikramı yapılmadıysa, bu yürek burkan büyük bir dramdır! Hazine ve maliyecilerle anlaşamayan ve “içişleri” kontrol eden kişilerin işi olabilir, demedi demeyin...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/gundem-i-pandemi_527987

“MaScary Movie”


MaScary Movie

Ülkemizde, her zaman olduğu gibi herşey çok iyi gidiyor, hamdolsun. Bütün dünyayı etkisi altına alan malum virüs neredeyse bizi teğet geçiyor, süreç çok iyi yönetiliyor çünkü. Ekonomi dersen tıkırında. En kötüyü geride bıraktık. Haberiniz yok mu? En kötüyü bırakın, kötüyü dahi ne zaman gördük hiç bilmiyoruz, farkında olmadan geçip gitmiş bile. Allah bilir, tünele girdiğimizi de görmemişsinizdir... Ama korkuya hiç mahal yok, çünkü tünelin sonunda ışık görünmeye başladı.

Telefonla konuşurken sizde de oluyor mu bilmiyorum, birden karşıdan ses kesik kesik gelmeye başlar. Karşıdaki de tünele girdiği için telefonun çekmediğini söyler. Her nasılsa, bu sözü net olarak duyulur. Biz de şimdi tüneldeyiz ya, bizi çekemeyenler oluyordur haliyle. Belki de çekemeyenler, bizi tünele sokuyordur, bilemiyorum! Ne zaman işler yolunda gitse, dikkat edin, birileri bir şeyler yapıyor. Tam olarak kim bunlar ve ne yapıyorlar bilmiyoruz ama... Dünyanın en güçlü ülkeleri küçülme beklerken biz büyüme hedeflerimize doğru adım adım yaklaşıyorduk. Fiyatlar yüzde elliden fazla artsa bile enflasyonumuz yüzde onlu seviyelerde kalıyordu. Hemen dış kaynaklı saldırı ile Dolar’ı yukarı çektiler! Sadece dolarla kalsalar iyi, Tayland Baht’ını bile bizim paraya kafa tutar hale getirdiler. 

Ne yapsalar boş; bize diz çöktüremeyecekler, milletimizi bölemeyecekler, ezanı susturamayacaklar! Maddi ve manevi donanımlıyız. Temel’e “dış mihraklar size karşı birleşti, ne yapacaksınız?” diye sormuşlar, “biz ülke olarak hep 50 komşumuzu götürdüğümüz için bizi etkilemiyor, listemiz hazır”  demiş. 

Korona meselesinde de normalleşme adımları atıyoruz, çok olumlu. Avamın rağbet ettiği AVM’leri açıyoruz yavaş yavaş. Ama sakın ola ki, siz oralara “normaldiya” çıkarması yapmayın, evde kalın. Zaten maskesiz gitmeniz yasak, maskeler de öyle herkese kolayca ulaşmadı, hele bir sorun niye... Ligler de başlıyor, sosyal mesafeye dikkat ederek oynarlar artık maçları. “İşyerleri açılacak ama kimse gitmezse nasıl iş yapacaklar, eve ekmek nasıl götürecekler, bu nasıl normal?” demeyin, cana geleceğine normala gelsin... Üniversite sınavının tarihi öne çekildi diye tatava yapanlara soruyorum, turizmciler taş mı yesin? Hem öğrenci kardeşlerimiz üzülmesinler, baraj puanı aşağı çekildi. İttifaklara da izin verilir belki, daha güçlü bir üniversite için ben varım, sen de var mısın kardeşim?

Bu kadar müjdeli haber yeter sanırım. Şimdi size bir filmden bahsetmek istiyorum. Adı “MaScary Movie”. Maskeli bir korku filmi anlamında, “mask” ve “scary” kelimelerinin birleşiminden oluşmuş ismi. Filmle ilgili bilgiler şöyle:

Yönetmen: Kentin Karantinosu
Oyuncular: Pandemi More, Balon Mask
Ayem-dibi puanı: Kazandibi kadar tatlı bir film, puanı da 8.6/10

Pandemi birden ortaya çıkar ve Balon Mask, maskeli bir balo düzenler. Baloya katılmak için maske takmak zorunludur ancak maske bulmak zordur. Çünkü balonun sahibi, maske dağıtım işini kendi lütfu gibi göstermek ister ve derhal maske satışını yasaklar. Herkesin evine ücretsiz maske geleceğini duyurur. Tebaa bunu alkışlarla karşılar. Gergin bekleyiş sürerken pek çok kişiye maske ulaşmaz. Balon, oturduğu siteye bizzat başvurulmasını ister ama nafiledir, yine maske dağıtımı düzgün yapılamaz. Baloya gidememe korkusu herkesi sarmıştır. Sonuçta maske satışı serbest bırakılır ama acaba tebaa maskeye ulaşabilecek midir? Filmin sonun buraya yazmayacağım, en iyisi filmi seyredip heyecanını öyle hissedin. 

Katıldığı festivallerde “AK-Ademî” ödülü alan film, maske dağıtımının her aşamasında en doğru kararın verildiğini savunan eleştirmenlerden tam not almıştır. İyi seyirler...

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: