Bu Blogda Ara

Arşiv

genç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
genç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ekran Zorbalığı

 

Ekran Zorbalığı
Ekran Zorbalığı

Ortalık şiddet haberinden geçilmiyor. Kiracı-ev sahibi arasında çıkan çatışmalar, boşanma aşamasına gelince karısını öldüren adamlar gazete ve televizyon haberlerinden eksik olmuyor. Trafikte yaşanan yol verme kavgalarını canlı olarak takip edebilirsiniz, herhangi bir bültene değil sokağa bakmanız yeterli. Alacak verecek davası sebebiyle sokaklara taşan çatışmalar bile alelade kabul ediliyor artık.

Bu tarz haberleri duyunca üzülüyor ve genellikle böyle olayların cehalet sebebiyle gerçekleştiğine kanaat getiriyoruz. Geçtiğimiz hafta içinde duyduğumuz iki enteresan haber vardı: Birinde kelime-i tevhid bayrağı taşıyan bir vatandaş yumruk yedi ve yüzü gözü kan içinde kaldı. Diğerinde ise Koç Üniversitesi yurdunda, iddialara göre “alt ırka” mensup olduğu öne sürülen bir öğrenci, oda arkadaşları tarafından işkence gördü ve darp edildi. Tam olarak ne olup bittiğini bilmiyoruz, adli mercilere intikal eden olayların ayrıntılarını muhtemelen mahkeme süreci sonrası öğrenebileceğiz.

İki olayda da aktörler, Türkiye’de en yüksek puanlara sahip üniversitelerde ve bölümlerde okuyorlar. Yani, salt cehalet ile olayı izah etmek çok doğru olmayabilir. Evet, yüksek tahsil kazanmak ve okuyabilmek için belli bir bilgi ve zekâ seviyesi gerekiyor olabilir. Lakin, ırkçılık ve tarafgirlik gibi cahiliye devrinden kalma duygular, kültür ve tahsil seviyesi ne olursa olsun insanları iptidaî ve cahilce davranışlar sergilemeye yöneltebilir. 

Gençler bu hale nasıl geliyor?

Telefon, tablet veya bilgisayar fark etmiyor, maalesef bütün ekranlar şiddet görüntüleriyle dolu. Çocukların oynadığı öyle oyunlar var ki, el bombasından otomatik silaha, tabancadan rokete, kullanmadıkları silah yok. Veli toplantısı için gittiğimiz okulda öğretmenler çocukların birbirlerine karşı düşmanca denebilecek kadar kötü davrandıklarından yakınmıştı. Şiddet içerikli oyunlarda gasp, hırsızlık ve hile gibi ahlak bozacak öge olarak ne ararsanız var. Çevrimiçi oynanan oyunlarda oyuncular avatar ve takma isimler kullandıkları için, yüz yüze iken yapmaya çekinecekleri davranışları rahatça birbirlerine karşı sergileyebiliyorlar. Uzun süreler boyunca bunlara maruz kalan çocukların gerçek hayatta da davranış kalıpları bozuluyor. 

Televizyon derseniz, gündüz programları, Palu ailesi gibi hangi ferdinin hangi ferdine ne kötülük yaptığını anlamak için emniyetin cinayet bürosu gibi çalışma gerektiren çarpık örneklerle dolu. Gelinini kesen kayınpeder, eniştesini vuran kayınço gibi üçüncü sayfa haberleri gırla gidiyor. Diziler derseniz, mafya dizilerinde her bölüm bir kamyon dolusu adam ölüyor. Onları geçtim, mafya temasının işlenmediği yapımlarda sürekli birbirine bağıran tipler var. Aşırı zenginlik ve lüks içinde yaşayan insanlar birbirlerinin kuyusunu kazmakla meşgul. Haberleri açıp bakalım diyenler de siyasetçilerin asık suratları ile karşılaşıyor. Kahvehane köşesinde söylese dayak yiyeceği sözleri siyasi hasımlarına hitaben televizyon ekranlarından söyleyip 85 milyona duyuruyorlar. Siyasetçilerin dili nefret dolu. 12 yaşındaki çocukları bile milletin karşısına çıkarıp birilerine hakaret ettirebiliyorlar. Rahmetli Demirel zamanının o incelikli, muzip, hiciv dolu göndermeleri siyaset sahnesinde yer almıyor artık. Hayır, yapan olsa, mevzuyu anlayacak siyasetçi yok piyasada. 

Kısaca, analog veya dijital bütün ekranları sıkarsanız çamur, çirkef, nefret, saygısızlık, hoşgörüsüzlük ve şiddet damlayacak. Tam da en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanda, ortaokul ve liselerde saygı, nezaket ve görgü kurallarının anlatılacağı “Adab-ı muaşeret” derslerinin müfredata eklendiği haberini aldık. İnşallah bu ders, hakkı verilerek işlenir de, gençlerimiz “ekran zorbalığı”ndan kurtulur...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ekran-zorbaligi_592540

Ye Kuşağım Ye, Ye, Yeee...

 

Ye kuşağım ye ye
Sefer Selvi karikatürü

Cumhurbaşkanımızın Dış İşleri Bakanımız tarafından karşılandığı ve iktidarın mini ortağı sayılan BBP genel başkanı ile toplantı imkanı bulduğu ABD gezisi çok konuşuldu.

Aslında ABD gezisi dediğimize bakmayın, BM toplantılarına katılmak üzere gidildiği için ABD erkanından kimsenin karşılamamış olması normal. Normal ama, gel de bu geziyi Viyana kuşatması gibi lanse eden medyanın seyircilerine anlat!

O toplantılara giden başka ülkelerin yöneticilerini de muhtemelen ev sahibi ülkeden kimse karşılamamış ve bu duruma kimse içerlememiştir. Mesele, bizim Cumhurbaşkanı’nın her adımından büyük muzafferiyet hikayeleri devşirmeye çalışanların çırpınışlarının komikliği.

Tabii, onca yol katedip, kalabalık bir heyetle oralara kadar gidilmişken, Biden bir nezaket gösterip görüşse iyi olurdu. Ziyaret öncesi görüşme isteklerine cevap da vermemiş ve konuyu muallakta bırakmış. Umut verip görüştürmemek de nedir? Biden aslında iyi ama çevresi kötü (şimdi hemen adamı kötüleyip kendisiyle papaz olmayalım). Bizimkilerin Biden’siz kalması hususunda Amerikalı yetkililerin bi’ densizliği olduğu kesin!

Hamdolsun, ülkemizin itibarı korundu yine de. Düzinelerce arabadan oluşan konvoyumuz, olanca ihtişamıyla New York caddelerinde arz-ı endam eyledi. Çaaak diye çaktılar çakarları, New Yorker’lar şaşırdı, ardından çaaak diye bir daha, n’ooluyoruz demelerine fırsat kalmadan bir daha çaktılar çakarları...

500 yıllık dış politikamızın dönüm noktası olarak bahsedilen Türkevi açılışı yapıldı. Rahmetli demokrat Süleyman Demirel ve Dış İşleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in girişimleri ile arsası alınan ve 1977-2013 yılları arasında hizmet veren bina yeniden inşa edilmiş. İnşa işlerini milli müteahhitlerimizden biri yapmış. Malum, müteahhitlerimiz garantisiz iş yapmayı sevmez, Türkevi için günlük kaç Türk garantisi verildiği sorusu akla gelmiyor değil...

Yurt dışında bu gelişmeler yaşanırken, yurt içinde kalacak yurt bulamayıp ev kiralamak isteyen ve kira fiyatlarını görüp isyan eden gençler seslerini duyurmak için “barınamıyoruz” hareketi başlattı. Parklarda bahçelerde oturdular ve pankartlar astılar. Genç, park, pankart kelimelerinin bir cümlede beraber bulunmasının altından darbe senaryosu çıkartan mahfillere yine iş çıktı. Halbuki ülkede öğrenci sayısı ve yurt sayısı belli. Kiralardaki arz-atalep dengesizliğine bir de enflasyon katkısını da ekleyince ortaya öğrencilerin veremeyeceği astronomik rakamlar çıkıyor. Enflasyonun hedefinin Erdoğan’ı devirmek olduğunu zaten biliyoruz. Enflasyon kelimesi içerisinde gizli bir “esnaf” kelimesinin konuşlandığını fark etmiş miydiniz? Fahiş fiyatların tek sebebi esnaf demek ki... Neyse, konudan sapmayalım.

Kimseye bir zararları olmadan parklarda oturan gençlerin bazılarına polis dağılma uyarısı yaptı. Gençlerin gidebilecekleri yurtları yok, Orhan Gencebay gibi içim üperdi, ya ev de yoksa? New York’lara yüz milyonlarca dolar harcamak tamam da, New Yurt’lara neden hiç yatırım yapılmıyor acaba?

Aslında, ülke semalarında seçim kokusu olmasa ve anketlerde düşen oy oranları görülmese, Z kuşağı denilen ve anarşik anarşik hareketleri olan gençlerin gözünün yaşına bakılır mıydı, bilmiyorum. Muhtemelen, barınma problemi yaşayan gençlere, Emniyet Teşkilatımız nezarethane kapılarını ardına kadar açardı. N’eylersin ki, o kuşağın oylarına ciddi ihtiyaçları var.

AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, muhalefet partilerini eleştirirken "kendileri de anket yaptırıyorlar. Bütün yapılan anketlerde onların 'Z kuşağı' dediği 18-30 yaş arasındaki gençlerde birinci parti Ak Parti’dir. Hem de açık ara Ak Parti’dir" ifadesini kullandı.

İlahi, Numan Bey... Kuşaklardan bahsederken, yakışıyor mu size, öyle George’ların, Hans’ların icat ettiği tabirleri kullanmak? Bu memlekete kuşak ismi lazımsa, onu da siz getirirsiniz, eminim. Şaaak diye bir kuşak çıkarırsınız, şaşırır millet, nedir bu “Vav” kuşağı diye... Sonra şakkadanak diye bir “He” kuşağı patlatırsınız, n'ooluyoruz demeden şakkadanak al sana bir “Lamelif kuşağı”, o da yetmezse bir “Ye” kuşağı... Bence, AKP gençliğini temsil edecek kuşak ismi, kesinlikle Arap alfabesinin son harfi olan “Ye”den almalı. Vav ve He kuşakları “yav, he he!” diyerek her sözünüzü kabul edebilir ama bu Ye kuşağı ancak "ye kuşağım ye, ye ye..." ninnisiyle uyur, haberiniz olsun...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ye-kusagim-ye-ye-ye_550189

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: