Bu Blogda Ara

Arşiv

reform etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
reform etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Belirsizlikler Ülkesi

 

Belirsizlikler Ülkesi
Yiğit Özgür Karikatürü

Gün geçmiyor ki, herhangi bir konuda yeni bir eylem planı, yeni bir paket, hiç olmadı, bir reform açıklaması olmasın.

Büyük resim görücü ve göstericileri için rönesans dönemi bile başlayabilir. Biri hafriyat kamyonunu alır, Leonardo da vinci... Pardon, “Rönesans” deyince Hilal Kaplangelo ve Rafatihello Tezcanio gibi büyük resim sanatçıları yerine inşaat işlerine gitti aklım nedense. Avrupa’da reform hareketleri Rönesans’tan sonra oldu, ama olsun, biz Hans ve George’un yaptığını aynen yapmak zorunda değiliz. Yakın zamanda coğrafi keşifler hareketi başlarsa şaşırmayacağız. Sanayi devriminin de eli kulağındadır muhtemelen... Bir çırpıda orta çağı atlıyoruz, ne güzel...

Bu kadar dönüşüm ve değişim neden kaynaklanıyor derseniz, Atomilliyetçi Hareket ile Atomize Adalet ve Kuantum Partikülleri koalisyonu işbaşında da ondan... Önceki yazılarımızı takip edenler hatırlayacaklardır, kuantumun temelini oluşturan Reisenberg’in belirsizlik ilkesinden bahsetmiştik. Bu ilkeyi anayasa gibi kabul eden ülkeye de “Reisenberg’in belirsizlik ülkesi” demiştik. Belirsizlik ülkesinde hiçbir şey kararında kalmaz. Hareketleriyle, adeta Sicim Teorisi’ndeki titreşen parçacıkları hatırlatan rahmetli Azer Bülbül de bir şarkısında bu hakikate “Güvenme hiçbir şeyine, bir sel gelip alabilir, bana bir şey olmaz deme, her an her şey olabilir” sözleriyle işaret etmiştir.

Bazı Belirsizlikler

Belirsizlikler ülkesinde, dış politikada düşman ülkelerin konumu bilinirken politikalardaki dönüş hızı bilinemez. Başı dönmeden dönüş rotasını takip edenler de nihai düşman listesini bilemez. Bir gün “kardeşim” denen kişinin ertesi günü “zalim” sıfatıyla çağrıldığını duyunca şok geçirebilir. Yıllarca “darbeci” denerek uzak durulan ülkelerle temaslar kurulabilir, müttefik denilen ülkeler ekonomik boykot uygulayabilir ve “haçlı ittifakı, Naziler” denilen ülkelerin içinde bulunduğu birliğe dahil olmak istenebilir. İçeride hainlikle suçlanmak istenen kişilere haçlı zihniyetindeki ülkelerin para yardımı yaptığı iddia edilirken, insan hakları eylemsizlik momenti çalışmalarının o ülkeler tarafından fonlandığı çıkabilir. Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı zulümler dile getirilirken, Çin ziyareti sonrasında o konu bir daha hiç açılmaz. Rüzgâr nereden eserse oraya yönelinir, akıntıya teslim olunur.

İçeride ise Bahçoli’nin dışarlama ilkesi, ülkede kendi gibi düşünmeyen herkese uygulanır. İstenmeyen kişiler, terörist ilân edilebilir. Neye göre terörist ilân edildiklerini sorarsanız, günün popüler terör örgütü listesine bakılır, en çok ses getirecek örgüt seçilir. Vaktiyle, protesto hakkını kullanmak isterken yakalanıp mahkemeye çıkarılan bir genç, beş on tane terör örgütü isminin geçtiği bir örgüt kokteylinin listelendiği iddianameyi görünce muzipçe sormadan edememiş: “İstediğimiz örgütü seçebiliyor muyuz, yoksa siz mi karar vereceksiniz?”

Allah Kerim

Muhalif olduğu için türlü suçlamalara maruz bırakılan ve seçime girmemesi için ne gerekiyorsa yapıldığı halde seçime girip barajı aşan bir partiye, ihtiyaç duyulduğu zamanda “yerli ve millisin, evine dön” çağrıları yapılır. Ama bakılır ki o partinin  böyle bir niyeti yok, o zaman da terör örgütüne yardımla suçlanır, hakaretler edilir. Aşı için takvim verirken bugün, yarın denir, bir de bakmışsınız ki sene dönmüş. 50 milyon-100 milyon gibi doz rakamları verilir ve “bu ay, bilemedin gelecek ay kesin” gibi laflarla vatandaşa bilgi sunulur, ama aradan bir hafta geçince sonbahara işaret edilir. Artık Allah Kerîm’dir...

İşsizlik rakamları düşmüştür, ama nerede ve nasıl düştüğü belirsizdir. Millî gelir ve istihdamın düştüğü yerde işsizlik oranının da düşmesi “hiçbir iş olmasa bile mutlaka birşeyler olmuştur, iş bulmaktan vazgeçmiştir” prensibiyle açıklanmaktadır. 

Merkez Bankası rezervlerindeki paranın konumu bilinirken harcama hızı, harcanma hızı bilinirken nereye harcandığı belirlenemez. Bir gün, (Şener Şen’in canlandırdığı Maho Ağa sesiyle okuyun) “evet, o parayı harcadık, ama hele bir sorun, kime harcadık, lo nomıssızlar!” denirken, hemen bir hafta sonra paranın bankada olduğu söylenir. Bakanların istifa edip etmediği belirsizdir. Ederlerse istifalarının kabul edilip edilmeyeceği de belirsizdir. 

Damadın hızı bilinirken konumu bilinemezdir, zaten damat kadar kafalara taş düşsündür. Ortadan kaybolduğu günlerde hiç kendisinden bahsedilmemişken, onun poltikalarına zıt kararlar alınır ve değişim müjdesi verilir. Üç ay sonra kendisinden sitayişle bahsedilmesi, toplumsal hafızanın 3 ay ömrü olduğunu göstermektedir. At izi, it izi karışması sonucu iz belirsizliği ortaya çıkmıştır, tabiî ki Allah sonumuzu hayreylesindir...

“He” demeli normalleşme

 


Bazı şeylerin normalleştiği, bazı eski normların da şeyleştiği bir hafta geçirdik.

Malum salgın sebebiyle getirilmiş olan ve günlük hayatımızı etkileyen kısıtlamalardan bir kısmı kaldırıldı, bazıları da esnetildi. Şehirlere risk puanı verildi, derecesine göre bir harita üzerinde farklı renklerle gösterildi. Vatandaş olarak kafamız karıştı tabi; hangi okul, hangi bölgede açıldı, kim saat kaçta dükkanı açıp kaçta kapatacak, sokağa ne zaman çıkılabilip, ne zaman eve dönülebilecek... Kademeli normalleşme denilen yeni düzenlemenin ilk açıklandığı günlerde ilkokullarda yüz yüze eğitim başlamışken 20 yaş altı vatandaşların toplu taşıma kullanması hala yasaktı. Neyse ki, bir kaç gün sonra o yasak kaldırıldı.

İllere göre risk dağılımını gösteren renkli Türkiye haritası seçim zamanlarını hatırlattı, renkli seçim esprileri yapıldı. Geçersiz testler bir daha sayılacak mı, AA virüs akışını keser mi, hangi seviyede keser, mühürsüz-faz sayısı eksik aşılar geçerli mi, hiçbir aşı olmasa bile mutlaka bir aşı olacak mı? Hangi aşılar barajı geçecek, aşı ittifakı mümkün mü? Faz sayısı düşük aşıları teşvik için “faz sebeptir, enfeksiyon sonuçtur, fazları düşürmeye çalışmalıyız” denecek mi? Restoran ve kafelerde %50-1 doluluk nasıl sağlanacak? Lokantalarda 45 dakika dolduran müşteriler için uzatmalara gidilecek mi?

Neyin nasıl uygulanacağı tam olarak anlamayan insan ne yapmalı? Kafasını yormadan kademeli normalleşmeye “he” demeli, hatta “yav, he he!” demeli... Nasıl olsa yöneticilerimiz ve kolluk kuvvetlerimiz konuya hakimdir, en doğrusunu onlar bilir ve uygular. Alın size örnekler:

Lebaleb dolu kongrelerde, ne dediği anlaşılamayan vatandaşlar maske çıkarmaya davet edilirken, Hatay il gençlik kolları halaylı kutlamalar yaparken yayılmayan virüsün sıradan vatandaşları günlük işlerini yaparken etkilediği ortaya çıktı. Metrodan çıktıktan sonra açık alanda maskesini azıcık indirip hava aldıktan sonra maskeyi düzelten bir hanım, polisin ısrarlı takibi sonucu son anda yakalandı ve kimseye virüs bulaştırmadan etkisiz hale getirildi!

Bir başka görüntüde, hanımıyla birlikte motorsikletle dolaşan bir kişi vardı. Muhtemelen kendileri de o görev alanına aynı şekilde motorla veya ekip otosuyla gelmiş olan polisler motorsikleti durdurdu ve motordakilere mesafe uyarısı yaptı. Motorsikleti kullanan adam “eşimdir” dese de, polis arkadaşlardan biri “en çok eşler birbirine virüs bulaştırıyor” şeklinde muazzam bir tespit yaparak ilerideki otobüs durağında eşini indirmesini istedi. Etrafı açık motorda eşinden virüs kapmaktan son anda kurtulan kadıncağız, muhtemelen 30-40 kişinin oturduğu kapalı otobüs ortamında güvenle seyahat imkanına kavuştu.

Dağ taş dolup taşarken korona virüsüyle, dağ başındaki köyde koyun sürüsüyle dolaşan bir teyzeyi de hastalık kapmaktan son anda jandarma ekibi kurtardı.

Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde denetim yapan kaymakam, bir eczanede çay içerken maskelerini indirmiş çalışanlar hakkında maske takmadıkları ve sosyal mesafeye uymadıkları için tutanak tutulmasını istedi. Üç çalışanın bulunduğu eczaneye, kaymakam ve ekibinin (dört kişi, kameramanı da sayarsak beş kişi) yanyana girdikleri görüldü. Mesafe ihlali pahasına vazifesini yapan kaymakam beyi ne kadar tebrik etsek azdır.

Vali, kaymakam, polis, jandarma ve bekçi... İnsan, haklarında kötü düşünebilir mi? Hem de, İnsan Hakları Eylem Planı’nın açıklandığı zamanlarda. Sloganı “özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye” olan, 11 temel ilke ve 50 amaç barındıran bu planı beğenmeyenler olmuş. Neymiş, bunların hiçbiri yeni bir husus değilmiş; ceza hukukunda, anayasada, imza attığımız ve hükümlerine uymayı kabul ettiğimiz uluslararası sözleşmelerde zaten varmış! Afedersiniz ama uzaydan mı gelecekti eylem planı? Vatandaş isterse, yakında çıkacağımız uzay macerası ile onu da yaparız evelallah... Ne demişler, reformu an aya sayı hazırla...

İktidarımız, sadece işi düşünce veya oyları düşünce, düşünce suçlarını gündeme getirenlerden hiç olmamıştır, olmuyordur, olmayacaktır. Serbest piyasa şartları işliyor, insan haklarına talep arttığı için bulmakta zorlanıyoruz, bu kadar basit. Kıymeti yükselmiş, piyasada az bulunan şeyleri PTT vasıtasıyla temin etmeye başlamışken, demokrasi, adalet, insan hakları, şeffaflık, liyakat ve reform paketlerini PTT Kargo evimize kadar getirse diyorum, harikulade bir hizmet olmaz mı?

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/he-demeli-normallesme_538267

La Yasa de Papel!

 
La Yasa de Papel
Geçtiğimiz haftalarda yargı reformu strateji belgesi açıklandı. Hukukçular tarafından genellikle temkinle karşılansa da bazılarının tepkisi daha farklı oldu.Özellikle avukatlara yeşil pasaport müjdesini “support” etmek için metanetini kaybederek elinden gelen bütün alkış desteğini verenler de oldu. 
 
Yargıdaki yeni yol haritasını anlatırken Erdoğan şöyle dedi:

“Bu strateji belgesini sonraki reform hazırlıklarının başlangıcı olarak görebiliriz. Biz bu reformalara AB istediği için değil milletimizin ihtiyacı olduğu için sahip çıkıyor ve hayata geçiriyoruz. Adaletin küçüldüğü yerde zulüm büyüyor demektir. Yargı Reformu Stratejisi belgesi eski reformaların güncellenmesiyle ortaya çıkmıştır. Amacımız tüm kurumlarımızın ifade hürriyetine, hürriyetleri kısıtlayan bütün uygulamalara karşı duyarlı olmalarını sağlamaktır. Her alanda ayrı ayrı çalışmalar yürütüyoruz. Bu reform belgesi daha güvenilir bir yatırım ortamının oluşmasına yardımcı olacaktır. AB’ye bağlılığımızı da ifade etmiş oluyoruz.”

Temkinle yaklaşanlar şunu dile getiriyor: Hak ve özgürlüklerin genişliği, fikir hürriyeti ve tutuklama tedbirinin ölçülü kullanımı ile ilgili zaten yeteri kadar düzenleme vardı. Problem bu konulardaki kanuni eksiklikler değil, bu kanunların uygulayıcılarının tutumu idi. Aynı kanun bazıları için zorlama tevillerle uygulanırken, bazılarına ise hiç uygulanmıyordu. “Anayasa beni bağlamaz” diyen İçişleri Bakanı vardı meselâ. Anayasa mahkemesinin kararını tanımayıp saygı da duymadığını belirten yetkililerden aldığı cesaretle midir bilinmez, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı uygulamayan alt derece mahkemeleri de görüldü.

ÇORLU MESELESİ

Strateji belgesi tabiî ki bir sihirli değnek değil, ancak yayınlandıktan sonra beklenen etkilerinin hissedilmemesi üzücü. Geçtiğimiz sene Çorlu’daki feci kazada yakınlarını kaybeden insanların haklarını aramak ve seslerini duyurmak için Anayasa Mahkemesi’nin önünde toplanmasına polis zoruyla engel olunurken, biber gazı, jop ve plastik mermi kullanılması tepki çekti. Aynı gün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının, başkan adaylarından birini protesto için düzenledikleri mitinge herhangi bir müdahale olmadı. Müdahale olmaması ifade hürriyeti adına sevindirici, ama adamına göre muamele devam ediyor maalesef...

RABİA NAZ MESELESİ

Giresun’un Eynesil ilçesinde otopsi raporu ile katledildiği tesbit edilen Rabia Naz isimli kız çocuğunun katillerinin korunması ve saklanması için akıl, mantık ve fizik kurallarını hiçe sayan raporlar düzenlendiği, hakkını arayan babanın uydurma gerekçe ve raporlarla deli gibi gösterilmek istendiği haberleri vicdanımızı sızlatırken, Meclis’te konunun araştırılması için verilen önerge AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

...VE TORBA YASALAR MESELESİ

Ekonomi kanalı olan Bloomberg’te yayınlanan “Ekonomik Kriz ve Döviz” haberini yapan gazeteciler, o haberi paylaşan aralarında ekonomist ve sanatçıların da bulunduğu pek çok kişi hakkında “devletin ekonomik düzen ve istikrarını hedef aldıkları” gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Ekonominin bozulması ve dövizin yükselmesi ile değil de onu haber yapanlarla mücadele devam ediyor. “Daha güvenilir bir yatırım ortamının oluşmasına yardımcı” olması beklenen yargı reformu strateji belgesi ruhu, lütfen geldiysen ses ver...

İspanyolların çektiği ve darphaneyi soymaya giren hırsızların darphane imkânlarını kullanarak kendilerine yeni paralar bastıktan sonra torbalara doldurup kaçtıkları bir hikâyeyi anlatan “La Casa De Papel” (Kâğıt evi) isimli meşhur bir dizi film var. Uygulanmayıp sadece kâğıt üstünde kalan yasaları ve demokratik teamüllerle bağdaşmayan bir şekilde birilerinin istediği hususu torba yasalarla geçirttiği Meclisi düşününce bizdekine “La Yasa de Papel” demek abes kaçmaz her halde...
Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/la-yasa-de-papel_496181

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: