Geçen gün, bir Tarım Orman Şurası düzenledik. Elimize büyük
resmi alıp gösterdik, şurası tarım alanı, orman da şurası diye. Tarım, orman,
çevre falan, biliyorsunuz en önem verdiğimiz konular arasındadır.
Define ararken kuruyan bir göl oldu, bazıları bir bardak
gölde fırtınalar kopardı. Dipsiz midir, -afedersiniz- edepsiz midir o göl
işte... Yahu, göl dediğime bakmayın, küçük bir su birikintisi gibi bir şeydi.
12 bin yıllıktı diyorlar, muhtemelen suyu da bayatlamıştı bu kadar senede.
Neyse, kuruyunca kıymete bindi, herkes sahiplenmeye kalktı. Başta önemsemedik
ama kamuoyu hassasiyetini görünce anladık ki esas define o gölün kendisiymiş. Hemen
sit alanı ilan ettik. Sit, İngilizce “otur” demek... İngilizcem, Mr. Arnold
kadar olmasa da bu fiilin düzensiz fiil olduğunu biliyorum. Fiilin ikinci hali
de “sat”. Zaten, oturum ve imar izni aldıktan sonra elinde tutma, sat...
Neyse, ne diyorduk? Gölü yeniden dolduruyoruz hem de
eskisinin iki katı büyüklüğünde olacak. Manşetleri şimdiden görür gibiyim:
“Duble göl müjdesi”, “Adamlar göl yaptı”. Sağolsun, tanıdık gazeteler
manşetleri atmadan önce hep gönderirler, meraklı olduğumuzu bildikleri için
herkesten önce görelim diye... En muhalifi bile şöyle diyecek: (Göl sularını
kastederek) “Adamlar içiyor ama çalışıyor”
150 bin kilometre
kare Duble Göl...
Bu vesileyle, sadece Dipsiz Göl değil, bütün vatan sathında
duble göl projesini hayata geçireceğimizin müjdesini vermek istiyorum. 2023
yılına kadar yüz ellibin kilometre kare duble göl inşa edeceğiz. Mesela Van
Gölü, Two Gölü olacak, yedigöller on dört göllere çıkacak. O Tuz Gölü dediğimiz
artık Otuz Gölü ifade edecek...
İlk uygulamamız Hasankeyf’te oldu, orası duble göllenirken
yine kıyamet koptu: neymiş, tarihi mekan sular altında kalacakmış. Yahu, ne
yapacağımızı şaşırdık; göl kurutuyoruz ardımızdan söylenmeyen kötü söz
kalmıyor, suyu basıyoruz yine kabahatli olan biz çıkıyoruz! Bir karar verin
artık, ne yapmamızı istiyorsunuz? Ama biz bildiğimiz yoldan ilerlemeye devam
edeceğiz, George’un Hans’ın keyfine değil, Hasankeyf’imize göre hareket
edeceğiz. Tutmaz deseler de, çalmaya devam edeceğiz, mayaları... Kısaca sloganımız:
“Durmak yok, göle devam...”
Torba Yasa
İstediklerini söylesinler, milletin ağzı torba değil ki
büzelim... Torba demişken, Meclis’ten yeni bir torba yasa geçti. Bakanlar ve
aileleri, artık ömür boyu ücretsiz sağlık sigortasından yararlanabilecek. Yani onlar
kısa bir süre için bakan olurken, biz millet olarak ömür boyu onlara ve
ailelerine bakan olacağız. Başka ne var? Vergi gelirlerimizi yükseltecek çok
güzel düzenlemeler var. Ekonomide işler kötü gittiği için değil ha... İşler
kötü olsa vergi rekortmenleri çıkarabilir miydik? Öyle mütevazi rekortmenler
var ki, isimlerini gizliyorlar.
İşler o kadar iyi ki, TCDD görevlilerinden biri, eşinin
şirketine 32 ihale verebiliyor. 32’yi duyunca dişli bir hediye diyebilirsiniz,
ben “eş-antiyon” demeyi tercih ediyorum. Futbol kulüplerinin 7 milyar TL’lik
borçları da yapılandırılıyor. Para olmasa yapılacak iş değil yani bunlar...
Bakanlara yapılacak jesti, yapılandırmaları duyunca sakın
EYT tayfası “ona buna para bulunuyor da, bize niye bulunmuyor?” demesin... Bir
kere, futbolcular çok daha erken emekliye ayrılabiliyorlar. Emekli olmak için
ayaklarının bir yere takılıp düşmeleri bile yeterli olabiliyor. Neyse futbolcular, oyununuza bakın siz, durmak yok gole devam...
İskandırılmayalım...
Sonra bu erken emeklilik sistemini hayata geçirdiği için
batan iskandinav ülkeleri olduğu bilgisi kulağıma geldi. İskandinav
Ülkeleri’nde erken emeklilik var mı? Varsa, bu ülkeler gerçekten battı mı?
Batmışlarsa bile, emeklilik sitemi yüzünden mi battılar? Gerçekten bilmiyorum.
“İskandırılmayalım” şimdi durup dururken...