Bu Blogda Ara

Arşiv

saray etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
saray etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yoksuzluklar Ülkesi

 

Yoksuzluklar Ülkesi
İbrahim Özdabak Karikatürü

“Kışlık” olarak inşa edilen ve Malazgirt Zaferi kutlamaları vesilesiyle senede bir defa, yaz ortasında ziyaret edilen sarayı duymuşsunuzdur. “Senede iki günlük ziyaret için koca saray mı inşa edilmiş?” minvalindeki eleştirileri bertaraf etmek ve önemli devlet işlerinde de kullanıldığını göstermek için bu sene bu sarayda bir bakanlar toplantısı tertip edilmiş. Ahlat Sarayında, ahval-i âlemi değerlendirmek maksadıyla bakanlarıyla toplanmasının öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle dedi:

"Eski Türkiye artık tamamen geride kalmıştır. İnsanımızın kökeninden inancından dilinden dolayı ötekileştirildiği günler artık geride kalmıştır. Terör sopasıyla siyasetin dizayn edildiği, toplumun hizaya sokulduğu, ülkemize istikamet çizildiği günler geride kalmıştır. Yasakların, baskıların, yokluk ve yoksullukların olduğu o eski günler artık bir daha gelmemek üzere tamamen geride kalmıştır."

Şimdi bakalım: Gazze’de katliam yapan İsrail ile neden ticarete devam edildiğini sorgulayan mütedeyyin insanlar polis copundan nasibini almadı mı? Gazilik maaşlarının ödenmesi için yürüyüş yapan 15 Temmuz Gazileri gözaltına alınmadı mı? Boğaziçi Üniversitesi eylemlerinde başörtülü öğrenciler de tartaklanmadı mı? Demek ki neymiş, kökeninden, dilinden ve inancından dolayı ötekileştirilen insanımız yokmuş. Ötekileştirme kriteri, iktidarın hoşuna gitmeyecek şeyler söylemek ve yapmakmış.

7 Haziran 2015 seçimlerini sonucunda, hiçbir partinin tek başına hükümet kurmak için Meclis’te yeterli ekseriyeti sağlayamamasının akabinde, memleketin dört bir yanında bombalar patlamış ve terör eylemleri çoğalmıştı. “En az dört yüz milletvekili verin, bu iş huzur içinde çözülsün” tavsiyesini milletimiz dinlemiş ve 400 olmasa da olumlu sayılabilecek bir miktarda vekil vererek huzur içinde mesele çözülmüştür. “Kenti kentini” yönetemeyen şehir ve ilçelerimiz çıkmııyor mu bazen? Yanlışlıkla seçilmiş belediye başkanları “Sen çekil şöyle bir kenara, ben baKayyım” denilerek alınmış, çok mu? Görüldüğü gibi, anarşi ve terör sopasını artık kullanan yok memlekette.

Bazı kesimlerin diline pelesenk olmuş “yasaklar” kelimesi var, sanki bu memlekette yasak kalmış gibi... Hangi kanunun hangi maddesinde yasak kelimesi geçiyor söyleyebilir misiniz? Yok, yasak yok bizim lügatımızda. Devletin ve milletin menfaatlerini korumak için bazı zamanlarda bazı şeylere erişim engellemesi yapılmıyor değil, fakat kimse buna yasak diyemez. Zararlı fikirlerin yayıldığı sosyal medya mecralarını, akılları başına gelinceye kadar engellemek yasaklama sayılmaz. İktidarı zayıflatıp düşürmek suretiyle devlete zarar vermek isteyenlerin esasında milleti hedef aldıklarını biliyoruz. Millet düşmanlarına da fırsat vermeyelim bir zahmet...Memlekette ifade hürriyeti var ama bunu yaparken hakaret edenleri, asıl niyeti farklı olanları “niyetisyen” arkadaşlarımız hemen tespit edip cezalarıını veriyor. Meclis’te de olsa, şahin arkadaşlarımız “Ağzının, al payını!” dercesine üzerlerine düşeni yapıyorlar.

Yeni ülkemizde yokluk diye bir şey kalmadı, marketler ağzına kadar dolu. Pahalılık var diyenler, çiftçilerin eylemlerini görmüyor nedense! Çiftçiler ürettikleri ürünlerin para etmediğini, çok ucuza gittiğini iddia edip isyan ediyorlar. Kimi, protesto etmek için bedava dağıtıyor mallarını. Şikayet pahalılıktan değil ucuzluktan....

 Netice itibarıyla; memlekette enflasyon yok, pahalılık yok, işsizlik yok, yasak yok, yolsuzluk yok, terör korkusu yok... Yok, yok... Tam bir yoksuzluklar ülkesi olmuşuz ama bazılarının bundan da haberi yok!

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/yoksuzluklar-ulkesi_601169

Saraydan Fikir Kaçırma Operası’yonu

 

Saraydan Fikir Kaçırma Operası’yonu
İbrahim Özdabak Karikatürü

Nicedir devam eden bir hal var; muhalefet tarafı bazı konuları dile getiriyor, bu konular hakkında iktidar ise alelacele tedbirler alıyor veya müjdeler yayınlıyor. Emeklilere bayram ikramiyesi, taşeronlarla ilgili düzenlemeler, 3600 gösterge ile ilgili talepler, asgari ücret zammı, KYK borçlarının ödenmesindeki zorluklar, araç alımlarındaki ÖTV oranları...

Muhalefet “biz hatırlatmasak yapmayacaklardı” diyor, iktidar ise “biz zaten yapacaktık, saraydan fikir kaçırıyorlar” diye kendini savunuyor. Yiğit Özgür’ün gemili bir karikatürünü hatırlattı; güvertede bulunan biri, geminin tepesinde oturup etrafı gözetleyen gözcüye “kara göründü mü?” diye sorar, gözcü de “kara göründü!” diye cevaplar. Güvertedeki “ulan, sormasak...” deyince gözcü savunmaya geçer: “yok valla, denk geldi!”

Mozart’ın meşhur bir operası gibi “Saraydan Fikir Kaçırma Opera’syonu” var mı bilmiyoruz ama son olarak Kılıçdaroğlu, bankaların alacaklarını komisyon karşılığı devralan ve üzerine fahiş miktarlarda faiz uygulayan, borcunu yapılandırmış olanları da icraya veren, borçluların yakınlarını korkutma ve tehdit gibi mafyavari yöntemlerle tahsil yoluna giden varlık yönetim şirketleri ile ilgili vatandaşları uyarıp “ödemeyin!” dedikten kısa bir süre sonra hükümet bir müjde açıkladı.

Müjde, bizzat icranın başı tarafından açıklandı: 2000 lira ve altında borcu olup icralık olan 5 buçuk milyon kişinin borçları tasfiye edilecekmiş. 10 milyon dosya ediyormuş. Halihazırda, Türkiye’deki icra dosyalarının toplamı 24 milyonu aşmış durumda ve maalesef gün geçtikçe artıyor.

20 yıldır ülkeyi yönetip doları bir küsur liradan 18 lira seviyesine çıkaran, döviz rezervlerini boşaltan, ülkeye düyun-u umumiye zamanında alınandan yüksek bir oranla dış borç aldıran, iflasların, icraların, hacizlerin ve fakirliğin rekor kırdığı dönemi yaşatanlar ise yaşanan bu tabloda sorumlulukları yokmuşçasına hayal satmaya devam ediyor. Hazine ve Maliye Bakanı Nebati “Önümüzdeki aylarda enflasyonun daha da hız kestiğine birlikte şahitlik edeceğiz. Bugün açıklanan Ağustos ayı enflasyon verileri de bu projeksiyonlarımızı destekler niteliktedir. Yüksek enflasyonu bir daha geri dönmemek üzere bu topraklardan def edeceğiz” dedi.

Çizgilerin ustası, karikatürist ağabeyimiz İbrahim Özdabak, Bakan Nebat’yi, elinde, üzerinde enflasyon canavarının olduğu bir def çalarken çizdi. O tablo, Titanik gemisi batarken, güvertede çalmaya devam eden orkestrayı hatırlattı. Karikatürün manzum bir ifadesi olsa muhtemelen şöyle bir şey olurdu:

Çalışmadığı halde enflasyonun ref'ine
Seviniyor, bulmuş gibi define
Kezalik, çalgılar hiç susmuyordu
Batarken, Titanik isimli meşhur sefine

Almış eline çalıyor defi
Açıklıyor kendince enflasyon hedefi
Battıkça bulacağını sanıyor
İnci, mercan ve sedefi

Defin içindeki enflasyon canavar
Kastı hem mala hem cana var
Ne temenni yeter def etmeye
Ne de gözlerdeki ışıltı onu savar

Ne yumurtası var elde, ne de folu
Ekonomi anlayışı hepten defolu
Telakki-i selase* ile söylerse
Gerçek olacak zannediyor "def ol, def ol, def ol!"u


*Telakki-i Selase: Üç kere üst üste söylediği şeyin doğru telakki edildiğine inanmak. Misal, normal bir gücü karşınıza alıp kendisine üç defa “dış ol” diyorsunuz (“dış ol, dış ol, dış ol” şeklinde uygulanır) Tebrikler! Telakki-i selase ile gücünüz artık dış güçlere karışmıştır

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/saraydan-fikir-kacirma-operasi-yonu_569729

Geçinemeyenler

 

Geçinemeyenler
İbrahim Özdabak Karikatürü

Birkaç ay önce "Gerekirse yarım kilo et yeriz. Domatesi iki kilo yerine iki tane alırız" diyen AKP milletvekili Zülfü Demirbağ, bugünlerde "Bu maaşla milletvekilliği yapılmaz. Utanıyorum, 15 gün sonraki maaşı bekliyorum. Yetmiyor. Milletvekili maaşlarına daha fazla zam yapılması lazım" demiş.

81 bin lira maaş alan adama bu sözleri söyleten ekonomi, 81 ilde, 2500 lira aylıkla geçinen emekli ile bugüne kadar 4250 lira asgari ücret alan çalışanlara neler söyletmez?

Vekilin şikayet ettiği durum için John Dalberg-Acton’dan ilhamen söylenebilecek söz: “Güç bozar, mutlak güç ‘mutfak’ bozar”. Kendisine tavsiyemiz, sıkıntıyı sistemde aramasıdır. Koca vekile tasarruf tavsiyesi veremeyiz elbette. Vekillik itibarlı bir meslektir ve itibardan tasarruf edilmez, biliyorsunuz. Sosyal medya üzerinde #geçinemeyenler diye bir hareket başlatabilirler. Daha çok ses getirmek istiyorlarsa başbakanlık önüne gidip pos cihazı fırlatabilirler. Tüh, o kurum yok değil mi şimdi... E-devlet sitesinin önüne sanal pos bırakabilirler belki. Olmadı, Tatyos Efendi’ye ait meşhur şarkı gibi şöyle bir şarkıyı CİMER’e gönderebilirler:

“Zamzedeyim deva bulmam
Fakirim, bir yuva kurmam
Enflasyondur hep çektiren
İnlerim hiç reha bulmam

Ödemeler beni terk etmiyor
Taksitler fasıla vermiyor
Nihayetsiz bu borçlara
Doğrusu maaş yetmiyor”

Devlet bütçesinden harcama yapan kurumlar başta olmak üzere, kamu kaynaklarıyla yapılan israfları gören vatandaşlar da muhtemelen şöyle der:

“Bizler muhtaçken üç kuruş paraya
Para yetişmez olmuş köşke saraya
Yazlık bitti derken, kışlığı da soktular araya
Millet simite talim, simitse beş liraya!

Araç konvoylarının var ucu, yok bucağı
Ne yapıyorlar acaba bunca uçağı?
Devlet önlemezse israfı kaçağı
İncir ağacını görecek milletin ocağı

Danışman olmuş kimin varsa dayısı
Danışmanların bilinmez bile sayısı
Kalırlar köşklerde, vermeden kira
Bundan iyisi mi, eh, Şam'da kayısı!

Rivayetler muhtelif, bitmiyor iddialar
Sarayda bin yüz küsur diyorlar, odalar
Boşalttıkları hazine sanma kendiliğinden dolar
Sahi, nereye gitti o yüz yirmi sekiz milyar dolar?

İsraf kalemleri çok, listeleri boy boy
İktidarınsa işi masalla goygoy
Arkadaş, bir daha bunlara verirsen oy
Ekmeği unut, artık boş laflarla doy!”

Karamsarlığa kapılmaya gerek yok. 25 yıl boyunca Ankara’da büyükşehir belediye başkanlığı yapmış olan Melih Gökçek müjdeyi verdi: Adıyaman’da, 6 milyar dolarlık jelibon rezervi bulunmuş! Gel de bunu neşeli bir şarkı ile kutlama: “Ne jelibon ki genç kalasın, bu dünyadan da zevk alasın. Müjdeler hep söylenir neşeyle, ne jelibon ki genç kalasın”

Hay Allah, ilkokulda söylediğimiz şarkıya gitti aklım... Jelibon şarkısı aslında şu:

Bir bilsen kim kanar
Jelibon rezervine
Dinleyenler inanır
O "ye$il" değerine

Jelli bon bon bon
Jelli bon bon bon
O jelli, jelli madenim belli
Aman jelli, jelli
Yüzümüz gülecek bundan kelli
Jelli bon bon bon
Jelli bon bon bon...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/gecinemeyenler_566396

Öne Çıkan Yayın

Olmayana Vergi

Sefer Selvi Karikatürü Matematikte kullanılan pek çok ispat metotlarından biri, Osmanlıca’da “abese irca” ismiyle bilinen “olmayana ergi” me...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: