Yargıtay başkanı ve yüksek yargı üyelerinin Reis-i Cumhur ile Rize
ziyareti yapıp çay toplaması, yargı bağımsızlığı tartışmalarını
beraberinde getirdi. Tartışmaların odağındaki isim olan Yargıtay Başkanı
İsmail Rüştü Cirit “Ben onu anlayamadım neden eleştiri konusu oldu.
Devlet oradaydı. Türkler, Türk geleneklerimize göre devlet başkanına çok
ayrı bir değer veririz. Devlet başkanı, devletin başı ve birliğimizin
sembolüdür. Onun katılmış olduğu, meclis başkanının, milli güvenlik
sekreterinin katılmış olduğu, tüm yüksek yargının katılmış olduğu bir
çay toplantısının yapılmış olması ve buna iştirak etmemiz kadar doğal
bir şey olamaz” dedi.
Bu ifadeye göre ya önceki yargıtay başkanları gelenek göreneklerimize bu
kadar bağlı değildi, ya da önceki cumhurbaşkanlarımız çay partisi
verdiğinde yargı mensuplarını çağırmamıştı. Veyahut önceki Reis-i
Cumhurlarımızın çay dahil bütün partilerle bugünkünden daha farklı
etkileşimleri olmuş olabilir. Gelenek demişken aklıma, hakkındaki rüşvet
iddialarını cevaplarken hediyeleşmenin bir Türk geleneği olduğunu
söyleyen bir siyasi geldi. Gelenek bilmek, hayat kurtarabiliyormuş bazı
durumlarda.
AKP cenahına göre de bu olay normaldi. Numan Kurtulmuş önce “Yargı kurum
ve kuruluşları son olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en üst makamı
olan Cumhurbaşkanlığı makamına bağlıdır” dedi, tepkilerin ardından
“Bağlı sözü doğru olmadı” diye düzeltti.
Kurtulmuş’un bu sözü bana “Organize İşler” filminde geçen “Müslüm bey,
benim o kelimeyi kullanmam güzel olmamış da, arkadaşların çok tekrar
etmesi tabi, hiç hoş olmamış yani..” repliğini hatırlattı.
Peki AKP’li arkadaşlar bu konuda başka neler söylemişti? Burhan Kuzu ile
Galip Ensarioğlu’nun konuşmalarını hatırlayalım mesela; Ensarioğlu
“Yasama bizde, yürütme bizde, yargı bizde, her şey bizde” demiş, Kuzu da
“Oğlan bizim, kız bizim, niye denetleyelim?” diye cevap vermişti.
Burhan Kuzu’nun sözünde geçen “kız”, şu adaleti temsil ettiği söylenen,
bir elinde kılıç, ötekinde tartı olan ve gözleri bağlı duran heykeldeki
kız olmalı. O heykel artık Yeni Türkiye şartlarına göre değişmelidir.
Adalet kızının gözlerini bağlamak nedir Allah aşkına? Adaletin gözü açık
olacak, hiç bir şey kaçmayacak gözünden. Bağlanması gereken bir yer
arıyorsan, başını bağlayacaksın başını! Tabi, iki manada da bağlanmalı
adalet kızının başı. Münasip bir kısmet bulmak da Burhan Kuzu’nun
görevi. Ölü ele geçirilen teröristlerin etnik kökenini tespit için
kullandığı yöntemleri düşününce, en iyi o anlar zannedersem bu izdivaç
işlerinden. “Oğlan bizim, kız bizim” diyerek aslında baklayı ağzından
çıkardı, kendisinin de katkısıyla adaletimiz everiliyor!
Kız tamam da, “Oğlan” kim acaba? Onu söylemedi ama yakında o da çıkar
herhalde. Bir “çay” içmeye giderler muhakkak… Adalette şeffaflık
önemlidir, açık çay olur içtikleri. Muhabbet iyi giderse fazla
uzatmadan, hayırlı işlerde acele edip evermek lazım bunları. Hemen söz
kesilir, ki adaletin kestiği söz acıtmaz. Halkımız da SMS’ler ile
görüşlerini belirtir. Böylece ilk kez halk oyu ile seçilen yerli ve
milli damat adayımız, fiili eniştemiz olur. Türk tipi bir düğün
yapılmalıdır. Kınasında da “çay”da çıra oynanır, “yüksek yüksek
mahkemelere kız vermesinler” türküsü söylenir, adettendir. Üç tane de
çocukları olur; Yasama, Yürütme ve Yargı koyarlar adlarını. Ne güzel,
tek elde ve tek evde toplanır bütün kuvvetler!
Bir de hala utanmadan “yargının çay toplamakla ne işi olur?” diyenleri
anlamıyorum. Mesele bir iki çay yaprağı değil, hala anlamadınız mı?
Yargıçlarımıza çay toplatıp “yargıçay” yaptık. Sırada, Amerika’nın
meşhur (en azından Türkiye’de meşhur) savcısı Preet Bharara var. Onu da
çağırıp çay toplattık mı tamamdır. Artık ona da kendi memleketinde
“Preetea” mi derler yoksa “pretty” mi derler bilemem…