Zaman zaman duyarız: “mütevazi bir garajda geliştirilen falanca
yazılım-mobil uygulama, filanca algoritma-arama motoru veya feşmekânca
işletim sistemi bugün milyarlarca kullanıcıya ulaştı”. Tabi bunların
hepsi yurtdışında olur genelde. Sonra da “neden bizde böyle güzel
gelişmeler olmaz?” diye sorarız.
Neden olmaz, çünkü gençliğimizin önünde üretici düşünceyi kısıtlayan birtakım engeller var:
Bir kere, ilk ve ortaöğretim çağlarında gençlerimizin önünde sürekli
sınav hedefleri var. İlkokul sonunda özel ortaokullara burslu olarak
yerleşmek isteyenler okulların sınavlarına giriyor. Ortaokulda TEOG
sınavları var. Aslında ortaokul ve lise sınavlarının tamamı bir hedefe
matuf; iyi bir üniversitede iyi bir bölüm kazanmak! Aileler de
çocukların hayatının tek gerçeği buymuş gibi davranıyorlar. Çocuk bir
spora mı meraklı, “üniversiteyi bir kazan, sonra istediğini yaparsın”.
Yabancı dil mi öğrenmek istiyor, “nasıl olsa üniversitede hazırlık
okursun, orada öğrenirsin”. Haftaiçi okul, haftasonu dersane, kurs veya
özel ders derken, çocukların hobi edinmeye zamanı kalmıyor. Anadolu’da
bırakın garaj bulmayı, kışın tek odada soba yandığı için rahat bir
çalışma ortamı bile bulamıyor.
4+4+4 sistemi ile birlikte, artık lise bittiğinde 18 yaşında olması
garanti edilmiş olan gencimizi bekleyen bir başka sürpriz var: GSS
primi! “YGS’yi anladık da, ya GSS primi nasıl bir engeldir?” derseniz,
devlet gencimize diyor ki: “18 yaşına geldiğine göre artık anan-baban
sana bakmak zorunda değil, sigortalarından faydalanamazsın. Kendi
sigortanın çaresine kendin bakacaksın.” Gencimiz cevaben “ama ben
çalışmıyorum ki, paramı babam veriyor hâlâ… hem daha üniversite sınavına
yeni girdik, söz bir yere yerleşeceğim” dese de, kendisine “evine
gelir, testimizi yaparız, hem korkma dediğin gibi fakirsen sana prim
ödetmeyiz be oğlum!” denir. Gelirler, gelir testi yaparlar ve derler ki
“bu evin bir maaşı var, baban zorunda olmasa da sana bakıyor. Yani senin
gelirin var. Ailede 4 kişisiniz, böl maaşı dörde, ne etti: 750 TL”.
Babasının sigortasını kabul etmeyen devlet, babasının parasını gelir
sayıyor ve bu gencimize aylık 65.88 TL tutarında bir prim çıkıyor.
Meselâ adam başı gelir 1647 TL ile 3294 TL arasında olsaydı gencimizin
aylık ödemesi gereken tutar 197.64 TL olacaktı. Allah muhafaza gelir
testi yaptırmayan veya adam başı gelir tutarı 3294 TL ve yukarısı
olanlar için sıkı durun: 395.28 TL! Kira gibi yemin ediyorum. Peki
karşılığında ne alınıyor bu primin? Doğrudan bir ürün veya hizmet
alınmıyor aslında. Yani “ya bir şey olursa” diye peşinen ödenecek bir
meblâğ. GSS ile ilgili en güzel ve veciz anlatımı Yeni Yüzyıl
Gazetesi’nde “Beyinsiz Adam” rumuzuyla yazan köşeyezarı yapmış. 12 Ocak
2016 tarihli yazısında “lahmacuncu” analojisi kuran yazar şöyle diyor:
…
Bir lahmacuncu var, sizi arıyor ve “Kardeş senin için lahmacun hazırladık, istediğin zaman gel al” diyor.
“Hayırdır ne alâka?… İstemiyorum” diyorsunuz. “Biz istiyoruz” diyorlar. Aradan yıllar geçiyor ve lahmacuncu sizi arıyor.
“Kardeş şu lahmacunların parasını ödesen?”
“Ne lahmacunu?”
“Biz üç yıldır her gün sana lahmacun hazırlıyoruz. Aslında hazırlamıyoruz da, istesen hazırlardık yani. Borcun 7 bin lira.”
“Mafya mısınız siz?”
Derken bir gün, açlıktan kırılırken lahmacuncuya gidiyorum. “Ya şu
lahmacun hakkımı versenize, zaten almadığım halde borç yazıyorsunuz,
bari yiyeyim, karnım aç” diyorum. “Veremeyiz” diyorlar, “önce şimdiye
kadar yemediğiniz lahmacunların parasını ödemeniz lâzım”
…
Geçtiğimiz hafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun
GSS ile ilgili açıklamaları olmuştu, buna göre; Türkiye genelinde 5
milyon 390 bin 455 kişi, gelir testi yaptırma yükümlülüğünde olmasına
rağmen yaptırmamış! Bu durumdaki kişilerin toplam borcu: 10 milyar 962
milyon 923 bin lira! Kişi başı ortalama borç: 2 bin 33 TL. Çoğu bunun
farkında değil, farkında olanlar da protesto maksadıyla veya en yakın
seçime doğru bir borç silinmesi umudu ile borçlarını ödememekte ve borç
günden güne artmakta.
Üniversiteyi kazanıncaya kadar hayatı donduran gençler, üniversite
sonrasında da GSS’ye takılmamak için ilk hedef olarak sigortalı bir işe
kapak atmayı düşünüyor velâkin bu sefer karşılarına askerlik
yapmadıkları gerçeği çıkıyor. Tecrübesiz ve askerliğini yapmamış birine
işverenler fazla sıcak bakmazlar tabi. Askerlik, iş derken evlilik
yoluna giren bir genç, cesaret, şevk ve azim isteyen girişimcilik
kapısını artık kapatmıştır, geçmiş olsun.
Geriye kalıyor üniversite yılları… Ümit ve hayallerin zirvede olduğu
bu seneler de öğrenciler için maalesef, maddî olarak yokluk içerisinde
geçer. Doğru düzgün ev ve mutfak eşyası alamaz, ama bilgisayarının
fiyatı ikinci el bir araba fiyatı ile yarışabilir. Cep telefonları da
full aksesuarlı ve son modellerden olur, ancak içerisinde dakikası ve
interneti olmaz. Evdeki internet de komşularla ortak kullanılan internet
olur ve ayın ilk haftasında adil kullanım kotasının hışmına uğrarlar.
Peki saydığımız bütün engellerden sıyrılarak bir şeyler yapmaya
çalışanlar yok mudur? Tabiî ki vardır, ancak onları da bekleyen başka
engeller vardır. Meselâ tüzel bir kişilik altında yapılmayan işleri
kimse kaale almayacağı için şirket kurulması gerekir. Bu da herkese
potansiyel “vergi kaçakçısı” muamelesi yapılan yerde çok zordur. Füze
kalkanı alım şartnamesinin bir inşaat projesi şartnamesinden
devşirildiği memleketimizde maalesef internet, mobil ve yazılım gibi
teknolojik altyapıya dayanan projelere verilen teşvik ve destekler de bu
tarz projelerin ruhuna ve özel yapısına uygun olmayabiliyor.
Sonuç olarak, kin ve garez kapıları kapanıp, garaj kapıları
gençlerimize açılırsa, küresel projelere ev sahipliği yapabileceğimizi
görürüz.
Haydi gençler, garajlara!
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/yuzde-onluk-garaj_391210
Tarih: 28 Mart 2016
Bu Blogda Ara
Arşiv
teşebbüs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
teşebbüs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne Çıkan Yayın
Teknolo-cinayetler
Teknolo-cinayetler Tarih boyunca insanlar etraflarındaki malzemeleri kullanarak hayatlarını kolaylaştıracak eşyalar üretti. Geliştirilen yen...