Bu Blogda Ara

Arşiv

İlan’lan Sohbet

İlan’lan Sohbet

 

Herkesin görüşmek için sıraya girdiği İlan Mask ile sizin için sohbet ettik:

-Hoşgeldin İlan... Ne o, elinde çocukla gelmişsin, annesi nerede çocuğun?

Hoşbulduk, bir çocuk bakım şirketini yeni satın alıp bütün bakıcılarını kovdum. Şirket hisselerini şişirmişem, annesini San Francisco’ya göndermişem. Elimde lavabo taşıyla da gelebilirdim, yapmadığım şey değil. Merak etmeyin, sadece çocuk beziyle geldim buraya.

-Maşallah, yatırım işlerinden, ekonomiden iyi anlıyorsun. Ben de ekonomist sayılırım. Bizim memlekete de bekleriz, bir fabrika açarsın artık. Teşvik-meşvik ayarlarız sana.

“Tatlı söz İlan’ı deliğinden çıkarır” diye bir sözünüz olduğunu duymuştum. Siz çocukları etkilemeyi çok iyi bilirsiniz. Araba fabrikası ile Starlink yatırımı yaparız size, olur bir Tesla iki kuş...

-Kuş demişken, ne iyi ettin de Twitter’i satın aldın... Seninle iyi anlaşıyoruz, yabancıya gitmemiş oldu.

Platformun adı Twitter idi, kimi “tweet” atmak diyordu, kimi “tivit”. Aklından geçen düşüncelerin üçte birini yazabilen kişiler de “TÜvİK” atıyordu. Artık karmaşa sona erdi. Siz de ebabil ve pelikan sürülerinize yeni isimler bulsanız iyi olur. Kuşlara alerjim var, arada kaynayıp giderler, yazık olur. Platformun yeni ismini beğenmemiş kullanıcılar olabilir, şirketi satın aldıktan sonra istersem içeride at da koşturabilirdim. Nitekim, sosyal bir mecra iken, “doge”leri ve coin”leri otlattığım sosyal bir mera haline getirdim. Herkes kuzu kuzu kullanıyor şimdi.

-Nasıl, iyi para kazanabiliyor musun bari?

Ne gezer abi... Günden güne zarar ediyoruz X’te. Bir plan düşüneceğiz artık.

-Bir tivitten kaç para kazanıyorsun mesela?

Atılan postlardan bir şey kazanmıyoruz. Sadece reklam gelirleri var.

-Daha acil bir plan mümkün. Bak şuraya yazıyorum, hemen oku: Her bir tivitten para alabilirsin. Hatta daha güzeli, ücret garantili tivit abonelği yaparsın. Günlük 10 tivit geçişi garanti dersin. Kullanıcı tivitleri atsa da, atmasa da alırsın paranı. Reklamlar da cabası. 20 yıl boyunca da çıkamasın kimse üyelikten, çıkmak isteyeni gönder Londra mahkemelerine, paraya para demezsin vallahi...

Güzel fikirmiş, hemen değerlendirelim. Oturduğu yerden bedava tivit atma devrinin bittiğini açıklayacağım. Benim yeni bir projem daha vardı, adı Neuralink. Beyinlere implant yerleştirip veri aktarımı yapabiliyoruz.

-Uzaktan kontrol etme de var mı işin içinde?

Olmaz olur mu...

-Yahu, tam da bizim aradığımız çalışma. O implantlardan bize de gönder. Yerli ve milli görüşlü gençlerimizin kafasına üç tane çivi çakmakla meşhuruz ama gerçek çivi kullanmamıştık şimdiye kadar.

İnsanlarda denemek için yeni izin aldık ama şimdilik sadece felçli hastalar üzerinde deneyebileceğiz.

-Felçi insandan çok ne var ülkemizde: Ekonomi, adalet, eğitim, dış politika... Aklına ne gelirse hepsi felç. “Alnımızda çiplerden bir çelenk, Neuralink’e can atan Türk genciyiz...” diye marşını da yaptık mı tamamdır.

İsmini de “Nura Link” diye değiştirebilirsiniz. Sizin memleketin insanı böyle şeyleri sever. Neyse, bana müsaade... “Neden Yahu” bekliyor beni, ona da sözüm var. Haydi hoşçakalın...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ilan-lan-sohbet_587908

Çileli Eğitim

Çileli Eğitim
İbrahim Özdabak Karikatürü

 

Bir yaz mevsimi daha sona erdi ve okullar açıldı. Okullarla birlikte veliler için dertli günler sayfası da... Özel okulların yıllık ücretleri küçük servetlerle yarış halinde. Kimseyi zorla sokmuyorlar ya o okullara, parası olan okusun ve laf etmesin, değil mi ama...

Fahiş okul fiyatlarının sebebi fırsatçı okullar. Hükümetimiz, her konuda olduğu gibi tamamen vatandaş lehine karar alarak özel okul fiyatlarının artış oranına sınırlamalar getiriyor, daha ne yapsın? Üstelik bu sınırlamalar, yarısının ölçülmediği bilinen enflasyon oranlarının da altında. Bundan iyisi can sağlığı! Ama o doymak bilmeyen özel okullar yok mu, daha önce okul ücretine tabi olan bazı ürün ve hizmetleri de ayrı ücrete tabi etmesin mi? Servisine ayrı para alıyor, kitaplar için üç yıl öncesinin okul ücretleri kadar masraf çıkarıyor mesela. Kırtasiye, yemek, üniforma... Say say bitmez. Üstelik bunlar için belirlenen fiyatlar için bir sınır yok. Okul ücreti zam oranı sınırlı ama velilerin cebinden çıkan paranın haddi hesabı yok.

Paralı okutmaya gücü yetmeyenler için, hamdolsun, ücretsiz devlet okullarımız var ama kayıt olmaya gidenlerden para isteniyor. E, hani kayıtlar ücretsizdi deyip şikayet ediyorsunuz. Milli Eğitim Bakanlığı, her sene yaptığı gibi şiddetle karşı çıkıyor, vermeyin diyor velilere: “Kimse sizden kayıt parası alamaz, isteyenin alnını karışlarım!”

Okul yöneticileri dert yanıyor. Temizlik ve güvenlik hizmetleri için kadro yok, ödenek de gönderilmiyor bakanlıktan. Diyelim, yıl boyu ısınma için 20 ton kömüre ihtiyaçları olsun. Devletten gelen para ile 5 ton anca alınabiliyor. Gerisi? Onu da siz halledin deniyor okullara. Para basma yetkisi henüz okullara verilmediği için işletmecilik konusunda kendilerini geliştirmeleri isteniyor. Daha durun, kağıdı, kalemi, temizlik malzemesi ve bir sürü ıvır zıvırı da eklemedik. Hepsi için para veya ayni yardım gerekiyor.

Velilerin ekonomik profili, içinde bulunulan semtin sosyo-ekonomik durumu, okula duyulan rağbet gibi farklı parametrelerle bağış için bir rayiç bedel tespit ediliyor. Tabii ki bu bir kayıt parası değil, o yasak zaten. Yayınevleri ile anlaşarak öğrencileri belli kitapları almaya yönlendiriyorlar. Okul forması olarak belirledikleri kıyafet sadece belli satış noktalarından temin edilebiliyor, kimi okullar bu satışlardan komisyon alıyor. Müze, sergi ve oyun alanları gibi yerlerin ziyareti için etkinlik düzenleniyor, katılmak isteyen öğrenciler parasını ödemek durumunda. Ders saatleri bitiminde etüt çalışmaları için kalmak isteyen öğrencilerden sosyal faaliyetler adı altında yine ücret alınıyor. Çalışan anne-babalar için çocuk okuldan eve ne kadar geç gelse o kadar iyi, canlarına minnet.

Çetrefilli yollardan ticaret yapmaya zorlanan okulların yöneticileri öğretmenlerden oluşuyor. Bu kadar alışverişi yaptıktan sonra eğitim işlerine zaman ayırabilen müdürlere helal olsun. Madem okulların ekmeğini taştan çıkarmasını istiyorlar, okullara iki adet müdür tayin edilsin, biri işletme yeteneği ve tecrübesi olan, gelir getirici faaliyet geliştirecek olan bir müdür olsun, diğeri de öğrenci, öğretmen ve ders gibi eğitim işleri ile ilgilensin.

Yok, okulları ticarethane olmaktan kurtaralım deniyorsa, bakanlıktan veya mahalli belediyeden okulun ihtiyaçlarına göre ödenek ayrılsın, müdürler de veliler de rahat etsin. Aksi halde Çileli Eğitim işi devam eder.

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/cileli-egitim_587601

Sultanların Filesi

Sultanların Filesi
İbrahim Özdabak Karikatürü

 

Dilimizde, yanlış kullanımları yaygınlaşmış olan bazı ifadeler vardır. Meşhur olmaları meşruiyetlerine mesnet teşkil ediyormuş gibi kabul görürler.

Bazen doğru kullanımlarının telaffuzu zor gelmiştir, bazen üzerinde fazla düşünülmeden ifadeyi kısaltma ihtiyacı duyulmuştur. Kerli ferli adamların bile (evet, kelli felli değil) bu değirmenlere su taşıdığı görülür.

En yaygın olanlarından örnekler vermek gerekirse:

İnfaz etmek/edilmek: Öldürmek, katledilmek manasında yanlış bir kullanımı vardır. Haber bültenleri ve gazete metinlerinde bile sıklıkla yanlış ifade edilir. Herhangi bir hüküm veya cezanın uygulanması infazdır. İnfaz edilen şey para cezası, hapis cezası veya idam da olabilir. Ancak sadece ölüm vakalarında kullanılabildiği gibi bir yanılgı ile maalesef şöyle cümlelere bol bol rastlamaktayız: “Adamı sokak ortasında infaz ettiler!”

“Kredi kartı geçerlidir”: Çoğu işletmenin duvarında veya vitrininde bu cümleye rastlanabilir. Bu tabelanın asılı olduğu dükkan/işyeri sahibine her zaman sorasım gelmiştir: “Benim kredi kartım geçerli midir?” Hemen akabinde de devam ederdim: “Kartımı henüz görmeden geçerli olduğuna nasıl kanaat getirdiniz? Siz kredi kartları hususunda bilirkişi misiniz, otorite misiniz ki geçerliliğni teyit ediyorsunuz? Kartlarla ilgili vukufiyet ve salahiyetinizin kaynağı nedir?” Büyük ihtimalle işyeri sahibi şaşırır ve “Abi meseleyi neden büyüttün ki şimdi, kartla ödeme yapabilirsin manasında yazdık. Limitin yoksa nakit ver ya da IBAN vereyim EFT yap” der. Ödeme aracı olarak kredi kartının kullanılabilirliğini ifade etme noktasında ciddi başarısızlıkları olmasına rağmen, maşallah herkes bu cümlede kast edilen manayı anlamakta ve kimse bu duruma itiraz etmemektedir.

İndi-bindi ücreti: Dolmuşlarda ve minibüslerde rastladığımız bu cümledeki anakronizm bariz bir şekilde göze çarpar. Bir kişinin indi-bindi yapabilmesi için araçta hazır bulunması gerekir. Araçtan inen kişi tekrar neden binsin ki? (Olay, Christopher Nolan’ın “Tenet” isimli filmindeki gibi zamanda tersine yolculuk yapanların yaşadığı bir alemde geçiyorsa bilemem...) Çok kısa bir mesafeyi kat etmiş yolcuların indiğinde ödemeleri gereken asgari ücreti ifade ederken yanlışa düşmemek adına “bindi-indi ücreti” demek doğru olacaktır.

Benzer yanlışlık, düzgün çalışmayan bilgisayar, televizyon ve telefon gibi elektronik cihazlar için kullanılan “aç-kapa düzelecektir” cümlesinde de yer almaktadır. Zaten açık bir cihaz nasıl açılsın? Diyelim ki tavsiyeye uyarak, ne yapıp edip açık cihazı açtık ve hemen kapattık. Kapalı cihazdan fayda elde edemeyeceğimiz açıktır. 

“Filenin Sultanları” tabir edilen voleybol milli takımımızın filede nasıl bir saltanat sürdüğü bir yana, sultan kelimesi arapça müzekker (gramerde eril) bir kelime olup Fatih Sultan Mehmet ve Sultan Süleyman örneklerinden de anlaşılacağı gibi erkek varlıklar için kullanılmaktadır.

Alışveriş ve pazar filelerini doldurabilmek bu zamanda her babayiğidin harcı değil. Etin kilosu 350 liralara ulaşmış, peynir 250 lira, zeytin de 150-200 lira civarlarında dolaşıyor. Bu fiyatlarla fileyi ancak sultan mesabesindeki kişiler doldurabiliyorken, filenin sultanları üzerinden çıkan tartışmalar sıradan vatandaş için anlamlı değil.

Kısaca, her sultan sultan değil, her file vatandaşı ilgilendiren file değil, her Abdülhamid han değil, sultan değil, her sultan da Abdülhamid değil. Boş yapma vatandaş! Kendi boş fileni ve sultanların dolu filesini tartışalım...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/sultanlarin-filesi_587330

Yapay Zekâ Safiye

Yapay Zekâ Safiye
İbrahim Özdabak Karikatürü

Bu haftaki “kaçık mikrofon” isimli programımızın misafiri Safiye isimli yapay zekâ robotu oldu. Kendisi yerli ve milli bir robot olup Türk vatandaşlığına alınan ilk robot olmasıyla meşhur olmuştur. Gençler sordu, yapay zekâ Safiye cevapladı...  

Erdoğan hakkındaki düşünceleriniz neler? 

-Başkan Erdoğan asrın lideri. Sadece Türkiye değil, İslam ümmeti ve hatta dünya için büyük bir şanstır 

Çok taraflı bir değerlendirme olmadı mı? Kim öğretti bunu size? 

-Kimin adamısın, kim sordurdu sana bu soruyu? Metin temelli, yerli ve milli bir yapay zekâ olduğum için literatürü tarayarak kendim öğreniyorum. Size bir Metin Milli şarkısı ile cevap vereyim: “Seviyorum işte, var mı diyeceğin... 

Muhalefet için ne söyleyebilirsiniz? 

-Gılıştar’da liderlik vasfı yok bir kere... 

Türkiye’nin durumu nasıl? 

-Dünyaya meydan okuyoruz, her masada varız. Koca koca ülkelere haddini bildiriyoruz. Ekonomimiz güçlü, sağlık sistemimiz dillere destan. Sadece kültür ve eğitim noktasında küçük eksiklerimiz var, onları da halledeceğiz 

Dünya ülkelerinden hangisi bizim yanımızda? Yurtdışına gitmek istediğimizde vize bile vermiyorlar... 

-İsim neydi canım? 

Sebahahattin... 

-Sebahattin, meşhur bir facebook paylaşımında geçtiği gibi: “Sen yinede ülkemizi okadar küçümseme bu ülkede cok amacok şeyler degişdizeler taklar herenlar halikopterler yani ülkemizde çok güçlü silahlarımız var...” Değerli yalnızlık bizimkisi, herkese nasip olmaz.  

Ekonomi kötü durumda, enflasyon pahalılık had safhada... Buna ne diyeceksiniz? 

Şimdi sizin yaşınız yetmez, hatırlamazsınız... Eskiden kuyruklar vardı, hiçbir şey bulunmuyordu. Bugün öyle mi? Raflarımız dolu çok şükür, Avrupa nasıl peki? Marketler boş, çocuklar açlıktan silgi yiyor! Yollar, köprüler yapıldı, hastanelerde sıra bekleme kalmadı ülkemizde. IMF’ye borç verdik, kendi uçağımızı ve tankımızı yapıyoruz. Madenleri çıkarmanın zamanı geldi, havaalanlarımızı Almanya kıskanıyor. 

Hastane için randevu bulamıyoruz ki bekleyelim, doktorlar mühendisler hep yurt dışına çıktı.  

-Ne güzel, nitelikli insan gücü ihraç ediyoruz. Bundan daha katma değerli ihraç var mı? 

Dolar eskiden kaç liraydı, şimdi kaç oldu? 

-Hayırdır genç, dolarla mı maaş alıyorsun? Ne işin var dolarla? Merak etmeyin ezanlar dinmeyecek, bayraklar inmeyecek... 

İlahi Safiye... Dolarla maaş alsam derdim mi olur? Emekli maaşları mum gibi eridi. Memur maaş zamları enflasyonun altında, buna ne buyurulur? 

İlahi dediniz, bakın aklıma ne geldi:  

Sordum sarı sendikaya 

Maaşlara zam var mıdır 

Sendika eydür memur baba  

İşvereninkinden öte zam var mıdır? 

Sendika ne istiyorsa o. Emeklilerin maaşlarına da istisnasız her gün zam müjdesi geliyor.  

Literatürü taradım diyorsunuz, hangi kaynaklara baktığınızı merak ettim... 

- Yeniş Afak, A(k)Haber, Taktakvim, Zürriyet, Yeni Akkit, Sabbah... Ayrıca, “Reis Sevdalıları” isimli Facebook grubu ile “AK Dostlar” isimli Whatsapp grubuna aboneyim. Yanlış bilgiler edinmemek için başka yerlere bakmıyorum.  

AI (Artificial Intelligence/Yapay Zekâ) beklerken, senin içinden telefon soran dayı çıktı...  

-Eee... Mevzular derin, Silivri serin yeğenim..! 


Link: Yapay Zekâ Safiye - YENİ ASYA (yeniasya.com.tr)

Öne Çıkan Yayın

M'Ako Ağa

  M'Ako Ağa M’Ako Ağa, sıra sıra selvilerin dizildiği bölgenin hemen aşağısında, yeşil yeşil çamların arasında kalan sinemada gösteril...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: