Bu Blogda Ara

Arşiv

yazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

UFO Arkası Yazıları

 

UFO Arkası Yazıları
İbrahim Özdabak Karikatürü

Hanımlar, beyler ve sevgili çocuklar!

Türkiye Yüzyılı başlıyor, çok yakında uçuşa geçiyoruz. Şimdi lütfen kemerlerinizi bağlayıp, koltuklarınızı dik konuma getiriniz, servis masalarınız kapalı ve güneşlikleriniz açık olsun. Uçuş sırasında kemerlerinizi biraz daha sıkmanızı isteyebiliriz, telaş etmeyi gerektirecek bir durum yoktur. Kabin basıncı düşerse veya kabinedeki birine baskı artarsa unutmayınız ki “Seçimi AK Parti kazandı, Cumhurbaşkanımız kazandı, bu kadar basit, hazmedin kardeşim!” Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Taş devrinden ülkeyi aldık, Karate-Kid filmindeki Bay Miyagi'nin "cilala-parlat" yöntemini kullanıp gelişerek uzay çağını yakaladık, hamdolsun. Ellerin altılı masası varsa, bizim de altılı NASA’mız var. Yerli ve milli UFO/SUFO imalatına yakında başlıyoruz, hepimize hayırlı ve uğurlu olsun. Yerli kelimesini duya duya sıkılmış olabilirsiniz, zararı yok. Artık “göklü ve köklü” tabirine alıştırın derim kendinizi, evet, müjdemi isterim; Edirne’den Kars’a Türkiye’nin her yerinde yaptığımız duble yollar gibi uzayda da Jüpiter’den Mars’a duble tüneller inşa edeceğiz.

UZAYKAR firması tarafından geliştirilen hava araçları, tamamen kendi üretimimiz olacak. Dış gezegen ve galaksilere de ihraç edeceğimiz UFO’lar ekonomimizi de canlandıracak. Marka ismi olarak UFOGG diye düşünüyoruz ama daha kesinleşmedi. Şimdilik sadece UFO diyelim. Deposuna su doldurulacak, su moleküleri Hidrojen ve Oksijen atomlarına ayrıştırılıp Hidrojeni yakmak suretiyle enerji elde edilecek. Her zaman yaptığımız şey; önce bölüyoruz, sonra bölünenlerin çarpışmasını keyifle seyrediyoruz.

Kısa bir süre içinde gündelik hayatımızın alelade bir nesnesi haline gelecek olan UFO’larla ilgili tamamlamamız gereken bir külliyat ihtiyacı hasıl olacaktır. Yarın bir gün, UFO kullanmaya başladığımızda, arkasına yazacak bir şeylerimiz olsun, havamızı atalım diye, acizâne, ilk aklımıza gelen yazıları dikkatlerinize sunuyoruz:

"Yaklaşma UFO'lursun, geçme pişman olursun"

"Galaksinin deliği kara, astronotun gönlü yara"

"Hey hey hey galaksi, bütün işlerim gitti aksi"

"Seni ben unutmak istemedim ki, uzay'an yollara neden inandın?"

“Parsek parsek eylemişler uzayı”

"UFO’luyum ezelden, gönlüm geçmez güzelden"

"UFO UFO içinde aman, uzayda bükülmüş zaman"

"Alırsan UFO'rd, olursun lord"

"İstedim vermediler, uzaylısın dediler"

“Aşk bir rokettir binmesini bilmeli, kara deliğe gelmeden inmesini bilmeli”

“Nova, süpernova, kuasar, bu işler boyunu aşar!”

“Bitmez uzayın asteroidi meteoru, Allah’ım sen bizi koru”

“Nebulayı görmeden sollama, evine acı haber yollama”

“Paralel evrene gidelim dedin de, hidrojenimiz mi yok dedik...”

“Uzay boşluğunda dolu hayat, seni sevende kabahat”

“Roket rampalarının ustasıyım, gözlerinin hastasıyım”

"Lazer atma ne olur, çalış senin de olur"

“Işının kime yabancı?”

"Rahmetli de ışınlardı"

“Çilemse çekerim, uzay-zamanı bükerim”

“Sen olay ufkunda kaybolan bir güneş, ben Samanyolu’ndan bir çilekeş”

“Miras değil alın teri, kolay bulmadık atmosferi”

"Uzayı bükene, derdi çekene sor"

“Kapılma ışık hızıma, sen de bükülürsün”

“Bükemediğin uzay-zamanı öpeceksin”

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/hanimlar-beyler-ve-sevgili-cocuklar_583158

 

Madam, I'moji


Tarihi başlattığı kabul edilen yazının ilk formunun, mağara duvarlarına “çizilen” yazılar olduğu söylenir. Etkileşim içerisinde olunan çevre dar, ihtiyaçlar da sınırlı sayıda olup (beslenme, düşmanlardan korunma, barınma ve kişisel temizlik gibi) bugüne nazaran çok daha kısıtlı bir çerçeveye oturduğu için, o zamanlarda yaşayan insanların duygu ve düşüncelerinin, bugünküne oranla muhtemelen daha sade olduğunu söyleyebiliriz. Sade düşünceleri ifade etmek için de sade figürler yeterli geliyordu herhalde.


Bir insanın hayat dönemlerine benzer gelişmeler kaydeden insanlık, zamanla çizgileri aşıp seslerin simgelerini standartlaştırdı ve alfabeleri oluşturdu, yazı yazmaya başladı. Yazdıkça kendini geliştirdi ve kendini geliştirdikçe yazdı. Kâğıt üstüne yazılmayan bilgileri su üzerine yazılmış gibi kabul etti. Neticede “hafıza-i beşer nisyanla malül” idi ve bütün önemli kayıtlar yazılı hâlde saklanmaya başladı. Söz uçar, ama yazı kalırdı.

İnsanlığa gönderilen İlahî hitaplar, kitaplar şeklinde geldi. Her peygamberin bir mucizesi vardır, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem’in (as) bir mucizesi de kendisine isimlerin öğretilmiş olmasıydı. Meleklere karşı üstünlüğün göstergesi olarak Allah (cc), Hz. Âdem’e (as) eşyanın isimlerini saymasını buyurdu. “İsimlerin öğretilmesi” ve “Eşyanın isimlerini saymak” olarak ifade edilen bu mu’cizenin anlamını müfessirler şöyle açıklamaktadır:
  1. Canlı-cansız bütün varlıkların isimlerinin öğretilmesi.
  2. Konuşma dilleri ve kavramların öğretilmesi.
  3. Esma-i İlahiye’nin öğretilmesi.
Bediüzzaman da bu konuda, “şahs-ı Âdem’e tâlim-i esmâ ünvânıyla, nev-i benîàdem’e ilham olunan bütün ulûm ve fünûnun tâlimini ifade eder” (25. Söz) cümlesiyle aslında bütün ilim ve fenlerin öğrenimini kapsadığını ifade eder. Nesnelere tek tek isim vermek, ardından nesnelerin etkileşimini isimlendirmek, nesneler ve etkileşimlerden meydana gelen aksiyonlara isim vermek, aksiyonların başka aksiyon ve nesnelerle etkileşimini gözlemleyip yeni isimler vermek… Sonuçta, verilen her bir isim bir bilgidir ve bilgilerin toplamı bilim dediğimiz şeyi meydana getirir.

Bana göre, Hz Âdem’in (as) eşyanın isimlerini sayma mu’cizesinin çağımızda müşahede ettiğimiz en belirgin örneklerinden biri, bilgisayar bilimidir. Elektronik devreler üzerinde taşınan elektrik sinyallerinin varlığını “1” ve yokluğunu “0” olarak isimlendirmek, sinyaller dizisini sayısal bir veri olarak taşımak, bu verilerden işlemci komutları tanımlamak, komutlar dizisinden yordamlar oluşturmak, insanlar için anlamsız harf ve rakamlardan oluşan sevimsiz makine kodlarının oluşturduğu yordamları insan diline yaklaştırmak için derleyiciler vasıtasıyla bunları anlamlı kelimelerden oluşan komutlar hâline getirmek ve bu saydıklarımızın milyonlarcasını yapıp belirli bir düzen içerisinde saklamak ve istendiğinde çağırmak, bilgisayarın temelini oluşturur. Programlama dersine ilk başlayanların C programlama dilinde yazıp çalıştırdıkları printf (“Hello World!”) (ekrana “merhaba dünya!” yazmaya yarayan kod parçası) komutunun arkasında kaç tane sanal tanımlama ve isimlendirme çıktı!

Kelimeleri, isimleri ve bilgileri saya saya, oldukça üst seviyeye taşıdığımız teknolojiler gelişti, ancak zamanla iletişim biçimlerimiz de değişmeye başladı. Sokaklardan televizyonlara, kafamızı çevirdiğimiz her yerde görsel uyarıcılar bombardımanına tutuluyoruz. Eskiden sözler senet kabul edilirken, artık “caps, or didn’t happen” diyen bir nesil oluştu. Yazı okumak, hele de biraz uzunsa, çok sıkıcı geliyor genç insanlara. Okumayı terk edenler, yazmanın kıyısından bile geçmiyor.  Sezen Aksu’nun “eyvah, şiirler azalmış, günümüz perişan, yanıyor içimizdeki koskoca orman” dizelerini hatırlatırcasına kelimeler tükeniyor yavaş yavaş. Duygular, düşünceler ve kısaca isimler tükeniyor, kaybolan kelimelerle birlikte. İsimler ki, âdemoğlunu diğer canlılardan üstün kılandır. İptidaî zamanların mağara resimlerini andırmıyor mu, standart çizimlerden oluşan şekillerle haberleşme biçimi? Metin arasına bir-iki tane emoji sıkıştırmak neyse de, bütün mesajlaşmalarını resim yollayarak yapan insanlar var ve bu trend gün geçtikçe artıyor. Ecnebiler, Âdem babamızın Havva annemizle ilk karşılaşma anında kendini, tersten okunuşu da aynı olan “Madam, I’m Adam” ifadesiyle takdim ettiğine inanıyor. Günümüz âdemoğulları için güncelleme yapılacak olursa “Madam, I’moji”  denecek herhâlde.
Ne demişler, “üslub-u beyan, aynıyle insan…”
Link: http://www.gencyorum.com.tr/madam-imoji/

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: