Bu Blogda Ara

Arşiv

No-Bel Ödülleri



Cumhurbaşkanlığı seçimi ve adayları, partiler arası ittifakların bozulması ve ittifakların genişlemesi, milletvekili listeleri, deprem, sel, pahalılık, parasızlık, EYT, hak-hukuk arayışları ve işsizlik gibi sıkı gündem maddelerinin arasında kendine yer bulabilen güzel bir haber dikatimizi çekti: Diyarbakır’da Gül Karen Aça isimli gencimiz, aralarında Harvard ve Stanford’un da bulunduğu, ABD ve Kanada’daki dokuz üniversiteden tam burslu olarak kabul aldı.

Son beş yıl içerisinde pek çok uluslararası yarışmaya katılan genç kardeşimiz, NASA’nın desteklediği Conrad Challenge’da ilk beşe kalmış ve The Earth Prize yarışmasında ilk 10 takım arasına girmiş. Ayrıca, geçen yıl Uluslararası Eğitim İnisiyatifi’nin, 170 ülkeden 50 bin öğrenci arasından seçtikleri dünyanın en parlak 100 öğrencisi içerisinde yer almayı başarmış. Kendisinin projelerinden biri, çamaşır makinelerinde su ve elektrik sarfiyatını %90 oranında azaltacak bir filtre geliştirmek üzerineymiş.

Kendisini ve ailesini tebrik eder, başarılarının devamını dileriz. İnşallah, vatanına ve milletine faydalı işler yapar ve ülkemizi en güzel şekilde temsil eder. Gönül ister ki, bu tarz haberler artsın, memleketimizin evlatları dünya çapında ses getirecek başarılara daha çok imza atsınlar ve ödüller kazansınlar.

Memleketimizde, fırsat ve imkan verilirse çok güzel işler yapacak gençlerimiz var, çok şükür. Ancak, havayı, suyu ve çevreyi kirletmeyecek teknolojiler geliştirme, verimli ve az enerji kullanımı, hayatı kolaylaştıracak ekipmanların geliştirilmesi gibi konularda adımızı duyuracak projelerimiz yok. Olsa ne olacak? Elektrik kullanımını düşüren bir icat yapılsa elektrik dağıtım şirketleri ayaklanır. İnsanların hiç hasta olmayacakları formüller bulunsa şehir hastaneleri işletenleri isyan eder.

“Kim uğraşacak abi araştırma ve geliştirme ile... Veririz parasını, dışarıdan alırız” zihniyeti ile yol almak çok mümkün değil. Başkalarının tasarladıkları teknolojilerin -izin verdikleri ölçüde- uygulayıcısı olma rolü çok sürdürülebilir değil. Elin oğlu, parasını peşin verdiğiniz teknolojiyi bile canı isterse size vermeyebiliyor. Bakınız, F-35 savaş uçakları...

Ülkemizde ödüllük işler olmuyor mu? Oluyor tabi; iğneden ipliğe her şeye  üç-beş kat zam gelirken, insani şartlarda oturulabilecek evlerin kira fiyatı asgari ücret seviyesini geçmişken (İstanbul’da iki asgari ücret civarında) enflasyon oranını oldukça düşük gösteren, işyerleri kapanıp işsizler ordusu gün geçtikçe büyürken işsizlik oranlarının düştüğünü açıklayan, fakirleşen halka bakmadan ekonomimizin büyüdüğünü iddia eden istatistik çalışmaları bir ödülü hak etmiyor mu? Nobel verilir bu çalışmalara, Nobel! Yalnız, milletimiz bu rakamlara pek bel bağlamadığı için bizim yerli ve milli ödülümüz olan “No-bel” ödülünü verebiliriz.

Alacakları kişileri belirledikten sonra, sadece o kişileri tarif eden akademik personel alım ilanı yayınlayan akademi dünyasına bir liyakat No-bel’i verilmesin mi? Benim favorim, gerçek Nobel ödülü kazanan Aziz Sancar'ın, ödül aldığı bölüm için başvursa, şartları karşılayamayacağı ilanı veren üniversite.

Yapıldığı seneden beri, garanti edilen yolcu sayısına ulaşma hedefinden %98 sapma gösteren ve buna rağmen 2044 yılına kadar garanti ödemeleri yapılacak olan havalimanı matematik No-bel’inin sahibi olur.

Temel fıkraları mefhumuna yeni bir anlam kazandıran, herhangi bir boş sahada, beş on metrelik demir iskeletinin üzerine boca edilmiş çimentosu ile, istenilen her yere taşınabilen hastane temeli fizik alanındaki No-bel ödülünü zorluyor.

Yapım maliyetlerinin onlarca katı kadar parayı, onyıllar boyu sürecek işletme dönemi boyunca tahsil edecek olan garantili projeler, iktisat, mühendislik ve matematik dahil tüm alanlarda “ömür boyu No-bel” adayı.

İnsanların belini büken No-bel’cilerden 14 Mayıs’ta kurtulma ümidiyle...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/no-bel-odulleri_580495

Lockman Hackim-Bilişim İktidarı Partisi




Lockman Hackim olarak siyasete atılmaya karar verdim. Nereden çıktı demeyin, dükkânda boş boş otururken aklıma geldi birden.  


Aslında, öteden beri teklif alıyordum pek çok yerden. Vekillik ne kelime, bakanlık teklif ediyorlar! Adım Ziya olsa, birileriniz ne bakanı olacağımı sorar, bazılarınız da “Ne bakanı olacak, palavra bakanı!” derdi eminim.  


Şaka bir yana, siyaset işini çok iyi becereceğimi düşünüyorum. Rakiplerimin IP'lerini pazara çıkarmakta üstüme yoktur. Sonra, iyi dert dinleyen biriyim. Dükkanıma gelen herkes derdini anlatıyor, vatandaşın problemini çözmek benim işim, pratik çözümler bulmakta ustayım. Çarpıcı isim ve slogan bulma konusunda, ayıptır söylemesi, çevremdeki herkesin takdirini toplamış biriyim. Biraz söz sanatlarını, atasözlerini, deyimleri ve fıkraları öğrenip taşı gediğine koydum mu, benden âlâ siyasetçi olmaz.  


Sloganımı buldum bile: “Kimleeeer Lockman Hackim'lerle beraber?” Mizansen şöyle: Bu soruyu sorup, mikrofonu dinleyen halka çeviriyorum, herkes hep bir ağızdan “Beeeen” diye bağırıyor... Şimdiden heyecana kapıldım, olacak bu iş... 


Var olan bir partiye girmektense kendi partimi kurmayı tercih ederim. Partimin ismini de buldum: Bilişim İktidarı Partisi, kısaca BİP. Sinyal sesi gibi. Aman Allah’ım, ne kadar teknolojik bir tını... Bugüne kadar, pek çok farklı kesime hitap eden partiler kuruldu, kapandı. Bilişim teknolojileri ile doğrudan ilgilenen kimse çıkmadı. Hep örselendik, ötekileştirildik, ITIL’dik. Kendi aramızda yaptığımız şakalar başkaları tarafından anlaşılmadı, şakalaşmayı bırakın konuşmalarımızı bile yabancı bir dille yapıyoruz zannedenler oldu. Sokaktan geçen adama bilgisayarcı tipi nasıldır diye sorun, “saçı uzun, gözlüklü, şişman, bilgisayar başından kalkmayan ve bir eli de kızarmış patates dolu bir leğen içinde, arada bir ağzına patates atıp durur” diye tarif eder. Ayrımcılığa, klişeleştirmeye ve önyargıya bakar mısınız? 


İşte, artık “Nerd’deeeen nereye...” dedirtecek bir parti geliyor. Hızımı alamadım, bir slogan daha patlatıyorum: “Hedefimiz bilişimdi, yarın değil hemen şimdi” Başkan yardımcısı olarak Binary Şimşek isminde birini bulsam çok iyi olacak. Soyadı da önemli değil, adı Binary olan herkes başvurabilir, kadrosu garanti benim partimde. 

İsim, slogan tamam... Sıra geldi vaatlere ve parti teşkilatımızı gaza getirecek söylemlere. Misyonumuza layık vaatler lazım. Mesela: 

  • Byte ve kilobayt artık kimsenin kullanmadığı birimler. Altı sıfırı atmanın zamanı geldi, en küçük birim megabayt olacak, paralardaki kuruş gibi küsurat olarak kullanılacak.   
  • Herkese iki anahtar vaat ediyorum: Biri Public Key, diğeri de Private Key olacak.  
  • İstisnasız, bütün vatandaşlarımıza, isimleri ile birer domain verilecek.  
  • Herkese bedava bulut alanı tahsis edilecek. Google, Apple, Microsoft, Amazon... kim ne veriyorsa %5 fazlasını ben vereceğim.  
  • Bugüne kadar coğrafya kaderdir dediler, kaderi sözelci yaptılar. Kader, geniş bir veri tabanıdır. Yazılı mıdır? Yazılıdır, yazılımdır, alın yazılımdır. Bu ülkenin kaderini değiştirebilecek bir imkânımız var, o da yazılımdır.  
  • İlkokullarda yazılım geliştirme, görsel tasarım, mobil uygulama, bilgisayar mimarisi gibi dersler olacak.  
  • Çocuklarımız artık yağ satarım, bal satarım” yerine “web tasarım, webten satarım” diye oynayacak, ip atlama yerine IP NAT’lama yapacak. 
  • Yahu, kötü bir şey demedim, yağ ve bal satmak isteyen yine satsın, o oyunları oynamak kötü değil. İsteyen çocuklar web tasarımını oyun oynar gibi de yapabilecek, tamam artık vurmayın! 
  • İletişimden tasarruf olmaz diyeceğiz, her kapıya fiber bağlantı çekeceğiz.  

Teşkilatıma sözüm: Ping’leyemediğiniz IP sizin değildir! Pingleyin! Sen atmana bak pingini, cevap vermeyen IP utansın! Unreachable olan hostlar utansın! 


Magneto-Carta isminde bir manifesto yayınlayacağız. Bu manifesto ile Admin, yetkilerinin bir kısmını kendi isteği ile user’larla paylaşacak. Manifestoyu bir magnet üzerine basmayı düşünüyorum, böylece herkes buzdolabının üzerinde ilk bilişim anayasasını görebilecek. Bu manifesto çok tutarsa, genişletip  Hackimoğlu Yasaları diye yayınlarız.  Hackimoğlu demişken, biri de, sevabına Hekimoğlu türküsünü partimiz için uyarlasın, her şeye bir anda yetişemiyorum.


Bizi seçmek isteyen seçmenlerimizin şu cümleciği sosyal medyada paylaşması bizi ziyadesiyle mutlu edecektir: 


SELECT Lockman_Hackim FROM BİP WHERE Oy_Ver=’TRUE’ 

(İnşallah SQL İnce’kşın için troll orduları saldırmaz) 


İdeolojimiz teknoloji olacak. Teknolojinin götürdüğü her yere, her yöne gideriz, sağ-sol fark etmez. Arabalarda sinyal deyince sağ sinyal de vardır, sol da. Ya da şöyle diyelim, biz dörtlüleri yakmışız bekliyoruz. Sağa da sola da selam olsun, dört eğilime saygımız ve davetimiz vardır. Her milliyetten ve her dinden insanı kucaklıyoruz. Ne kadar kapsayıcı olduk, gurur duyuyorum vallahi... 


Küçük parti olmak büyük avantaj bugünlerde. Bir IT’tifaka katmak için illa ki birileri kapını çalıyor, kıymete biniyorsun. Belli sayıda vekillik veriyorlar falan, kârlı iş. Diyelim, olumlu geçmedi görüşmeler ve büyük ittifaklarla anlaşamadınız, hiç sorun değil. Bir iki hafta boyunca herkes sizden bahsediyor, gündemdesiniz, adınızı duymayan kalmıyor. Daha iyi bir reklam olabilir mi?  


Büyüklerle ittifak kurulmaması dünyanın sonu değil, küçük partileri bir araya getirip kendi ittifakımızı kurarız. Altılı masa var da, IT’li masa neden olmasın? Sekiz BİP birleşip bir BAYP edebiliriz.  


Hadi bakalım; oylar bilişime, bilişim iktidara... 


Serinin diğer bölümleri:

Kadir Gecesi Mesajı


PC'lik Bozuklukları


Locman Hackim

Öne Çıkan Yayın

İthalya Cumhuriyeti

  İthalya Cumhuriyeti Bundan çok çok zaman önce, buradan uzak mı uzak bir ülke varmış. İyi-kötü, kendi ihtiyaçlarını üretebiliyor ve kimse...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: