Bu Blogda Ara

Arşiv

enflasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
enflasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Termodinamiğin İkinci Yasasını Veto Ediyorum!


Termodinamiğin İkinci Yasasını Veto

İlim meclisimiz, termodinamikle ilgili bir kaç yasayı torbaya doldurarak bana gönderdi. Torba dediysem, Allah sizi inandırsın, çuval büyüklüğünde ve marketten alırsanız en az bir buçuk iki lira vereceğiniz bir torba dolusu kitap düşünün. Yahu, ben o kadar kitabı okuyacak olsam allame-i cihan olurdum. Huyumu bilen iyi arkadaşlarım kitapları okuyup özet çıkardıktan sonra o özetleri tek bir cümleye indirip bana söylerler. Mesela bir zaafiyet teorisi mi ne vardı, sordum, “enişten bilir ondan öğrenebilirsin” dediler. Albert Enişte dedi ki “bilmen gereken bir tane formül var o da E=mc2” Manası, “enişte amca yarısıdır” demek...

Yasalar bana torba ile gelse de, ben istediğim yasayı içinden çıkarıp veto edebilirim. Hele ki, bir yasa halkım yerine belli çıkar odaklarının menfaatlerine hitap ediyorsa benim onu onaylamam mümkün değildir. Termodinamiğin ikinci yasası entropi ile ilgiliymiş. Kainatta “maksimum düzensizlik” ve “minimum enerji”ye doğru yönelim varmış. Maksimum düzensizlik nedir? Kaostur, anarşidir. Başıbozuk tayfasıdır. Çapulculuktur, geziciliktir. Doların ve faizin yükselmesidr. Otpor’dur, Soros’tur. 

Minimum enerji nedir? Bitmiş gitmiş bir halk demektir. Halbuki bizim evde tuttuğumuz yüzde ellinin potansiyel enerjisi bile maksimum düzensizlik taraftarlarına yeter! Entropi dedikleri şeyin söylenişi bana enflasyonu hatırlattığı için sevemedim. Entropi sürekli artan bir şeymiş. Artık yemiyoruz bunları! Bu milleti yüksek entropilere mahkum eden zihniyete 5 kalori ısı versen iki saniyede kaybeder. Yüksek yüksek entropilere koz vermesinler! Entropi sebeptir, ısı ise sonuç. Sen entropiyi düşür, bak bakalım ortamdaki ısı nasıl artar... Yanlış anlaşılmasın, bilim dünyamız bağımsızdır, kendi kararlarını verir ama laf da dinlemesi lazım. 

Termodinamiğin ikinci yasasının en iyi örneklerden biri termik santrallerdir. Santralde kömür yanar, buhar kazanlarındaki suyu kaynatır. Kaynayan suyu buharı elektrik motorlarını döndürür ve elektrik üretir. Sonra o buhar soğutularak suya dönüşür ve yine kaynamak üzere baştaki kazana döner. İkinci yasa der ki, sadece bir defa yaktığınız kömürle bu döngüyü sonsuz kez tekrarlayamazsınız. Elektrik üretmek için dönen motor bir kısım enerjiyi almıştır, sürtünme kuvveti biraz tırtıklamıştır, bir boşluk bulup ortamdan kaçıp atmosfere giden buharlar enerji kaybettirmiştir. Dolayısıyla sürekli olarak yeni kömür bulup yakmanız lazım. 

Şimdi bu termik santrallerde filtre meselesi çıktı, halkın sağlığı ile oynanmasına asla izin vermeyeceğiz. Ama öyle muhalefetin yaptığı gibi ucuz ve işe yaramaz söylemlerle değil... Biz işi kökten hallediyoruz kökten. Madem termodinamik yasaları yüzde yüzden fazla verime izin vermiyor, biz de o yasaları veto ederiz! Termodinamiği sizden öğrenecek değiliz! Erke dönergecimiz bize yeter...

Tüik’lik İlkesi

TÜİK’lik, devlet sayı işleri ile halkın yaşayışlarının birbirine karışmaması her birinin kendi kafasına göre takılması demektir. Mesela, TÜİK bir enflasyon rakamı açıklar, halkın sadece yüzde sekizi bunu inandırıcı bulur. Zaman zaman aynı rakam olabilirler ama halkın markete pazara gittiğinde yaşadığı fiyat artışı miktarını, TÜİK enflasyon rakamına uygulamak istemesi yanlış olur. Nerede görülmüş ayakların baş olduğu? Herkesin kendine göre bir enflasyon rakamı var, onu ne yapacağız? Enflasyon dediğin tek olur, herkes ona uyar. Uymayanın de keyfi bilir. TÜİK’i dinlerseniz vatandaşa şöyle hitap ettiğini anlarsınız: 

“Ben buna mecburum, sen bilemezsin
Büyüdükçe büyüyor ekonomin
Hedefleri mıh gibi tutturuyorum
Ben buna mecburum, sen bilemezsin”

TÜİK’te enflasyonu hesaplayan birimin başındaki arkadaş eskiden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda çalışıyormuş, söyleyeyim artık enflasyonun yanında ülke olarak entropi rakamımızı da hesaplasın...

Sessiz Ekonomi


Sessiz Ekonomi

Sabah isimli mevkutenin “Türk ekonomisi uçuşa geçti!” manşetiyle duyurduğu gelişme, son zamanlarda aldığım en iyi haber oldu. Ne kadar sevindim, bilemezsiniz. Zaten, artan fiyatlar, ve bazen haftalık, bazen de aylık periyotlarda gelmek suretiyle otomatiğe bağlayan zamlar, kesilmeye başlanan astronomik cezalar, yeni ihdas edilen vergiler, gittikçe artan konkordato ve iflaslar, takibe düşen borçlar ve artan işsizlik, ekonomimizin ayaklarının bir süredir yere basmadığını gösteriyor gibiydi. Benim gibi yükseklik korkusu olanları düşünüp inşallah yeteri kadar “para”şüt bulunduruyorlardır...

Ekonomimizin uçuşu o kadar sessiz ki, Havuz’un derinliklerinden haberi gelmese duyamayacaktık. Bu sessizlik bana Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sessiz Gemi” adlı şiirini hatırlattı, ondan ilham alarak ben de “Sessiz Ekonomi” isimli naziremi yazdım:

“Artık havalanmak günü gelmişse alandan
Göklere yükselen bir ekonomi kalkar havaî limandan

Hiç borcu yokmuş gibi sessizce alır yol
Nümayiş yapan sadece birkaç trol

Yerde kalan vatandaşlar bu seyahatten elemli
Günlerce zamlara bakar gözleri nemli –bakın burası çok önemli-

Market önlerinde garibanlar nafile bekler
Bilmez ki yükselen fiyatlar geri dönmeyecekler

Birçok seçmenin her biri memnun ki halinden
Çok seçimler geçti, dönen pek az tercihinden”

Ayakları yere basan vatandaşlar olarak hiçbirimiz uçuşu hissetmediğimize göre bence bu ekonomi insansız hava aracı ile uçmuş olabilir. Gitmesek de, görmesek de, ekonominin uçuşunun delili gökten düşen üç elma! Biri faizin, biri enflasyonun diğeri de işsizliğin başına düşmüş. Bakıyorum da, yeni açıklanan enflasyon rakamlarını beğenmeyenler, gerçekçi bulmayanlar var! Neymiş efendim, adam diyor ki “benim market harcamam geçen seneye göre iki katına çıktı, enflasyon nasıl yüzde 9 olur?” Güzel kardeşim, enflasyon moda gibi bir şey değil ki, herkes kendi beğendiği, kendine yakışan rakamı alsın… Herkesin kendi evindeki özel enflasyonu kendinedir, kendi bütçesini ve aile efradını ilgilendirir. Açıklanan enflasyon özel değiiill, geneell genelll…

Enflasyonda Basit-Baz Dengesi

Fiyatlar olmasa, enflasyonu yönetmek çok kolaydır. Baz etkisi sebebiyle kendiliğinden düşer, buna basit-baz dengesi denir. Siz de kendi evinizde deneyebilirsiniz. Alın enflasyonu, rakamlarının üzerine bir hokka baz serpin. Bazı içine çekmesi için en az bir gün bekletin. Bazı etkisiyle enflasyon büzülecek ve küçülecektir. Oldu size tek haneli enflasyon, hayırlı uğurlu olsun! Bazların tadı acı olduğu için, baz etkisiyle küçülmüş enflasyonu sakın yemeyin, size veya çocuklarınıza yedirmeye çalışanlara da engel olun!

Evinde denemek istemeyen ve ayrıntılı açıklama bekleyenler var, biliyorum. Kimyada pH denilen bir kavram vardır, asitlik-bazlık derecesini gösterir. pH değeri 0 ile 14 arası bir değerde olur. Sıfıra yaklaştıkça asitlik, 14’e yaklaştıkça da bazlık özelliği artar. 7 ise nötrdür. Bizim enflasyon kaç çıktı? 9.6, o halde diyebiliriz ki, baz özelliği kendini göstermiş. Bu da baz etkisinin bilimsel açıklamasıdır.

Hava Korsanlarına Dikkat!

Havaya bakıp da uçan ekonomi bulamadığını iddia edenler var. Bu konuda annelerin ferasetine güvenerek “nereye korsan orada bulursun” diyorum. Korsan demişken aklıma geldi, uçuşlarda olan ekonomimiz, hava korsanlarına dikkat etmeli!

İsrafbul

israfbul
İsrafbul Büyükşehir Belediyesi, israf kaynakları bulmaya devam ediyor. En son, ihtiyaç fazlası olduklarını iddia ettiği yüzlerce aracı Yenikapı miting alanında sergilemeye başladı. Sanki, önceki yönetim “Dindar bir araba nesli yetiştireceğiz” demiş gibi... Dindar araba olur mu demeyin, kısaca “dindaraba” diyebiliriz, çünkü yedi yaşın altındaki bu arabaların kahir ekseriyeti Clio. Ne “kıliyo” olduğu malûmunuz, artık orasını sormayın... “Şov” yapmakla başkanı suçlayanlar, devr-i sabık uygulandığını düşünenler oldu. Kâğıt üstünde ve rakam boyutunda kalınca kimsenin umurunda olmayacağı ve hissedilemeyeceği düşünülmüş olmalı ki, miting alanında sergileniyorlar.
İsraf ve masraf merkezi olan, taşınabilir her şey bulununca Yenikapı’da sergilenecek mi acaba? Meselâ; ücretsiz ulaşım hakkı sağlayan İstanbulkart’ların kimlere niçin verildiği ve kaç kişinin yararlandığı hususlarında farklı zamanlarda farklı ve kaçamak cevaplar verilmişti. İster misiniz şimdi de ücretsiz İstanbulkart sahibi insanlar evlerinden alınıp Yenikapı’da sergilensin? Ya da, “bankamatik” de denilen, kurumda hiç çalışmadığı halde maaş alan insanların para çektiği ATM cihazları sergilenir mi?

En Flasyon!

Yine yüksek çıkmakla birlikte, düşme hızındaki artış sebebiyle yandaş - beyandaş basın tarafından coşkulu bir şekilde karşılanan Ağustos ayı enflasyon rakamlarımız TÜİK tarafından açıklandı. İstanbul Ticaret Odası da gıda enflasyonunu açıklamıştı ve TÜİK’in açıkladığı ile arasında yedi kata yakın bir fark çıktı. Yani nasıl olduysa, İTO’nun % 5,5 dediği enflasyona TÜİK % 0,77 dedi. Tabiî, hepsi sonuçta flasyon da, açıklanan en flasyon rakam resmî olarak kabul edildi. Ne yapsalar boş, TÜİK’den gelen bir rakam vardır! Doğalgaz, elektrik ve akaryakıt gibi bütün üretim maliyetlerini katmerli bir şekilde yükseltecek kalemlere gelen zamlar bile açıklanan enflasyon oranlarının çok üstünde kalmışsa, hayatımızı idame ettirebilmek için gerekli asgarî ihtiyaçların fiyatları neredeyse % 50 oranında pahalandıysa, açıklanan enflasyon rakamlarının inandırıcılığı kalmıyor, vesselâm...

Rakamlar demişken, büyüme rakamlarımız da açıklandı. İkinci çeyrek büyüme oranımız eksi % 1,5 çıktı ve yine buna sevinmemiz isteniyor. Sevinelim de, bize büyü yapılmış olabileceğini unutmayalım. Vaktiyle bir kanaat önderi(!) ne demişti: “Galiba bize nazar değdi!”

Doğalgazık

Doğalgaza çok kısa süre içinde iki defa zam geldi. Önce bir % 15 yapıldı, o fiyata bir % 15 daha zam yapılınca ilk fiyat üzerinden toplam % 32,25’lik bir zam yapılmış oldu. Doğalgaz kullanımının az olduğu yaz aylarında  yapılan ve çok fark edilip tepki almasın diye yapılan bu zamlara “doğalgazık” denir. Bu zamma, yetmişli yıllarda Fecri Ebcioğlu tarafından yazılıp şarkıcı Alpay tarafından söylenen “Eylül’de gel” isimli şarkıdan ilham alarak şöyle seslenmek istiyorum:

“Eyyy zam, geldiğin zaman
Ağlarım ben inan
Geliyorsun işte
Faturama bakmadan
Nasıl geçer bu yaz,
Ne olur bana yaz...
Bekleme ne olur,
Yok, yok, yok
Gelme gelme git
Eylül’de git...”

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/israfbul_502455

Göçtü Sevdalarla Bütçem...


Göçtü sevdalarla bütçem

Seçim dönemi, ekonomik dengeleri fena etkilemişe benziyor. 2019 yılı ilk dört ayında gerçekleşen bütçe açığı toplamı 55 milyar liraya yaklaştı. Geçen sene bu rakam 23 milyar civarı imiş. Sadece Nisan ayı için açık 18 milyar lirayı aştı ki, bu da geçen sene 2,8 milyar liraymış. Son bir yıllık açık ise çok açık: 100 milyardan fazla! Nerede kullanıldığı bizler tarafından  bilinmeyen Cumhurbaşkanlığı örtülü ödenek harcamalarının da ilk dört ay toplamı bir milyar liraya yaklaşmış. 

HEDEFLERE DİKKAT, DİBİ TUTMASIN...

Ekonomik planlarımız içerisinde yıllık toplam 80 milyar lira açık vermek hedeflenmişti. İlk çeyrek için 55 milyar ile o hedefe çok yaklaştık. Bütün ekonomik hedeflerimiz tutuyor hamdolsun... İşsizlik rakamları da değişmemiş olarak açıklandı. 24 Haziran ile birlikte faizle, kurla, enflasyonla mücadele yetkisini bir kişiye devretmenin mutluluğunu hep birlikte yaşıyoruz nasıl olsa. Mart ayı sanayi üretim rakamları açıklandı. Yıllık bazda % 2,2 daralma görülürken aylık olaraksa % 2,1 artış olmuş. Ekonomi bakanımız, TÜİK’in açıkladığı Mart ayı sanayi endeksini değerlendirirken "Sanayi üretimindeki pozitif trend devam ediyor. Özellikle kamu bankalarımızla birlikte açıklayacağımız paket ile sektörümüzdeki dengelenmeye büyük katkı sağlayacağız" dedi. Hedefleri tutturacağız derken ortamı çok ısıtmamaya dikkat etmek lazım. Fazla ısınırsa hedeflerimizin dibi tutabilir.

Vergi indirimiydi, imar affıydı, trafik cezalarının silinmesiydi derken, gelir dengesi iyice bozulmuşken, dağıtılan teşvikler ve krediler de giderleri şişirdi mi? Sonuç, para bitti! Önce Merkez Bankası’nın açıklanan rezervlerinin gerçeği yansıtmadığı haberleri geldi. Ardından, ateşi yükselen dolara ilaç bulmak için kamu bankaları öncülüğünde bir haftada 4,5 milyar dolar satışı yapıldığı söylendi. En kötüsü de Hazine’nin Merkez Bankasın’dan ihtiyat akçesi kaleminde bulunan 40 milyar lirayı istemiş olduğu bilgisi. “Gönül işi” dedikleri belediyeleri kazanmak için yapılan masraflar Müzeyyen Senar’ın şarkısı gibi “Göçtü sevdalarla bütçem, ihtiyat akçesine muhtaç oldum bugün / Ak pak olmuş seçmenim de bîkarar oldu bugün” dedirtecek galiba.

TABANA KUVVET!

Vergilerin tabana yayılacağı müjdesi(!) tam gazla hayata geçmeye devam ediyor. Cep telefonlarında ÖTV oranlarında yapılan zamların ardından, 15 Mayıs günü yapılan düzenlemeler de dikkat çekti. 22 Euro’ya kadar olan yurtdışı alışverişlerinde tanınan gümrük muafiyeti kaldırıldı. Daha önce 75 Euro olan bu rakam, kademeli olarak önce 30’a sonra da 22’ye düşmüştü. Bakan Albayrak daha önce bunun sinyalini 2019 başlarında vermiş, posta ile gelen ağırlığı 0-2 kg arasında olan zarfların çokluğundan şikayet etmişti. Artık yurtdışından e-ticaret siteleri aracılığıyla gelen her üründen yaklaşık % 18 gümrük vergisi alınacak. 

Bir diğer düzenleme döviz alım satımı ile ilgili. Kambiyo işlemlerinde satış üzerinden binde bir oranında vergi alınacak. Sonuncu düzenleme de yurtdışından getirilip pasaportlara işlenen cep telefonları ile ilgili. Her bir pasaporta tanınan iki yılda bir telefon getirebilme süresi değişti ve üç yıla çıkarıldı. Üstelik artık sadece pasaport sahibinin adına kayıtlı olan telefon numaralarında kullanılabilecek. 

Bu düzenlemeler kasayı doldurmaya tabii ki yetmez de, bunların 23 Haziran öncesi çıkarılmak zorunda kalmaları seçim sonrası için vatandaşı “gara gara” düşündürmüyor değil!


Öne Çıkan Yayın

M'Ako Ağa

  M'Ako Ağa M’Ako Ağa, sıra sıra selvilerin dizildiği bölgenin hemen aşağısında, yeşil yeşil çamların arasında kalan sinemada gösteril...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: