Bu Blogda Ara

Arşiv

ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sessiz Ekonomi


Sessiz Ekonomi

Sabah isimli mevkutenin “Türk ekonomisi uçuşa geçti!” manşetiyle duyurduğu gelişme, son zamanlarda aldığım en iyi haber oldu. Ne kadar sevindim, bilemezsiniz. Zaten, artan fiyatlar, ve bazen haftalık, bazen de aylık periyotlarda gelmek suretiyle otomatiğe bağlayan zamlar, kesilmeye başlanan astronomik cezalar, yeni ihdas edilen vergiler, gittikçe artan konkordato ve iflaslar, takibe düşen borçlar ve artan işsizlik, ekonomimizin ayaklarının bir süredir yere basmadığını gösteriyor gibiydi. Benim gibi yükseklik korkusu olanları düşünüp inşallah yeteri kadar “para”şüt bulunduruyorlardır...

Ekonomimizin uçuşu o kadar sessiz ki, Havuz’un derinliklerinden haberi gelmese duyamayacaktık. Bu sessizlik bana Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sessiz Gemi” adlı şiirini hatırlattı, ondan ilham alarak ben de “Sessiz Ekonomi” isimli naziremi yazdım:

“Artık havalanmak günü gelmişse alandan
Göklere yükselen bir ekonomi kalkar havaî limandan

Hiç borcu yokmuş gibi sessizce alır yol
Nümayiş yapan sadece birkaç trol

Yerde kalan vatandaşlar bu seyahatten elemli
Günlerce zamlara bakar gözleri nemli –bakın burası çok önemli-

Market önlerinde garibanlar nafile bekler
Bilmez ki yükselen fiyatlar geri dönmeyecekler

Birçok seçmenin her biri memnun ki halinden
Çok seçimler geçti, dönen pek az tercihinden”

Ayakları yere basan vatandaşlar olarak hiçbirimiz uçuşu hissetmediğimize göre bence bu ekonomi insansız hava aracı ile uçmuş olabilir. Gitmesek de, görmesek de, ekonominin uçuşunun delili gökten düşen üç elma! Biri faizin, biri enflasyonun diğeri de işsizliğin başına düşmüş. Bakıyorum da, yeni açıklanan enflasyon rakamlarını beğenmeyenler, gerçekçi bulmayanlar var! Neymiş efendim, adam diyor ki “benim market harcamam geçen seneye göre iki katına çıktı, enflasyon nasıl yüzde 9 olur?” Güzel kardeşim, enflasyon moda gibi bir şey değil ki, herkes kendi beğendiği, kendine yakışan rakamı alsın… Herkesin kendi evindeki özel enflasyonu kendinedir, kendi bütçesini ve aile efradını ilgilendirir. Açıklanan enflasyon özel değiiill, geneell genelll…

Enflasyonda Basit-Baz Dengesi

Fiyatlar olmasa, enflasyonu yönetmek çok kolaydır. Baz etkisi sebebiyle kendiliğinden düşer, buna basit-baz dengesi denir. Siz de kendi evinizde deneyebilirsiniz. Alın enflasyonu, rakamlarının üzerine bir hokka baz serpin. Bazı içine çekmesi için en az bir gün bekletin. Bazı etkisiyle enflasyon büzülecek ve küçülecektir. Oldu size tek haneli enflasyon, hayırlı uğurlu olsun! Bazların tadı acı olduğu için, baz etkisiyle küçülmüş enflasyonu sakın yemeyin, size veya çocuklarınıza yedirmeye çalışanlara da engel olun!

Evinde denemek istemeyen ve ayrıntılı açıklama bekleyenler var, biliyorum. Kimyada pH denilen bir kavram vardır, asitlik-bazlık derecesini gösterir. pH değeri 0 ile 14 arası bir değerde olur. Sıfıra yaklaştıkça asitlik, 14’e yaklaştıkça da bazlık özelliği artar. 7 ise nötrdür. Bizim enflasyon kaç çıktı? 9.6, o halde diyebiliriz ki, baz özelliği kendini göstermiş. Bu da baz etkisinin bilimsel açıklamasıdır.

Hava Korsanlarına Dikkat!

Havaya bakıp da uçan ekonomi bulamadığını iddia edenler var. Bu konuda annelerin ferasetine güvenerek “nereye korsan orada bulursun” diyorum. Korsan demişken aklıma geldi, uçuşlarda olan ekonomimiz, hava korsanlarına dikkat etmeli!

Kovan Minüt!



Yeni İstanbul Havalimanı’mıza bir şeyler oldu. Tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz ama birilerinin nazARI değdi, orası muhakkak. Laf aramızda, Almanlar’dan şüpheleniyorum! Geçen hafta bir ara uçaklar inemedi, başka havaalanlarına yönlendirildi, sonra da arıların istilasına uğradı. Durduk yerde bu arılar nereden geldi? Hemen akla şu şarkıyı getirdi:

“Bu akşam içimde hüzün var
Havaalanında çoğaldı arılar
Arılar, arılar… şimdi körükte vızıldadılar
Arılar, arılar… beni bu akşam ağlattılar”

P’ETEKLERDEKİ TAŞLARI DÖKMEK GEREKİRSE...
                                                                                                    
Biliyorsunuz, Osman Kavala’nın iddianamesine de geçmiş olan bir harita meselesi vardı. Türkiye’yi bölünmüş kısımlara ayıran bir haritaydı bu. Nasıl savundular kendilerini? Efendim, bu harita arı kolonilerinin yerleşim bölgesel yerleşim haritasıymış! Peki arı nasıl bir canlıdır? Gezici! Bakın “gezici” dedim, aradaki irtibatı siz kurun! 

Arıların bir başka özelliği nedir? Adam sokuyorlar. Her yere adam sokuyorlar. Bunları durdurmak, “kovan minüt! Siz adam sokmayı daha iyi bilirsiniz!”demek gerekir... 

“KOVAN SENİ ÇAĞIRIYOR...”

Arı meselesi, akla ARInç’ı getirdi. Fikir verme kabiliyetine sahip olan Meclis, Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanlığı politika ofisleri, sayısı ve konumu aynı anda belirlenemeyen kuantum danışmanları yetmediği için olsa gerek, yeni ihdas edilen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’na atanan ilk üye Bülent Arınç oldu. Bu atama, bir dönem, adeta kovulmuş gibi yandaş medya tarafından “Manisalı Lawrence”, “Cübbeli Bülo”, “siyasi cenaze” gibi lakaplarla anılan ARInç’a, “o Gül senin, bu Gül benim” dolaşmasın diye havalı bir makam verildiği şeklinde yorumlandı. Bir nevi, “kovan seni çağırıyor” durumu yani. 

PETEK ADAM

Bu arada, yukarıda saydığımız istişare ve danışma kurullarını gördüğü halde(bazı danışmanların kendilerine danışman tuttuğunu da biliyoruz, o derece yani...  aslında her bir danışman kendine bir danışman tutsa, şu an her birimiz, birilerinin kendisine danıştığı kişi olurduk, al sana doğrudan demokrasi...) utanmadan, “tek adam sistemi geldi” diyenler var. Yahu, adamın konuşmaları bile başkaları tarafından hazırlanıyor, ne tek adamından bahsediyorsunuz? İstişare ile her petekten bal almaya çalışan adam, olsa olsa “Petek Adam” olur...

PAKET, PAKET ÜSTÜNE

Pek muktedir iktidarımızın mensupları baktılar ki, vaatlerini artık kimse yemiyor, paket yapmaya başladılar. Eve gidince yersiniz hesabı… Son açıklanan ekonomik paketin adı ne mesela? İVME. Yani “şimdi ivme, eve gidince iversin” ya da “İVME de yanında yat” anlamları çıkarılabilir.

Son yıllarda o kadar seçim oldu ve her bir seçim için o kadar paket açıklandı ki, iktidar temsilcileri seçmene Yusuf Nalkesen’in bir şarkısıyla seslense yeridir: “Saymadım kaç paket oldu, sen ellerin olalı / Bilmem yüzün güldü mü, ayrıldık ayrılalı...” 

En son yargıda reform paketi açıklandı. Ama vatandaş bütün paketlere şüpheyle yaklaşıyor artık, paketin patlamadan açılabilmesi için kırmızı mı yoksa mavi kurdeleyi mi çekmesi gerektiğine karar veremiyor. Müşteki sıfatıyla katıldığı davanın hakimi olan bir hakim haberini alan, işkence iddialarını duyan, iddianamelerinin yazılması bir seneyi geçen tutukluları gören, paralı ve nüfuzlu kişilerin kolayca mahkemelerden kurtulabildiğina şahit olan, yabancı devlet adamlarının telefonu veya tweet’i ile serbest bırakılan kişileri gören vatandaş, yargı paketine nasıl güvenecek acaba?

Adalet Bakanı’nın bizzat yakından ilgileneceğini söylediği bir kaç dava geldi aklıma: ilki Diyarbakır’da halı saha maçı için öğretmenleri keyfi olarak gözaltına aldıran savcının, ikincisi de Giresun’da öldürülen Rabianaz isimli kız çocuğunun davası. Avukatla kıyafeti üzerine girdiği tartışma ile gündeme gelen hakim meselesinde jet hızıyla sonuç alındığını görünce, bir sorayım dedim, bakanın takip ettiği diğer davalar ne oldu? Pakete dahil olacaklar mı?

Mutfak Konuşması


Mutfak Konuşması

2019 yılı belediye ve muhtar seçimleri Allah’a şükür bitti. Daha doğrusu, milyonlarca vatandaş olarak biz vazifemizi yaptık ve seçme kısmı bitmiş oldu ama sınıflandırmanın hala devam ettiği yerler var. Çünkü hükümet efendimiz, daha önce kendisinde olup 2019 seçimi sonunda farklı partiye geçen belediyelerin olduğu yerlerde sonuçlara itiraz edip oyları yeniden saydırma yoluna gitti. Yeni oy veren olmadığı halde tekrar tekrar sayım yapıldığında oy sayılarının değişmesi de ilginç doğrusu. Korkarım İstanbul’da milattan önceki dönemden kalma oylar da bulacaklar bu gidişle: “Başkanım, üzerinde D.Roma yazan oy bulduk, kime yazalım?” “Hmmm, Yıldırım’a yaz!” Tekrar sayımlarda oy yerine adayı artırıp kazanan aday olarak “BinbeşyüzAli” açıklamazlar inşallah... Adam zaten yorgun görünüyor, üstüne bir de İstanbul aşkı bindirdiler, o kadar yükü kaldırması zor olur. Kendisine şu şarkı sözünü göndermek istiyorum:

“Geçti sevdalarla ömrün, ihtiyâr oldun bugün
Ak pak olmuş saçlarınla bî-karâr oldun bugün”

KİM KAZANDI?

Neyse, kesinleşen sonuçlara bakığında herkes kazandığını söylüyor. Muhalefet kazandığı belediye sayısını ve oylarını artırmış, iktidar ve yavrusu toplamda en yüksek oyu almış. En çok belediyeyi iktidar kapmış. “Yahu, bunlar birbiri ile yarışmıyor muydu, nasıl herkes kazanıyor? Kazanan sayısı kadar, illa ki birilerinin de kaybetmesi gerekir” düşüncesi akla geliyor. John Nash’in meşhur “oyun teorisi” uygulanmış olabilir ya da birileri kayıplarından bahsetmeyi sevmiyordur belki.

Bu seçim önceki belediye seçimlerinden farklıydı. Bazı partiler ittifak yaptı,  ama öyle milletvekili seçiminde olduğu gibi değil. Sadece belediye başkan adayları yok, belediye meclisi üyeleri var bir de. İttifak partileri bazı yerlerde bu listeleri ortak hazırladıkları için ortaya karışık bir liste çıkmış oluyor. Bu listenin aldığı toplam oy içerisinde kimden ne kadar oy gelmiş bilmek mümkün değil. Toplam rakamlar söylenip o rakamların kendi etkisi ile oluştuğunu iddia etmek hem doğrulanması hem de yanlışlanması zor bir durum. 

MUTFAKTAN SESLENİŞ

Kimi balkon konuşması yaptı, kimi rüzgarların hiç dinmediği ve yıllardan beridir hiç kullanma ihtiyacı hissetmediği balkonu kapatıp siyasetini salona hapsettiği için anca salonda konuşma yaptı. Hangisine baksak “sadece biz değil millet kazandı” diyor. Biz de millet olarak madem kazandık, bir konuşma yapmak hakkımızdır. Yalnız, bizim balkonumuz yok, mutfak konuşması yapacağız:

Ey ehl-i siyaset! Mutfakta yangın var! Seçim sonrası pazara uğrayanınız oldu mu hiç? Zamlanmış fiyatları gördünüz mü? 

Enflasyon rakamları açıklanıyor, son birkaç aydır hep %20 civarı olmasına dikkat ediliyor. Neymiş, %20… Anadolu çocuğu “yir” mi bu numarayı? Pazar alışverişinde cebimizden çıkan paralar, geçen seneye göre neredeyse iki katına çıktı!

Vatandaşın sebze için sıraya girmesi değil, saraya girmesi varlık göstergesidir. Varlık tanımlarınızı gözden geçiriniz. Refah seviyemiz yükseldiği için et fiyatı artmıyor, et fiyatlarının artışı refahımızı düşürüyor.

Elektrik, su, doğalgaz ve akaryakıta gelen zamlar mutfak yangınını daha da körüklüyor. 

Patatesi ve soğanı ithal ediyoruz, hem pahalı hem de çürük çarık ürünler geliyor. Yerli üretim de yara alıyor. Parayı betona gömmeyip üretimi teşvik için kullansaydınız böyle sıkıntılaımız olur muydu?

İtibardan tasarruf olmaz diyerek su gibi para harcıyorsunuz. Bize gelince vergiyi tabana yaymaktan ve kemer sıkmaktan bahsediyorsunuz. Devlette israfın önünü kesin ki bizim sıktığımız kemerler işe yarasın. Para saçarak gelecek itibarın kalitesi ve bekası tartışılır ama itibarı olan her durumda para bulur. Dünyanın en yüksek faiz oranını vererek dış borç alıyorsak kendisinden tasarruf etmediğimiz itibarımız ne durumda? 

Seçim sonuçlarının halka duyurulmasında tekel olan devletin haber ajansı, işine gelmediği zaman veri akışını kesebiliyor. Biz de kendisine giden vergi akışını istediğimiz zaman kesebiliyor muyuz?

Başka sorum yok, sanık ve sandık sizindir...

Öne Çıkan Yayın

Vaka-yı AKiye

Sefer Selvi Karikatürü   Maldivler’e tatile gidenler, Monaco’da yediği ıstakozla fotoğraf çektirip verdiği “ıstAKPoz”u sosyal medya plat...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: