Bu Blogda Ara

Arşiv

ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ekonomi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ekonomi ve Asgarî Ücret

Ekonomi ve Asgarî Ücret
İbrahim Özdabak Karikatürü

Gözlerinden ışıltılar fışkıran ekonomi bakanı gitti, yerine, çaktığında bütün etrafı aydınlatması beklenen Şimşek geldi. Şimşek’in ilk mesajı ekonominin rasyonel bir zemine oturtulması gerektiği üzerineydi ve şeffaflık ve öngörülebilirlik vurgusu yaptı.

Demek ki, ekonomi rasyonel zeminlerden uzaklaşmış, şeffaflığı kalmamış ve öngrülemez hale gelmiş. Allah Allah, dünyaya kafa tuttuğumuz, Avrupa’ların bizi kıskandığı, ekonomik şahlanma yaşadığımız ve Türkiye Yüzyılı başlattığımız günlerde kim, nasıl bu hale getirdi ekonomiyi?

Yıllardır, ekonomi yönetimi ile ilgili endişelerini dile getiren uzmanlar dinlenmedi ve uyarılarda bulunan kişilere hain, terörist damgası vurularak susturulmak istendi.

Demokratikleşme ve açılım sözleri verdikleri dönemde, dünya ekonomisindeki genel ılımlı havanın da etkisiyle gelen sıcak paranın yardımıyla dönen çarkların kerametini kendilerine yordular. Her işinde yaptığı gibi, zevahiri kurtarma peşinde koşan ve idare-i maslahatçı politikalar yürüten iktidar, ekonomide de eyyamcı bir yol izledi. Güç kazandıkça toplum üzerindeki otoriter yapısını artırdı ve kendi lehine çevirdiği medya marifetiyle muhalif sesleri kıstı. Meclis faal bir kurul olmaktan çıkarıldı, el kaldır-el indir yöntemiyle saray kanunlarının torbalar içerisinde geçtiği pasif bir mevkiye taşındı. Yürütme vazifesiyle yükümlü olanlar, kanun dışına çıkmakta beis görmediler. Keyfi tutuklama ve gözaltına alma işlemleri ceza gibi uygulanmaya başladı. Mahkemeler, korkusundan veya muktedirlere olan bağlılığından onların huyuna suyuna gitmeyi tercih eder oldu.

Lord Acton’un meşhur “Güç bozar, mutlak güç mutlak bozar” sözünü “Mutlak güç mutfak bozar” şeklinde tamamladık sanırım. Demokrasi, insan hakları ve hukuk alanındaki bozulmalar ekmeğimizi küçülttü.

Ekonominin durumu ne olursa olsun, halk somut bir gösterge olan dolar fiyatına bakar, onu düşük tutarsak bütün işler yolunda gibi görünür diye düşünerek doları sabit tutmak için milyarlarca dolar değerinde rezerv yakıldı. Sonuçta hazinede para kalmayıp TL hızla değer kaybetmeye başlayınca, düşük faiz-yüksek kur politikasına bilinçli olarak geçtiklerini, Çin modelinde olduğu gibi ihracatı artırmak için yerli para birimini bilerek küçülttüklerini ifade ettiler. Çift para birimli ekonomimizde bu hamle enflasyonu rekor seviyede yükseltince, kuru sabitlemek için KKM gibi bir icat çıkardılar. Merkez Bankası emre uydu, durum da Yunus Emre ilahisine: “Şol cennet ülkemizin ekonomistleri, öter heterodoks deyu deyu. Çıkmış ebabil ve pelikan kuşları, destek atar ‘hashtag’leyu ‘hashtag’leyu.. Kimler yiyip kimler içer, merkezler hep rezerv saçar, Nebati bakan durmadan mühlet biçer, halk da alkışlayıp durur, sübhanallah deyu deyu...”

Son dört-beş sene içerisinde fiyatı on katına çıkmamış pek bir ürün ve hizmet kalmadı gibi. 2017 senesinde 1404 lira olan asgari ücret, teamüllerin aksine Temmuz ayında bir ara zam alarak 11402 TL’ye ulaştı. Ekonomik savaşta bu “askerî” ücret ne kadar işe yarar bilinmez. 2017’nin ilk yazısında “Askerî Ücret” ve 1402 yılı Ankara Savaşı’ndan bahsetmiştik.

Tevafuktur ki, asgari ücretin sonu yine 1402. TimuRTEnk’in galip geldiği bir Ankara savaşı sonrası Anadolu’da bir FeRTEt Devri yaşanıyor. Sembolizmin sınırlarını zorlamayı seven bu tayfa, Ankara Savaşı’na gönderme yaparken, %34’lük zamla İstanbul’a da göz kırpıyor sanki.

Halk arasında yaygın olarak bilinen Nasrettin Hoca ile Timur arasında geçen fıkralar olsa bile, tarihçiler aynı dönemde yaşamadıkları ve o fıkraların hayal mahsülü olduğunu söylüyor. İktidarının son yıllarına kadar amel etmediği Nass’ı son zamanlarında hatırlayan TimuRTEnk ile Nass-ed-din’in (dinin nassları) vaziyeti ise tam fıkralık. Değişen TCMB yönetimi ile birlikte faiz artışına gidildi ve artışın devam edeceği sinyali verildi.

Sokak röportajlarında TimuRTEnk’in fiillerinden şikayetçi olanlar, sandığa gidince fiillerden memnuniyetlerini dile getirdiler. Ne diyelim, halkımız bu fiilleri çok sevdi, varsa bir kaç tane daha alabilir miyiz?

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ekonomi-ve-asgari-ucret_584166 

 

UFO Arkası Yazıları

 

UFO Arkası Yazıları
İbrahim Özdabak Karikatürü

Hanımlar, beyler ve sevgili çocuklar!

Türkiye Yüzyılı başlıyor, çok yakında uçuşa geçiyoruz. Şimdi lütfen kemerlerinizi bağlayıp, koltuklarınızı dik konuma getiriniz, servis masalarınız kapalı ve güneşlikleriniz açık olsun. Uçuş sırasında kemerlerinizi biraz daha sıkmanızı isteyebiliriz, telaş etmeyi gerektirecek bir durum yoktur. Kabin basıncı düşerse veya kabinedeki birine baskı artarsa unutmayınız ki “Seçimi AK Parti kazandı, Cumhurbaşkanımız kazandı, bu kadar basit, hazmedin kardeşim!” Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Taş devrinden ülkeyi aldık, Karate-Kid filmindeki Bay Miyagi'nin "cilala-parlat" yöntemini kullanıp gelişerek uzay çağını yakaladık, hamdolsun. Ellerin altılı masası varsa, bizim de altılı NASA’mız var. Yerli ve milli UFO/SUFO imalatına yakında başlıyoruz, hepimize hayırlı ve uğurlu olsun. Yerli kelimesini duya duya sıkılmış olabilirsiniz, zararı yok. Artık “göklü ve köklü” tabirine alıştırın derim kendinizi, evet, müjdemi isterim; Edirne’den Kars’a Türkiye’nin her yerinde yaptığımız duble yollar gibi uzayda da Jüpiter’den Mars’a duble tüneller inşa edeceğiz.

UZAYKAR firması tarafından geliştirilen hava araçları, tamamen kendi üretimimiz olacak. Dış gezegen ve galaksilere de ihraç edeceğimiz UFO’lar ekonomimizi de canlandıracak. Marka ismi olarak UFOGG diye düşünüyoruz ama daha kesinleşmedi. Şimdilik sadece UFO diyelim. Deposuna su doldurulacak, su moleküleri Hidrojen ve Oksijen atomlarına ayrıştırılıp Hidrojeni yakmak suretiyle enerji elde edilecek. Her zaman yaptığımız şey; önce bölüyoruz, sonra bölünenlerin çarpışmasını keyifle seyrediyoruz.

Kısa bir süre içinde gündelik hayatımızın alelade bir nesnesi haline gelecek olan UFO’larla ilgili tamamlamamız gereken bir külliyat ihtiyacı hasıl olacaktır. Yarın bir gün, UFO kullanmaya başladığımızda, arkasına yazacak bir şeylerimiz olsun, havamızı atalım diye, acizâne, ilk aklımıza gelen yazıları dikkatlerinize sunuyoruz:

"Yaklaşma UFO'lursun, geçme pişman olursun"

"Galaksinin deliği kara, astronotun gönlü yara"

"Hey hey hey galaksi, bütün işlerim gitti aksi"

"Seni ben unutmak istemedim ki, uzay'an yollara neden inandın?"

“Parsek parsek eylemişler uzayı”

"UFO’luyum ezelden, gönlüm geçmez güzelden"

"UFO UFO içinde aman, uzayda bükülmüş zaman"

"Alırsan UFO'rd, olursun lord"

"İstedim vermediler, uzaylısın dediler"

“Aşk bir rokettir binmesini bilmeli, kara deliğe gelmeden inmesini bilmeli”

“Nova, süpernova, kuasar, bu işler boyunu aşar!”

“Bitmez uzayın asteroidi meteoru, Allah’ım sen bizi koru”

“Nebulayı görmeden sollama, evine acı haber yollama”

“Paralel evrene gidelim dedin de, hidrojenimiz mi yok dedik...”

“Uzay boşluğunda dolu hayat, seni sevende kabahat”

“Roket rampalarının ustasıyım, gözlerinin hastasıyım”

"Lazer atma ne olur, çalış senin de olur"

“Işının kime yabancı?”

"Rahmetli de ışınlardı"

“Çilemse çekerim, uzay-zamanı bükerim”

“Sen olay ufkunda kaybolan bir güneş, ben Samanyolu’ndan bir çilekeş”

“Miras değil alın teri, kolay bulmadık atmosferi”

"Uzayı bükene, derdi çekene sor"

“Kapılma ışık hızıma, sen de bükülürsün”

“Bükemediğin uzay-zamanı öpeceksin”

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/hanimlar-beyler-ve-sevgili-cocuklar_583158

 

Seçim Üzerine...

Seçim üzerine
İbrahim Özdabak Karikatürü


“Biz, dindar insanların bütün selametini ve refahını, dine hizmet eden ve kendi de dindar olan insanlara oy vermekte buluyoruz, bize karışma!”

İnsanların takva derecesini Allah bilir. Kalplerini biz bilemeyiz, sadece muttali olabildiğimiz hareketlerini değerlendirebiliriz. Bulundukları mevkilerdeki görevlerini muntazaman yerine getirebilmek için dindar olmaları şart değildir. Dine ilişmemeleri din ve dindarlar için yeterlidir. 2020 yılında yapılan İslamîlik endeksine göre İslam’a en uygun yaşayan ülkeler sıralamasında Türkiye 100. sırada çıkmış. Dine nasıl hizmet edilmiş acaba?

“Kamuda başörtüsü problemi kalmadı. Faizi indirdiler, Ayasofya’yı açtılar, İmam-Hatip okulları çoğaldı, yeni ve güzel camiler inşa ettiler, yöneticilerimiz çok güzel Kur’an okuyorlar...”

Zahiren görünen, reklamını yaptıkları işlerle hakikatte olan biteni karşılaştırmak lazım. Gelişmiş ülkelerde dini inancı ne olursa olsun herkesin inandığı şekilde giyinmesini güvence altına alan düzenlemeler mevcut. Hâlihazırda bizdeki uygulama, sadece şu anda ilişilmiyor oluşudur. Yönetime gelen hiç kimsenin itiraz edemeyeceği ve kaldıramayacağı bir inanç hürriyeti teminatı oluşturmak çok mu zor?

Bankalara borç verirken düşük faiz uygulamaya başladılar, doğru ama ticari hayatta uygulanan bütün faizler yükseldi. Her fırsatta vatandaşları faiz ile borçlanmaya çağırıyorlar. Bankalara kredi ve kredi kartı borcu olmayan vatandaş kalmadı gibi. Dolar kurunu yükseltmemek için, parası olan insanlara devlet eliyle faiz verildi, hem de fakir halkın sırtından alınan vergilerle. Bunun adı da faizle mücadele, öyle mi?

VİP girişleri olan lüks ve şatafatlı camilerle İmam-Hatip’ler açılıyor ama ateist ve deistlerin sayısı tarihte hiç olmadığı kadar arttı. İnşaatından birilerinin kazançlı çıktığı ve içine siyaset sokulan ihtişamlı binalar hizmet etmeye yetmiyor demek ki.

İslam’a hizmet edilmişse, İslami değerlerin yükselmiş olması gerekmez miydi? Nerede toplumsal huzur, barış, refah ve bereket? İslam, selamette olmaktır. Kendimizi güvende hissedebiliyor muyuz? Çeteler, mafyalar sokaklarda cirit atıyor. Yerlileri yetmiyormuş gibi enva-i çeşit uluslararası mafya, güpegündüz AVM’lerde birbirleri ile hesaplaşır oldu. Dolandırıcılar, kara para aklayıcıları, uyuşturucu tacirleri elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor. Otellere, restoranlara, liman işletmelerine çöken çökene...

Üretim, yatırım ve ticaret erbabı sürekli diken üstünde; haraç için kapısını kim çalacak endişesi, rüşvet vermeden işlerini yürütememe, tanıdık ve torpil olmadan büyük işler alamama gibi dertleri var. Her an, yeni bir vergi düzenlemesi getiren bir kanun çıkması muhtemel. İhracattan kazandığınız parayı 6 ay içinde yurtiçine taşıyın dendi, yetmedi, onun en az %25’ini TL’ye çevirmek zorundasınız dendi, o da yetmedi o oranı %40’a çıkardılar. Sermaye hareketlerini kısıtlayacak hangi düzenlemenin getirileceğinin kestirilemediği bir ortamda nasıl güvenli bir ticaret yapılır? Yurtdışından yatırım için kim parasını getirip emanet eder? Üstelik başı sıkıştığında hükümet, istediği bir esnaf/tüccar grubunu günah keçisi olarak belirleyip, ekonomideki bütün krizlerin sebebi olarak ilan edebiliyor.

İnsanlar, gösteri ve yürüyüş gibi kanunlarla teminat altına alınmış haklarını kullanamadıkları gibi, konuşmaya bile korkar oldu. Nemelâzım, başıma bir şey gelmesin diyerek kendi kendilerine sansür uyguluyor. İddianamesi bile yazılmadan yıllarca hapiste tutulanlar var. İltisak diye bir şey tutturmuşlar, lahmacun siparişini getiren kurye ile telefon görüşmenizden terörle iltisaklı hale gelebilirsiniz. Cep telefonunun bir terör zanlısıyla (suçlusu olduğu ispat edilmese de olur) aynı baz istasyonundan sinyal almasını bile iltisak sayan zihniyet, herkesi terörist ilan edebilir. AİHM ve AYM kararları hiçe sayılabiliyor.

Geçenlerde arkadaşlarla 12 Angry Men/12 Öfkeli Adam filminden bahsediyorduk. Türkiye mahkemelerinde jüri sistemi olsa nasıl işlerdi diye sorulunca “Tek Öfkeli Adam” filmi olurdu dedim. Tek öfkeli adam, davaların hem jürisi, hem avukatı, hem savcısı, hem de hâkimi olabiliyor çünkü. “Onu öyle bırakmam” dediği insanlar anında tutuklanıyor.

Ekonominin halini anlatmaya gerek yok, parası bizden 20-25 kat fazla değerli olan AB ülkelerinde bile gıda fiyatları döviz bazında bizden daha düşük. Bütün dünyada fiyatlar düşerken bizde yükseliş hız kesmiyor. Karar Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, 29 Nisan 2023 tarihli yazısında fiyat karşılaştırmalarını fişleriyle birlikte gösterdi. Ev, araba almak orta gelir grubu için uzak bir hayal oldu.

Kamu kaynağı kullanılarak gerçekleştirilen ihaleleri maliyetinin çok çok üzerinde ücretlerle yandaşlarına peşkeş çektiler. 25-30 yıl boyunca aratarak gidecek garanti ödemeleri ile geleceğimizi ipotek altına aldılar. Liyakatsiz atamalarla devlet kurumlarını yakınlarının çiftliği haline getirdiler, beşer altışar ballı maaş dağıtıyorlar.

“Siyaset böyledir, başkaları gelse de aynı şeyi yapmayacak mı? Hem, dava için yapılıyor her şey...”

Bu nasıl bir davadır ki, uğrunda insanların hürriyeti göz göre göre kısıtlanıyor, keyfi muamelelerle tutuklanıyorlar? Rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk, kul hakkı yeme gibi İslam’ın yasakladığı işler dava için mi vaka-yı adiye haline gelmiş? 20 yılda nüfuz etmedikleri ve kendi adamlarını yerleştirmedikleri hangi kurum ve mevki kalmış, sözlerinin üzerine kim söz söyleyebiliyor? Dava diyerek türlü gayrimeşru işlerine uydurdukları kılıf, hangi noktaya gelince duracak?

Kendilerinden olmayan herkese karşı kullandıkları nefret dolu dil, her daim takındıkları kibirli, üstenci ve düşmanca tavırla mı dava yürütüyorlar? Firavun’a karşı bile yumuşak dille konuşulması gerektiğini söyleyen Kur’an’a ne kadar uygun bu metot? Karşılarındaki insanlar mı Firavun’dan daha kötü, kendileri mi Hz. Musa’dan daha yüksek?

Dindar insanlara hitaben söyledikleri “Biz yoksak siz de olmazsınız” sözü, kendi yerini sağlamlaştırma çalışmasından başka bir şey değil. Ekonomiden şikayet edenlere, ezanlar susmaz deniliyor. Nerede adalet diye sorulunca, bayrak inmez cevabı geliyor. Hangi konuda sıkışsalar, mevzuyu dinî bir hükme bağlayıp sıyrılma peşindeler. Dinî hükmü duyan nasıl olsa itiraz edemeyecek, eden de din düşmanı diye adlandırılacak. Kavga eden çocukların, kendini korumak için Kur’an cüzünü siper etmesi gibi. Cüze hürmet gösteren, kavga sırasında cüzün zarar görmemesi için onu güvenli bir yere koyar, gelecek darbelere hedef olsun diye elinde tutmaz.

Başkalarıyla aynı şeyleri yapıyorlarsa neden bunları seçelim? Din adına hareket ettiklerini söyledikleri için bazı insanlar onları sorgulamayı dine karşı gelmek diye tefsir edebiliyor. Reisleri ne yaparsa yapsın, vardır bir bildiği denilip baş tacı ediliyor. Bu adamlar Allah tarafından görevlendirilmiş değil. Dinin sahibi ve tek temsilcisi değil. İbadetleri kendileri ile Allah arasında, bilemez ve karışamayız. Görünen o ki pek çok hareketleriyle insanları dinden ve dindarlardan soğuttular. Söyledikleri yalanları sıralansa kitap çıkar ortaya. Kendilerine emanet edilen milletin parasını çarçur ederek o emanete hıyanet ettiler. Söz verip de yapmadıkları işlerin haddi hesabı yok. Dini ilimlere vukufiyetlerine dair bir emare görünmediği gibi, dünya işlerini dahi bilmedikleri, memleketi getirdikleri durumdan belli.

“Tamam, kusurları noksanları olabilir ama onları seçmeyeceğiz de kimi seçeceğiz?”

Soru yanlış, seçimini yapacağımız şey kişi değil, aslında sistemdir. Fiili olarak Meclis’in ortadan kaldırıldığı, anayasa hükümlerinin açıkça çiğnendiği, HSK yapısı değiştirilerek hukukun emirber hükümet neferi olduğu, bakanların bırakın itiraz etmeyi, istifa bile edemediği, birinin ağzından çıkan her sözün kanun gibi işletildiği, büyüğünden küçüğüne bütün kurumlardaki her atamayı bir kişinin yaptığı sistemi mi seçeceğiz? Sandığı otokratik yönetimlerini meşrulaştırma aparatı olarak gören, bütün güç ve yetkileri bir kişinin eline veren, dünyada emsali olmayan ucube sistemle mi devam edeceğiz?

Ben şahsen, kuvvetler ayrılığının uygulandığı, denge ve fren mekanizmalarına sahip, farklılıkları düşmanlık sebebi değil, demokratik sistemin cilvesi ve bir zenginlik olarak gören, başta muhalefet partileri olmak üzere, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, meslek odaları ve fikir toplulukları gibi demokratik sistemlerin vazgeçilmez unsurları ile meşveret ederek hareket eden bir sistemin hayata geçmesi için oy vermeyi düşünüyorum. Size de tavsiye ederim...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/secim-uzerine-1_581733

https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/secim-uzerine-2_581781

 

 

BİM101 Gece Masalları

 

Bim101 Gece Masalları
Uykusuz dergisi kapak karikatürü

BİM varmış, 101 çokmuş... Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, BİM’ler cirit atarken akça hamam içinde, eski zamanların birinde, uzak mı uzak bir diyar varmış bir eli Amerika’da ama aslında gönlü Çin’de...

Adına Aklaattin derler biri yaşarmış bu diyarda, Aklaattin’in de sinirli bir lambası varmış. Lamba o kadar sinirliymiş ki, bir kükrese karşısındaki muma dönermiş. Ahali, ülkede iyi giden işlerin kerametini “dostlarına güven, düşmanlarına korku” veren bu lambadan bilirmiş.

Günün birinde, ülkede işlerin hiç de yolunda gitmediği anlaşılmış. Ahalinin içine bir korku düşmüş, acaba lamba mı bozulmuş diye. Evirip çevirmişler fakat lambada bir değişiklik görememişler. En akla yatkın açıklamayı Aklaattin yapmış: Meğerse, o güne kadar, özene bezene lamba içinde saklayıp büyüttükleri BİM lambadan çıkmış ve bütün kötülüklere o sebep olmuş! Sıradan bir masalda, lambadan çıkan bir BİM üç dilek hakkı sunarken, bu BİM’in üç harfi varmış ve üç harfi de kendine saklıyormuş. Dilek dağıtmak bir yana, etrafa talimatlar yağdıran bu üç harfli, talimatlarına harfiyen uyulmasını istiyormuş.

Milletin aklı alır gibi değilmiş, binbir özenle büyütülen ülke nasıl bir BİM’e yenik düşüyormuş? Aklaattin başlamış anlatmaya: Önce “Ne istedin de vermedik a BİM?” diye sormuş BİM’e, ancak beklediği tepkiyi alamamış. Çok farklı suretlerde ortaya çıkıyormuş bu BİM, durmadan kılık değiştirse de özü aynıymış. 

Bolca İstifleme Marketi BİM’i şeklinde zuhur edip, vatandaşın en çok satın aldığı temel ihtiyaç maddelerini raflara dizmeyip depolarda saklıyor ve fiyatların yükselmesine sebep oluyormuş mesela...

Bütün İlimlerle Mücadele BİM’i, doktor ve mühendis gibi yetişmesi emek, zaman ve masraf gerektiren mesleklerdeki insanları hayata küstürüp başka ülkelere kaçmalarına neden oluyormuş. 

Bomba İmal Merkezi olan BİM, türlü çap ve ebatta bombalar imal edip, pimi çekilmiş bombalarını ülkenin çeşitli yerlerinde patlatıyor ve meydanlarda terör olayları meydana getiriyormuş.

Birleşik Muhalefet şeklinde yapılanan BİM, ülke vatandaşlarını kandırıp, devletin aleyhinde örgütlenmelerini istiyormuş. 

Basbayağı İnternasyonal Mafya BİM’i, yetmiş iki milletten mafya örgütlerini toplayıp toplayıp ülkeye getiriyormuş. Güpegündüz, sokak ortasında birbirleri ile hesaplaşan mafyalar, halka korku salıyormuş. 

Bölgesel İlişkilerde Mania çıkarma BİM’i, komşu ülkelerle ilişkileri bozmak için türlü fitne ve fesatlar çıkarıyormuş. Komşularla kanlı bıçaklı olmalarının sebebi tamamen buymuş. 

Daha da ileri giden bir Birleşmiş Milletler BİM’i, dünya ülkelerinin kendileri karşısında birleşmelerini sağlamış. 

Dünyanın BİM’den büyük olduğunu söyleyen Aklaattin, BİM’i alt edecek güçte olduklarını ifade etmiş. Çevresindekilere, sinirli lamba kendilerinde olduğu sürece korkmamaları gerektiğini telkin etmiş. Sinirli lamba, “Eyyyy BİM, sen kimsin ya!” diye köpürmüş ama sinir krizleri şovu, eskisi gibi seyirci çekmiyormuş. Cin şişeden çıkmış bir kere, insanlar lambanın olağanüstü bir gücü olmadığını yavaş yavaş idrak etmeye başlamış. Bir vatandaş şunu sormuş: “Ekonomiden adalete, güvenlikten dış ilişkilere kadar her işimiz bozulurken ve geleceğimize dair umutlar kaybolurken sen bostan korkuluğu gibi mi dikildin? Enflasyonu marketler artırıyor, gündemi muhalefet belirliyor, dış güçler paranı değersizleştiriyorsa, kusura bakma artık bir hükmün kalmadı. Haydi, sana güle güle...”

El birliğiyle lambayı uzaklaştırmışlar. Onlar ermiş muradına, biz kanmayalım lambaların kerametine... 

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/bim101-gece-masallari_574525

Dezenflasyon

Dezenflasyon
İbrahim Özdabak Karikatürü

Farkında mısınız, dezenformasyon yasası çıkalıberi, milleti “dezenforme” etmek zorlaştı... Etmeye kalkanlar haftalık bültenle ifşa ediliyor.

Üstelik, yasa daha yürürlüğe bile girmedi, 2023’te ezber bozan gizli maddelerle birlikte resmen işlemeye başlayacak. Etkisi şimdiden hissedilmeye başladı: Artık öyle aklına gelen şeyi söylemek yok! “Ekmek aptal milletlerin temel yiyeceğidir” diyen Cihan Kolivar ibret-i alem için “paketlendi” meselâ. Ne demişler, “paketten büyük kutu var, kutudan büyük koli var”. Tutuklanma sebebi olarak kayıtlara düşen ekmekle ilgili olan sözü değil, Cumhurbaşkanına hakaret etmiş diyorlar ama olsun, tutuklama gelmiş Cihan’e, Cumhurbaşkanı bahane, ekonomi ise şahane...

Ekonomi demişken, enflasyonla ilgili çok güzel müjdeler var, kendisi ile konuştuk düşürüyoruz inşallah. Aralık itibarıyla dezenflasyona geçeceğiz, artış hızını azaltıyoruz. “Baz etkisi sebebiyle zaten düşecekti, siz ne yaptınız ki?” diye soran hainlere aldırmayın. Ekonomi, gözlerdeki ışıltı kadar kimyadır aynı zamanda. Kimyada asit-baz meselesi vardır. Şimdiye kadar asit özellikli enflasyon biraz can yakmadı değil ama hemen baz etkisine geçeceğiz. Bazlama, aptal canavarların temel besinidir. Enflasyon canavarını bazlamaya alıştırdık mı, hemen uysallaşır.

Baz etkisi tamam ama onun yanında başka şeyler de düşünüyoruz. Ekonomiyi toparlayacak tedbirler konusunda hiçbir fırsatı kaçırmıyor her şeyi değerlendiriyoruz. Sürpriz yapacaktık aslında ama, neyse hadi söyleyeyim: Geçenlerde, Madrid yerine yanlışlıkla Mardin’e gönderilmiş Rus turistlerin haberi vardı. Arkadaşlarla hemen hesapladık, günde böyle üç beş iş yapılsa, ülkece paraya para demeyiz. Mardin ile sınırlı olmak zorunda değil tabii bu kampanya; Almanya-Alanya, İtalya-Antalya, Marsilya-Mersin, New Hampshire-Nevşehir, Kenya-Konya, Napoli-Nazilli gibi benzerlikler kullanılsa fena mı olur? Gelen her turist 10 euro, 20 dolar harcasa...

Yanlış anlamayın kardeşlerim, dolandırıcı değiliz, insanları buralara zorla getirmeye niyetimiz yok. Dilenci de değiliz, kimseye el açmıyoruz. Bir şekilde ülkemize gelmiş bulunan insanlardan nasıl faydalanabiliriz, onun yollarını arıyoruz, o kadar. Ticaretimize bakacağız. Pirinç almaya Dimyat’a gidecekken yanlışlıkla Midyat’a gelen insanlar da olabilir, “pirincimiz yok ama bulgurumuz meşhur” deyip onları da boş göndermeyiz meselâ...

Neticede, bütün bunları ve daha fazlasını enflasyonu düşürmek için yapacağız. Özellikle sene sonu enflasyonu önemli, memur maaşlarını ona göre artıracağız çünkü. Enflasyon yüksek çıksa ve maaş zamlarını bol bol dağıtsak ne olur biliyor musunuz? Ev sahibi, bakkal, kasap, manav... Zammı duyan herkes sattığı malların fiyatlarını yükseltecek, al sana daha büyük enflasyon! Kan davası gibi devam eden bu silsileyi bir yerde kırmak gerekir.

Son olarak, bir uyarıda bulunmak istiyorum: Özellikle dezenflasyon sürecinin başladığı şu günlerde, kendini, ekonominin askeri, polisi veya savcısı diye tanıtıp, enflasyon hususunda dezenformasyon üreten kişilere lütfen itibar etmeyiniz. Bunlar “EN-AĞ”ır enflasyonu gösterip halk arasında dehşet ve panik yaşanmasına sebep oluyorlar. Böyle orto-toksik düşünceler yayan organizmalara karşı kimyasal bir “dezENfAGtan” kullanıp, onlara mikro-biyolojik bir kopuş yaşatalım. Bu arada, dezenfektanları “Ticaret’ine Bakan” arkadaştan alırsanız iyi olur, yabancıya gitmesin. Resmi istatistik üreten kuruma da saygı gösterelim, dedeye sahip çıkalım...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/dezenflasyon_573018

Öne Çıkan Yayın

Doktor doktor kalsana...

Ergin Asyalı karikatürü   Ülkedeki diğer pek çok emsali gibi sağlık sisteminin de hâli içler acısı. Öncelikle, kullanıcıları olan hastalar ...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: