Bu Blogda Ara

Arşiv

seçim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
seçim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Twitter Dosyaları

Twitter Dosyaları

 

Dünyanın en zengin adamlarından biri olan Elon Musk yakın zamanlarda Twitter’i satın aldı. Satın alma sürecinde “bugün alıyorum, yok yok vazgeçtim” gibisinden bir çok zikzak çizdi. Aldıktan sonra çalışanlarını kovma biçimiyle gündemden düşmedi. Twitter’i bir tramvay gibi kullanıp kripto paralarda istediği durağa gelince iner mi bilemeyiz ama “tech” adam olma yolunda ilerliyor.

Daha önce, tanınmış, orijinal ve aktif hesaplara verilen mavi tik, herkesin alamadığı, sahiplerine bir bakıma prestij katan ve ücretsiz bir uygulamaydı. Elon’ın gelişiyle birlikte Twitter, aylık 8 dolarlık ücretini veren hekese “mavi satan” bir platform oldu. Adeta “mavilim, mavişelim, twitter’da buluşalım mavilim” türküsü eşliğinde satılan mavi tikler, bir anda skandallara sebep oldu. Dünyaca ünlü silah şirketlerinden birinin hesabını taklit eden birileri, ABD, S. Arabistan ve İsrail’e silah satışının durdurulduğu tweetini attı. Bir başkası, ilaç şirketlerinden biriymiş gibi davranıp insülin ilaçlarının bedava verileceğini duyurdu. Mavi tik sahibi bu taklit hesaplar yüzünden, gerçek şirketlerin borsa hisselerinde ani düşüşler meydana geldi, bu da milyonlarca dolar zarar anlamına geliyor.

Tek adam olma, kafasına uymayan herkesi uçurma, paraya çevrilebilecek her şeyi satma gibi yöntemler tanıdık geldiyse, sizi asla şaşırtmayacak bir hamle daha söyleyeyim: Eski twitter yönetiminin bot hesapları içeriye doldurduğundan şikayet etti! Bir adım daha ileri gitti ve bazı gazetecilerle “Twitter Files” (Twitter dosyaları) ismini verdiği dosyaları paylaştı. Bu dosyalar, twitter içerisindeki yöneticilerin yazışmalarından oluşuyor. Hack usulü ile ele geçirilmiş Hunter Biden’ın (Joe Biden’in oğlu) bilgisayarı ile ilgili ifşa tweetlerini ve onları atan hesapları sessize almayı konuşuyorlar. Trump’ın Twitter ile kavgası malum, bazı tweetlerini siliyorlar ve en sonunda hesabını kapatıyorlar. Musk, kendince Demokrat Parti Twitter sayesinde seçimi kazandı demeye getiriyor.

Twitter dosyaları ile daha başka neler ortaya çıkacak, ileride göreceğiz. 2016 ABD başkanlık seçimlerinde, 87 milyon kişinin kişisel verilerinin, rızaları ve bilgileri olmadan Facebook tarafından Cambridge Analytica firmasına satıldığı, bu veriler kullanılarak kişilik analizi yapılan kullanıcıların siyasi temayüllerinin tespit edildiği hususu çok konuşulmuştu. Sahte haberler üretilmiş ve hedef olarak seçilen kullanıcıları en çok etkileyeceği düşünülen sahte haberler kişiye özel bir şekilde gösterilmişti. Bunun için Facebook (şimdiki adı Meta) firmasına 5 milyar dolar gibi rekor bir ceza kesilmişti. Sızdırılan veriler için Mark Zuckerberg, senatoda ifade de vermişti. Dava sürerken Facebook tarafı 725 milyon dolar vererek anlaşmayı kabul etti.

Bütün dünyada ve milyonlarca insan tarafından kullanılan uygulama, platform ve araçların güçlü devlet adamları ve kurumlarının baskısından, istihbarat örgütlerinin müdahalesinden etkilenmeyip tamamen hürriyetçi olduklarını ve demokratça hareket ettiklerini düşünmek naiflik olur. Hiçbiri olmasa bile, kötü niyetli kullanıcılar sistem açıklarını kullanarak buraları yalan yanlış bilgilerle doldurabilir. Google, son zamanlarda haber sitelerinin çöplüğü haline geldi. Arama sonuçlarında üst sıralarda çıkabilmek ve tık almak için saçma sapan metinler giriliyor. Mesela “AÖF sınav sonuçları açıklandı mı?” sorusunu arattınız, şöyle metinler görmeniz muhtemel:

“AÖF sınav sonuçları açıklandı mı sorusu, pek çok kişinin kafasına takılmış durumda. Acaba AÖF sonuçları ne zaman açıklanacak? Haber alır almaz sizinle paylaşacağız. AÖF sınav sonuçları açıklama linki için bizi takip edin”

Arama algoritmasının nasıl çalıştığını takip eden, bahis ya da yasadışı işler yapan veya zararlı yazılımlarını bulaştırmak isteyen korsanlar, arama yaptığınız metnin bir kısmını ihtiva eden sahte sonuçlarla görünebiliyorlar. Tıklamadan önce, adresi gözden geçirmenizde fayda var. Google bilerek mi bunlara fırsat veriyor, bunlardan haberi mi yok, bilmiyoruz. Ekrem İmamoğlu için “eski İstanbul belediye başkanı” sonucunu yazan arama motorunun listelediği sonuçları bir daha düşünmek gerek...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/twitter-dosyalari_575602

Ahmakâne İşler

 

İbrahim Özdabak Karikatürü

Biri diğerine ahmak dedi... Öteki de aynı şekilde ahmak diyerek cevapladı. Bir başkası, “benden bahsettiği kesin, kendimden biliyorum” dercesine lafı üzerine alındı. Daha da bir başkası şikayet etti. Kendisine şikayet edilen en başkası da cezayı yapıştırdı.

İlk olarak ahmak diyen ve arkadaşları genelde ifade ve eleştiri hürriyetlerini kullanırlar. Dilin kemiği yoktur nasıl olsa, dillerine geleni söylerler. Hakaret mi ettiler, ortaya söylemişlerdir muhakkak. Aklınıza kötü bir şey gelmesin, açık sözlü insanlardır, dobra konuşurlar. Birini hedef alarak konuştuklarında da kesinlikle o kişi daha ağırını hak etmiştir, az bile söylemişlerdir. Toplum nezdinde görünürlüğü çok olanlar, bir zahmet kendilerini sıradan vatandaş gibi hissedip hemen alınmasınlar. Bazı ağır lafları kaldıramayanlar da siyasetçi olmasın, değil mi ama? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadları var bu konuda. Yeri geldiğinde yumruk bile atıyorlar Meclis’te. Olur bazen öyle demek ki... Sokakta dayak yiyen gazeteci, cenazede linç edilmeye çalışılan muhalif siyasetçi önce kendini sorgulamalı, bunu hak edecek ne yaptım diyerek...

31 Mart 2019 mahalli seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi için sonuçlar istedikleri gibi gitmemeye başlayınca, seçim sonuç haberlerinin tek kaynağı olan devlet ajansı veri akışını kesti. Yanlış anlamayın, asla kendilerini düşündükleri için değil. Ertesi gün mesai var, insanlar işine gücüne gidecek. Vatandaşı ekran başında durma işkencesinden kurtarmak adına verileri kestiler. Yatın uyuyun, sabah kalkınca öğrenirsiniz dediler resmen. Binali Yıldırım ve arkadaşları kesilmiş verilere bakarak zafer ilan ettiler. Cadde ve sokakları “Teşekkürler İstanbul” afişi ile donattılar. Ne yapsın adamlar, o kadar para verip bastırmışlar pankart ve afişleri, heba mı olsundu onlar?

Derken, seçimi kaybettikleri anlaşıldı. Yalnız, kazananla aralarındaki fark küçücüktü. O kadar farkla yenilgi sayılır mıydı? Belediye meclisi pusulalarında çoğunluğu almış olmalarına rağmen başkanlık seçiminde kaybetmeleri nasıl izah edilebilirdi? Halk, başkanlık hususunda iktidarı cezalandırıp, muhalefete de meclisi vermemek suretiyle şartlı bir destek verecek kadar akıllanmış olabilir miydi? Hiçbir şey olmamışsa bile bir şeyler muhakkak olmuştu canım...

Suç ve suçlu lazımdı, önce sandık görevlilerine yöneldiler. En kolay suçlanabilecek onlardı çünkü. Terörist, hain, kripto ilan edildiler. Sanırsın, o adamları Birleşik Arap Emirlikleri veya Darbeci Sisi seçti. Şimdi o ülkelerle dost olduğumuza bakmayın, o zamanlar kanlı bıçaklıydık kendileriyle.

Mahalli idareler seçiminde İstanbul’da oy kullananlar sandığa dört adet pusula ve zarf attı. 3 zarfın sonuçları kabul edildi ama bir zarfın sonuçları iptal edildi. Dört rekatlı bir namaz kılan adama, “Son rekatın olmadı, sadece o rekatı tekrar kılacaksın” demek gibi bir şeydi. Seçimlerin neden tekrarlanacağını soranlara “Çünkü çaldılar” dediler.

İmralı’nın mektubu basın toplantısı ile okundu, kırmızı bültenle aranan bir kişi devletin televizyonuna çıktı. Bütün tuşlara aynı anda basma deneyi yine başarısız oldu. Tekrarlanan seçimi büyük bir farkla kaybettiler. Önceki seçimde şaibeli görevli sayısı neydi ve akıbetleri ne oldu? Çalanlar neyi nasıl çalmışlardı? Bir türlü öğrenemedik.

Elindeki devlet kurumlarını ve kanunları kullanarak rakiplerini devre dışı bırakma çabalarının işlemediğine dair tarihte pekçok örnek olmasına rağmen, seçimlerin tekrarını isteyen iradenin “Aklını gerektiği gibi kullanmayan” manasına gelen bir sıfata layık olmadığını kim söyleyebilir?

Hakaret davası açtıktan sonra beraat verseler, “adama dokunamadılar, güçlüymüş” diyecekler çıkar. Ceza verip siyaset yasağı getirdiklerinde bu kararın siyasi yönü olduğunu herkes bilecek ve mağduriyeti kendisini çok daha güçlü kılacak. Aynı adama 3 sene önce yapılan ve ters tepen şeyi bir daha denemek, “aklı gerektiği gibi kullanma” çerçevesi içinde değerlendirilebilir mi?

Mazlum ve mağdur pozisyonunun kendisine yaradığını, siyasi yasak cezasını bilerek ve isteyerek kendisine kestirdiğini söyleyen havuz medyası müntesipleri oldu.

Ne diyelim, mağdurluk avantajı yaşatmak istemiyorsan, kimseyi gadre uğratma.

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ahmakane-isler_574879

Dangalakan Seçimi

 

Dangalakan Seçimi
Sefer Selfi Karikatürü

Siyasi rakibine seviyesizce hakaretler etmek ve kahve ağzıyla konuşmak maalesef vaka-yı adiye kabul edilmeye başlandı, en çok da vaka-yı AK’iye haline geldi. Bakan ve milletvekilleri dahil her seviyeden partili, üstlerinden örneklerini gördüğü bu tarzı benimsiyor.

AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, “2023 Çanakkale’ye dünyanın en büyük köprüsünü yapanlar ile köprüyü sadece polemik konusu yapıp oradan bizi denize dökeceğini düşünen dangalakların seçimi olacak” dedi.

“Denize dökmek” de dahil olmak üzere, geçmişte “haç ile hilalin mücadelesi”, “Esenyurt düşerse Kudüs düşer, Mekke düşer” gibi tabirler kullandıklarına bakılırsa bu AK zevat, seçime değil savaşa hazırlanıyor olmalı. Hatta, zannedersem şu anda bile savaş içerisindeler; yaptıkları yolları polemik konusu haline getirip öğüten “yol değirmenleri” ile her daim mücadele ediyorlar. Silahtarlıklarını da Sanço Bahça yapıyor. 

Bir seçimin sonunda, kazanan taraf nasıl bir yetki elde ediyor ki, kaybedenler ya da kaybetmeye yakın görünenler, toptan denize dökülme veya kökünün kurutulması gibi bir katliam senaryosu çizebiliyorlar? Böyle bir yetki var mı? Varsa bunu kim, ne zaman verdi? Yoksa, milletin gözünün içine baka baka yalan mı söylüyorlar? Hukuk sistemini nasıl bozdular ki, haklı olan ve haklılığını yedi düvelin bildiği insanlar bile haklarının korunduğunun/korunacağının garantisini hissedemiyor?

Tabii, bu endişeyi, hakkı ve yetkisi yokken kendine muhalif olan herkesi toptan bir anlayışla terörist, hain ilan edip, suçlu suçsuz ayırımı yapmadan insanları hapislere tıkan, kanunsuz mahkemesiz işinden uzaklaştırdıkları kişilere “ağaç kökü yesinler” diyenler taşıyorsa, herkesi kendileri gibi bilmemeleri gerektiğini hatırlatmak lâzım. Meşhur bir fıkradır: Günün birinde iki kör, birlikte bir tepsi dolma yiyormuş. Körlerden biri diğerine “dolmaları çifter çifter yeme!” demiş. Şaşıran diğeri “sen de körsün, çifter çifter yediğimi nereden çıkardın?” diye sorunca, ilki “ben öyle yiyorum da ondan...” diye cevap vermiş. 

Pekiyi, savaş-düzeltiyorum- seçim için 2023 acaba doğru bir tarih mi? Her gün her şeyin fiyatına zamlar gelirken, markete girip neredeyse hiçbir şey almadan çıkmanın maliyeti 250 lirayı bulmuşken, sabit gelirli insanların varlıkları enflasyon ve pahalılık karşısında dakika dakika erirken, ev ve kira fiyatları arşa ulaşmışken, araba almak ülkenin büyük çoğunluğu için artık ulaşılamayacak bir hayal olmuşken, arabası olanlar, benzin fiyatından mütevellit arabasını çıkarmaya korkar hale gelmişken seçim mi yapılır?

Doları tutmak için rezervleri boşaltmışlar, “eyt-uyt”larla yürüttükleri dış siyaset sonucu içinde hapsolduğumuz diplomatik yalnızlık, dışarıdan yatırım ve para gelişini engelliyor, gelenlerin maliyetlerini korkunç derecede arttırıyor. Bu şartlarda gidilecek seçimi iktidar kaybedebilir.

Seçimlerin 2040 yılına kadar ertelenmesine ne dersiniz? O zamana kadar, müteahhitlere garanti parası taahhüt edilen şehir hastanesi, köprü, otoyol, alt-üst geçitler, havalimanları ve bilumum YİD projesinin garanti süreleri dolmuş olur. Yandaşları üzmemiş oluruz. O güne kadar swap-mwap, bir şekilde idare ederiz. 

2040’ın ilk yarısı 20’dir. Cumhur ittifakı, iki ana partiden oluştuğu için yirmiyi iki ile çarpıyoruz, kırk yapar! Aynı zamanda 1040 yılında yapılmış olan Dandanakan Savaşı’nın 1000. yıl dönümü! Bu vesileyle, 2040 seçimini Bülent Turan beyin ifadesinden yola çıkarak “Dangalakan Seçimi” ilan edebiliriz. Vatana, millete şimdiden hayırlı, uğurlu olsun...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/dangalakan-secimi_563437

WhatSevapp

WhatSevapp

 

Ufukta bir sandık belirdi gibi... Artık üç vakte kadar mı, 2023 vakte kadar mı zuhur eder, orası belli olmaz.

Muhalefet tarafı, zaten dünden hazır gibi davranıyor. Aday belli oldu-olmadı, kimin aday olmayacağı belli oldu-olmadı derken sandık konusu hep gündemde kalıyor. Muhtarlara, özel kalem istihdamı sözü veriyorlar falan... Hangi derde ne kadar çare olur, muamma tabi. Mahalle muhtarına en son gidişim, taşınma vesilesiyle nüfus müdürlüğüne yaptığım ikametgah değişikliği bildirimini kendisine de duyurmak içindi. Muhtarın kendisinin bile varlığı şu zamanda tartışmalı iken, bir de onların herbirine birer yardımcıyı devlet memuru olarak tayin etme vaadi ne kadar tutar bilemem...

Hükümet cenahında ise, daha fazla işaret görünüyor: Bir biri ardınca yeni keşfedilen petrol, doğalgaz ve altın madeni müjdeleri veriliyor. Seçim kanunu ve “barajı %10’da mı tutalım, 9 metre 15 santimetreye mi çekelim” tartışmaları yapılıyor. Son iki yılda zam şampiyonluğunu Avrupa’da kimseye kaptırmadığımız elektrik ve doğalgaz fiyatlarının artışının kısmen devlet eliyle bastırılmaya çalışılması, elektrik faturalarında TRT payının kaldırılması gibi türlü şirinlikerin sergilenmesi de bu manada birer önemli işaret tabi.

Ali İhsan Bey’in Sevap Sandığı

İktidara yakın isimlerden fıkıh profesörü Hayrettin Karaman’ın evdeki bulgur benzetmesi ile dindar camiaya seslenmesi ve iktidara zarar verecekse doğruları söylemenin caiz olmadığını ifade ettiği mesajları dolaşımda. AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz da geçenlerde “20 yıl Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidarda tutmak ve onun yaptıkları sebebiyle sevap hanemize bir şeylerin yazılıyor olması çok büyük bir şey. Bu, liderimizi siz ve biz oylarımızla orada tutmasaydık olmazdı. Biz de oylarımız ile Tayyip Bey'e destek verdiğimiz için hanelerimize sevap yazılmaya devam ediyor” dedi.

Ali İhsan Bey’in sevap sandığı büyük anlaşılan. Dağıttıkça dağıtıyor sevapları maşallah... Haliyle, biz de bu oyların sevap sanılması ve sayılması meselesinin kaynağını merak ettik. Acaba hangi fıkhi ölçüye göre sevap? Bir de, muhtelif saiklerle oy kullanan insanlar var. Severek, isteyerek oy kullanıp çevresinin de aynı şekilde oy vermesi için gönüllü uğraşanlar var, “başka kime vereceğiz ki, yetmez ama evet...” diyerek oy kullananlar var. Birilerinin telkini ile ve/veya zorla oy kullananlar var. Bu işi profesyonel olarak yapanlar, mesela paralı troller var, partinin resmi maaşlı çalışanları ve üyeleri var. Oy vermesi karşılığında maddi menfaat temin eden var.

Kim, ne kadar sevap alır?

Kısaca; oy verirken korku, istek, kararsızlık-çaresizlik, umut ve menfaat gibi çok farklı motivasyon noktasından söz etmek mümkün. Şimdi, bu farklı vesilelerle kendilerine oy veren herkes, aynı sevabı mı alıyor? O meşhur soruyu da sormadan edemeyiz: Dağdaki çoban ile bir profesörün veya bir şarkıcının sevapları bir mi olacak? Tek bir sevap türü yoksa, hangi şekil daha sevaplı acaba? Bir sevap katalogu düzenleyip dağıtmayı düşünüyorlar mı? Bence katalogun adı “WhatSevapp” olsun, mobil uygulamasına giren herkes, verdiği oyun ne kadar sevap kazandıracağını anında görsün.

Peki, oy vermek sevap da, oy alanların iktidara geldikten sonra işledikleri hata ve günahlarda ortaklık var mı? İktidar dediğimiz, neticede binlerce farklı kişinin içinde olduğu bir yapı. “Zerratı günahkârlardan mürekkep bir hükümet tamamiyle masum olamaz” kaidesince kimi, iktidar gücünü kullanarak uyuşturucu ticareti ve kaçakçılık gibi kanunsuz ve ahlaksız birtakım kazançlar elde edebilir. Bazıları, kendilerini ve yakınlarını hak etmedikleri makam ve mevkilere getirebilir. Kamu kaynakları ve büyük meblağlı ihaleler, usulsüz bir şekilde belli zümrelere verilebilir. Hakkında mahkeme kararı olmadan, hatta beraat ettiği mahkeme kararı olmasına rağmen, fişleme dosyalarına bakılarak, bir kararname ile işlerinden uzaklaştırılan, bir daha hiçbir yerde çalışamaması için kanunlar çıkarılan, engelli çocuklarının aylığı kesilen insanlara zulüm ediliyor olabilir. Keyfi tutuklamalarla, iddianamesi bile hazırlanmadan insanlar cezalandırılabilir. İşlenebilecek günahın haddi hesabı yok ve memlekette günah işleme özgürlüğü olduğunu da biliyoruz...

Bugüne kadar, iktidara oy vermenin farz-ı ayn olduğunu söyleyen oldu, belediye başkanı adayına verilen her bir oyun sırat köprüsünde berat kazandıracağını söyleyen oldu, Esenyurt düşerse, Kudüs ve Mekke’nin de düşeceğini iddia eden oldu. Esenyurt düştü ama Kudüs ve Mekke aynı haliyle devam ediyor. Şimdi de leblebi gibi sevap dağıtıyorlar, aman diyeyim, iki sevap kazanayım derken hata ve günahlara da ortak olmayalım...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/whatsevapp_553112

Öne Çıkan Yayın

Doktor Nasıl Kalsın?

  İbrahim Özdabak Karikatürü Önceki yazımızda hastaların MHRS üzerinden randevu alma sıkıntılarından bahsettik. Sistemin yapısında probl...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: