Bu Blogda Ara

Arşiv

zam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kuyruk Acıları

 

Kuyruk Acıları
Sefer Selvi Karikatürü

İktidarın her fırsatta geçmiş dönemlerle ilgili kınadığı ne varsa, maalesef bugün de yaşanıyor: Yargının siyasallaşması ve muhalif sesleri bastırma aparatı olarak kullanılması, vali, rektör ve bürokratların iktidar militanı gibi hareket etmesiyle parti devletine dönüşme, basının tektipleştirilmesi, tek adamcılık, kolluk kuvvetleri aracılığıyla kurulan korku imparatorluğu, yolsuzluk, adam kayırmacılık, enflasyon, işsizlik, kuyruklarda bekleme, hastane kapılarında çekilen çile...

Neredeyse her gün gelen zamlar yüzünden vatandaşlar, gece vakti gelecek zamlardan önce yakıt almak için istasyonlarda kuyruklara giriyor. Eskiden benzinin litresi, mazottan daha pahalıydı. Şimdilerde mazotun litresi 25 lira seviyelerini gördü ve benzini geçti. Hep elli liralık yakıt aldığı için zamlardan etkilenmediğini düşünen vatandaşlar artık iki litre ile ne kadar yol kat edebilirler bilmiyorum. Mazot fiyatının benzin fiyatını geçmesiyle, muhtemelen yurdun çeşitli yörelerinde, dizel araç sahipleri şöyle türküler söylemeye başlamıştır:

(İzmir yöresi)
"Şu dizeller dizeli, yorar gibi geldi bana
Bu gece 00.00'da, zam var gibi geldi bana
Bir münasip zamanda
Mesela gece saat onda
Buluşalım petrol istasyonunda
Der gibi geldi bana"

(Kayseri yöresi)
"Arabanın dizeli dolar bozduruyor
Ammanın amman, ben yandım amman!
Pompacılar kalem almış ferman yazıyor
Canım canım...

Az az basaraktan
Debriyajdan ayağı çekerekten
Yavaş giderekten
Gel canım gel amman"

(Sivas yöresi)
"Hey dizeller dizeller dizeller
Kuyruklara dizerler dizerler dizerler
Niye bizi üzerler üzerler üzerler"

(Şekip Ayhan Özışık usulü dizel araca sesleniş)
"Belki bir sabah geleceksin istasyona lakin vakit geçmiş olacak
Depon zamlı mazottan yudum yudum içmiş olacak
Dizel de olsa, güvenmem artık senin motoruna, fırsat geçmiş olacak
Depon zamlı mazottan yudum yudum içmiş olacak"

Belediyelerin üretip sattığı ucuz ekmeği alabilmek için insanlar, kar kış demeden saatlerce kuyruklarda bekliyor. Büyük miktarı ithal edilen ayçiçek yağının temininde sıkıntılar çıkacağını düşünerek yağ kuyruklarına giriyor. Kuyruklara girildikçe zam geliyor, zam geldikçe kuyruklar artıyor.

Seksenli yıllarda çokça dinlenen ve söylerken sanatçıların gözyaşlarını da akıttıkları “yağdır mevlâm su” şarkısı vardı. Suya hasreti anlatan o şarkı bugünlerde söylense “yağ’dır mevlâm su” denirdi herhalde. Beş litrelik şişelerini marketlerde bulmak çok zor. Yakında “boş” litrelik ayçiçek yağı da satılırsa şaşırmayacağız. İçindeki yağı bitmiş boş şişeyi ters çevirip, bir kapak kadar yağın dibe çökmesini bekleriz artık.

Çiçeği burnunda tarım bakanı, ayçiçek yağı stoklarının yeterli olduğunu söylese de, palm yağı, soya yağı ve kanola yağı gibi alternatif yağların gümrük vergileri sıfıra indirildi. Yağ operasyonu çeken baronlar varmış, Metin Külünk Bey söyledi. Ekonomi bakanı Nebati ise “operasyon çekenlere biz de operasyon çekeriz” diye tehdit etti.

Operasyonlu-baronlu, kesmeli raconlu metinler, Kurtlar Vadisi senaryosunda olur diye biliyorduk. Yağ gibi hayatî, mematî ve dahi nebatî bir konu Kurtlar Vadisi dizisinde olsa, baronunun adı “Lazzyağ” olurdu herhalde. Şöyle bir türkü söyleyen Lazzyağ hayal edin:

“Asarım zeytini de yağ salıni salıni
Adam evine taşır beş litrelik galoni
Oy ayçiye ayçiye
Zeytin koydum kesiye
Bakan seni saniyır da
Bir bağı pırasiye”

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/kuyruk-acilari_560303

Milletvekillerinin Anlatmadığı Ekonomi

 

Milletvekillerinin anlatmadığı ekonomi
Milletvekillerinin anlatmadığı ekonomi

Partisinin milletvekilleriyle görüşürken, ekonomik gidişatla ilgili artan eleştiriler hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bugüne kadar vatandaşımızı bu yük altında ezdirmemek için çok şey yaptık, ama biz yaptıklarımızı sahada gerektiği kadar satmıyoruz, halka anlatmıyoruz. Neyi, nasıl yaptığımızı anlatalım; anlatalım ki elimiz daha güçlü olsun” dedi.

Aslında, ekonomide neyi nasıl yaptıklarını bilen ve anlatan kişiler var, ama geleneksel medyada kendilerine yer bulamıyorlar, bulanların da imkânları kısıtlı. Sesleri de fazla çıkmıyor haliyle, alternatif mecraları kullanıyorlar. 

Erdoğan her ne kadar “satamıyoruz” dese de, iktidar sahiplerinin şu ana kadar en çok yapabildiği şeylerden biri satmak olmuş. Fabrikalar, madenler, limanlar... aklınıza ne gelirse artık! 

Zamanında 40 milyar dolar değer biçilen telekom şirketi 6,5 milyar dolara satıldı. Alanlar, kasasındaki paraları ve yıllık kârları ceplerine aktardı, yeni yatırım yapmayı bırakın, bakır kablolarını bile satarak kurumu borçlu hale getirdi. Bankalardan aldığı krediyi de ödeyemeyip gitti. Geriye, piyasa değeri 3 milyar dolar civarlarına düşmüş bir enkaz bıraktı. 

5 milyon liraya satılan kâğıt fabrikası kapatıldı. Alanlar, içerisindeki makineleri 11 milyon liraya satmışlar. Yıkılan fabrikanın arazisini de TOKİ 60 milyon liraya almış, konut yapmak için. 

Dışarıdan bol ve ucuz dövizin geldiği yıllar oldu, ama gelen para inşaat ve beton işlerine harcandı. İhale kanununda yüzlerce kez değişiklik yapıldı, ihalelerin kendilerine yakın firmalara gitmesi için her şey yapıldı. Bütün dünyada, en çok kamu ihalesi alan on firmanın beşi bu topraklardan çıktı. Çoğu ihaleyi alanlar, ihale için gerekli finansmanı sağlamak için hazinenin kefil olduğu krediler aldılar. Bir birim maliyetli iş on birim fiyatla ihale edildi, 25-30 yıl boyunca işleyecek kullanım bedelleri Hazine tarafından garanti edildi. Krediyi veren veya ona kefil olan devlet, garanti ödemelerine maruz kalan devlet, ama sorarsanız “kasadan tek kuruş ödemeden” özel şirketlere yaptırıldı. 

Kütahya Zafer Havaalanı için yıllık 1 milyonun üzerinde yolcu garantisine ulaşılmış (kademeli bir şekilde daima garanti sayısı artıyor) ama geçen yıl havalimanını kullanan yolcu sayısı binlerde kalmış. 

Onlar da, Nemrud ateşini söndürmeye koşan karınca misali, “en azından safımız belli olsun” demişlerdir her halde...

KÖİ (Kamu-Özel İşbirliği) denilen modelle yapılan projelerde borçlar da, kullanım bedelleri de dolarla belirleniyor. Yıllık olarak dolar enflasyonunun üzerine kur farkları hesaplanarak vatandaşa çıkan maliyet “güncelleniyor”.

Milyonlarca dolar değerinde vergi borçları bir kalemde silinen firmalar mı dersiniz, kesinleştikten sonra, yapılacak işleri veya maliyetleri alan lehine değiştirilmiş ihaleler mi... Karar Gazetesi ekonomi yazarlarından İbrahim Kahveci, projenin başında açıklanan maliyetle, yapımı bittikten sonra açılışında açıklanan maliyetler arasında fahiş farkların olduğu ihaleleri yazıp duruyor, işletme süresi sessiz sedasız 5 yıl daha uzatılan köprüleri de...

İthalatın önü açıldı, “paramız var ki alıyoruz” dendi. Yerli üreticinin 2300 liraya sattığı buğdaya 6200 lira verip ithal ettiler. Venezulla’dan peynir ithalatının önünü açtılar. Mercimek yetiştirmek için tohumu bizden alan Kanada, bize mercimek satmaya başladı. Buğday ve ayçiçeğini Rusya ve Ukrayna’dan milyon tonlarca ithal ediyoruz. Suyu, elektriği, mazotu, gübresi ve tohumu ithal eden/dolara endeksli kullanan çiftçi iflâsa sürüklendi.

Ne yaptılarsa artık, evlerinde günde beş defa çay demleyen vatandaşların olduğu ülkede, çay kurumu zarar ediyor. Şeker fabrikaları satıldı, satılanlardan kapatılanlar oldu. 

Doları kontrol altında tutuyoruz demek için 128 milyar dolar yakıldı, sonuçta doları tutmak mümkün olmadı. Çin işi, Japon işi bir şeyler deneyeceğiz dediler, faizi indireceğiz dediler, kuru bilerek yükselteceğiz bizim model böyle dediler. İndirdikleri tek faiz, bütün faizleri yükseltti, dövizler fırladı, enflasyon uçtu.

Kerameti kendinden, kur azameti vatandaşın vergisinden menkul olan kur korumalı bir mevduat sistemi getirdiler. Konu komşuya dert oldu, kur korumalı sistemin kerameti. Savaşın da etkisiyle artan kurları baskılamak için yaktıkça yakıyorlar rezervleri şimdi de. 

Meğerse bütün keramet, rezervdeymiş be Nebat...

Tek zamla elektrik faturaları iki buçuk katına çıktı, bir senede mazot fiyatı 3 katını geçti, vatandaşla dalga geçer gibi, bir de demezler mi en düşük benzin ve mazotun satın alınabildiği ülke Türkiye diye...

Erdoğan haklı, bu milletvekilleri, ekonomide neyi nasıl yaptıklarını anlatmıyor...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/milletvekillerinin-anlatmadigi-ekonomi_559888

El-AK-trick

 

El-AK-trick
İbrahim Özdabak karikatürü

2021’in son saatlerinde duyurulan elektrik ve doğalgaz zamları, Şubat ayının girmesi ile faturalara yansımaya başladı. Zamlar öncesi, elektrik sarfiyatı 200 liralık bir faturaya tekabül eden bir abone, aynı elektrik harcaması ile 450 lira ödeyecek artık.

Enerji Bakanlığı’nın yerinde olsam, “Sevgili vatandaşlar! Kapınıza dayanıp, elektrik, doğalgaz, internet ve telefon şirketlerinden geldiğini söyleyen, fahiş tutarlara sahip faturalara itibar ediniz! FATÖ (fahiş tutar örgütü) ciddi bir örgüttür, ödemezseniz size verdiği hizmeti keser!” diye bir kamu spotu yayınlardım.

Zamlı faturalarını sosyal medyadan paylaşıp isyan edenler, yeni tarifeyi ve hükümeti protesto etmek için toplanıp yürüyenler oldu. Neyse ki, her zaman ve çoğu işte olduğu gibi, vatandaşın imdadına  Cumhurbaşkanı yetişti: Kademeli faturalandırma sisteminde katmerli katsayıyla çarpılan elektrik sarfiyatı kademesi 150 kws yerine 210 kws olarak değiştirildi. Müjdenin büyüklüğünü anlamak için şöyle söyleyelim: 1000 liralık bir faturada, bu alicenaplık vesilesiyle 41 liralık indirim olacak. 41 kere maşallah...

Hep aynı taktik; bir vergi, ceza veya vatandaşın cebinden çıkacak bir ödeme mi artırılacak? Dünya ve piyasa gerçeklerinin gerektirdiği miktarın iki buçuk-üç katı ile işe başlanıyor. Motorlu Taşıtlar Vergisi üzerinden örnek akış şöyle:

  • MTV’yi % 40 artır (makul artırma oranının %15 olduğunu varsayalım)
  • Artış duyurusunu bürokratlara yaptır
  • Kamuoyunun nabzını ölç, vatandaş hiç ses çıkarmıyorsa aynen devam!
  • Tepkiler gelmişse; sadece muhalefet tabanından mı geliyor, yoksa kendi tabanında da homurdanma var mı?
  • % 40’lık zam oy kaybettirecekse veya daha düşük bir oran oy kazandıracaksa zamdan indirim yap
  • % 40’lık zammın % 25’e çekildiği “müjdesini” Cumhurbaşkanı versin ve milletin gönlünü kazansın

Hesaplar % 15 zammı gerektiriyorken, bu sistemle, tutabilirse % 40 oluyor, tutmazsa % 25! Hem de, tepki gösteren insanlara “bak, nasıl direnip de indirdik” duygusu yaşatılıyor, daha ne olsun! Halkının dertleriyle alakadar, şefkatli bir Cumhurbaşkanı imajı çiziliyor. Buna “El-AK-trick” diyebiliriz. El kısmı, Arapça harf-i tarif, AK, bildiğiniz AK, trick ise İngilizce hile anlamına gelen bir kelime.

Arabalardaki cam filmine önce izin verilip sonra ceza kesilmesi ve nihayetinde o cezadan indirimlere gidilmesi, ÖTV zamları, emlak vergileri, asgari ücret açıklamaları, fındık-çay gibi tarım ürünleri için devletin vereceği taban fiyatlar, türlü teşvik ve indirim açıklamalarında hep bu El-AK-trick yöntemleri kullanılıyor.

Kendilerinden önce vatandaşların aydınlatma için gaz lambası kullandığını, ülkeye elektriği kendilerinin getirdiğini iddia eden, altı ışık okunun çıktığı bir ampülü logo edinen bir partideki işleyiş elektrikle çok bağlantılıdır diye düşünüyorum. Okunuşu elektrik kelimesine benzeyen El-AK-trick yöntemini anlamak için, elektrikte kullanılan OHM Kanunu’na bakmak lazım. Şöyle bir formülü vardır:

Gerilim = AKım x Direnç (V= i x R)

Buradaki akım, “el-Aktrol”lerin hareketi ile oluşur. Yüksek gerilimlerden beslendikleri için AKım’ı artırırlar. Gerilimi tırmandıracak her türlü direnç yükselmeleri de makbuldür. Alternatif akıma tabi oldukları için, akımın şiddeti ve yönü sürekli değişir. Kendilerine gönderilen işaret fişeği nereyi gösteriyorsa istikameti ona göre yenilerler. Birileri düğmeye basıyor, ardından akıyor akmakta olan. Bir oluyorlar, dir'oluyorlar ama neticede trollüyorlar.

El-AK-trick metodunun bir diğer önemli özelliği, söylediklerinin tersini yapmak ve yaptıklarının tersini söylemektir. Lafta ahlak dersi verirlerken, rakiplerini küçümserler, hakaret ve küfürlerle haysiyet cellatlığı yaparlar, küçük çocuklara bile nefret dolu siyasi nutuklar attırıp gülerler.

Askeri, istihbari, siyasi, idari ve bürokratik bütün güçlere sahip oldukları halde muhakkak yeni ortaya çıkan bir mağduriyet hikayeleri olur. Her zaman mücadele ettikleri gizemli ve büyük bir düşman vardır. Tabii, bu büyük düşmanlarla mücadele edebilmek için hürriyetlerden, hukuktan ve gerekirse de ekmekten fedakârlık etmeyi salık verirler.

Ecdat, ecdat diye ortalıkta dolaşıp, ecdattan kalan eserleri yağmalarlar, tarihi külliyeleri nargile kafe ve otoparka dönüştürürler, restorasyon adı altında yandaşlarına para aktarıp o eserleri tahrip ederler. Ecdadın tarihini anlatan filmler çekerken tarihi gerçekler yerine bugünün siyasi durumlarına gönderme yaparlar.

Her fırsatta adaletten dem vururlar ama ayyuka çıkan adam kayırma, rüşvet ve yolsuzluk iddialarının göbeğinde yer alırlar. Kesin delilleri olsun olmasın, kararname ile attıkları kişilerin bütün akraba ve taallükatını da cezalandırırlar.

***

Elektrik faturaları bir şekilde ödenir de, bu El-AK-trick’lerin ülkeye faturası nasıl ödenecek bilmiyorum...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/el-ak-trick_558198

Zamm-ı Azam

 

Zamm-ı Azam
İbrahim Özdabak Karikatürü

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “..bu kararlı gidişimiz karşısında Avrupa şaşkın, dünya şaşkın. Çünkü onlar böyle bir şeyi bizden beklemiyorlardı. Ama şu anda bu gidişi görünce şok oldular” sözünü okuyunca konunun iklim zirvesi olduğunu sandım. Son zamanlarda, Avrupa’nın şaşıracağı başka bir “kararlı gidişimiz” olmadı hatırladığım kadarıyla.

Pek çok ülkenin yöneticilerinin katılımıyla, iklim değişikliklerinin konuşulacağı Glasgow İklim Zirvesi’ne Cumhurbaşkanı seviyesinde katılımdan son anda vazgeçmiş ve ortamdan zengin kalkışı yapmışız. Sebebi olarak protokol kuralları ile ilgili anlaşmazlık olduğu söylendi. Yani, “Vücud ikliminin sultanı sensin, efendim, derdimizin sultanı sensin, istediğin kadar araç ve koruma ile geçiş yapabilirsin” diyeceklerine, başka ülkelere tanınan protokol şartlarını bize de dayatmaya çalışmışlar! Yüzlerce arabalık koruma konvoyu ile geçemedikten, kornalarla havamızı atamadıktan sonra yemişim zirvesini! Hamdolsun, itibarımızı zedelettirmedik ve kararlıca çıkıp gittik oradan.

Bakmayın, dünya için de iyi oldu gidişimiz, o kadar arabanın itibarlı yürüyüş için çıkaracağı egzoz gazı cepte kaldı. Çevreciliğin daniskası olduğumuz gibi iklimciliğin de kralıyız, evelallah... Karbon ayak izi falan diyorlar ya, o işe de en hazırlıklı biziz. Beş on sene kullanabilmek için bir kaç numara büyük aldık karbon ayak izimizi. İstikrarlı ülkeyiz sonuçta, her sene değişen ayak izi istemeyiz. Neydi o eski koalisyon günleri, millet karbon kuyruğuna giriyordu...

Yazının başındaki söz alıntısının ekonomi ile alakalı olduğunu, başka bir kaynakta sözün tamamını okuyunca gördüm. Meğer, sözün başı aslında şöyleymiş: “İç ve dış şoklara karşı dayanıklı ekonomik yapımız sayesinde hala yatırım, üretim, ihracat ve istihdam hedefiyle yolumuza devam ediyoruz. Bu kararlı gidişimiz karşısında Avrupa şaşkın...”

Ekonomik gidişimizi anlamak için açıklanan enflasyon oranlarına bakmak yeterli. Çok şükür, yine yüzde yirmi seviyelerini görmedi ve 19.89’da kaldı. Resmi rakamlara göre ev kiraları, senelik olarak ortalama %12 artmış, araç fiyatlarında ise artış olmadığı gibi düşüş de yaşanmış. Sarı rengiyle bilinen emlak sitesinde araştırma yapan kuruluşlara göreyse, sadece İstanbul’da, kira artış ortalaması %50’lerin üzerinde. Tüik’in araştırmasına konu olan evlerin ve arabaların nerede olduğu herkesin merakını cezbetmiştir muhakkak:

“Kirası denizin dibinde Hatçam, TÜİK'ten evler
AK hesap üstünden anam, dört kattır zamlar!
Dalga dalga, dalga dalga herşey zamlanıyor
Gerçek enflasyonu gören, zammı yapıştırıyor...”

Elektrik ve Doğalgaz Zammı

Euronews haberine göre, 2019 ile 2021 ilk yarılarını kapsayan 2 yıllık dönemde Türkiye'de elektrik fiyatları yüzde 47.4 artarken doğalgaz fiyatları da yüzde 42.3 yükseldi ve zam konusunda bizi Avrupa’nın şampiyonu yaptı. Zamm-ı Azam bizde, anlayacağınız... Ama Enerji bakanımız, faturaları düşürmenin yolunu gösterdi: Yakmazsak, fatura yüksek gelmiyormuş. “Az doğalgaz yakın, bir derece daha düşük olursa üşümezsiniz, aslansınız siz” diyor mealen. Dua edelim de, bu kış fazla soğuk gelmesin. Sadece kavli dualarla ve vatandaşa verilen gazlarla yapılan doğalgaz yönetimi işine “Dual Gaz” diyoruz. Gaz zammımız mübarek olsun inşallah...

Zamlara o kadar alıştık ki, adeta Zamm-ı Azam gibi “zamlardan babam da çıksa yerim” diyoruz. Ayçiçek yağı mesela, iki yıl içerisinde fiyatı 3 katına çıkmış neredeyse. 2019 yılında fiyatı 42 lira civrında olan 5 litrelik ayçiçek yağının bugün 120 liraya dayanan fiyat etiketi internette dolaşıyor. Sıradaki türkümüz, bütün yağlar ve pazar-market fiyatları için geliyor:

“A.yağında kundura,
Zam gelir dura dura
Ölürem ben ölürem vay
Ben maaşı bitirdim
Borç-harca vere vere

Alamam ben alamam
Her fiyata ben gelemem
Ben bir fakir çocuğam
Arar, indirim bulamam vay

Çıktım alışverişe pazara
El ettim bütün raflara
Ölürem ben ölürem vay
Yeni fiyat şöyle dursun
Can kurban eski fiyata”

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/zamm-i-azam_552691

Mini mini zamlar gelmişti...

Mini mini zamlar gelmişti
İbrahim Özdabak Karikatürü

 

Nazara mı geldik, bizi kıskananlar mı var, birileri düğmeye mi bastı bilmiyorum, hiçbir şey olmadıysa bile, kesin bir şey oldu! İşsizlik, enflasyon, büyüme ve faiz olmak üzere, bütün göstergelerimiz “on numara” dolaylarında seyrederken, Soylu bakanımızın önden müjdesini verdiği ekonomik şahlanma devam ediyorken, dolar başta olmak üzere bütün yabancı para birimleri karşısında liramızın değer kaybı yaşaması anlaşılacak gibi değil!

Tamam, iğneden ipliğe, fiyatı zam görmeyen eşya kalmadı ama bir sorun; nasıl zamlandı? İki dönem AKP’den milletvekili olan bir isim açıkladı: “Zam gelmiştir ama mini mini gelmiştir.” Akabinde şöyle dedi: “Zam yapılmıyor değil, yapılmak zorunda. Girdi neyse, bir miktar yansıması olacak. Kaleciye top gelince biraz yumuşatır ya göğsüyle, hükümet şu an aynen öyle yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın ben biliyorum, onun şefkatini, merhametini, milletimize olan sevgisini, bağlılığını, sevdasını… O, topu alıp, biraz göğsünde yumuşatıyor. Taşıyamayacak hale gelince de yükü mecburen yansıtıyor”

Merak etmedik değil tabi; bir kaleci topu göğsünde yumuşattıktan sonra tutamayacak hale nasıl gelir? Kalecinin önceliği, topu elleriyle tutmaktır. Yumuşamış bir top, nasıl ağırlaşır da elde tutulamaz olur? Örnekteki kaleci davranışı şefkat ve merhametle açıklanmaya çalışılmış. İyi de, şefkat gösterilen şey, yumuşatılarak karşılandığına göre top olmalı, değil mi? Zamları topa benzetti yanlış anlamadıysam. Bu durumda zamlara merhamet ediyor mu demek istedi acaba?

“Yahu, merhametinden kendini topun önüne attı, o top başkalarına çarpıp onlara zarar vermesin diye” diyenleriniz oldu zannedersem. O vakit, bir kalecinin görev mevkii itibarıyla, takımının en gerisinde bulunduğunu hatırlatmak isterim. Hatta bütün oyuncular, top kaleye ve kaleciye yaklaşmasın diye kendilerini topun önüne atarlar. Eğer bu kaleci mevkiini boş bırakıp tek başına hem savunma yapıp, hem atak geliştirmeye çalışıp, hem de gol atma hevesiyle sahanın her yerinde her topa koşuyorsa boş yere kendini yoruyor ve takıma da zarar veriyordur. 

Diyelim, vekile hanım uzmanı olmadığı bir konudan ve üzerinde fazla düşünmeden bir örnek verdi. Örneğe takılmadan fikre bakalım: zamlar yağmur gibi gelip vatandaşa zarar verecekken Erdoğan ve iktidar partisi, vatandaş daha az zarar görsün diye adeta bir “Sipermen” gibi kendini siper ediyor. Peki bunu nasıl yapıyor? Kendi cebinden mi karşılıyor? Hiç sanmıyorum, kimsenin gücü böyle bir hizmete yetmez. Hazineden karşılıyorsa, bu vatandaşın vergilerini kullanıyor demektir. Şefkat ve merhamet bunun neresinde o zaman, gel de çık işin içinden! Sayın eski vekilemize katkı babından, şöyle bir çocuk şarkısı takdim ediyorum, daha net anlaşılır zannedersem:

“Mini mini zamlar gelmişti
Etiketlere yerleşti
Salmadılar haberi içeriye
Vatandaş bik bik etmesin diye
Fiyatlar birden canlandı
Ceplerim bak boş kaldı”

Sakın pahalılıktan şikayet edip koyvermeyin kendinizi, havuz medyası diyor ki ABD, İngiltere ve Fransa çok kötü durumdaymış. İnsanlar, benzin ve gaz kuyruklarında perişan halde bekliyorlarmış. Yakında yağ da karaborsaya düşecekmiş. “..düşünün ki şu anda ingiltere'de kaç lira verirseniz verin hiç alamayacağınız mallar var. Stoklar tükenmiş, dükkân vitrinleri boş" diyor bir tanesi. Ha, Avrupa yakında tamamen yıkılacakmış diyorlar bir de...

Size bir şey diyeyim mi? Sözü edilen ülkelerdeki insanlar içinde en şanslı olanları yine bizim gurbetçilerimizdir. Gittikleri ülkeler sapır sapır dökülüyor olsa da, onların vatanları var. İcabında Türkiye’ye gelip buradan alış-verişlerini yapıp tekrar gidenleri var. Bize de çok şanslı olduğumuzu söylüyorlar geldiklerinde. Yaşadıkları ülkede bir Erdoğan olmadığı hayıflananları var. “Çok seviyorsan sen de buraya gel” diyenlere kurulu düzenlerini bozmak istemediklerini, yoksa gelmeye can attıklarını söylüyorlar. Tabii, Euro’lu ve kur’ulu düzenleri var. Parayı euro cinsinden ve oranın hayat standardına uygun olarak kazanıp burada harcamak avantajlı olmalı, bizde bu kadar “kur ulu” iken...

Eskiden, “ah kur yükseldi, vah kur yükseldi” diye feryat ederken, bugün vakur bir kur duruşu sergiliyoruz gibi, dolar kuru aldı başını, çift hanelere yaklaştı. Geçmişte ala-yı vala ile OVP toplantıları tertip edilirken bu sene sessiz sedasız bir kur’u açıklama yapıldı sadece. Kuru sıkı tutmak için atacak fazla mermisi kalmayan Merkez Bankası da kuru sıkı atışlara başladı, iki başkan yardımcısı ve bir Para Politikaları Kurulu üyesi işten atıldı. Muhalefet, yükselen kur sonrası Merkez Bankasını ziyaret etmiş. Ben olsam, şu şarkıyı söyleyerek gideceğimi duyururdum:

“Merkez'e gideceğim, Merkez'e gideceğim
128 milyar dolar nerede?
a-Rezervleri bağlamışam, Swap'larla nakit akışı sağlamışam
b-Kasa anahtarları pencerede, rezerv kaynar tencerede
c-Rezervi eksiye döndürmüşem, hazineyi tefecilere göndermişem...”

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/mini-mini-zamlar-gelmisti_551427

Öne Çıkan Yayın

İthalya Cumhuriyeti

  İthalya Cumhuriyeti Bundan çok çok zaman önce, buradan uzak mı uzak bir ülke varmış. İyi-kötü, kendi ihtiyaçlarını üretebiliyor ve kimse...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: