Bu Blogda Ara

Arşiv

Mr İSPARK


Mr İSPARK

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı şirketlera ait 2018 yılı üçüncü çeyrek gelir gider tablolarına göre 11 şirketin zararının toplamı 94 küsur milyon liraymış. En çok zararı açıklanan şirketlerin ikincisi yaklaşık 18 milyon lira ile İSPARK olmuş. Alacaklarını nakit olarak tahsil eden ve nerdeyse maliyeti olmayan bir işletmenin zarar ettiğine dair bu haber, güldürürken düşündürdü doğrusu...

Bu haberlerin ardından İBB bir açıklama yaparak iddiaları reddetti. Açıklama şöyle: “İBB iştirak şirketleri kârlılığı ön planda tutmayıp; kamusal faydayı, kurumsal sosyal sorumluluğu, kurumsal yönetim ilkelerini benimsemiş profesyonel bir yönetim anlayışı ile yönetilen şirketlerdir. Şirketlerimizin ara dönemlerde yaptıkları bazı yatırımlar ile işlerin dönemselliğinden ve mevsimselliğinden dolayı zarar ediyor gibi gösterilmesi, kesinlikle yıl sonu itibarıyla da zarar edeceği anlamına gelmemektedir”

Ben şahsen bu açıklama ile mutmain oldum. Meselâ, ticari bir aracın sadece yakıt doldurduğu veya tamir/bakım geçirdiği zaman dilimi içerisindeki kâr-zarar durumu incelense, o anlık masraflar daha fazla olduğu için zararda görünecektir. Ya da bir tarlayı düşünelim, yıl boyunca sürülmesiydi, ekilmesi-dikilmesiydi, gübrelenmesi-sulanmasıydı, budanması-aşılanmasıydı derken bir sürü zahmeti ve mazotundan tohumuna, gübresinden işçilik ücretine kadar tonla masraflı işi var. Kazanç elde edilen zaman sadece hasat sonrasıdır. Tarla örneği İSPARK’a daha uygun gibi; birinde tarla varsa diğerinde de arsa... Demek ki, daha hasat/hasılat toplama zamanı gelmeden uyanık muhalifler bilançoyu sormuşlar, ayıp yahu! Hem, bu dönem park alanları nadasa bırakılmış olamaz mı? Bir ara dolu gelecek de diyorlardı, kimse arabasını çıkarmadığı gibi üstünü battaniye, karton, ne bulduysa arabasının üzerini kaplamıştı.

Uzay Yolunda Sağlı Sollu Park

Hasılatı 230 milyon, zararı da 18 milyon ise toplamda 248 milyon liralık harcama yapmış demektir. Şimdi diyeceksiniz ki “bu kadar parayı yatırıma dönüştürmüş olsalar, misal çok katlı otopark yapsalar, aya kadar giderdi!” Gerçekten uzayın derinliklerine doğru uzayan bir katlı otopark düşünsenize... Hep konuşulan bir uzaya dört şeritli yol projesi var ya, o hedef ile de uyumlu olur. Uzay yolunun kaldırımlarında, ara galaksilerde, boş yıldız sistemlerinde sarı çizgiyi çekip park alanı oluşturdu mu tamamdır. Park edilen yer uzay yolu olunca Star Trek/Uzay Yolu dizisindeki gibi bir şey düşünün. Uzay gemisini park etmek isteyenlere “Gel serbest, gel abi hop, hoop Hale Bopp! Kuyruklu yıldıza dikkat! Topla gel abi, topla gel...” diyerek yardımcı olan bir Mr. İSPARK...

“Işınla Gemiyi Skati!”

Yanlış yere park eden araçlara “Galaksinin önünü kapatmayın, mal gelecek biraz sonra...” deyip kaldıracak... Yasak yerlere park eden gemileri önce “Abi gelirler, camını patlatırlar, maazallah... uzay serserisi dolu buralar” deyip uyaracak, dinlemeyenlerin gemisini bir kara delik ile çektirecek... Kara deliği çağırırken “ışınla gemiyi Skati” diyecek... “AKtolgan” isimli gemisiyle devriye gezecek. AKtolgan’ın kaptanı da tabii ki Kaptan KIRK olacak. Kaptan KIRK, tek satırlı hesap makinesi ekranına tek seferde dijital rakamlarla “LEBLEBI” ve “ZELZELE” yazabilecek kadar mahir (tabii ki, bu yazıları okuyabilmek için ekranı ters çevirmek gerekiyor, seksenli yıllarda çocukluk geçirmiş olanların dijital eğlence anlayışı böyleydi), robotlara vatandaşlık veren ülkelerin ne yapmak nereye varmak istediğini sorgulayabilecek kadar öngörülü bir kaptandır. Doktor Akkoy’u da unutmamak gerekir...

Uzay Yolu dizisindeki Mr. Spock, uzun kulakları ile meşhur bir karakter idi. İnşallah Mr. İSPARK da uzun “kul hakları” listesiyle meşhur olmaz...
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/mr-ispark_483019

Yılbaşı 2019


Yılbaşı 2019


 

“Cingıl bellerinde ziller çalınır
Çam ağaçları bölük bölük bölünür
Kümesten alınan hindinin bağrı delinir
Yılbaşı ey, all the way, all the waaaay, hey!”

Rektörel Hız


Rektörel Hız

Ülkemizde üniversitelere ve ilimle uğraşan kişilere yeterli önemin verilmemesinden yakınırdık yakın zamanlara kadar... Hamdolsun, özellikle üniversitelerdeki seçimler kaldırılıp atama yöntemiyle görevlendirilen rektörlerle birlikte çok yol kat edildi. Zaman zaman gazete haberlerine konu olacak kadar da gündeme geldiler. 

İlk olarak çekişmelere ve kutuplaşmalara sebep olan seçimler kaldırıldı, mis gibi oldu. Ne kavga artık, ne gürültü... Hemencecik atanıyor, hızlı bir şekilde de yönetmeye başlıyor rektörlerimiz. Sonra, üniversitelerin olmazsa olmaz özelliklerinden biri de bağımsızlıktır. Kurumları bünyesinde açtıkları akademik kadrolara eşini, çocuklarını, kardeşlerini ve hiç bulamasalar arkadaşlarını yerleştiren,  neredeyse aşirete bağlayıp bağımsızlıklarını ilan edecek seviyeye yaklaşmış bazı hamiyetperver(!) rektörler var mesela. O kadar ki, üniversite ve yükseköğretimde “Üni’ler ağlamasın!” temalı  “çözüm süreci” ilan edilse yeridir. 

“Canım, her kadroya bir akrabasını/yakınını yerleştirmek, her ihaleyi istediğine vermek bu kadar kolay mı?” diyeceksiniz. Şöyle oluyor; açılacak kadrolara yerleştirilecek kişiler bulunduktan sonra sadece o kişileri tarif eden şartlarla alım duyurusu yapılıyor mesela. Efradını cami ve ağyarını mani bir ilan olup ilgisiz kişilerin başvurması engellenebiliyor. Hiç ayırt edici özelliği olmasa bile mülakat ve benzeri yöntemlerle istenmeyen kişiler eleniyor. Koskoca Ulaştırma Bakanlığı bile, Mardin-Diyarbakır arası demiryolu ihalesini değerlendirirken “fiyat dışı unsurlar” sebebiyle en düşük fiyatla katılan firmaya ihale vermeyebiliyor.

Almak-vermek ve böylece ekonomiye can vermek isteyen bir rektörümüzün üniversitesi lojman olarak kullanacağı evinin eşyaları için ihaleye çıkmış ve tam olarak 145 bin liralık mobilya almış. Tabii ki tasarruf tedbirleri gözetilerek yapılan bu alışverişteki eşyalar demirbaşa kaydedilmiş. Ekonomik hareketlilik sağlarken enflasyonla da mücadele eden rektör ve üniversitesini kutluyoruz.
Bir üniversite rektörü de kiralamak istediği makam aracı sebebiyle gündeme geldi. Gazetelere “uzay mekiği” gibi ifadelerle haber konusu olan makam aracı için verilen şartlardan bazıları şöyle: “Yabancı menşeli, türkçe navigasyonlu, siyah renkli, ısıtmalı koltuklu, uzunluğu 4 bin 932 mm., genişliği bin 874 mm, yüksekliği bin 455 mm, ağırlığı bin 660 kg, 4×4 dizel motor, 2000 cc, en az 190 beygir güç, start stop, ısıtmalı koltuklu, uydu telefonlu, saatte 232 kilometre yapabilecek nitelikte ve 0-100 kilometreye 8.2 saniyede çıkabilen...” Bu adrese teslim tarifi duyan insanlar ister istemez hemen “au” diyor... Şu anki satış fiyatı 600 bin lira üzerinde olan bu araç 28 aylığına kiralanacakmış. Rektőr kendini “Sanki Ferrari istedik, ne var bunda herkeste var!” diyerek savunmus.

Bir rektör saatte 232 km yapacak bir makam aracını neden ister ve nerede kullanacaktır ki... Sonuçta karayollarımızda yapılabilecek azami hız sınırlarının üzerinde. Hemen aklınıza yasak işleyeceği gelmesin, belki de trafiğe kapalı bir alanda kullanacaktır, değil mi ama? Ya da, motorsiklet yarışlarında dünya şampiyonluğu olan, kartvizitine “senatör” yazdırmış, ayaklarını masaya uzatarak “emirerlerim” dediği insanlarla fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşmak suretiyle şaka yapan bir milletvekili ile kapışmak istiyordur, kimbilir... Her türlü kapışırlar bence. Hızın vektörel bir büyüklük olduğunu biliyorduk da rektörel olduğunu yeni duyduk. 

Hız demişken, internet kullanımında operatörlerin uyguladığı Adil Kullanım Kotası denilen ve belli bir kullanım sonrası düşük hızlarda internet kullandırtan uygulama sona eriyor. Yani şöyleydi, diyelim sınırsız bir internet bağlattınız, operatörler sizin iyi niyetinize güvenmeyip, sağda solda konu komşu ile paylaşmanızdan korktuğu için o kadar da sınırsız bir paket vermiyordu. Belli bir miktar kullanımdan sonra bağlantınızı yerlerde süründürecek bir hızla devam ediyordunuz. Artık bu uygulama kalktı ve sınırsız olan tarifelerde kota uygulanmayacak. İyi, güzel de... Yeni fiyatları gören vatandaşlar da operatörlerin motorcu vekil gibi şaka yaptığını söylemesini bekliyor, zira bazı tarifelerde fiyat neredeyse iki buçuk katına çıkıyor! Bir GSM operatörü de, cep telefonlarında bulunan ve kablosuz anten gibi internet paylaşımı yapabilme özelliğini kullanacak kişilerden para alacağını duyurdu. Kapsamı ve sınırları belli olan bir hizmet satın alıyorsunuz ama bunun kullanmını satıcı size bırakmıyor. Bakkalın, aldığınız ekmeği kaç kişinin yiyeceğini sorduğunu ve başkasına da yedirirseniz sizden fazladan para alacağını söylemesi gibi... Neyse ki, gelen tepkiler üzerine operatör geri adım attı. 

Adil kullanım kotasının olmadığı makul fiyatlı internet ve devlet imkanlarının şahıslar hesabına ve horca kullanılmasının adiyattan sayılmayacağı seneler dilerim...

Öne Çıkan Yayın

Doktor doktor kalsana...

Ergin Asyalı karikatürü   Ülkedeki diğer pek çok emsali gibi sağlık sisteminin de hâli içler acısı. Öncelikle, kullanıcıları olan hastalar ...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: