Bu Blogda Ara
Arşiv
Kutlu Parsalar Atlası
Kutlu Parsalar Atlası:
Meraklısı orijinalini bilir de, bilmeyenler için söylemek gerekirse, yazar İhsan Oktay Anar'ın Puslu Kıtalar Atlası isimli kitabının harfiyat kanyonu tahrifatına uğramış şeklidir. Şimdi gelelim bizim müstahref atlasımıza:
Asıl adı İnsan Yoktan Yanar olan ve Uzun İnsan Efendi lakabıyla anılan yazarın bir eseridir. Kitabı hem yazmış hem de içindeki karakterlerden biri olmuştur. Uzun İnsan Efendi, adı gibi uzun bir yolculuğa çıkar. Yolculuk şartları çetindir. Uzunluğuna, yürümekle aşınmazlık özelliği eklenince yol, İnsan Efendi'nin bir çok ayakkabısının telef olmasına sebep olmuştur. Bundan mütevellit, yanında daima yedek ayakkabılarının bulunduğu kutular taşır. Yolculuğunu soranlara "kutulu yürüyüş" yaptığını anlatır. Yolculuk sürdükçe kutu sayısı artmış ve bazılarının aklına, İnsan Efendi'nin bütün kutularında ayakkabı olmayabileceği düşüncesi gelmiştir. Ya kutu işi paravansa? Ya kutularda ayakkabı değil de para varsa? Şüpheleri ortadan kaldırmak isteyen İnsan Efendi, kutularda kut-u layemût(ölmemeye yetecek kadar gıda) denebilecek kadar azığı olduğunu söyleyip ulu bir kısaltma yaparak(bir u harfini silerek!) yolculuğunun ismini "kutlu yürüyüş" olarak değiştirir. Yol boyunca toplanan parsalar da artık kutlu parsalar halini almıştır.
İnsan Efendi, yolunda gidenlere, parsaları nereden ve nasıl toplayacaklarını tarif ettiği bir kitap olarak Kutlu Parsalar Atlası'nı (kısa okunuşu ile KPA diyenler de vardır) yazmıştır. Şatafatlı "baby shower'lar, ihtişamı ve israfı ile göze batan "hoşgeldin partileri", kırk günlük bebeklere görgüsüzce düzenlenen kına gecesi ve mevlitler, el kadar bebeğe alınan kafam kadar tek taş pırlanta yüzükler... Bütün bunlar ve daha bilmediğimiz nefsi şımartan nice uygulamalar, kutlu parsalar toplandıktan sonra yapılabilen şeylere örnektir...
Harfiyat Kanyonu ana sayfası
Hahahaber-Cem Yılmaz Mağdurları
HAHAHABER
ECYT mağduriyetinin yankıları sürerken, ikinci bir skandal daha ortaya çıktı. Cem Yılmaz, son gösterisinde Haluk Levent’le ilgili espriyi programdan çıkardı. Bilet fiyatına dâhil olan bir esprinin kendilerinden habersiz çıkarılmasıyla mağdur olduklarını düşünen bir grup seyirci soluğu Tüketici Hakem Heyeti’nde aldı. THH önünde toplanan mağdur izleyicilerle ECYT taraftarı izleyiciler arasındaki sürtüşmede tansiyon artınca, devreye güvenlik güçleri girdi. Helyum gazı ile yapılan müdahale sonrası komik seslerle münakaşa edemeyen gruplar olaysız dağıldı.
ECYT platformunun sözcülüğünü üstlenen Acun Ilıcalı yaptığı açıklamada “Haluk Levent esprisini çıkarmak Haluk’a ödül mü, izleyicilere ceza mı? Peki, bizim mağduriyetimiz ne olacak? Defne arayışı içerisindeyken kuruttuğu gölü, insanların gözyaşlarıyla doldurmaya çalışıyorsa, gerçekten ayıp ediyor…” dedi.
NOT: Bu sayfada yer alan haberler hayal ürünüdür,
uydurmadır. Gerçek haberlere benzeyebilir, gülüp geçiniz, kafayı takmayınız. .
.
Etiketler:
Ata Demirer,
Bloggırgır,
Cem Yılmaz,
diamond,
ECYT,
elite,
espri,
Gökhan Özoğuz,
Hahahaber,
Haluk Levent,
mağduriyet,
Mustafa Sandal,
platinum,
plus,
Tarkan
Kekonomi
Ekonomimizde değişim rüzgarları, pozitif gelişmeler, dengelenme,
paydaşlarla kaynaşma, sinerji ve tabii kaynaklar(yoksa başka bir şey miydi,
şimdi tam hatırlayamadım) gibi şeyler olurken birileri kalkıp ekonomiyi
kötülüyorsa kesinlikle niyetinden şüphe etmeliyiz. Neden, çünkü ekonomiyi
eleştirmek hükümete saldırmaktır, hükümete atılan her bir taş devlete isabet
eder ve bütün vatandaşlar bundan zarar görür. Al sana nurtopu gibi beka
meselesi... Ekonomiyi sarsmak suretiyle beka meselesi oluşturmaya "bekonomi" denir.
Bakınız, Türkiye aleyhinde bir algı oluşturmaya çalışan bu
kişilerin terör eylemlerinde gördüğümüz ekipten farkı var mı? Burası çok
önemli, kimseye kesinlikle terörist demiyoruz, sakın ha!... Ama teröristlerin,
hainlerin yapacağı şeyler yapıyorlar, orası öyle.
Ekonomik
Göstergeler...
Enflasyonu düşürmüşüz, bir ay sonraki enflasyonu bile
biliyoruz artık. Tek haneye düşecek diyoruz, tak, hemen düşüyor. İstersek,
resmi bir tane yıllık enflasyon rakamı belirleyip onu tek bir seferde açıklama
imkanımız da var ama o zaman işin tadı olmaz. Hem insanımız da çabuk unutur her
şeyi, böyle her ay gıdım gıdım hatırlatmak daha iyi. Faizler desen, onları çektikçe
aşağı çektik. Kamu bankaları eliyle para dağıtıp duruyoruz. Kim, neyin
yoksulluğunu çekiyor, anlamıyorum ki. Ekmek bulamadığını iddia edenler bedava
dağıttığımız keklerden yesinler. Yakında “Kekre Dönergeci” makinesi sayesinde
az bir başlangıç hamuruyla sonsuz sayıda kek üretebileceğimizin müjdesini
vermek istiyorum. Milli kalkınmamızın temeli bu kekler olacak, yerseniz...
İşte, keke dayalı bu ekonomi modeline “kekonomi” denir.
Bir tek işsizlik meselesi var, o da malumunuz, kimseye iş bulma
sözü vermediğimiz için rahatız. Herkes kendi işini bulmaya bakacak. Ayrıyeten,
işsizliğin başka hikmetleri var, siz bilmiyor olabilirsiniz. Geçenlerde
birinden duydum, işsizlikten ve parasızlıktan şikayet etmeyin diyordu. Hepimiz
zengin olsak zekâtı sadakayı kime vereceğiz diye soruyordu.
Ailece-topluca intihar eden insanların haberleri çıktı
basında. Birileri de hemen atladı, yoksulluk, işsizlik ve borç içinde
yaşadıkları için intihar ettiklerini iddia etti. Allah’tan, Fatih Terim’in
başarısızlıkları ve Arda Kardeşler’in hatalı kararları Fatih’te intihar eden
dört kardeşten daha çok gündem oluşturuyor da, intihar haberleri fazla bir etki
yapmadı. Arkadaşlara sordum, konunun ekonomi ile hiç ilgisi yok, hepsinde de
ölüm sebebi siyanürmüş dediler. Dur bakalım, bu siyanürün altından neler
çıkacak... Aslında, siyanür genelde altın çıkan yerde oluyordu ama, neyse kafam
karıştı şimdi...
Dipsiz Göl
Siyanür, altın derken aklıma geldi; Gümüşhane’de define
aramak için Dipsiz Göl isminde bir göl kurutulmuş. Bu meseleyi de ekonominin
bozukluğuna bağladılar, iyi mi? Hemen başladılar; insanlar çaresizlikten hazine
bulma gibi hayallere bel bağlamışmış, vay efendim, 12 bin yıllık göl kurutulur
muymuş, çevre felaketi imiş o kazı... Halbuki, kurutulan gölde define bulunsa
kurtulan bölge halkı olurdu. Halkın cebine para girmesi suretiyle hayırların
celbine, şerlerin de def’ine vesile olurdu. Evet, define vesile olurdu
bunlara... Yahu, zaten küçücük bir göletmiş orası, söyleriz bir müteahhit
dostumuza, kocaman bir havuz yaptırırız oraya gerekirse. Havuz bizim işimiz...
Çevrecinin de dik alası biziz, evelallah...
Çevre demişken, yakın zamanda milyonlarca ağaç dikmek için
bir kampanya düzenledik. Bunun eleştirilecek bir yanı var mı? O çevre ve
yeşillik dostu olduğunu söyleyen sahtekarlar önce hiç konuşmadılar, sonra da
başladılar tenkit oklarını göndermeye: bizi popülist olmakla suçladılar,
kampanya tarihi seçminin yanlış olduğunu söylediler, 9 milyon fidanın heba
olacağını iddia ettiler... Şimdi size soruyorum, adeta ilkbahar tadında bir
Kasım ayı içinde değil miyiz? Sanki havalar “don’t be cool, I will cold you
later” şeklinde mektup almışlar gibi bir “pasTrumpa” yazı yaşanıyor. Bu havada
ne dikersen çıkar. Kampanyaya katılamayanlar merak etmesin, ben hepinizin adına
bir incir ağacı diktim...
Boy Updates'i
Boy Updates'i:
Zaman zaman Client'ların almak zorunda oldukları bazı güncellemeler vardır. Güncellemeleri yüklemezseniz bazı fonksiyonlar sisteminizde/uygulamanızda çalışmaz hale gelir. Bazı güncellemeler o kadar büyük olur ki, neredeyse yeniden kurulum yapmış gibi olursunuz. İşte bu güncellemelere boy updates'i denir.
Harfiyat Kanyonu ana sayfası
Taşermek
Taşermek:
Bir işi yapabilecek gücü olduğu halde, birilerine para kazandırmak maksadıyla o işi taşerona devretmek. Ranta gebe sistemlerde çok görülür. Taşeronluk yapan firma/kişiye de "müstaşer" ya da "müstaşeron ileyh" denir. Konuyla ilgili bir makale için bakınız: Kadrolu Karınca ile Outsource Böceği
Bir yapı düşünün ki, kendine yakın beş-on tane firma seçip bütün ihaleleri onlara veriyor. Böcekler gibi bütün ihalelere dadanan ve daha çıkılmamış ihaleleri bile kazanmakla müjdelenmiş bu on firmaya "aşeret-ül haşere-til mübeşşere" denir.
Kömür çıkarma işini bir haşereye taşere eden bir sistem düşünün. Sistemin taşerdiğini anlayan haşere, sisteme kömür yerine taş verebilir...
Harfiyat Kanyonu ana sayfası
Kalpitalizm
Kalpitalizm:
Sevgililer günü (St. Valentin's Day) olarak da bilinen 14 Şubat zamanlarında, şu ikilemi yaşayanlar olur: akıl, bu işlerin kapitalizm oyunları olduğunu, tüketim çılgınlığına uyarak onların ekmeğine yağ sürmemek gerektiğini falan söylese de kalp bir derece bu hediye-mediye işlerine meyleder. Meyil demişken, tam manasını da söyleyelim bu kelimenin, arapça kökenlidir ve eğilmek anlamına gelir.
Tabii, bir derece dediğime bakmayın, açısal olarak daha fazla meyleder bu kalp. Eğik yazılara ne dendiğini duymuşsunuzdur: İtalik. Hah işte, o işlere meyleden kalp artık kalpitalik olmuştur. Bu akıma da kalpitalizm denir. Vahşi kalpitalizmde akıl sadece tüketimi yapılan şeylerin taksitlerini hesaplamak için kullanılır.
Bu vesileyle bütün İslam Alemi'nin 14 Şubat'ını tebrik eder, muhabbetlere vesile olmasını temenni ederim.
Harfiyat Kanyonu ana sayfası
Ispan-AK
Gün geçmiyor ki, şu cennet vatanımız hakkında geliştirilmiş bir yıkım planını deşifre etmiş olmayalım.
Enflasyonla olan topyekûn mücadelemizde topla
oynama yüzdesi bizim lehimizde seyrediyorken, bir emirle faizleri yere
sermişken ve bir asgarî ücretle tam 4375 yumurta alabildiğimiz iktisadî
müktesebata ulaştık derken, bir anda birileri yine düğmeye bastı ve
halkımızı topyekûn imha edecek sinsi bir planı devreye soktu!
Haberlerde görmüşsünüzdür, bir anda yüzlerce kişi yediği ıspanaktan zehirlendi. Sizce bu normal olabilir mi? Tam olarak nasıl olduğu da anlaşılamadı: Bakterilerin zehirlediğini söyleyenler var, bunların dediklerine göre “ıspanak zehirlemez, bakteri zehirler!” Şey gibi bu da, “deprem öldürmez bina öldürür!” diyerek halkı sakinleştirmeye çalışan uzmanlar var ya... Vatandaş da zaten binadan korkuyor genelde! Ispanakların arasına başka zehirli bitkilerin karıştığını söyleyenler var. Bir diğer görüş de, iyi yıkanmamış olan ıspanakların üzerindeki tarım ilâcı kalıntılarının zehirlenmeye yol açtığı şeklinde.
Yöntem ne olursa olsun, birileri ıspanaklara bir şey yaptı, hiçbir şey olmadıysa bile kesinlikle bir şeyler oldu ve sonuç ortada: Zahire bakılırsa ıspanak zehirledi, sebebe bakılırsa bakteri/kimyasallar/başka otlar zehirledi, hakikate bakılırsa ümmeti zehirlemeye çalışıyorlar! Tezgâhlara astınız, milleti zehirlediniz, ıspanakları yedirmeyiz! Bu böyle biline...
Neden ıspanak?
Bu kadar sebze, meyve veya başka yiyecekler dururken neden ıspanak üzerinden operasyon yaptılar sizce? Çünkü ıspanak bitkisinin ezoterik ve metaforik pek çok anlamı var, sübliminal (bilinçaltı) mesajlara açık...
Gelin bu anlamlara ve mesajlara bakalım:
Zehir Hastaneleri
Öte yandan, bu olaylara Allah’ın bir lütfu olarak da bakıyoruz. Evet, yanlış okumadınız. İçinde sembolü “Fe” olan demir barındıran bu ıspanak kalkışması sonucunda, tepedeki yaprak kısımları kimyasal dolu olan, ortası bakteri yuvasına dönüşmüş ve tabanı olan saf köklerin beslediği bir yapı çökertilmiş olacak. Şimdi bize ihanet etmiş olan ıspanaklara, zamanında ne istediler de vermedik? Bir de yakın zamanlarda tesis ettiğimiz devasa Zehir Hastanelerimiz var biliyorsunuz. Arsasını verdik, sağolsun özel sektör inşa etti, biz de orada kiracı olarak duruyoruz. İki üç yılda ödeyeceğimiz kira ve hasta garantisi masrafı ile biz de hastane inşa ederdik, ama kim o kadar bekleyecek. Onun yerine 25 sene kira ve garanti masrafı ödemek daha kolay. Zehirlenme vak’aları vesilesiyle müşterileri inşallah artmış olacak.
Son olarak, çiftçiliği düzgün yapın, adam gibi sebze-meyve yetiştirin, yoksa yurtdışından getireceğimiz çobanlar gibi çiftçiler de bulup getiririz. Bana, Maho Ağa gibi “vallaha sataram köyü ha!” dedirtmeyin...
Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ispan-ak_506594
Haberlerde görmüşsünüzdür, bir anda yüzlerce kişi yediği ıspanaktan zehirlendi. Sizce bu normal olabilir mi? Tam olarak nasıl olduğu da anlaşılamadı: Bakterilerin zehirlediğini söyleyenler var, bunların dediklerine göre “ıspanak zehirlemez, bakteri zehirler!” Şey gibi bu da, “deprem öldürmez bina öldürür!” diyerek halkı sakinleştirmeye çalışan uzmanlar var ya... Vatandaş da zaten binadan korkuyor genelde! Ispanakların arasına başka zehirli bitkilerin karıştığını söyleyenler var. Bir diğer görüş de, iyi yıkanmamış olan ıspanakların üzerindeki tarım ilâcı kalıntılarının zehirlenmeye yol açtığı şeklinde.
Yöntem ne olursa olsun, birileri ıspanaklara bir şey yaptı, hiçbir şey olmadıysa bile kesinlikle bir şeyler oldu ve sonuç ortada: Zahire bakılırsa ıspanak zehirledi, sebebe bakılırsa bakteri/kimyasallar/başka otlar zehirledi, hakikate bakılırsa ümmeti zehirlemeye çalışıyorlar! Tezgâhlara astınız, milleti zehirlediniz, ıspanakları yedirmeyiz! Bu böyle biline...
Neden ıspanak?
Bu kadar sebze, meyve veya başka yiyecekler dururken neden ıspanak üzerinden operasyon yaptılar sizce? Çünkü ıspanak bitkisinin ezoterik ve metaforik pek çok anlamı var, sübliminal (bilinçaltı) mesajlara açık...
Gelin bu anlamlara ve mesajlara bakalım:
- Sebzenin isminde bulunan son iki harfe dikkat ettiniz mi? Resmen, partimizin isminin kısaltması! Pirinç altı pişirilme şekli de olan ıspanAK ismine kara çalmak suretiyle kimi hedef aldıkları belli değil mi? Gel de ayıkla bilincin taşını...
- Rengi yeşil... Sapıyla-köküyle birlikte topraktan çıkarılan bitkinin rengi üzerinden “sap”limininal göndermeler! Anladınız siz onu...
- İçinde hangi madde var? Demir. Demir-ül mü’minin hedef alınıyor eyyy ehli hamiyet, uyumayın! Demir ki, millî gelirimizin lokomotifi olan inşaat sektörünün kalbidir. Ekonomimizi yok etmek isteyen şer güçler ve karanlık mahfillerin niyeti belli.
- Bir dönem, çocuklara ıspanağı sevdirmek için kullanılan Temel Reis isimli bir çizgi film vardı. Ispanakları yedikçe güçlenen Temel Reis, düşmanlarını tar-ü mar ediyordu. Ispanağa saldırının “temel” hedefinde Reis’in olduğu aşikâr değil mi? Her dönem yıldızı “barlas”a da bu dönem daha bir parlak olan bir gazeteci, köşe yazısında “Temel Reis” ve “Sponge Bob”(Sünger Bob) çizgi filmleri üzerinden verilen mesaja dikkat çekti. Gerçi Sponge Bob ve Temel Reis farklı çizgi filmlerdi, ama olsun. Herkes, yazarın “Sabah Sabah” uyanmamış olmasına verdi ve dalga konusu oldu. Halbuki çizgi filmler üzerinden verilen mesajları küçümsememek gerekir. İngilizce sponge kelimesi ile spinach kelimelerinin telâffuzları birbirine yakındır. Sonra, Bob deyince sizin de aklınıza Ortadoğu ile ilişkili olan ve eşbaşkanlığı ile meşhur bir yapı gelmedi mi? Benim aklıma bir de Bob Usta (Bob the Builder) çizgi filmi geldi. Adam hem Bob hem de inşaat ustası!
Zehir Hastaneleri
Öte yandan, bu olaylara Allah’ın bir lütfu olarak da bakıyoruz. Evet, yanlış okumadınız. İçinde sembolü “Fe” olan demir barındıran bu ıspanak kalkışması sonucunda, tepedeki yaprak kısımları kimyasal dolu olan, ortası bakteri yuvasına dönüşmüş ve tabanı olan saf köklerin beslediği bir yapı çökertilmiş olacak. Şimdi bize ihanet etmiş olan ıspanaklara, zamanında ne istediler de vermedik? Bir de yakın zamanlarda tesis ettiğimiz devasa Zehir Hastanelerimiz var biliyorsunuz. Arsasını verdik, sağolsun özel sektör inşa etti, biz de orada kiracı olarak duruyoruz. İki üç yılda ödeyeceğimiz kira ve hasta garantisi masrafı ile biz de hastane inşa ederdik, ama kim o kadar bekleyecek. Onun yerine 25 sene kira ve garanti masrafı ödemek daha kolay. Zehirlenme vak’aları vesilesiyle müşterileri inşallah artmış olacak.
Son olarak, çiftçiliği düzgün yapın, adam gibi sebze-meyve yetiştirin, yoksa yurtdışından getireceğimiz çobanlar gibi çiftçiler de bulup getiririz. Bana, Maho Ağa gibi “vallaha sataram köyü ha!” dedirtmeyin...
Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ispan-ak_506594
ASCII Memnu
ASCII Memnu:
Merkezi işlem biriminin yongasına aşık olan bir Bellük biriminin (asıl adı Ek-RAM olan bellek birimidir, arkadaşları kendisine Bellük lakabını takmışlardır), yongasına ASCII kodları ile yazmaya başlamasını konu alan bir hikayedir. Yonga da boş değildir belli ki Bellük birimine karşı, iki dirhem bir çekirdek dolaşır sürekli... Belleğin yolladığı verileri alır ve kendi işlediği verileri kendisine geri yollar.
Yasak aşk bir şekilde sistemdeki her birim tarafından duyulur ve şalterin olgunlaşmasını bekleyen işletim sistemi olaya el koyar. Daha doğrusu, yönetime el koyar. İç işletim kanunun 35. maddesine istinaden, kaybolan emniyet ve asayişin yeniden sağlanması için compüt erleri ile birlikte sistemi resetlerler. Elektrik kesintisi ile birlikte Bellük birimindeki bilgiler kaçar. (Laf aramızda, o sırada ABD'de Damdaki Kemancı müzikalini izlemekte olan Bill Gates'e reset darbesi iletildiğinde "our boys did it/bizim çocuklar başardı" dediği rivayet edilimektedir) ASCII kodlarıyla yazmanın yasaklandığı duyurulur her yerde. O günden sonra ASCII memnu'dur meskûn mahallerde...
Harfiyat Kanyonu ana sayfası
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne Çıkan Yayın
Doktor Nasıl Kalsın?
İbrahim Özdabak Karikatürü Önceki yazımızda hastaların MHRS üzerinden randevu alma sıkıntılarından bahsettik. Sistemin yapısında probl...