YKS’ye girmiş olanların, üniversite tercihleri
üzerinde kafa yorduğu şu günlerde gençler için çok iç açıcı olmayan bir
haber gördüm, özeti şöyle: 2018 yılından başlayıp 2020 başlarına kadar
gelen 21 aylık bir süre zarfında yüksek öğrenim görmekte olan gençlerin
1.2 milyonu okulunu terk etti.
Okul terkleri farklı sebeplere dayansa da en
önemlisi ekonomik sebepler. Kolay değil, en az dört sene muhtemelen
başka bir şehirde ikamet ederek okumaktan bahsediyoruz.
Kirası-faturaları, yemesi-içmesi, kitabı-defteri gibi en zarurî
kalemlerin (ha, bir de kalem kalemi var değil mi?) yekûnu düşünüldüğünde
ortalama bir gelir seviyesindeki bir aile için bile katlanılabilmesi
zor, ciddî meblâğlarda bir masraf anlamına geliyor. Keyfe keder
masraflar veya özel üniversitesi harç ücreti bu hesapların içinde bile
değil. Hele, lisede okurken ve liseden sonra üniversite kazanıncaya
kadar ödenen dersane-kurs ücreti hiç dahil değil.
Neredeyse ilkokuldan başlayan üniversiteye hazırlık süreci içinde
gençler hayatlarını ipotek ediyorlar. Sosyal hayatları sekteye uğruyor,
ilgi ve yeteneklerini keşfedip oraya yönelemiyorlar. Bir spor dalıyla
uğraşma, bir enstrüman kullanmayı öğrenme, bir hobi ile ilgilenme gibi
erken yaşlarda yapılırsa anlamlı olabilecek faaliyetlerde bulunma imkânı
olmuyor çoğu kişinin.
Peki, mezunlara sağladığı iş imkânları, öğrencilere kazandırdığı
beceriler, eğitim-bilgi donanımı gibi yüksek tahsilden beklenen
getirilere bakıldığında, maddî ve manevî pek çok bedeli yıllar boyu
ödeyen gençler ve ailelerinin tatmin olduğunu söyleyebiliyor muyuz?
Üniversitelere bakıyoruz, son yıllarda mantar gibi sayıları arttı
maşallah... Açılan her bir üniversite bir kampus anlamına geliyor,
kampus de imara açılacak genişçe alanlar... Dev bina inşaatları ve
özellikle ihaleleri, hükümetimizin en sevdiği şeylerden. Tabiî,
bünyesinde barındırdığı akademik ve idarî kadroları ile pek çok yandaş
istihdamı için elverişli bir şey üniversite. Akademik yayınları yerine
attıkları tweetlere bakarak istihdam yapılırsa akademik başarının ne
kadar yükseleceğini varın siz hesaplayın. Arsası-imarı,
kadrosu-mimarıyla bu kadar kazandıran üniversitelerde okuyan gençler,
kazandıklarına çok sevinirlerken öğrenim süresi boyunca da işsizlerden
sayılmıyorlar, daha ne olsun... Gel de, milyon tane açma!
MÜLÂKATTA ÇAKIYORLAR!
Üniversite mezunu olmak, artık çok daha fazla kişinin ortak olarak
paylaştığı bir özellik olunca, özel şirketler, işe alacakları kişilerde
belli üniversitelerden mezun olma veya diplomanın yanında bazı özel
sertifikalara sahip olma şartı arıyorlar. Devlet memurluğu desen, kimin
atanacağı belli. Onlardan değilsen, yazılı sınavdan 95 de alsan,
mülâkatta çakıyorlar 60’ı, eleniyorsun. İtiraz hakkın da yok.
Ne kadar çalışırsa çalışsın, boşta kalmamak için yazmış olduğu
üniversitenin kendisine, beklediği katkıyı sunamayacağını, okulu
bitirdikten sonra diplomalı işsizler ordusuna katılacağını anlayan
gençler maalesef gelecekleri ile ilgili ümitlerini kaybediyor. Diploma
sahibi olup vasıfsız kimselerin çalıştığı işlerde çalışmak istemiyorlar.
Aslına bakarsanız, işyeri sahipleri de diplomalı kişileri vasıfsızlık
gerektiren işlerde çalıştırmak istemez, çünkü o işi kerhen yapacaklarını
bilir. İlk fırsatını buldukları anda da işi terk edeceklerinin farkında
olur. Kibarca “biz altın arıyoruz, ama siz elmassınız, bize fazla
gelirsiniz” diyerek başvuruları reddeden patronlar var. Para, emek ve
gençliklerini harcayıp, bunları yapmayan kişilerin bile kendilerinden
daha avantajlı durumda olabileceklerini gören gençlerin bir kısmı,
maalesef bundan kaçınmak için öğrenimlerini yarıda bırakıp kaçıyorlar.
DEMEDİ DEMEYİN
Öte yanda, parti mensubiyetleri veya parti yöneticilerine
yakınlıkları sebebiyle en kârlı ihaleleri alanlar, büyük büyük kamu
kurumlarının büsbüyük makamlarına getirilenler, yağlı ballı maaşlardan
ikişer üçer tane alanlar, lüks araba ve evleriyle sosyal medyada arz-ı
endam edenler, on günlük bebeklerine kına partisi düzenleyen, şatafatlı
kutlamalarını milletin gözüne sokan mesture hanımlar, sığır eti yerken
peçete yerine ağzını kâğıt para ile silen görgüsüzler, jakuzisinden
verdiği görüntüde fakirlere “ulan, pis fakirler” diye seslenen gençlik
kolu başkanları...
Ayasofya’nın ibadete açıldığı gün, İstanbul’un fethini müjdeleyen
hadis metnine benzeyen ve siyasî bir figüre işaret eden bir pankart göze
çarpmıştı. İster misiniz, jakuzisinde keyif yapan adama da Abdulkadir-i
Geylani’nin (ks) meşhur kıssasını uyarlasınlar? Şöyle bir şey olur her
halde: Jakuzisinde uzanan Jakûzî hazretlerinin yanına giden gençler
sorarlar: “Biz diplomalarımızla işsizlikten kırılıyoruz, sen burada
keyif çatıyorsun...” Jakûzî hazretleri jakuziye seslenerek “kombi
iznillah” der ve hemen oracıkta o lüks jakuzi basit bir kombiye
dönüşür... Peygamberimizin (asm)hadisini istismardan korkmayanlar,
evliyanın menkıbesini gözünü kırpmadan çevirir, inanacak kişiler çıkarsa
hemen dolaşıma sokar, demedi demeyin...
Link:
https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/terciih-allahuekber_525823