Bu Blogda Ara

Arşiv

enflasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
enflasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Şu Kur Çatışmaları...


Şu kur çatışmaları

Bir televizyon kanalında yayınlanan “Çukur” isimli bir dizi var. Yakın zamana kadar sadece adını duymuştum, bir de silahlı milahlı adamların göründüğünü biliyordum. Geçenlerde, bir iki dakikalık çatışma sahneleri barındıran bir tanıtım videosu internette bolca paylaşılınca ilk kez gördüm. Onlarca kişiden oluşan iki grup, karşılıklı silah çekmişler ve muhtelif çap ve ebattaki bu silahları kullanarak mütemadiyen birbirlerine kurşun sıkıp duruyorlardı. Adeta bir yağmur gibi gelen kurşunlardan kaçınmak için çok bir çaba gösteren yok gibiydi. Bazıları vücutlarının anca yarısını kapatabilen varillerin, pazar tezgahlarının veya teneke-sac levhaların arkasında ve ayakta durup karşıya ateş ediyordu. Hatta ortada yerde alevler de vardı. Ne hikmetse, kimseye bir şey olmuyordu, vurulup düşeni ya da yaralananı görmedim. Zarar gören sadece seyirciler oldu galiba. Haddizatında bir komedi dizisi değildi, velakin sahneler güldürürken aynı zamanda kara kara da düşündürüyordu. Nitekim, sosyal medyada bu görüntüler hızla yayılıp dalga ve eleştiri konusu oldu. İzlemek isteyenler için ilgili video:

Ekonomimizi yakından ilgilendiren şu kur çatışmalarına bakarken de aynı şeyleri hissettim. Swap, Londra, yabancı yatırımcılar, faiz, tahvil, borsa... Herkes birbirine ateş ediyor, kimin kimi vurduğu belli değil. Orta yerde bizim pazarımız var ve yükselen alevlere bakılırsa seyirci olarak biz vatandaşlar etkileneceğiz bu çatışmadan. Ben ekonomist olmadığım için yorum yapamam. Fakat ekonomist olduğunu söyleyip yetki sahibi olanlar Keynes’den, Adam Smith’den örnek verebiliyorlar. Ne diyelim, Keynes’i iştir kişinin lafına bakılmaz... Son bir ay içinde defalarca zamlanan benzin için tanzim-benzin istasyonları kurulabilir mesela. Gelen herkese sadece elli liralık benzin vereceksin ve böylece vatandaş zamlardan etkilenmemiş olacak. 

Demokrasi Bi’ tren...

Demokrasiyi tramvaya benzettiler biliyorsunuz, istedikleri durağa gelince inecekleri bir tren. Demokrasi ile ne kadar örtüştüğü tartışılır trenin, sonuçta tek bir ray hattı üzerinde sadece iki yönlü hareket edebilen bir araç. İstasyon var, işte asıyon kesiyon istemediğin yolcuyu ve atıyorsun trenden. Sonra, trenden bir şekilde inenler, bir daha binemez diyorsun. Trene bakan vatandaşa “şeyin trene baktığı gibi bakıyorlar” diyerek hakaret de edersen bu tren demokrasiyi bitiren bir şey olmaz mı? Neyse ki, gemi azıya alarak ''Sizleri Allah ve Resulün gemisi olan Ak Parti'ye davet etmek istiyoruz'' diyenleri duyunca, şimendiferin ehvenüş-şer olduğuna karar verdim. En azından, tren analojisinde sadece demokrasiye ayıp ediliyor.

Ayasofya Kördüğü-müze!

Daha önce, ibadete açılması Sultanahmet’in sabah namazında doldurulması ön şartına bağlanan ve hatta “namussuzlar istedi diye” açılmayacağı söylenen Ayasofya için, nasıl olduysa, bu hafta seçimden sonra isminin cami olarak değiştirilebileceği açıklaması yapıldı. Ama öyle namaz kılınacak bir cami gibi düşünmeyin. Cami olsa da, müze ile aynı şekilde ziyaretlere açık olup içinde ibadet edilemeyecek. Efradını mani, ağyarını cami bir cami olacak yani! Biletle değil de abdestle giriş yapmak isteyen kişilere görevliler “Bozuğunuz yok mu? Ben şimdi bu abdesti bozamam, siz en iyisi dışarıda bozup gelin” mi diyecek? Şimdi, müze olarak kullanılacağına mı inanalım yoksa tabelada gördüğümüze mi? Neyse, konu kilit ve kördüğü-müze! 

Gönül Dağı

Malum, iktidar bu seçimlerin kampanyasını gönül teması üzerine kurdu. İstanbul’u sevmezse gönlün aşkı anlamayacağını düşünüp her tarafa İstanbul’a aşık adayların resmini astılar. Hükümet ile mahalli yönetimler aynı partiden olursa çok güçlü olacaklarından dem vuruyorlar ama iktidar seçimlerinde kaptırılan bir gönül ve belediyede kaptırılan bir gönül olmak üzere, elde iki gönül düşünün. İki gönül bir olunca samanın bile ithal edilmeye başlandığı görüldü bir kere. Gepetto’nun tahtadan yaptığı Pinokyo gibi, malum enflasyon sepettosundan hesaplanan rakamlar da inandırıcı gelmeyince vatandaş, yaşadığı enflasyonun burnunun uzadığını hissetti. İktidarı aldı bir telaş: Kalbine girmeye çalıştıkları seçmenler, oy vermek için kabine girince nasıl davranacak acaba? Ya gönül dağı yağmur yağmur boran olursa? Zira akar sandıklara oy gizli gizli...

Venezuela ve Neuzubillah!


Venezuella ve Neuzubillah

Ekonomimizin içinde bulunduğu durumu düşününce, aklıma şöyle bir tablo geldi: Çölde yürümekte olan ekonomimiz, birden karşısına çıkan enflasyon aslanını görür. Can havliyle kaçmaya çalışırken etrafta saklanacak bir yer bulamaz, ilk gördüğü kuyunun içine kendini atar. Daralma ile başlayan bu kuyu kriz kuyusudur. Ekonomi düşerken, eli hasbelkader zayıf bir dala tutunur. Aşağısı karanlıktır, dev dış borçlar ve belirsizlik ejderhaları ile doludur. Tutunduğu dal küçük bir ağaca aittir ve köklerini faiz ve işsizlik fareleri kemirmektedir, koptu kopacaktır. Bu ağaçta, ilahi  ihsan eseri, enva-i çeşit sebze ve meyve bulunmaktadır. Sureten çok süslü duran bu ağacın meyveleri aslında zehirlidir. Yerken vatandaşa tatlı gelen bu meyve ve sebzeler kısa bir süre sonra sancılara sebep olacaktır.

Bediüzzaman’ın Sözler adlı eserinin Sekizinci Söz’ünde anlatılan hikayeden alınan bu tabloya, muhtemelen iktisat ilmine muttali olanlar, kavramları ve benzetmeleri daha iyi tatbik edebilirler. Yükselen maliyetler, artan fiyatlar, enflasyon ve borçlar arasında sıkışan ekonomimizi rahatlatmak için hükümet, tanzim satışlara yöneldi. Piyasaya müdahale anlamına gelen ve zararına da olsa yapılan satışların faturasını bütün vatandaşlar ödeyecek. Nitekim, petrol ihracatına çokça güvenen Venezuela da ekonomisini bugünkü haline getirmeden önce benzer yollardan geçmiş: Devlet eliyle belirlenen ve indirilen fiyatlar üretimin durma noktasına gelmesine sebep olmuş, karaborsa patlamış, enflasyon ise astronomik rakamlara doğru yükselmiş. Halka ucuz mal temin etmek için devlet ithalata yüklenince eldeki bütün kaynaklar dışarıya gitmiş. 

Ve Neuzubillah!
 
Fıkraya göre, Nasreddin Hoca’ya bir gün Timur sormuş: “Yahu, Hoca merak ettim, geçmişte Abbasi Halifelerine halk, 'Muhteşembillah, Mutasımbillah, Muvaffakbillah' diye adlar koyarlarmış. Ben o zaman hükümdar olsaydım, acaba halk beni hangi sıfatla çağırırdı?” Hoca da hemen yapıştırmış cevabı: “Neuzubillah!”
Sizin de aklınızda olsun, hangi ülkeye benzediğimizi soran olursa cevabınız “Ve neuzubillah!” olsun...

 “Alem Tanzim’den Razi”

Vatandaş canibinden bakılırsa, piyasaya göre daha ucuza satış yaptığı için tanzim satış makbul görünüyor. Şöyle bir türkü söylediğini de duyabilirsiniz: 

“Poşet aldım çıktım alışverişe
Ta Tuzla’dan geldim Ümraniye'ye
Vatandaşlar bir marketi meth eder
Tanzim satış derler onun namına, vay vay
Vay Tanzim...
Alem Tanzim’den razi (x2)
Sordum, devletin dediler
Zararına satış dediler
Satış sınırsız değil
Kotalıdır dediler”

Üretim ve Montaj Hatlı Lojistik

Tabii, vatandaşın hoşuna gittiğini görünce devletlülerimiz, markette satılan her ürünü tanzimde satacaklarını ifade etti. Seçime kadar ülkenin her yerinde ve söyledikleri gibi her şeyi satacak market organizasyonu biraz zor olabilir. Elektronik ortamda PTT alışveriş sitesi ve kargo hizmetleri bu manada kullanıma açıldı. Kargoda meyve sebze nasıl gidecek demeyin. Bunu fırsata dönüştürmek mümkün. Mesela Mardin’de bir vatandaş salça mı almak istedi, hemen PTT elektronik sitesinden domates siparişi verecek. Siparişi ulaşıncaya kadar geçen sürede ve taşıma sırasındaki ezilmelerle salçaya dönüşebilir. Hem taze olur, hem de zamandan tasarruf edilmiş olur. Al sana katma değerli hizmet: Üretim ve montaj hattının içinde olduğu lojistik hizmeti! Meyve suları için de geçerli ama patlıcan ve biber için nasıl olur bilmiyorum. 

Tanzim  Marketlere İsim Alternatifleri

Tanzim satış genel bir ifade olduğu için bence yeni ve özel bir isim bulmak daha iyi olur. Aklıma ilk gelen isim REM(Zİ), uzun okunuşu da şöyle: Rakipsiz Emniyet Marketi(Zorunlu İhtiyaçlar).  Öncelikle vatandaşın tanzim için söylediği türkü ile bu isim çok uyumlu olacaktır. “Alem REM(Zİ)’den razi...” Markette gün boyu bu türkünün çaldığını düşünsenize... Neyse bu isim ve türküsü sizi sarmadıysa SAR-MAR da diyebiliriz, Saray Marketleri manasında. Bunun da sloganı hazır: “Zararına İşler, Ucuzluk SAR-MAR’ı”...
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/venezuela-ve-neuzubillah_486361

Kriz Türküleri


Kriz Türküleri

Yüksek yüksek fiyatlarla mücadele:

 “Yüksek yüksek fiyatlarla kriz çıkarmasınlar
Aşrı aşrı enflasyona koz vermesinler
Kayınbabasının bir tanesini hor görmesinler

Uçan da fiyatlara malum olsun, enflasyonu özlemedim
Enflasyonu, hem zamları, ben krizi özlemedim

Babamın bir atı olsa, üstünde durabilse
Annemin lüks çantası olsa, koluna takıverse
Kayınlarım gerektiğinde sıfırlayabilse

Uçan da fiyatlara malum olsun, enflasyonu özlemedim
Enflasyonu, hem zamları, ben krizi özlemedim”

***

Ekonomide kriz var mı, yok mu? 

“Duruşun andırır manipülasyonu
Fiyatlar şişiren enflasyonu
Kim yapıyor acep, devalüasyonu
Kriz, sen ekonominin neresindesin?

Bilmem sözde misin, yoksa özde mi
Kaynağın dışarda mı, yoksa bizde mi
Vatandaş, sen krize inanma e mi!
Kriz, sen ekonominin neresindesin?”

 ***
 McKinsey Türküleri 
(Titreyip mücrim gibi istikbaline bakan biri için yazılmıştır)

"McKinsey'e etmem şikayet, 
Ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi 
Baktıkça istikbalime"

***
“Cahildim, şirketin rengine kandım
Hayale aldandım, boşuna yandım
Seni YEP boyunca benimle sandım

Ölürüm McKinsey’im, zehirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin

Sözüm yok, şu benden kırıldığına
Gidip başka danışmana sarıldığıma
Gönlüm inanmıyor ayrıldığına

Batılı’m sen oldun zahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin”

Öne Çıkan Yayın

M'Ako Ağa

  M'Ako Ağa M’Ako Ağa, sıra sıra selvilerin dizildiği bölgenin hemen aşağısında, yeşil yeşil çamların arasında kalan sinemada gösteril...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: