Bu Blogda Ara

Arşiv

Avrupa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Avrupa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Zamm-ı Azam

 

Zamm-ı Azam
İbrahim Özdabak Karikatürü

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “..bu kararlı gidişimiz karşısında Avrupa şaşkın, dünya şaşkın. Çünkü onlar böyle bir şeyi bizden beklemiyorlardı. Ama şu anda bu gidişi görünce şok oldular” sözünü okuyunca konunun iklim zirvesi olduğunu sandım. Son zamanlarda, Avrupa’nın şaşıracağı başka bir “kararlı gidişimiz” olmadı hatırladığım kadarıyla.

Pek çok ülkenin yöneticilerinin katılımıyla, iklim değişikliklerinin konuşulacağı Glasgow İklim Zirvesi’ne Cumhurbaşkanı seviyesinde katılımdan son anda vazgeçmiş ve ortamdan zengin kalkışı yapmışız. Sebebi olarak protokol kuralları ile ilgili anlaşmazlık olduğu söylendi. Yani, “Vücud ikliminin sultanı sensin, efendim, derdimizin sultanı sensin, istediğin kadar araç ve koruma ile geçiş yapabilirsin” diyeceklerine, başka ülkelere tanınan protokol şartlarını bize de dayatmaya çalışmışlar! Yüzlerce arabalık koruma konvoyu ile geçemedikten, kornalarla havamızı atamadıktan sonra yemişim zirvesini! Hamdolsun, itibarımızı zedelettirmedik ve kararlıca çıkıp gittik oradan.

Bakmayın, dünya için de iyi oldu gidişimiz, o kadar arabanın itibarlı yürüyüş için çıkaracağı egzoz gazı cepte kaldı. Çevreciliğin daniskası olduğumuz gibi iklimciliğin de kralıyız, evelallah... Karbon ayak izi falan diyorlar ya, o işe de en hazırlıklı biziz. Beş on sene kullanabilmek için bir kaç numara büyük aldık karbon ayak izimizi. İstikrarlı ülkeyiz sonuçta, her sene değişen ayak izi istemeyiz. Neydi o eski koalisyon günleri, millet karbon kuyruğuna giriyordu...

Yazının başındaki söz alıntısının ekonomi ile alakalı olduğunu, başka bir kaynakta sözün tamamını okuyunca gördüm. Meğer, sözün başı aslında şöyleymiş: “İç ve dış şoklara karşı dayanıklı ekonomik yapımız sayesinde hala yatırım, üretim, ihracat ve istihdam hedefiyle yolumuza devam ediyoruz. Bu kararlı gidişimiz karşısında Avrupa şaşkın...”

Ekonomik gidişimizi anlamak için açıklanan enflasyon oranlarına bakmak yeterli. Çok şükür, yine yüzde yirmi seviyelerini görmedi ve 19.89’da kaldı. Resmi rakamlara göre ev kiraları, senelik olarak ortalama %12 artmış, araç fiyatlarında ise artış olmadığı gibi düşüş de yaşanmış. Sarı rengiyle bilinen emlak sitesinde araştırma yapan kuruluşlara göreyse, sadece İstanbul’da, kira artış ortalaması %50’lerin üzerinde. Tüik’in araştırmasına konu olan evlerin ve arabaların nerede olduğu herkesin merakını cezbetmiştir muhakkak:

“Kirası denizin dibinde Hatçam, TÜİK'ten evler
AK hesap üstünden anam, dört kattır zamlar!
Dalga dalga, dalga dalga herşey zamlanıyor
Gerçek enflasyonu gören, zammı yapıştırıyor...”

Elektrik ve Doğalgaz Zammı

Euronews haberine göre, 2019 ile 2021 ilk yarılarını kapsayan 2 yıllık dönemde Türkiye'de elektrik fiyatları yüzde 47.4 artarken doğalgaz fiyatları da yüzde 42.3 yükseldi ve zam konusunda bizi Avrupa’nın şampiyonu yaptı. Zamm-ı Azam bizde, anlayacağınız... Ama Enerji bakanımız, faturaları düşürmenin yolunu gösterdi: Yakmazsak, fatura yüksek gelmiyormuş. “Az doğalgaz yakın, bir derece daha düşük olursa üşümezsiniz, aslansınız siz” diyor mealen. Dua edelim de, bu kış fazla soğuk gelmesin. Sadece kavli dualarla ve vatandaşa verilen gazlarla yapılan doğalgaz yönetimi işine “Dual Gaz” diyoruz. Gaz zammımız mübarek olsun inşallah...

Zamlara o kadar alıştık ki, adeta Zamm-ı Azam gibi “zamlardan babam da çıksa yerim” diyoruz. Ayçiçek yağı mesela, iki yıl içerisinde fiyatı 3 katına çıkmış neredeyse. 2019 yılında fiyatı 42 lira civrında olan 5 litrelik ayçiçek yağının bugün 120 liraya dayanan fiyat etiketi internette dolaşıyor. Sıradaki türkümüz, bütün yağlar ve pazar-market fiyatları için geliyor:

“A.yağında kundura,
Zam gelir dura dura
Ölürem ben ölürem vay
Ben maaşı bitirdim
Borç-harca vere vere

Alamam ben alamam
Her fiyata ben gelemem
Ben bir fakir çocuğam
Arar, indirim bulamam vay

Çıktım alışverişe pazara
El ettim bütün raflara
Ölürem ben ölürem vay
Yeni fiyat şöyle dursun
Can kurban eski fiyata”

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/zamm-i-azam_552691

İmrengi

 



Annler günü, babalar günü gibi özel gün kutlamalarını pek samimi bulmayanlardanım. Tamam, iyi niyetlerle ortaya çıkmış olabilir bu özel günler ama o kadar ticarileştirildiler ki, günler, hatta haftalar öncesinden başlayan reklamlar bizi bunaltmaya yetiyor. Sevginin/saygının tek ifadesi hediye almak değil, her hediye de maddi olmak zorunda değil. Hadi, diyelim çiçek almaya karar verdiniz. Bir gün öncesinde veya sonrasında 10 liraya satın alınabilen bir çiçeğe, o günlerde 50 lira fiyat biçiliyorsa burada istismar yok mudur?

21 haziranın gündüzünde “en uzun gün indirimi”, gecesinde “en kısa gece kampanyası” gibi SMS, mail ve bildirimlerle bizleri ihtiyaç duymadığımız şeyleri almaya çağıranların yerinde olsam, teyzeler günü ve amcalar günü diye yeni satış günleri icat ederdim. Sonuçta, teyze dediğiniz anne yarısı, amca da baba yarısı... Ramazan’da tam gün oruç tutamayan çocuklar yarım günlük tekne orucu tutar ya, teyze ve amcaların günleri de öyle yarımşardan olabilir zannımca. Akılda kalması için de 21 Mart ve 23 Eylül gibi, gece gündüz sürelerinin eşit olduğu tarihler seçilebilir.

Anneler günü, okul ders kitaplarında işlenir, şiirler okunur yazılır, resimler yaptırılır çocuklara ödev olarak. Sıkıysa kutlama o günü... Babalar günü öyle mi? Laf olsun diye ihdas edildiği nasıl da belli... Babalar gününü öyle bir zamana denk getirmişler ki, okullar ekseriya kapanmış olur o tarihte. Kim öğretip hatırlatacak çocuklara? Babalar da çok dert etmez kutlanmadığını, rahat olun.

Kendi adıma, babalar günü diye bir şey olduğunu, üniversite okurken yaz tatillerinde tezgahtar olarak çalışırken duydum ilk. Tezgahın sahibi abimiz, müşterilere “babanıza hediye almak ister misiniz?” şeklinde soru sormamız yönünde telkinlerde bulundu. Hakikaten, babalar günü ve önceki gününde bir haftada yaptığımız ciroyu yapmıştık.

Geçen hafta, babalar günü vesilesiyle, video konferans yoluyla gençlerle buluşma gerçekleştirmiş olan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle dedi: “Biz gençliğimizde yurt dışına gittiğimizde oraları görürdük, ‘Bizim ülkemiz niye böyle değil’ derdik. Gelişmiş ülkeler için diyorum. Ama şimdi onlar buraya geldiğinde diyorlar ki, ‘Bizim ülkemiz niye Türkiye gibi değil?’ Ve bize imreniyorlar.”

Yurt içinde yaşayan bizler belki farkında değiliz ama dışarıdan gelenler imrenerek bakıyorlar demek ki. “Mavi-yeşil” vatanımızdan “gri” pasaportlarla çıkıp geri gelmeyerek, “kırmızı” bültenle aranma seviyesine gelen kişiler de diyorum, acaba, memlekete yabancı bir gözle bakıp imrenebilmek gibi “pembe” hayaller için mi yapıyorlar bunu? Bünyesinde bu kadar rengi barıdıran imrenmeye “imrengi” diyebiliriz herhalde...

Nasıl imrenilmesin kardeşim? Türkiye’ye girdiğinde cebinde 500 Euro varsa, bir öğretmen maaşından fazla paran var demektir. Avrupa standartlarında maaş alıp burada harcayan yaşadı!

Sonra, on parmağında on bir marifet olan ve marifetleri sayısınca maaşla iltifatlandırılan siyasetçi ve bürokratlarımız var. Gelişmiş diyebileceğimiz herhangi bir ülkede bunun örneği var mı? Birlik ve onluğa-pardon, beraberliğe- en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, iki 1’i yanyana getirip 11 yapan ve “maşallah, 11 ayrı kurumun sultanı, mübarek!” diyebileceğimiz adamlar çıkıyor. Burnu hassas olan kişiler, o haberleri fazla okumasın, zira kesif bir gübre kokusu kendilerini rahatsız edebilir.

Ticarette ileri seviyeye gelmiş kişiler bakanlık yapabilir, hatta bakanlığa geçtikten sonra da aynı şekilde ticaretine devam edebilir. İsteyen, şirketlerini eşi-çocuğuna devredip ballı bakanlık ihalelerini rahatça o şirketlere verebilir. Avrupa’da bunu yapmak mümkün mü?

Avrupalı çocuklar, üçgenleri sadece geometri dersinde teorik olarak öğreniyor. Bizde ise gazeteci-mafya-siyaset, ticaret-sanat-siyaset gibi üçgenleri bizzat hayatın içinde görmek mümkün. Görerek, dokunarak ve koklayarak “pis”agor bağıntısını bu üçgenlerden öğrenen çocukla, tahtada çizilen iki boyutlu ABC üçgeni üzerinden formülü ezberleyen çocuk, hiç bir olur mu?

Durmak yok, “imrengirmeye” devam!

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/imrengi_545359

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: