Bu Blogda Ara

Arşiv

TBMM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TBMM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mayıs Seçimi

 

14 Mayıs Seçimi
İbrahim Özdabak Karikatürü

Seçim 14 Mayıs’ta olacak diyorlar. Kim diyor? Anayasa değil, TBMM değil, seçim kanunu hiç değil...

“Tekrar aday olabilecek mi, yoksa bazıları adaya veda mı edecek” minvalinde manasız bir tartışmadır gidiyor. Anayasa’nın 101. Maddesini hatırlatanlar var, o maddeye göre “Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir”

İlahi, dert edilen şeye bakın... Şirket, hatta market işletir gibi işler yürütülüyor ülkemizde. A-101 maddesi engel mi oluyor? Derhal, BİMbir çeşit teville o maddenin etrafında dolanılır. Bunu görüp de ŞOK yaşayacak olan var mı?

Efendim, geçen sene Meclis’te kabul edilen seçim kanunu ile mi amel edilecek yoksa eskisiyle mi? Canım, soru mu bu şimdi, hangisi daha kullanışlı ise o tercih edilecek tabii ki! Yenisinin kullanılabilmesi için 6 Nisan tarihini geçmek gerekiyor, falan... Hiç dert değil “seçim ilanını 6 Nisan’dan önce yaptık, eskisini kullanırız” da diyebilirler, “seçim tarihi 6 Nisan’dan sonra tabii ki yenisi olacak” da...

Eskisinde ittifaklar halinde seçime katılınabiliyordu. Yenisinin de ayrı güzellikleri var, bir kere seçim barajı daha düşük. Ayrıca, bir adreste oy kullanabilmek için en az 3 ay orada ikamet etmiş olmak gerekiyor. Şehir dışında üniversite tahsili yapan gençlerin kaçı okumak için gittiği adrese ikametini aldırdı? Dönem sonu final sınavlarına yakın tarihlerde oy vermek için ailesinin ikamet ettiği şehre gidebilecek mi? Okula gidebilmek için yol parasını bile zor denkleştiren öğrenciler var, üstelik okulların kapanmasına yakın bir tarihte eve gidip tekrar dönmeleri biraz zor olur. Hele, ilk turda seçimin sonuçlanmama riski var ki, onu düşünen hiç gitmeyebilir.

Seçimi kim ilan edecek, Cumhurbaşkanı Meclis’i mi fesh edecek, normal zamanına bir ay kala seçime gitmek için Meclis mi seçime karar verecek bilmiyoruz. Kim aday olacak, kim olamayacak kesin olarak bilmiyoruz, hangi kanun uygulanacak, onu da bilmiyoruz! Tek bildiğimiz, 14 Mayıs’ta seçim olacak dendiği.  

Seçim için 14 Mayıs tarihinin seçilmesi manidar: Şehr-i Ramazan’la birlikte yükselmiş olan manevi atmosferi ve 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelişi gibi milli bir değeri kullanma niyeti var gibi. “18 Haziran tarihi, Hac mevsimi ile çakıştığından, hac farizasını yerine getirmek için gidecek vatandaşların oylarından faydalanabilmek için tercih edilmiyor” diyenler de var ama pek inandırıcı gelmedi. Hacca gidecek vatandaş sayısı, herhangi bir seçimde dengeleri değiştirmeye yetecek büyüklükte değil, kaldı ki onların kime oy vereceğini nereden bilecekler...

Demokrat Parti’nin seçim sloganı olarak kullandığı “Yeter, söz milletindir!” sözünü iktidarda olanların kullanmasını komik bulanlar var. İnsanlara “yeter!” dedirtecek durumlar mı yaşanıyor ki memlekette, aşkolsun diyorlar. Varsa bile, sebebi iktidar değildir, emin olun. Fiyatlardan aracılar, komisyoncular ve tefeciler sorumlu. Doları dış güçler azdırıyor. Güvenlik açığı varsa sebebi teröristler. Yurtdışına kaçan doktor ve mühendisler zaten hain. Muhalefet dediğiniz de, konuşarak vergileri indirtiyor, borç faizlerini sildirtiyor, taşeron işçileri kadroya aldırıyor, emeklilikte yaşa takılanlara emeklilik fırsatı doğmasına sebep oluyor. Üç beş müteahhidi doyurarak ülkeyi yönetmek varken bütçeyi zora sokuyorlar! Bunlara yeter demeyecek miyiz?

Eskiden vasiler vesayet ediyordu, şimdi valiler velayet ediyor maşallah, il başkanı gibi çalışıyor mübarekler. Devlet erkânı, bir dönemin bakan oğlu olan Erkam önünde el pençe duruyor, daha ne olsun? Bunlar devam etmesin mi?

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/14-mayis-secimi_576655

 

Bizim Oğlan Bina'yı Okur, Döner Döner Bina'yı Okur


Bizim oğlan binayı okur döner döner binayı okur
Son yıllarda toplu tesis açılışları yapmak moda oldu. Öyle ki, bazen afişlerde sayıları yüzleri bulan dev tesisler için toplu açılış yapılacağı ve ekabirden kimselerin bu açılışlara katılacağı yazılıyor.
Tesislerin bizzat başına da gidilmiyor umumiyetle, hepsi için temsili bir kurdele kesiliyor. Bir kaç yıl önce Edirne’de bir yalak açılışı hatırlıyorum, kurdeleyi “tesisin” başında bizzat Edirne Valisi Dursun Ali Şahin kesmişti. Şehrin ileri gelenleri ve mülkî idarecilerinin tamamı katılmıştı açılışa. Hatta, protokol ekibinin yanyana sıralandığı zaman yalaktan daha uzun bir kuyruk oluşturduğuna dair espriler yapıldı o dönem.

Ekonomik büyümeyi tetikleyecek üretimi yapan, istihdam üreten tesislerin açıldığını pek duymuyoruz. Geçtiğimiz sene, Isparta’da açılan, siyah renkli şekerli sıvı üretim tesisi haricinde hatıra gelen büyük bir fabrika var mı? Varsa yoksa, hizmet binaları, dev alış veriş merkezleri ve rezidanslar gibi betona yapılan yatırımlar! Eğitim alanında ne geliştirdiniz diyorsun, binaları sayıyor. Sağlıkta devrim yaptık diye devasa şehir hastanelerinden bahsediyor.

Medrese usûlü Arapça öğrenimi iki temel kitapla başlar; ilkinin adı Emsile’dir, fiil çekimleri anlatılır. İkincisi de Bina’dır. Bu kitaplardan sonra daha karmaşık olan ve okuması zor kitaplar gelir. Bütün öğrenciler aynı anda eğitime başlasa da, her bir öğrenci sorumlu olduğu kitabı tam öğrenmeden bir sonrakine geçemez. Daha zor kitaplara geçip orada takılan öğrencilere hocaları der ki, “bu çocuk tekrar Bina’yı okusun”. Bazen de çeşitli sebeplerden eğitime ara vermek durumunda kalan öğrenciler tekrar başladıklarında en son kaldıkları yerden değil, ilk kitaptan başlarlar. Başladığı işte sebat edemediği için sürekli en baştan başlamak durumunda kalan, gidip gelip aynı yerde takılan kişiler için “bizim oğlan Bina’yı okur, döner döner Bina’yı okur” denmiştir.

Emsile okuduğunu zannettiğimiz zevat, rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma gibi çeşitli usûlsüzlüklerin rahatlıkla döndüğü inşaat alanına girince “emsal değeri” belirlemeye başlarsa, azimeti terk edip “ruhsatla” amel etme, iman programları yerine imar planları ile uğraşma, kısaca “mücahitlikten müteahhitliğe” dönme riski ile karşı karşıya gelir. Beton işinde ustalaşınca adeta bir “Beetonvın” olup senfoni yazmaya başlayabilir. En meşhur senfonisini de bütün eleştirilere kulağını kapadığı ve adeta sağır kesildiği zaman icra eder her halde… Tarım alanları ve ormanlık arazileri birer birer imara açar, sahil şeritleri ve şehirlerin nefes alabileceği parkları rant uğruna peşkeş çeker, Allah korusun!

Geçtiğimiz haftalarda TBMM Başkanı İsmail Kahraman, “Bu zamana kadar en çok inşaat yapan başkan ben oldum” dedi. Kendi döneminde yapılan binaların gerekliliği konusu teknik bir meseledir ve muhtemelen belli zaruretlerden kaynaklanmıştır. Ancak meclisin ve vekillerin yetkilerinin azaltıldığı, bir yılı aşan süreler boyunca tutuklu olduğu halde iddianameleri hazırlanmamış durumda birçok insan olduğu, hak-hukuk ihlâllerinin ayyuka çıktığı, “suç işlemeseler bile idarî kararlarla” işten çıkarılan binlerce insanın olduğu bir dönemde vurgulanmaya değer bir konu muydu, bilemiyorum.

Keşke sayın başkan yaptıkları bina ile övünmek yerine KHK’lar ile işten çıkarılan, özel sektörde de iş bulması zorlaştırılan, ağaç kökü yiyerek hayatta kalmayı denemesi gerektiği söylenen ve bu sebeplerden yıkılmaya yüz tutmuş yuvaları kurtarmak adına Meclis’te hakkıyla görüşüp değerlendirdikleri ve anayasayla uyumsuz oldukları için iptal ettikleri KHK’ların sayısı ile övünseydi. Meclis araştırma komisyonlarının sayısı ve çalışmaları ile gurur duysaydı. Gece yarısı torbalarla geçirilen kanunlar yerine, dört başı mamur ve usûlüyle meclisten geçen kanunların çokluğu ile iftihar etseydi.

Millete “hadim” olan vekillerin bulunduğu meclis hadım edildikten sonra daha çok “bizim başkan binayı konuşur, döner döner binayı konuşur” deriz gibi geliyor bana…

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: