Bu Blogda Ara

Arşiv

geçim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
geçim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Geçinemeyenler

 

Geçinemeyenler
İbrahim Özdabak Karikatürü

Birkaç ay önce "Gerekirse yarım kilo et yeriz. Domatesi iki kilo yerine iki tane alırız" diyen AKP milletvekili Zülfü Demirbağ, bugünlerde "Bu maaşla milletvekilliği yapılmaz. Utanıyorum, 15 gün sonraki maaşı bekliyorum. Yetmiyor. Milletvekili maaşlarına daha fazla zam yapılması lazım" demiş.

81 bin lira maaş alan adama bu sözleri söyleten ekonomi, 81 ilde, 2500 lira aylıkla geçinen emekli ile bugüne kadar 4250 lira asgari ücret alan çalışanlara neler söyletmez?

Vekilin şikayet ettiği durum için John Dalberg-Acton’dan ilhamen söylenebilecek söz: “Güç bozar, mutlak güç ‘mutfak’ bozar”. Kendisine tavsiyemiz, sıkıntıyı sistemde aramasıdır. Koca vekile tasarruf tavsiyesi veremeyiz elbette. Vekillik itibarlı bir meslektir ve itibardan tasarruf edilmez, biliyorsunuz. Sosyal medya üzerinde #geçinemeyenler diye bir hareket başlatabilirler. Daha çok ses getirmek istiyorlarsa başbakanlık önüne gidip pos cihazı fırlatabilirler. Tüh, o kurum yok değil mi şimdi... E-devlet sitesinin önüne sanal pos bırakabilirler belki. Olmadı, Tatyos Efendi’ye ait meşhur şarkı gibi şöyle bir şarkıyı CİMER’e gönderebilirler:

“Zamzedeyim deva bulmam
Fakirim, bir yuva kurmam
Enflasyondur hep çektiren
İnlerim hiç reha bulmam

Ödemeler beni terk etmiyor
Taksitler fasıla vermiyor
Nihayetsiz bu borçlara
Doğrusu maaş yetmiyor”

Devlet bütçesinden harcama yapan kurumlar başta olmak üzere, kamu kaynaklarıyla yapılan israfları gören vatandaşlar da muhtemelen şöyle der:

“Bizler muhtaçken üç kuruş paraya
Para yetişmez olmuş köşke saraya
Yazlık bitti derken, kışlığı da soktular araya
Millet simite talim, simitse beş liraya!

Araç konvoylarının var ucu, yok bucağı
Ne yapıyorlar acaba bunca uçağı?
Devlet önlemezse israfı kaçağı
İncir ağacını görecek milletin ocağı

Danışman olmuş kimin varsa dayısı
Danışmanların bilinmez bile sayısı
Kalırlar köşklerde, vermeden kira
Bundan iyisi mi, eh, Şam'da kayısı!

Rivayetler muhtelif, bitmiyor iddialar
Sarayda bin yüz küsur diyorlar, odalar
Boşalttıkları hazine sanma kendiliğinden dolar
Sahi, nereye gitti o yüz yirmi sekiz milyar dolar?

İsraf kalemleri çok, listeleri boy boy
İktidarınsa işi masalla goygoy
Arkadaş, bir daha bunlara verirsen oy
Ekmeği unut, artık boş laflarla doy!”

Karamsarlığa kapılmaya gerek yok. 25 yıl boyunca Ankara’da büyükşehir belediye başkanlığı yapmış olan Melih Gökçek müjdeyi verdi: Adıyaman’da, 6 milyar dolarlık jelibon rezervi bulunmuş! Gel de bunu neşeli bir şarkı ile kutlama: “Ne jelibon ki genç kalasın, bu dünyadan da zevk alasın. Müjdeler hep söylenir neşeyle, ne jelibon ki genç kalasın”

Hay Allah, ilkokulda söylediğimiz şarkıya gitti aklım... Jelibon şarkısı aslında şu:

Bir bilsen kim kanar
Jelibon rezervine
Dinleyenler inanır
O "ye$il" değerine

Jelli bon bon bon
Jelli bon bon bon
O jelli, jelli madenim belli
Aman jelli, jelli
Yüzümüz gülecek bundan kelli
Jelli bon bon bon
Jelli bon bon bon...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/gecinemeyenler_566396

Seçim ve Geçim

Seçim ve geçim
Normal süresine uyulsa 2019 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin 24 Haziran 2018 tarihine çekilmesinin muhtemelen pek çok sebebi var. İlik nakli yapılmış cübbelerle işlenen hukuk cinayetleri, keyfi işletilen ve muhalif fikirli insanları sindirmek için kullanılan OHAL rejimi, içeride ve dışarıda günü birlik değişen politikalar ve dost/düşman tanımı, liyakat değil yakınlık ve sadakat gözetilerek doldurulmuş kadrolar, bir türlü dikiş tutturulamayan eğitim sistemi, tıkanma noktasına gelen sağlık sistemi gibi devlet işleyişini olumsuz etkileyen durumlar, bütün vatandaşları ilgilendirdiği halde herkesi aynı anda ve aynı şekilde rahatsız etmiyor olabilir. Kimi “bana dokunmayan OHAL bin yaşasın” diyebilir, parası olan özel okul ve hastaneleri kullanarak kaçabilir, memuriyetle ilgisi olmayanlar liyakat ihlallerini umursamayabilir mesela… Ancak dövizler fırlar, faizler yükselir, işsizlik ve enflasyon oranları patlar ve borsa çakılırsa, işte bunları hissetmeyecek kimse kalmaz.

Seçimi Öne Çeken Ekonomik Durum

2018 itibarıyla 60 milyar dolar civarlarına dayanan cari açık, 500 milyar dolara yaklaşan dış borçlar, düşen kredi notlarımız, kısa zamanda tek haneye inmesi zor görünen enflasyon, türlü oyunlarla maskelenmeye çalışılsa bile tüm zamanların en yüksek değerine ulaşan işsizlik oranı, 20-25 yıl sürelerle kullanım-geçiş garantisi verilmiş, köprü, otoyol, tünel, havalimanı ve hastane gibi altyapı projeleri, değil sadece bugünü, önümüzdeki belki 20 yılı kapsayan dönemde kolayca tamir edilemeyecek ekonomik arızalardır. Hele de satılacak herhangi bir kamu işletmesi de kalmamışsa… Erken seçimi dillendirip karar alınmasını sağlayanlar, ülkenin 2019 Kasım’ına kadar dayanacak gücü olmadığını ifade etmişlerdir. Seçimi kim kazanacak olursa olsun, işi kesinlikle kolay olmayacak ve faturasını millet olarak hepimiz üstleniyor olacağız.

Kısa vadede iktisadi çözümler bulmak için yerin altında bulacağımız ve değeri yüksek bir maden işe yarayabilir. Ya da, uzay madenciliği işine girebiliriz ama onun için de yüksek teknoloji gerekiyor ve oldukça yüksek masrafları var. Değerli madenler barındıran gök cisimlerinin ülkemiz semalarından düşmesini bekleyebiliriz ki, bugüne kadar Sarıçiçek köyü haricinde fazla bir örneğine rastlamadık. “Göklü ve milli” servetin gelip gelmeyeceği ya da ne zaman geleceği belli değil. Bir diğer çıkış yolu da katma değeri yüksek ürün/hizmetler bulup ihraç etmek. Bugün piyasa değeri Türkiye’nin ve pek çok ülkenin toplam milli gelirine eşit ve hatta daha yüksek olan yazılım/mobil uygulama şirketleri dünyada mevcuttur. Bunu başarabilmenin yolu da bilimsel ve teknik kapasitesi yüksek kadrolar yetiştirmek ve bu insanlara gerekli kolaylığı sağlamaktır.

Üniversiteler…

Kalifiye insanlar tarlada karpuz gibi yetişmiyor tabi, en yaygın yöntem kampüs içerisinde üniversitelerde yetiştirmektir. Orta öğrenimden başlayarak kabiliyetlere göre yönlendirmeler yapmak, yüksek öğrenimde liyakat esasına göre oluşturulmuş kadrolarla bağımsız ve özgür bilimsel çalışmalar yürütmek gerekir. Kardeş katli fetvasına benzer şekilde rakiplerinin ayağını kaydıran ve siyasi/ideolojik kaygılarla görevlendirilen rektör/öğretim üyeleriyle olmaz. Popülist yaklaşımlarla, ihtiyaç olup olmadığı araştırılmadan, mezunlarının yaşayabileceği istihdam problemleri hesaplanmadan açılan yeni üniversiteler, ancak siyasilerin işine gelir. İşsiz genç sayısını asgariye indirir, iyi bir istikbal tahayyül eden gençlere umut kapısı olur ve kendine yakın kişileri öğretim kadrosunda istihdam eder, daha ne olsun? Son zamanlarda, öğrenci ve akademisyenlerin görüşü alınmadan, üzerinde yeterli şekilde düşünülmeden büyük çaplı ve köklü üniversiteleri bölmek suretiyle yeni üniversitelerin ihdas edilebilmesini öngören bir kanun taslağı Meclis’e gönderildi. Bu kanun geçerse uluslararası bilinirliği ve marka değeri olan üniversite ve fakülteler zor durumda kalabilir. Korkarım ki, hızlarını alamayıp galata düşerek Galata ve Saray, Boğa ve Ziçi, Hacet ve Tepe, Od ve Tü üniversitesi gibi yeni üniversiteler oluşturabilirler. Ne demişti bir iktidar milletvekili: “yasama bizde, yürütme bizde yargı bizde… kim neyi denetleyecek? Oğlan da bizim, kız da bizim!”
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/secim-ve-gecim_461137

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: