Bu Blogda Ara

Arşiv

imtihan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
imtihan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Seçimtihan

 

Seçimtihan
İbrahim Özdabak Karikatürü

İki turlu türünü ilk defa tecrübe edeceğimiz seçimin ikinci turu bugün yapılıyor. Sonuçları itibarıya hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz.

Her seçim; bazen salt iyiyi, bazen sadece zarar vermeyeni ve bazen de kötüler arasındaki en az kötü olanı bulmaya çalıştığımız bir imtihandır. Bu imtihanda yapacağımız yanlış tercihin sonuçlarına en az beş yıl katlanmak zorunda kalacağız.

İmtihana katılan taraflar adil şartlar altında hazırlanmadı maalesef. Bir tarafta kurumları, memurları, topu tüfeği, adliyeyi, resmi ve neredeyse gayrıresmi bütün televizyon ve gazeteleri keyfince kullanan ve yönlendiren iktidar vardı. Açılış töreni ve resmi ziyaret gibi bahanelerle yaptıkları mitinglerine devlet memur ve işçilerini zorla götürdüler.

Valiler, kaymakamlar ve iktidar partisine mensup belediyeler, muhalefet mitinglerine uygun meydanlarda izin vermeyerek, afişleri astırmayarak, asılan afişleri indirerek engel olmaya çalıştı. Yalan ve iftiralarla dolu olan afişleri asanlara dokunulmadı, o afişin üzerine “yalan” yazan gençler gözaltına alındı. Devlet kurumu olan TRT, belgesel adı altında hükümet reklamı yapan görüntüler yayınladı.

Kendilerine oy vermeyenleri terörist olarak görenler, ülkenin bekasının tehlikeye girdiğini söyledi ama “Sizden önce beka tehlikesi yaşamıyorduk. Dediğiniz doğruysa, siz ne yaptınız da ülkeyi uçurumun kenarına getirdiniz?” sorusuna cevap vermedi. Montaj görüntülerle karalama yaptıklarını itiraf ettiler. Bazı imamlar ve cemaatler, açıktan hükümeti desteklediklerini ifade etti. Bir imam “28 Mayıs akşamı silahlarınızı ayarlayın, benim iki tane silahım ağzına kadar dolu” dedi, başka bir imam, ilde yapılacak miting için cemaati toplayıp getirmesini istediklerini anlattı. Cami avlusunda, muhalefeti kastederek söylenen “Diyanet’i kapatacaklar” yalanı ile muhalefet yuhalatıldı.

Madem seçim bir imtihandır dedik, sizin için hazırladığımız küçük “seçimtihan”ımızı cevaplayıp oy vermeye öyle gitmenizi rica ediyoruz:

Kuvvetle muhtemel Kuveytli olup, hiç gitmediği, dilini bilmediği, içinde yaşamadığı bir ülkenin vatandaşlığını alarak o ülkede yapılan seçim için oy kullanan millî(!) kitleye ne denir?

a- Kobay-ı milliye (Yeni bir şey deniyoruzdur...)

b- Küre-yi milliye (Küresel çapta bir milliyetçilik, işte ümmetin lideri!)

c- Kuveyt-i Milliye

 

Gerçek görüntüler olmadığı bilindiği halde, mitinglerde muhalefet partisini zayıf düşürmek için gösterilen "ama montaj, ama şu, ama bu" videolara ne denir?

a- Deep Fake

b- Deep'siz fake

c- Edepsiz fake

d- E’deep Ak Bayramı

 

İftira ve yalanlarla bezenmiş karalama propagandasına maruz kalan muhalefet ne yapmalıdır?

a- İddiaları ciddiye alıp cevap vermeye kalkışmamalı, kendini anlatamaz. İktidarın çekmeye çalıştığı mindere yaklaşması iktidara yarar.

b- Cevap vermezse iftiraları kabul etmiş sayılır, bu da iktidara yarar.

c- Ne yapsalar boş; iktidar, kendine yarayacak bir şey bulur.

 

Ekonomiyi en iyi anlatan şarkı hangisidir?

a- "Ekonomik kriz, yooo... "(“..yoo, yoo...” diye devam eden bir rap şarkısı)

b- “Sen iste her şey çok güzel olur

     Epistemolojik her türlü kopulur”

c- “Gözlerim ışıl ışıl, uyuturum mışıl mışıl...” (Muhayyer Kürdî makamında)

d- “Yolun sonu görünüyor”

 

Fabrikaları, işletmeleri, arsaları Katar’a sattık. Elde avuçta para kalmayınca ne yapacağız?

a- Azar azar, Katar bize bir çek yazar, böyle gelmiş, böyle gider o kadar...

b- Sadece Katar deme, Katar’ın da üstünde Kuveyt, altında BAE vardır...

c- Pazara Katar değil, mezara kadar gidecek gerçek çözümler bulmalıyız.

 

Hangisinin kazası olmaz?

a- Siham-ı kaza

b- Seçim

c- Namaz

***

Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar tarihte emsali görülmemiş seviyelere çıkarken, İslam’a hizmet için bu kusurların şimdilik görülmemesini istemek, bir bahçedeki çiçeklerin üstüne basarak yeni bir çiçek dikmeye çalıştığını iddia etmek gibidir. İşini beceremeyen, yerde çiğnenmemiş çiçek bırakmayan bu baçıvana bir “bahçıvan-minüt!” demenin zamanı gelmedi mi?

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/secimtihan_582816

Yüksek Yüksek Tahsillere Ömür Vermesinler!


Yüksek Yüksek Tahsiller

 
Türkiye’de, iyi bir gelecek kurmanın yolunun iyi bir üniversiteyi bitirmek olduğuna ilişkin yaygın bir inanış hâkimdir. Doğru ya da yanlış olduğu tartışılabilir, ama ülke gerçeklerine uygun olduğu kesin. İyi firmalar, iş ilanlarında hep iyi üniversitelerden mezun olma şartını koyuyorlar. Gerçi, ayrımcılığa neden oluyor diye bu konuda yasal bir düzenleme getirildi, ama anlayış değişmediği sürece, o firmaların insan kaynakları muhtemelen, başvuruları ilk turda üniversitelere göre ayırır, ikinci turda belirli üniversitelerden mezun olanları değerlendirir. Bir arkadaşım anlatmıştı; Kadının biri dolmuşta giderken, yanında oturan ve yolda tanıştığı diğer bir kadına oğlunun ODTÜ’yü kazandığını anlatıyor ve bütün dünyanın duymasını istercesine bağıra bağıra bunu yapıyormuş. “Zaten şekerim, Türkiye’de ODTÜ, İTTÜ ve BOĞAZİTTÜ haricinde okunacak okul mu var?” dediğinde dolmuş kopmuş haliyle…

İlkokuldan itibaren hayat bu istikamette şekillendirilmeye çalışılır. İyi bir ilkokulda, iyi bir ortaokula, iyi bir ortaokulda iyi bir liseye ve iyi bir lisede de tabiî ki iyi bir üniversiteye gidecek bir yol vardır. Doksanlı yılların başında lise bittikten sonra, üniversite kazanılmadıysa dersaneye gidilirdi. İkinci el bir araba fiyatı ölçüsü hiç değişmediği hâlde, dersaneler gittikçe hayatımızın parçası oldu. Okumaya niyeti ve yeteneği olsun olmasın, herkes, diğer herkes dersaneye gittiği için gitmeye başladı. İmkânı olanlar tabii bunun yanında özel ders de alıyor. İlkokulun sonundan başlayıp üniversiteye kadar gelen ve hayatlara ipotek koyan bu sınavlar silsilesi, çoktan seçmeli sorulardan oluşunca, çocuk ve gençlerimiz beyinlerini “test food” denebilecek bilgi gıdasıyla dolduruyorlar.
Mevcut sınav sistemi, her ne kadar bizi memnun etmese bile, ehven-i şer kabilinden uygulanabilir en adil çözümlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Açık uçlu soru yöntemiyle lise sonu sınavların yapıldığı ve bu sınavların sonuçlarının doğrudan üniversiteye yerleşimde kullanılmadığı ülkeler yok değil. Lise notlarına ve öğretmenlerin öğrencileri hakkındaki referans mektubuna bakarak üniversiteye yerleştirmek gibi yöntemler kullanan ülkeler bile var. Adam kayırma, hemşericilik ve rüşvet gibi suistimal tekniklerine, hayat tarzı ve sosyal ilişkiler bakımından çok müsait bir toplumumuz olduğu için, maalesef bu tarz yöntemler şimdilik bize göre değil.

Öğrencimiz en kısa zamanda, en çok sayıda sorularda istenen şıkları bulmak zorunda olunca, buna yönelik teknikler öğretiliyor. Bu da kişiyi kolaycı ve ezberci yöntemlere itiyor. Şöyle bir teknik geliştiren adamları gördüm; “Bir soruda şıklardan biri “0” (sıfır) ise, o şıkkın doğru olması ihtimali yüksektir ve hiç çözüm için bir denklem kurmadan veya formül hatırlayıp iteratif (tekrarlamalı) bir şekilde çözüme gitmek gibi yükü fazla olan yöntemlere başvurmadan, sıfır değerini doğru değer kabul edip sağlama yapmaya çalışın.” Ya da: “Çözüm yolu olarak aklınıza hiçbir şey gelmediyse ve zamanınız da varsa, bütün şıkları teker teker deneyin ve değerini yerine koyun”. Gördünüz mü? Nerede kritik bilgi? Bu yazıyı okuyan ve sınavlara girecek olan genç kardeşlerime tavsiye etmiyorum bu yöntemleri, ama aklınızın bir kenarında kalsın, olur ya sınavda unutursunuz falan… Zor durumda kalmadan kullanmak yok böyle şeyleri! Sözelci arkadaşlar kusura bakmasın, ben sayısalcı olduğum için, bu kadar yardımcı olabiliyorum. Böylesi “çakallıklarla” bazı sınavlar kazanılabilir veya en azından küçük de olsa bir fark sağlanıp onun avantajı ile iyi bir bölüm kazanılabilir. Ancak bu, öğrencimizin iyi bir mühendis olmasına yardımcı olmayabilir.

Mühendislik fakültesinde okuyan böyle birini düşünün, size ne kadarlık iş yaptığınızı sorsa ve sizden “5 joule” şeklinde bir cevap alsa, bunun çok mu, yoksa az mı olduğu konusunda bir fikri olmayabilir. Hesap-kitap işlerine girmeden sezgisel olarak herhangi bir yargıda bulunamayabilir demek istiyorum. Kabaca 5 joule büyüklüğündeki iş, bir kilo ağırlığındaki bir kütleyi yarım metre kadar havaya kaldırmaya yarar. Bir kilo ve yarım metre birimlerini duyduğumuzda nasıl bize azlık ve çokluk konusunda bir fikir veriyorsa, bana göre iyi bir mühendislik öğrencisi de fiziksel birimler ve büyüklüklerini sezgisel boyutta anlamlandırabilmelidir. (Ben de aynı sistemle okuduğum için kondansatörlerde kullanılan birimler olan Farad ve Henry’yi sadece sınavlarda çözebilecek kadar öğrendim ve bu birimleri duyduğumda bende hiçbir duygusal tepki oluşmuyor ne yazık ki…)
70

Hafta içi okul, hafta sonu dersane/özel ders, akşamları test çözme derken, maalesef gençlerimiz hayatlarının o döneminde yapılmazsa, ileride yapılamayacak veya yapılsa bile aynı etkiyi oluşturamayacak aktivitelerden mahrum kalıyorlar. Bir hobi edinemiyorlar, yabancı dil öğrenemiyorlar, bir müzik enstrümanı kullanmayı deneyemiyorlar ve en tehlikelisi, dinî vecibelerini öğrenmeyi bile erteleyebiliyorlar. Teessüf ederek söylüyorum, buna daha çok anne baba ön ayak olabiliyor. Her dünya görüşünden insanda aynı şeyi gözlemleyebilirsiniz.

Oysa asıl içerisinde olduğumuz ve ebedî saadet veya ebedî azap ile sonuçlanabilecek sınavımızı ihmal etmeyelim ve unutmayalım ki, “LeYSe lil insani illa ma se’a”, yani “Muhakkak ki insana çalıştığından başkası yoktur.” (Necm suresi 39. Ayet)

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: