Bu Blogda Ara

Arşiv

karikatür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
karikatür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Saraydan Fikir Kaçırma Operası’yonu

 

Saraydan Fikir Kaçırma Operası’yonu
İbrahim Özdabak Karikatürü

Nicedir devam eden bir hal var; muhalefet tarafı bazı konuları dile getiriyor, bu konular hakkında iktidar ise alelacele tedbirler alıyor veya müjdeler yayınlıyor. Emeklilere bayram ikramiyesi, taşeronlarla ilgili düzenlemeler, 3600 gösterge ile ilgili talepler, asgari ücret zammı, KYK borçlarının ödenmesindeki zorluklar, araç alımlarındaki ÖTV oranları...

Muhalefet “biz hatırlatmasak yapmayacaklardı” diyor, iktidar ise “biz zaten yapacaktık, saraydan fikir kaçırıyorlar” diye kendini savunuyor. Yiğit Özgür’ün gemili bir karikatürünü hatırlattı; güvertede bulunan biri, geminin tepesinde oturup etrafı gözetleyen gözcüye “kara göründü mü?” diye sorar, gözcü de “kara göründü!” diye cevaplar. Güvertedeki “ulan, sormasak...” deyince gözcü savunmaya geçer: “yok valla, denk geldi!”

Mozart’ın meşhur bir operası gibi “Saraydan Fikir Kaçırma Opera’syonu” var mı bilmiyoruz ama son olarak Kılıçdaroğlu, bankaların alacaklarını komisyon karşılığı devralan ve üzerine fahiş miktarlarda faiz uygulayan, borcunu yapılandırmış olanları da icraya veren, borçluların yakınlarını korkutma ve tehdit gibi mafyavari yöntemlerle tahsil yoluna giden varlık yönetim şirketleri ile ilgili vatandaşları uyarıp “ödemeyin!” dedikten kısa bir süre sonra hükümet bir müjde açıkladı.

Müjde, bizzat icranın başı tarafından açıklandı: 2000 lira ve altında borcu olup icralık olan 5 buçuk milyon kişinin borçları tasfiye edilecekmiş. 10 milyon dosya ediyormuş. Halihazırda, Türkiye’deki icra dosyalarının toplamı 24 milyonu aşmış durumda ve maalesef gün geçtikçe artıyor.

20 yıldır ülkeyi yönetip doları bir küsur liradan 18 lira seviyesine çıkaran, döviz rezervlerini boşaltan, ülkeye düyun-u umumiye zamanında alınandan yüksek bir oranla dış borç aldıran, iflasların, icraların, hacizlerin ve fakirliğin rekor kırdığı dönemi yaşatanlar ise yaşanan bu tabloda sorumlulukları yokmuşçasına hayal satmaya devam ediyor. Hazine ve Maliye Bakanı Nebati “Önümüzdeki aylarda enflasyonun daha da hız kestiğine birlikte şahitlik edeceğiz. Bugün açıklanan Ağustos ayı enflasyon verileri de bu projeksiyonlarımızı destekler niteliktedir. Yüksek enflasyonu bir daha geri dönmemek üzere bu topraklardan def edeceğiz” dedi.

Çizgilerin ustası, karikatürist ağabeyimiz İbrahim Özdabak, Bakan Nebat’yi, elinde, üzerinde enflasyon canavarının olduğu bir def çalarken çizdi. O tablo, Titanik gemisi batarken, güvertede çalmaya devam eden orkestrayı hatırlattı. Karikatürün manzum bir ifadesi olsa muhtemelen şöyle bir şey olurdu:

Çalışmadığı halde enflasyonun ref'ine
Seviniyor, bulmuş gibi define
Kezalik, çalgılar hiç susmuyordu
Batarken, Titanik isimli meşhur sefine

Almış eline çalıyor defi
Açıklıyor kendince enflasyon hedefi
Battıkça bulacağını sanıyor
İnci, mercan ve sedefi

Defin içindeki enflasyon canavar
Kastı hem mala hem cana var
Ne temenni yeter def etmeye
Ne de gözlerdeki ışıltı onu savar

Ne yumurtası var elde, ne de folu
Ekonomi anlayışı hepten defolu
Telakki-i selase* ile söylerse
Gerçek olacak zannediyor "def ol, def ol, def ol!"u


*Telakki-i Selase: Üç kere üst üste söylediği şeyin doğru telakki edildiğine inanmak. Misal, normal bir gücü karşınıza alıp kendisine üç defa “dış ol” diyorsunuz (“dış ol, dış ol, dış ol” şeklinde uygulanır) Tebrikler! Telakki-i selase ile gücünüz artık dış güçlere karışmıştır

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/saraydan-fikir-kacirma-operasi-yonu_569729

A"ÇAY"ip İşler...

 

Yiğit Özgür karikatürü

Gidişatının epey bir süreden beri kötü olduğunu anlamak için uzmanı olmamızın gerekmediği ekonomimiz için çalan alarm sesleri her yerden duyulmaya başladı.

Birbiri ardınca gelen konkordato ve iflâs haberleri, artan işsizlik ve pazar-market alış verişlerinin artan maliyetleri hepimizin gördüğü ve hissettiği şeyler. 

İşine gelen rakamlara bakan, diğerlerine bakmayan bakanımız ekonomimizin büyüme patikasının rotasına girdiğini söyledi. Dediğine bakılırsa, yeni yatırım dalgaları ufukta görünmüş ve tüketici güven endeksi de artmış. Büyüme rakamları bir önceki sene/dönem ile oranlanarak hesaplandığı için rakamın büyüklüğü hissettiğimiz değişimle uyumlu olmayabiliyor haliyle. “Bir önceki dönem ne kadar küçülmüşüz ki pek bir üretim artışı olmasa bile büyüme oranı yüksek çıkabiliyor” diye bir soru geliyor akla. Yönetici seçiminde aday olduğunuz apartmanda, lokanta sahibi ve 39 yaşında olan tek sakin sizseniz, kulis bilgisi için danıştığınız kapıcının, hizmet sektöründe bir özel teşebbüs sahibi olup, lokanta işleten ve 40 yaş altı apartman sakinleri grubunda size olan desteğin yüzde yüz olduğunu söylemesinin sizi ne kadar rahatlattığını bir düşünün. 

Bir de şu fıkra aklıma geldi: 

Adamın birine kaç gün oruç tuttuğunu sormuşlar, hastalığı sebebiyle sadece bir gün tutabildiğini söylemiş. Orada bulunan Bektaşî’ye de aynı soru sorulunca “bu arkadaş benden bir gün fazla oruç tutmuş” şeklinde cevap vermiş. 

Çayı “bartır”mak

İktidar destekçileri bile döviz, faiz ve enflasyonla mücadele için tek yetkiyi verdikleri “kardeş”lerine eve ekmek götürmekte zorlandıklarını, kendi deyimleriyle “şakalaşmak” suretiyle ifade etmeye başladılar. Ağızlarının payını aldılar tabiî, biraz abartıyor oldukları söylendi ve çay içmeleri tavsiye edildi. Çay ve abartı demişken aklıma geldi, mitinglere katılıp bedava dağıtılan çayları “bartır” usulü kullanarak eve ekmek götürmeyi de tavsiye edebilirler yakında. Olur mu demeyin, çayı demleyin, sizin de likiditesi yüksek bir ödeme aracınız olsun... 

Bir rakam karmaşası da, Cuma günü İzmir taraflarında gerçekleşen depremde görüldü. AFAD’ın 6.6 dediği depreme Kandilli 6.8 dedi, yabancı kaynaklar da 7.0 olarak geçti. Yahu, depremin büyüklüğü sizin kabahatiniz değil ki onu küçültmeye çalışasınız... Hissedilmeyen sarsıntıların vak’a sayılmaması durumu mu var? Enflasyon hesaplama timi bakmıyor değil mi, deprem şiddetini ölçmeye? Yoksa “fay izi sebep, sarsıntı sonuç” diyerek önce fay izlerini mi düşürdüler? Bir başka ihtimal, AFAD’ın “7.0 bana biraz abartı gibi geldi” demesi...

Fransız Mallarına boykot

Devletimizin tepesinden Fransız malları için boykot kararı çıktı. Çağrıya uymak için, hangi Fransız malları var ülkemizde diye baktım, araba, pahalı kozmetik ürünleri ve moda aksesuvarlarının ağırlıkta olduğunu görünce rahatladım. Ben zaten ekonomik durumum elvermediği için bu ürünleri hiç alamıyordum ki... Boykot tartışmalarında söz bir anda Emine Erdoğan’ın 50 bin dolar değerinde olduğu söylenen Hermes markalı çantasına geldi. Muhalefet, çantanın yakılması suretiyle protesto edilmesi gerektiğini söylerken, destekçi medyadan “çakma, kurban olayım çantası ey nazlı hilâl” mealinde bir ses geldi. Meğerse Emine Hanım, imitasyon çanta kullanıyormuş! Fikrî ve sınaî mülkiyet hakları açısından bir malın çakmasını üretmek ve satmak/satın almak suçtur. Emine Hanım’ı israftan kaçmış gibi göstermek isterken kendisine suç mu isnad ediliyor acaba? 

Karikatüristin Yaptığı

Fikrî ve sınaî haklar demişken, şahsî blog sayfamda yayınladığım yazıların yanında kullandığım bir karikatürden dolayı, karikatürist Erdil Yaşaroğlu’nun avukatları tarafından savcılığa şikâyet edildim, emniyete giderek ifade verdim. Bir insanın el emeği ve göz nuru kullanarak ürettiği bir ürünü bir başkasının kendi malı gibi kullanarak o üründen ticarî bir kâr etmesi haksız kazançtır. Ürün sahibinin haklarını araması tabiidir. Ancak, herhangi bir ticarî getirisi olmayan bir platformda ve sahibinin imzasını silmeden yayınlanması, ona zarar vermek bir yana kendisinin reklâmı anlamına bile gelir. Kendisi, karikatürlerinin sosyal medya platformlarında rahatça paylaşılabileceğini söylemiştir. Şahsî blog sayfaları da birer sosyal medya aracıdır. 

Yıllarca önce yayınlanmış ve karikatüristin teşvikiyle sosyal medya araçlarında defalarca paylaşılmış tek bir karikatür için site sahibi taraflara hiçbir uyarıda bulunmadan tazminat dâvâsı açmak hakkaniyetli bir davranış olmasa gerek. Aldığım bilgiye göre, binlerce blog ve forum sayfası için, o işten ticarî bir menfaat kazanılmış olup olmamasına bakılmaksızın sistematik bir dâvâ açma süreci işlemiş. Mahkemeye intikal ettikten sonra avukatların uzlaşma için belli bir miktar para karşılığında arabuluculuk teklif ettiğine dair haberler var. Bu da, “dâvâ işi bir kazanç kapısı haline mi dönüştürülüyor?” şüphesini akla getiriyor. Ünlü bir karikatüriste hiç yakışmayan bir durum, vesselâm...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/a-cay-ip-isler_530877

Erdil Yaşaroğlu Tarafından Savcılığa Şikâyet Edildim…

 

Erdil Yaşaroğlu savcılık
Yedi gösteriyor, yedi ama doymadı galiba....

Erdil Yaşaroğlu Tarafından Savcılığa Şikâyet Edildim…

27 Ekim 2020 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı memurlar tarafından hakkımda şikâyet olduğu gerekçesiyle arandım, Aksaray Vatan caddesinde bulunan müdürlüğe giderek ifade vermemi istediler. İşyerimden izin alarak ifade vermeye gittim.

Erdil Yaşaroğlu nam şahsın avukatları aracılığıyla kişisel web sayfam olan www.bizahmet.biz üzerinde yayınlanmış olan bir makalede, kendisine ait bir karikatürü kullandığım için fikri mülkiyet haklarını ihlal gerekçesiyle şikâyette bulunduğunu öğrendim. Merak edenler için ilgili yazımın linki şu: http://www.bizahmet.biz/2019/01/secmen-bir-gunluk-super-kahraman.html   

Şu anda kaldırmış olduğum için o yazıda görsel bulamayacaksınız. Önceden kullanmış olduğum görseli tarif edeceğim, bu tarifi de fikri mülkiyet zart-zurt diyerek şikâyet ederler mi bilmiyorum: Süpermen kıyafeti giymiş bir adama annesi klasik bir anne nasihati vermektedir. O kadar bahsedebiliriz değil mi Erdil Bey? Hangi sınırdan sonra para çalışmaya başlıyor, haber ver, İBAN at, iki buçuk lira göndereyim, ne olur, ne olmaz… Yazıyı okuyan arkadaşlar, lütfen internette Erdil Bey’in o karikatürünü bulup tıklayarak kendisine para kazandırın, olur mu? Belki bu vesileyle, para kazanmak için saçma yöntemler denemekten vazgeçer artık.  Erdil efendi, benim vasıtamla gelen ziyaretçilere indirim yap lütfen, bana da bir şey göndermene gerek yok, istemiyorum.

İnternette bir gezinti yapınca, yalnız bana değil, binlerce kişiye ilgili-ilgisiz dava açtığını ve tazminat talep ettiğini, dava açıldıktan sonra uzlaşma için “at bir beş-on bin lira, davamızı geri çekelim” denilerek arabuluculuk teklif edildiğini, üç- beş ne gelirse “bin bereket!” denilerek sakal hareketi yapıldığını okudum. “Her blogu yedik, Adnan’ınkini de yiyelim” dediler herhalde…

Bak beyim, sana bir çift lafım var; koskoca adamsın, dergin var (şimdi var mı bilmiyorum, bir zamanlar vardı) binlerce kişi tarafından paylaşılan karikatürlerin var, anlaşıldığı kadarıyla boş işler peşinde koşan avukatların var, yakışır mı sana kişisel blog sayfalarına el açıp para koparmaya çalışmak? Anlamıyor musun beyim, yazdığımız her yazı ile ilgili olarak, konuyu pekiştirecek ve sayfayı dolduracak bir görsel ekliyoruz. Levent Kırca’nın deyimiyle “tam yerine rast gelince bir manzara koyuyoruz”. Kişisel blog sayfaları, bırakın para kazandırmayı, domain ücreti, hosting ücreti ve içerik yönetim sistemi ücreti gibi masrafları olan bir iş. Google altyapısı ile çalışan blogger.com üzerinde yayınlanan sayfamdan herhangi bir gelir elde etmiş değilim. Kendi çapımda komiklik-şakalar yapıp yayınlıyorum, sayfama giren 3-5 kişi ya olur ya olmaz. 

Ama ben boşuna konuşuyorum, mizahı anlamayan adama komiklik yapmaya çalışıyorum. Sen değil misin, aklına gelen her konuda karikatür çizmeye çalışan? Merak ettim, beni şikayet ettiğin karikatürde Süpermen figürü olduğu için "süpermengillere"  bir telif ödedin mi? DC Comics ne diyor acaba bu işe?Şunu iyi bil, ne bloguma ne de okurlarıma hiçbir şey yapamayacaksın! Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi! Çünkü biz, bir birimize para pulla değil, internetle bağlıyız. Dokunma bloglara!

Sonra Erdil’ciğim, iki seneye yakın süredir yayında kalan karikatürün için, bir Allah’ın günü arayıp kaldırmamı istedin mi? İstesen hemen kaldırırdım, yeminle!… Senin para kazanabileceğin linkleri koyardım, maksat; sebeplensin fakirler. Çağırsan istediğin yere gelir, niyetimi anlatırdım. Neden hemen savcılık, emniyet, mahkeme geldi aklına? Velhasıl, ben sana kırıldım, bilesin…

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: