Bu Blogda Ara

Arşiv

müjde etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müjde etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Saraydan Fikir Kaçırma Operası’yonu

 

Saraydan Fikir Kaçırma Operası’yonu
İbrahim Özdabak Karikatürü

Nicedir devam eden bir hal var; muhalefet tarafı bazı konuları dile getiriyor, bu konular hakkında iktidar ise alelacele tedbirler alıyor veya müjdeler yayınlıyor. Emeklilere bayram ikramiyesi, taşeronlarla ilgili düzenlemeler, 3600 gösterge ile ilgili talepler, asgari ücret zammı, KYK borçlarının ödenmesindeki zorluklar, araç alımlarındaki ÖTV oranları...

Muhalefet “biz hatırlatmasak yapmayacaklardı” diyor, iktidar ise “biz zaten yapacaktık, saraydan fikir kaçırıyorlar” diye kendini savunuyor. Yiğit Özgür’ün gemili bir karikatürünü hatırlattı; güvertede bulunan biri, geminin tepesinde oturup etrafı gözetleyen gözcüye “kara göründü mü?” diye sorar, gözcü de “kara göründü!” diye cevaplar. Güvertedeki “ulan, sormasak...” deyince gözcü savunmaya geçer: “yok valla, denk geldi!”

Mozart’ın meşhur bir operası gibi “Saraydan Fikir Kaçırma Opera’syonu” var mı bilmiyoruz ama son olarak Kılıçdaroğlu, bankaların alacaklarını komisyon karşılığı devralan ve üzerine fahiş miktarlarda faiz uygulayan, borcunu yapılandırmış olanları da icraya veren, borçluların yakınlarını korkutma ve tehdit gibi mafyavari yöntemlerle tahsil yoluna giden varlık yönetim şirketleri ile ilgili vatandaşları uyarıp “ödemeyin!” dedikten kısa bir süre sonra hükümet bir müjde açıkladı.

Müjde, bizzat icranın başı tarafından açıklandı: 2000 lira ve altında borcu olup icralık olan 5 buçuk milyon kişinin borçları tasfiye edilecekmiş. 10 milyon dosya ediyormuş. Halihazırda, Türkiye’deki icra dosyalarının toplamı 24 milyonu aşmış durumda ve maalesef gün geçtikçe artıyor.

20 yıldır ülkeyi yönetip doları bir küsur liradan 18 lira seviyesine çıkaran, döviz rezervlerini boşaltan, ülkeye düyun-u umumiye zamanında alınandan yüksek bir oranla dış borç aldıran, iflasların, icraların, hacizlerin ve fakirliğin rekor kırdığı dönemi yaşatanlar ise yaşanan bu tabloda sorumlulukları yokmuşçasına hayal satmaya devam ediyor. Hazine ve Maliye Bakanı Nebati “Önümüzdeki aylarda enflasyonun daha da hız kestiğine birlikte şahitlik edeceğiz. Bugün açıklanan Ağustos ayı enflasyon verileri de bu projeksiyonlarımızı destekler niteliktedir. Yüksek enflasyonu bir daha geri dönmemek üzere bu topraklardan def edeceğiz” dedi.

Çizgilerin ustası, karikatürist ağabeyimiz İbrahim Özdabak, Bakan Nebat’yi, elinde, üzerinde enflasyon canavarının olduğu bir def çalarken çizdi. O tablo, Titanik gemisi batarken, güvertede çalmaya devam eden orkestrayı hatırlattı. Karikatürün manzum bir ifadesi olsa muhtemelen şöyle bir şey olurdu:

Çalışmadığı halde enflasyonun ref'ine
Seviniyor, bulmuş gibi define
Kezalik, çalgılar hiç susmuyordu
Batarken, Titanik isimli meşhur sefine

Almış eline çalıyor defi
Açıklıyor kendince enflasyon hedefi
Battıkça bulacağını sanıyor
İnci, mercan ve sedefi

Defin içindeki enflasyon canavar
Kastı hem mala hem cana var
Ne temenni yeter def etmeye
Ne de gözlerdeki ışıltı onu savar

Ne yumurtası var elde, ne de folu
Ekonomi anlayışı hepten defolu
Telakki-i selase* ile söylerse
Gerçek olacak zannediyor "def ol, def ol, def ol!"u


*Telakki-i Selase: Üç kere üst üste söylediği şeyin doğru telakki edildiğine inanmak. Misal, normal bir gücü karşınıza alıp kendisine üç defa “dış ol” diyorsunuz (“dış ol, dış ol, dış ol” şeklinde uygulanır) Tebrikler! Telakki-i selase ile gücünüz artık dış güçlere karışmıştır

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/saraydan-fikir-kacirma-operasi-yonu_569729

Marketten Mehmed’e Mektup

 

Marketten Mehmed’e Mektup
Can Baytak Karikatürü

Ulaştırma Bakanımız, Erdoğan için “Türkiye'ye yetmiyor, bütün dünyayı yönetiyor” dedi. Doğrudur, bunu anlamak için "earth" kelimesine bakmak yeterlidir. Neden Türkçe bir kelime seçmediğimi merak etmiş olabilirsiniz, dünya yönetiminde söz sahibi birinden bahsederken başka milletlerden insanların anlaması için İngilizce olması gerekir.

İngilizce dünya, yeryüzü manalarına gelen earth kelimesi içinde gizlenmiş “RTE” harfleri olduğu dikkatinizi çekti mi? Ayrıca, kelimenin sonundaki h harfini başa alın, ne oldu? Heart, yani kalp! Bir tek kelimeden sudur eden manalara bakın; dünya, kalp, RTE! Emoji olarak düşünün ama, o zaman daha güzel oluyor.

Bütün dünyayı yönetme görevinin sorumluluğu ve iş yükü fazlalığını söylemeye gerek yok herhalde. Kendi vatandaşları olan bizlerle ilgilendiği zaman mutlu oluyoruz haliyle. Tarım Kredi Kooperatif marketlerinde indirim olduğu müjdesi bizzat kendisi tarafından verildi. Müjdeyi duyan vatandaş o marketlere koştu ama genelde umduğunu bulamadı. Bazı ürünlerin fiyatı değişmediği halde yükseltilip indirilerek aynı fiyat korunmuş. Bazılarının fiyatı yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferi doğrulamak istercesine indirimli indirimli yükselmiş. Kimi ürünlerde de indirim olmuş ama rafta ürün bulunamamış. Necip Fazıl’vâri, marketten Mehmed’e mektup yazanlar da olmuştur belki:

“İndirim üç hece, Mehmed'im lafta
Dar gelirliler toplandık hep bir safta
Pek de fiyatı değişmeyen ürünler rafta
Zamları düşünüp yanma Mehmed' im!
Alışveriş mi... Belki... Daha marketten çıkmadım!

Bir market ki, çocuk mamaları kilit içinde
Cep, almazların zoru içinde
Üst üste bindirim, indirim içinde
Neyle ödesem, kredi kartı mı
Cüzdandan nakit mi çıkar, bakiye artı mı?

İndirimli bir ürün vardı, ilanı asıldı
Düştüler stoktan, fişi basıldı
Tükendi bitti, bir kaç dakikalık fasıldı
Reyonda kalan bir kaç eli boş sefile
Acıyarak baktı alanlar, ellerinde file

Marketçi, getir şu indirimli çaydan
Bir satırın üstünü çizelim, sayfalık paydan
Listedeki her şey pahalı önceki aydan
Doldur rafları, stoklar erisin
Koli koli, paket paket erisin

Mehmed'im, üzülmeyin fiyatlar yüksekte
Alsak da sevinin, eve boş dönsek de
Sanma market arabası kalır tümsekte
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!”

İndirim olacak diye duyurup yapmadıklarına üzülmeyin. Ülkede toplam 1000 civarı var bu marketten, kime ne kadar yetecekti, bir de böyle düşünün. İnsanlar alışveriş için birbirini ezse daha mı iyiydi? Zannedersem, ekonomide yeni bir yöntem deniyorlar. Şaşırtmacalı ekonomi! Misal;  indirim var diyorlar, millet umutlanıp seviniyor. Marketçiler, doluluktan memnun oluyor. İndirim konusunda hayal kırıklığı yaşasa da, alma fikriyle geldiği için önümüzdeki hafta zam gelmeden alayım bari deyip alışverişini yapıyor.

Akaryakıt fiyatlarında da zam yapılacağı duyuruldu ama o gece zam iptal edildi ve herkes memnun kaldı. Nasıl mı? Akaryakıt fiyatlarına zam yapılacakmış gibi bir söylenti yayıp o zammı yapmadılar. Zam söylentisi anında sosyal medyada yayıldı, memlekette duymayan kalmadı. Gece zam geleceğini duyan vatandaş, zamsız fiyattan almak için petrol istasyonlarına hücum etti. Akaryakıt istasyonları bu işten memnun oldu, durmadan satış yaptılar. Kuyruğa giren vatandaş da zamsız fiyattan aldığını düşünüp sevindi ve kuyrukta beklemek zoruna gitmedi.

Gelgelelim, vakti gelip de zammın olmadığını gören evindeki vatandaş da rahat bir nefes aldı, iyi ki zam gelmedi diye sevindi. Haberciler ve sosyal medya mecralarına gün doğdu, iki ayrı son dakika flaş gelişmesi imkanı tanındığı için onlar da mutlu oldu. Sonuç itibarıyla iktidar cephesi, söylentisi çıkan zammı yapmamış olmanın gururunu yaşadı, daha ne olsun...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/marketten-mehmed-e-mektup_568754

Müjdeliye Her Gün Bayram!

 

Müjdeliye Her Gün Bayram

Farkında mısınız, neredeyse her gün yeni bir müjde haberi alıyoruz.

Bazı arsızlar bu müjdelere inanmadığı gibi, bu durumu erken ya da baskın bir seçimin habercisi diye duyurmaya çalışıyor. Neymiş efendim, sürekli aynı müjdeler veriliyormuş! Sizde “müjdemans” başladıysa ara ara hatırlatmak gerekir. İçimizi ferahlatıyor mu müjdeler, önemli olan o. Her günümüzü bayram ediyorlar adeta. Ne demişler, “Müjde sebeptir, bayram sonuç”

Dört mevsimin bir arada yaşandığı ve “müjbit” (müjde açısından münbit) topraklara sahip memleketimizin her köşesinde farklı çap ve ebatlarda müjdeler yetişmektedir, hamdolsun. Müjdelikan Yalısı ambarlarında toplanıp harmanlanan müjdeler iç pazara buradan sunulur. Bunun için yalıya bağlı gazetelerin manşetleri kullanılır. Manşet normal gazetelerde olur, düzeltiyorum: “one-sheet”ler kullanılır.

Hangi müjdeden başlasam bilemiyorum. Galiba en büyük müjde şu: “Türkiye tarihinin en büyük rezervi bulundu! Altın, bakır, çinko ne ararsan var” Maşallah, sübhanallah... Adamlar, müjdeyi farklı günlere bölse en az beş günlük manşet çıkar buradan. “Altın, bakır, çinko, kobalt ve bir çok maden” diyerek iktisatlı bir müjdeleme yapmışlar, helâl olsun. Karadeniz gazını da çıkarmaya başlıyoruz nihayet. Yazın bile kombi açası geliyor insanın. 

Sıradaki müjdemiz sebze mevye fiyatlarından şikayet edenler ve sevip de onlara kavuşamayanlar için geliyor: Venezuela’da buğday yetiştireceğiz! Sadece Venezuela değil, Güney Amerika ve Afrika ülkelerinin içinde olduğu tam 10 ülkede arazi kiralayıp bir şeyler üreteceğiz. Nijer ve Sudan’da daha önce toprak kiralamıştık. Çaktırmadan vatanı büyütüyoruz, farkettiniz mi? Herkes kazanacak bu işten. Tohum ihraç edenler, nakliyesini yapacak şirketler, ucuza tarım ürünü bulacak olan halk... Yalnız uyanık olmakta fayda var, inşallah, nakliye sırasında araya pudra şekeri falan karıştıranlar olmaz, aman diyelim...

Dikkat ederseniz, hep güney yarımkürede arazisini kiralayacağımız bu ülkeler. Elbette ki bu bir tesadüf değil! Bizde mevsim kışken oralarda yaz olur. Senenin her ayında durmadan üretmeye devam edebiliriz anlayacağınız. Bakarsınız, on ülkenin her birine, şanımıza layık birer saray da inşa ediveririz, itibarımız da tavana değer. Havalar burada soğuyunca kaçacak göçecek yerimiz olur, fena mı?

Şimdi bu müjde mi diyeceksiniz ama Almanya’da her altı kişiden biri aç yatıyormuş! Yüzde yedi gibi korkunç bir enflasyonun pençesine düşmüşler, kıvranıyorlar millet olarak. Haşa, başkalarının acılarını kendimize sevinç vesilesi yapmayız elbette ama Almanlar bizi kıskanıyor dediğimizde inanmayanlar vardı! Onları düşünüp halimize şükretmek için bu haberi de müjdeden sayıyoruz.

Son müjdemiz AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’tan geliyor, kendisi aynen şöyle söylemiş: “Eski dönemde maalesef Türk Lirası çok değerliydi. Bu ortaya ithalat çıkarıyordu. Çok şükür son yıllarda yavaş yavaş Türkiye bundan uzaklaştı”

Demek ki, bize diz çöktürmek, boyun eğdirmek isteyen dış güçlerle olan savaşımızdan galip çıktık. Artık onlar bizim kurlarla oynayıp dengemizi bozamıyorlar. İktidarımız, yeni ekonomi modeliyle kurları bilerek yükseltti. Filmlerde olur ya hani, “sen beni kovamazsın, ben istifa ediyorum” diyen jönler gibi... İthalatımız az, müjdemiz bol olsun inşallah...

Link:https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/mujdeliye-her-gun-bayram_565660

Müjdeler Müjdeler...

 

Yiğit Özgür karikatürü

Genel itibarıyla eğlenceli konular veya ciddi olayların komik yönlerinin işlendiği yazılarımızla ilgili zaman zaman eleştiriler geliyor. Okur görüş ve tavsiyelerinin ehemmiyetinin farkında biri olarak elimden geldiğince onları anlamaya ve cevap vermeye çalışıyorum. Yazılarda karamsar tabloların çizildiği ve kötümser bir havanın estiği yönünde bir değerlendirme alınca, bu haftaki yazıda mümkün mertebe pozitif bakmaya ve olayların iyimser taraflarını görmeye karar verdim.

Efendim, mükemmel yönetilmekte olan pandemi sürecinin başında biliyorsunuz ki okullarda yüz yüze eğitime ara verildi. En mükemmel karardı, çok iyi oldu. Okullar kapalı olunca, öğrencilerimizin üzerine “fil”hakika ordularını süren cehalete karşı, bulut sistemleri ile destekli EBA-bilişim kuşlarımızı öne sürdük. Kısaca “cam” da denilen kameralar karşısına geçtik eğitim için. Camdan açtık cehle karşı bir savaş ve EBA altından sopa göstermek suretiyle cehalet ordusunu püskürttük. Harika bir hamle olmuştu. EBA’dan faydalanabilmek için sahip olunması gereken bilgisayar, tablet veya telefon gibi araçlarla internet erişimi çoğu öğrencimizde yokmuş maalesef. Ona rağmen, ilk eğitim gününde EBA sisteminin çökmesine sebep olacak şekilde yoğun bağlanılabilmesi bizi sevince gark etti.

Geçtiğimiz hafta itibarıyla okullarımızda kademeli olarak yüz yüze eğitim yeniden başladı. Haftanın iki günü okula gidiyorlar ve seyreltilmiş dersler alıyorlar ama olsun, her zamanki gibi müthiş bir karar oldu. Üniversiteler için de yakında yüz yüze eğitim açılacağı müdesi verildi. Şehirlerarası seyahat firmaları, öğrencilere kiralık ev veren ev sahipleri, yurt ve pansiyon sahipleri, fotokopi dükkanları taş mı yesin canım...

Açılmayan Sınıf...

Virüs bulaşma hızı tavan yapar mı diye endişe etmeyin, Sağlık Bakanımız açıklama yaptı, “açılan sınıflarda açılmayanlara göre vaka düşüşü görüyoruz” dedi. Açılmamış sınıflardaki vaka oranları bile hesaplanabiliyormuş, onu anladık. Aslında enfeksiyon rakamlarını bulma işini enflasyonu hesaplayan ekibe devretseler hiçbir mesele kalmayacak.

Geçilmeyen köprünün, gidilmeyen hastanenin, uçulmayan havalimanının parasını vermeye alışık olduğumuz için açılmamış sınıflardaki vaka tabiri bize garip gelmedi. Vaka sayıları tespiti işi Kolim, Ronesans ve Naylon inşaat şirketlerinin oluşturduğu KO-RO-NA isimli konsorsiyuma ihale edilip günlük belli bir sayıda vaka garantisi verildi dense şaşırmayacak durumdayız. Neyse ki, tespit edilen vaka sayısı halka açıklanmıyor. Amaaan, bilsek ne olacak, durduk yerde moralimiz bozulacak. Artık, kullanım garantisi verilen ve yap-işlet-devret modeliyle geliştirilen projelerde devlet tarafından yüklenici firmalara ödenen garantili kullanım ücretini bütçe rakamlarında göremeyecekmişiz. Rakamlara bakıp bakıp kendimizi üzmeyeceğiz bundan sonra.

Ekmekte indirim müjdesi...

Bir başka müjdemiz de ekmekteki indirimle ilgili. Fiyatına zam yapmayı kendine zul gören bazı fırıncılarımız ekmeğin gramajında indirim yaptılar. Böylece, fazladan alınıp çöpe giden ekmekler azalacak ve israfın önüne geçilecek. Hem de insanımız daha az ekmek yiyerek daha sağlıklı hale gelecek. Ancak, iktidar ortağı diyebileceğimiz bir kesimin tam da bu günlerde askıda ekmek kampanyası başlatmış olmaları çok düşündürücü oldu. Hayır yani, sanki milletimiz ekmeğe muhtaç kalmış gibi bir intiba oluşturuyorlar. Bu hareketleriyle ne yapmak ve nereye varmak istemektedirler acaba?

Kabile devleti

Zaman zaman birilerinin eniştesi, amcası veya yeğeni olduğu için büyük makamlara getirildiğini duyduğumuz kişiler oluyordu. Sıradaki müjdemiz de bununla ilgili. AKP’nin en yetkili ağzından teşkilatlara “akrabaları parti yönetimine koymayın, aşiretleşmeyelim” uyarısı yapıldığını duyunca çok sevindik. Allah muhafaza, aşiretleşme durumu devam etse, sonucunda bir kabile devletine dönüşmemiz işten bile olmazdı. Ondan sonra gör erken seçimleri ve koalisyonları, unut huzur ve istikrarı, al başına belayı...

 Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/mujdeler-mujdeler_530079

Biz Gaza Yeteriz...


biz gaza yeteriz

21 Ağustos Cuma günü, bir kaç gün öncesinden “verilmesiyle karşı karşıya kalınacağının tahmin edildiği” müjde resmen duyuruldu: Karadeniz’de doğal gaz bulundu! Arama yapılan yer Akdeniz’di, gözler oraya kilitlenmişken sevinçli haber Karadeniz’den geldi. Ak dediler kara çıktı... pardon, o başka bir şeydi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat yaptığı açıklamada 320 milyar metreküp civarında büyüklüğü olan bir rezervden bahsedildi. Müjde verileceğinin müjdesi verildikten bir gün sonra Reuters, bir Türk yetkiliye dayandırdığı haberinde bulunan gaz miktarının 800 milyar metreküp olduğunu geçmişti. Reuters’ın haberini kimse yalanlamadığına göre, aradaki 480 milyar farkı birilerinin izah etmesi gerekmez mi? Uçtu mu yoksa denizin altında yirmi bin fersah derinliğe mi kaçtı? Biz daha çıkarmasak bile zaman geçtikçe azalıp duracak mı? Öyle bir durum varsa müjde açıklamasının daha fazla geciktirilmeden Cuma günü yapılması cidden çok isabetli olmuş. Allah muhafaza, Pazartesi gününe bırakılsa ve rezerv 100 milyar metreküpe inse ne yapacaktık, değil mi? 

Şu da mümkün galiba; Sayın Fahrettin Altun, Reuters’in haberinin yalan olduğunun gayet farkında olup sekiz ay sonra gereken cevabı verebilir, malum, yabancı kaynaklı haberlerin tepki sahamıza düşme süresi takribi sekiz aydır. Twitter hesabından yaptığı yumruk şeklindeki bir el resmi paylaşımı zannedersem buna işaret ediyor. Uyumayın muhalefet partileri, sekiz ay sonra “sizi bekliyorduk, siz neden sustunuz?” diyerek Fahrettin Bey yumruğunu size de gösterebilir, demedi demeyin...

Piyasaların Tepkisi

800 milyar metreküp miktarına göre kendi hazırlayan piyasalar, neredeyse üçte biri denecek bir rakam açıklanınca iyimserliğini kaybetti. Borsa düştü, döviz ve altın fiyatları anında yükseldi. Her seçim döneminde, yurdun değişik yerlerinde petrol ve doğal gaz bulunduğuna dair yapılan açıklamaların da etkisini hesaba katmak gerekir. Gazeteci Deniz Zeyrek, üşenmemiş ve o haberleri saymış: 2003 yılından beridir, muhtelif seçim zamanlarında tam 30 defa buna benzer haberler yapılmış. Hadi bir-iki çalışmada beklenen sonuç çıkmadı diyelim, tamam, sizin hatırınız için 10-15 olsun. Geri kalan tespitlerden sonra hangi çalışmalar yapıldı ve ne sonuç elde edildi, bilen var mı? Kamuoyunda oluşan intiba, böyle açıklamaların seçim için yapılan yalan haberler olduğu yönünde. Bu defa yalan olmasa bile piyasalar temkinli yaklaşıyor. 

Müjdenin açıklanmasının öncesinde heyecanı artırmak ve dikkatleri çekmek için çok uğraştı iktidar. Bakanlar açıklama yaptı, cari açığımızın kapanacağını söylediler(bari açığımız olduğunu söylemeselerdi, bilmiyorduk ki biz açığımız olduğunu...), ekonomik sıkıntılarımızın biteceğini müjdelediler(ekonomik sıkıntı mı var? Yok canım, olsa duyardık), ithal doğal gaza dünyanın dolarını vermeyeceğimizden bahsettiler(hayda, dolarla bizim işimiz oluyor muydu ki?).  Eksen değişecek dediler. Eksen değişir mi? Değişir, lafı bile var; ekersen bağ olur, ekmezsen dağ olur. Ne eksen onu biçersin. Bakınız, çok değil, bir sene önce Trakya bölgesinde 20 trilyon metreküp doğal gaz bulunduğu müjdesi verilmiş. Eksen değişirdi ama ekmemişsen geçmiş olsun! Belli ki ekmemişiz! Bugün açıklanan rakamın neredeyse 60 katı, 300 sene bize yetebilirdi. Bir daha baksak bulamaz mıyız acaba? Bugün bulunduğu açıklanan Karadeniz gazının sekiz sene önce de bulunduğu söyleniyor çünkü...

Hesaplar, hesaplar...

Herkes tutuştu hesaplar yapmaya; çıkarmak kaça mal olur, kaç senede çıkar, tamamını çıkarabilir miyiz, yabancı firmalar çıkarsa kaçta kaçını alır diye... Ben hiç dert etmiyorum. Dünya kamu ihaleleri liginde ilk on listesine giren müteahhitlerimiz var ya, ihale muhtemelen onlara verilir, onlarca yıl işlettikten sonra devlete vermek şartıyla. Hangi parayla yapılacak derseniz, o kolay, İçerideki kamu bankalarında ne para kaldıysa oraya aktarılır, muhtemelen yetmyeceği için hazinenin kefil olduğu dış borçlar bulunur. İşletme süresi boyunca da doğal garanti verildi mi, tamamdır. “Biz gaza yeteriz” diyen vatandaşın cebinden garantiler ödendikten sonra, devletin kasasından bir kuruş çıkmamış olur, ne güzel. İnsanların kafasında “2023 yılına yetişir mi?” endişesi var. Onun hesabını da Bahçeli usulü yapabiliriz: Rezerv kaç, 320 milyar m3. İktidarın ikinci ortağı Bahçeli olduğu için sonuna 2 rakamını koyarsak 3202 elde ederiz. Bu rakamı tersten oku, al sana 2023...

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: