Bu Blogda Ara

Arşiv

metrobüs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
metrobüs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hahahaber-İETT-DARK


HAHAHABER




İETT, DARK dizisine ilham kaynağı oldu!

İBB basın sözcüsü, düzenlediği basın toplantısında, Netflix’te yayınlanan DARK dizisinin finaline ilham kaynağı olmaktan gurur duyduklarını söyledi. Sözcü, sözlerine şöyle devam etti: “Koyu renklerin ve karanlığın hakim olduğu dizide neredeyse renkli tek obje sarı yağmurluktur. Senaristler, İETT otobüslerimizin renginden etkilendiklerini beyan edip bizden izin almışlardır. Biz de kendilerine jest olsun diye, 500T gibi zaman ve mekanı bükebilen, Dark felsefesine uygun bazı hatlarımızın işletme adını “Özel Dark Otobüsü” yaptık. Sonra, ülkemizde yerli ve milli karanlık madde üretiminin yapıldığı ve bu maddeden dolayı camları kararan metrobüsün ismini de “Geçitrobüs” diye değiştirdik.



Malum pandemi döneminin başından beri otobüzlerimizin tabelalarında #BirlikteBaşaracağız yazıyoruz. Biliyorum, durağa yaklaşan pek çok otobüs üzerinde aynı yazıyı görünce, hangisinin sizin beklediğiniz otobüs olduğunu bilemediğiniz için kızıyorsunuz ama sarı yağmurluklu Jonas ve Martha’nın birlikte hareket ettiği Dark finaline ilham verdiğimizi de unutmayın. İzlemeyenler için spoiler gibi oldu ama daha fazla ayrıntı vermeyeceğim.”

NOT: Bu sayfada yer alan haberler hayal ürünüdür, uydurmadır. Gerçek haberlere benzeyebilir, gülüp geçiniz, kafayı takmayınız. . .

Hawking görse “Metrobüs icad oldu, metrik bozuldu” derdi…


Metrobüs Karadelik

Metrobüs araçlarının neden genelde siyah renkte olduğunu hiç düşündünüz mü? Tamam, arada sarı renkliler de var (kimse sarımızı test etmeye kalkmasın!) ama hepsinin de camları simsiyah filmlerle kaplı. Çünkü içeride neler olup bittiğini bilmenizi istemiyorlar! Profesyonel bir metrobüs binicisi olarak (evet, parasını vererek binenlerdenim), kendisini sadece gazete haberlerinden veya televizyonlarda bir dönem oynayan reklamından tanıyanlar için metrobüs hakkında “akbil”imsel temellere dayanan müşahedelerimi takdim edeceğim.

METROBÜS, BİR KARA DELİK OLABİLİR!

Metrobüs, içeri girmek için bir solucan deliği bulunması gereken, asfalt-zaman bükülmesi yaşatan, bilinen bütün kütle-hacim ilişkilerinin içinde tersine çalıştığı bir araçtır. E-5 karayolundan gidildiğinde saatler sürecek seyahatleri, içine girebilmeyi başaran yolcular için oldukça kısa sürede aldırıp adeta bir bast-ı zaman yaptırır. Durakları çok kalabalıktır, çevredeki bütün insanları kendine çeker. Metrobüs etki alanı içerisinde alışılagelmiş olan beşeri münasebetlerin işlemediği görülür. Kim kime, kuantuma… Bütün bunlara bakarak bir çeşit kara delik olduğunu söyleyebiliriz.

NEWTON, KUANTUM, ATOM FİZİĞİ KANUNLARI ve METROBÜS

Kitle çekim kanunu: Kendine ayrılmış yolda hızlı ve güvenli bir şekilde seyahat edeceğini düşünen kalabalık insan kitleleri için cazibe merkezidir. Kitleler bu çekimden kaçamaz.

Newton’un hareket kanunları: Her itmeye karşılık ve zıt yönlü bir itme meydana gelmektedir. Bir yolcunun üzerindeki net kuvvet, adamın kütlesi ve dövmeli kolunun çarpımı ile ölçülebilir. Aman diyeyim, herkese bulaşmayın!

Termodinamik Kuralları: Maksimum düzensizlikle sağa sola dağılmış olan yolcular, minimum enerji durumuna geçerler ve kımıldamaya bile artık mecalleri kalmaz. Herkes bulunduğu yerde çakılı kalır, kimse kendiliğinden boşluklara doğru ilerlemez.

İdeal Metrobüs Denklemi: Yolcuları arasındaki çekme ve itme kuvveti ihmal edilebilecek seviyede az olan metrobüslere ideal metrobüs denir. Gerçekte ideal metrobüs yoktur. Düşük insan basıncı ve yüksek oksijen bulunduğu durumlarda metrobüsler ideale yakın davranır. P.V=n.R.T denklemi ile gösterilir. Formülü “vapur-tren kullan, metrobüse bulaşma”  şeklinde okuyanlar olduğu gibi “paran varsa ne rahat” diyen fizikçiler de mevcuttur.

Heisenberg’in belirsizlik ilkesi: Boş koltuğun konumu bilinirken insanların ona koşarkenki hızı ya da insanların hızı bilinirken boş koltuğun konumu bilinemez. O yüzden sadece bir tane boş koltuk seçin ve ona ulaşmaya çalışın.

Pauli’nin dışarılama ilkesi: En az beş durak sonra inecek olan insanlar kapı önlerinde yığılıp kalır ve inen yolcuları hızlı bir şekilde dışarı doğru iterek yeni yolcuların gelmesini engeller.

“İzafİETT” Teorisi: Kalabalıktan ve dolu gelen metrobüslere binememekten şikâyet ederek duraklarına boş bir metrobüs gönderilmesini isteyen yolculara “İETT’nin durakları kameralarla gözetlediği ve yoğunluğa göre araçları yönlendirdiği” şeklinde standart bir cevap gönderilir. Yolcular ve sistem tarafından gözlenen yoğunlukların -her nasılsa- aynı olmadığını ve İETT’nin izafi bir yoğunluk kıstası kullandığını anlatan teoridir.

Hacmi ve dıştan görünüşü aynı kaldığı halde, yolculuk boyunca kütlesi sonsuza doğru büyüyebilen metrobüslerin muamması hiçbir ölçü, kanun, teori veya formülle açıklanamamaktadır. Keza içerisinden bir otobüs dolusu yolcu indiği halde, içi bir kişinin bile adım atamayacağı kadar kalabalık olmaya devam eden metrobüslerin gizemi çözülebilmiş değil. Hatta, Kadir abi’nin “atom fiziğine de metrobüse de lanet olsun!” diyerek istifa ettiği söyleniyor. Metrik sistemi altüst eden metrobüsü Stephen Hawking görse, muhtemelen kuantum’a tövbe eder, fizikten elini eteğini çeker ve kendini şiire, sanata verirdi. “Körükoğlu” mahlasıyla şunu derdi herhalde:

“Bizden selam olsun Beylikdüzü’ne!
Çıkıp şu körüğe yaslanmalıdır
Yaslanıp da kitap okunmalıdır
Millet geldi tabur tabur dizildi
Beyaz Masa’ya şikayetler yazıldı
Metrobüs icad oldu metrik bozuldu
İETT artık ses vermelidir!”

Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/hawking-gorse-metrobus-icad-oldu-metrik-bozuldu-derdi_457091

Metrobüs ve Boşkoltuk Sistemi


Türkiye’de görsel-işitsel, yazılı-basılı velhasılı bütün haber kaynaklarında en çok kendisinden bahsedilen ilimiz İstanbul’dur. Ülke nüfusunun neredeyse beşte biri burada yaşıyor. Anadolu’da yaşayan herkesin ya bir akrabası veya bir yakın tanıdığı vardır İstanbul’da.

Böyle olunca İstanbul’un dertleri bütün memleketin derdine dönüşüyor. Çorum’da yaşayan biri bile İstanbul’daki içme suyu barajlarının rezervlerini ezbere biliyor ve “72 günlük suyu kaldı İstanbul’un” diyebiliyor meselâ.

İstanbul’da yaşamanın en dertli kısmı ulaşım. Yerli yersiz göçlerle sürekli artan nüfus, her geçen gün daha da artan araç sayısı, trafik keşmekeşini arttırıp tam bir çileye dönüştürüyor. Eskiden belli saatlerde belli yollar kilitlenirdi. Artık hangi yolun hangi saatte kilitlendiği bile belli değil. Özel bir şoför veya servis kullanmayanlar için en iyisi toplu taşıma kullanmak. Zaten çevresini düşünen, bilinçli bir “vatan şaşmaz” toplu taşımadan.

Toplu taşıma denince İstanbul’da akla ilk gelen araç metrobüstür. Hizmet ettiği güzergâhın kritikliği ve kat ettiği mesafenin uzunluğu sebebiyle onu kullanan pek çok kişi için vazgeçilmezdir, hatta bazıları için maalesef, alternatifsizdir. Esir kamplarını aratmayan bir kalabalık vardır, bazen içeri girebilmek için insanlıktan çıkmak gerekebilir. Koltukların dolma süresi milisaniye mertebesine yakındır. Merkezi bir kaç durak haricinde, oturanların inmek için kalktığı neredeyse görülmemiştir. Bindiğinizde ayakta kaldıysanız, o yolculuk boyunca ayakta kalacaksınız demektir. Metrobüs, minyatür bir İstanbul’dur aslında, kendisinden yaka silkinen, ama onsuz da olunamayan haliyle…

Boş bir koltuk bulup oturarak seyahat etme ideali, bazı metrobüs yolcuları için uğrunda fedakârlıklar yapmaya da değerdir. Meselâ gitmek istediği yönün tersine, birkaç durak geri gelerek başlangıç noktası olan Beylikdüzü durağına ulaşıp “kaynaktan su içmeye” çalışan yolcular vardır. Bu yolcular, geçen hafta acı bir sürprizle karşılaştı; indikleri yerde yeni İstanbul kart turnikeleri onları bekliyordu. Yani İETT, “çakallık” yaptığını düşündüğü bu yolcular için, artık ekstra bir ücret almak suretiyle “metrobüse” kondurmak yöntemini seçmişti!

Metrobüs sisteminde itiş kakış anlayışına saplanıp kalmamak için konuyu duraklarüstü bir yerde incelemeye karar verdim. Şirinevler istasyonu üzerindeki üst geçide merdivenlerden yürüyerek çıktım, çünkü tabelâlarda engelli vatandaşların kullanabileceği bir durak olarak gösteriliyor olsa da, bu durakta herhangi bir asansör yok. Bırakın asansörü, Zincirlikuyu durağında bulunan ve yağmurlu havalarda “yürüyemeyen” merdivenlerden bile yok. Alman malı en kaliteli merdivenlerden kullanılmış olmasına rağmen bu merdivenlerin bazıları, havada bulut göründü mü, yürüyememeye başlıyor. Ben romatizmadan şüpheleniyorum! Duraklar üstü bir noktadan bakan biri olarak dedim ki: “Yerli ve millî bir ‘Boşkoltuk Sistemi’ gelmeden metrobüs problemi çözülemez. Eyyy İETT! En az 400 koltuklu bir metrobüs verin, bu iş huzur içinde çözülsün… Diyelim 400 koltuklu olmadı da 335 koltuklu oldu, o da olumlu.”

Metrobüste oturarak gidebilmek için hiç uğraşmıyorum, daha doğrusu uğraşamıyorum. Araç içerisine giriş mücadelesini kazanmak bana yetiyor. Bir seferinde, başucunda ayakta beklediğim koltukta hiç kalkmayacak ve inmeyecekmiş gibi uyuyan yolcu vardı. Ben de elimdeki telefonla uğraşıp dalmışken, birden başım çevrilir gibi önüme baktım, kurt kuş ilişmemiş bir boş koltuk duruyor. Adamın ne ara kalkıp gittiğini görmemiştim ve işin garip tarafı, başka kimse de görmüyor gibiydi. Geçip oturdum ve şükrettim, mutluydum. Kimsenin kafasını gözünü yarmadan ve iki bilet ödemeden oturabilmiştim! Velâkin, bir problem vardı; koltuklar arası mesafe dardı ve rahat edemiyordum. Ayakta giden o kadar insan varken zaten rahat oturulamaz. Kısa bir süre sonra ayaklarımda karıncalanma ve uyuşma başladı. Boş koltuk, metrobüs, İstanbul ve dünya… Üç günlük dünyada hiçbir “koltuk” için kalp kırmaya değmezmiş, onu anladım.

Özetle; raylı bir sistem öncesi pansuman bir tedbir olarak duyurulan metrobüs, zaman içerisinde raylı bir sistem yapılması bir yana, mevcut banliyö treninin iptal edilmesi ve metrobüsle aynı güzergâhtaki otobüslerin sayısının oldukça azaltılması sonucu, kapasitesinin üstündeki sayıda yolcuya hizmet etmek durumunda kalmıştır. Sosyal medyada adına parodi hesaplar açılmış, televizyon programlarında mizah programlarına konu olmuştur. “Havasız insan aracı” tanımlaması ve “winrar’ın İETT’den öğreneceği çok şey var” sözü yaşanan sıkışıklık ve kalabalık hakkında yeterince fikir veriyor olmalı. Faruk Çakır Ağabeyimiz de konu ile ilgili gazetemizde bir yazı yazmış ve feryat niteliğinde bir tweet atmıştı: “Otobüs ve metrobüsler; ilmen, dinen, fıkhen binilmeyecek derecede yoğun. İmdat!”

Sosyal medya hesaplarımda bir kaç defa benim de metrobüs ile ilgili gönderilerimi görüp beni tenkit eden dostlarım oldu. Metrobüse çok yüklendiğimizi düşünen arkadaşlara söylüyorum: “Problem de bu zaten; çok yükleniyoruz, onu söylüyoruz biz de…”
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/metrobus-ve-boskoltuk-sistemi_386403
Tarih: 22 Şubat 2016

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: