Bu Blogda Ara

Arşiv

turist etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
turist etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Aşılara Tutunmak...


 

AKP ve MHP kongrelerine denk gelen zamanlarda girilen normalleşme, Nisan ayında virüs bulaşması vak’alarının sayısını arşa çıkarınca, bazı ülkeler bize uçuş yasakları uyguladı ve vizeleri askıya aldı. Ramazan dönemi boyunca teravihlerin iptal edilmesi ve tam kapanma tedbirlerinin bayram günlerini kapsayacak şekilde uygulanmasının turizm sektörümüzü kurtarmaya matufen yapıldığı açıkça ifade edildi.

Aşıişleri –düzeltiyorum, Dışişleri – Bakanı’mız, Almanya’da turizmle ilgili konuşurken teminat verdi, “turistin göreceği herkes aşılanacak” dedi. Tepkili sesler yükselince “turist dediysek neden sadece yabancıları anladınız ki, yerli turistler için de söyledim” manasında bir tevil getirdi ama bu açıklama önceliğin paraya verildiği gerçeğini değiştirmedi. Kafası karışanlar için nihai nokta Erdoğan tarafından kondu: “Turist zaten gelmiyor, gelene yasak mı uygulayalım? Oradan 3-5 dolar gelecekse bırak gelsin!”

Turizm Bakanlığı, geçtiğimiz hafta çok tartışılan bir video sundu. Videoda, “eğlenmenize bakın, ben aşılıyım” anlamına gelen ingilizce bir ifadenin yazılı olduğu maskeler takan personel vardı. Aşılanma reklamı yapmak istediler ama vatandaş tarafından durum aş”ağ”ılanma olarak anlaşılınca video apar topar silindi.

Aşılanma meselesini ön plana çıkardık ama memlekette o kadar aşı var mıydı ki? Aman bir terslik çıkarmasın diye huyuna suyuna gittiğimiz, Uygur Türklerine yapılan mezalime ses çıkarmadığımız, çıkaranları susturduğumuz veya elimizle kendisine teslim ettiğimiz Çin, kim bilir neye kızıp da söz verdiği aşıları göndermeyince, aşı randevuları iptal edilenler, ikinci doz randevusu 8 hafta sonrasına atılanlar oldu. Neyse ki, bir zamanlar “acı vatan” denilen ve şimdilerin “aşı vatan”ı Almanya’dan aşı müjdesi geldi. Koca Sağlık Bakanı’mız 120 milyon doz aşı haberini verirken, “o ki bana inanmıyorsunuz, aha da sahabına sorun” dercesine Uğur Şahin’den rakamları teyit etmesini istedi.

Alternatif Maske Mesajları

Madem artık bol bol aşı gelecek, yerli yabancı bütün tursitlerin görebileceği kişilere, üzerinde ilginç mesajlar taşıyan yeni maskeler tasarlamak lazım. Yeni formlümüz HMMM: Hijyen, mesafe, maske, mesaj.

"Aşılarımız turizm zoru, Allah'ım sen turisti koru!", "aşı bir otobüstür; binmesini bilmeli, son kafile gitmeden turiste görünmeli", “çağırdım gelmediler, sen aşısızsın dediler” veya "turiste can feda, aşı olmayana elveda!" gibi kamyon arkası yazılara benzer eğlenceli maske sloganları geliştirebiliriz. Ya da, “He-man” etkisini gösterebilecek “maskelerin gücü adına, ben aşılıyım artık!” yazısına ne dersiniz?

Bazı meşhur şarkı sözlerine benzer yazıları kullanmak da mümkün, mesela:

“Virüse bulamıyor kimse derman
Öyle zor ki dövizsiz olmam
Devletten geldi büyük ferman
Aşıların çocuğuyum, ben aşılar çocuğuyum”

“Gözümde canlanır koskoca mazi,
Turistler nerede, ben neredeyim
Suçumuz neydi, aşımızı da olduk işte
Gel gör aşılandım, ben ne haldeyim

Corona birikti sığmaz içime
Bin maske taksam da azdır virüse
Dövizi unutan turizmciye,
Mutluluktan haber ver direkt aşı”

“Sevdim seni inanamayacağın kadar paralı turist
Damarlarımda dolaşan şu aşılı kanımda koronanın adı yok
Aşılanmışım, aşım eşkalim bilinmekte
Üstelik maskem de tam şuramda...
Kirli sakalıyla turist kafilesi gezinmekte
N'eylersin ki çember daralmakta
Yasal injektörüyle bir Aşişleri bakanı yaklaşmakta...”

“Aşı olmak özgürlükse
Özgürüz ikimiz de
Turist, yuvasız çalı kuşu
Bense kafeste kanarya
O dolaşmış ülke ülke
Savurmuş dövizini
Ben yetirememişim gelirimi
Başvurmuşum hibelere!”

 Turizmi yaşatırız belki bir kaç yıl, aşılara tutunarak... Fena mı olur?

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/asilara-tutunmak_543328

TÜVİK

 

Sefer Selvi Karikatürü

Anayasa değişikliğinin konuşulduğu şu günlerde, istediğinde sorumluluk sahibi olmadan iktidar ortağı olarak güç ve yetki kullanan ve istemediğinde “muhalefetimsi hareket” eden cenahın yüze yüze kuyruğuna getirdiği, 100 maddelik olduğu söylenen anayasa taslağında teklif edilen Türkiye Liyakat Kurumu diye bir kurum varmış.

Tam olarak nasıl çalışacağının ayrıntıları tabiî ki henüz kamuoyuyla paylaşılmadı. “Özeleştirme Genel İdaresi” ile birlikte düşünülürse müsbet neticeler verebilir, neden olmasın. Eleştirileri hep dışarıdan ithal etmek yerine yerli ve millî öz eleştirilerimizi kullansak fena mı olur? 

Hakkıyle işletilecek olduktan sonra kurumların anayasa içerisinde olmasına da gerek yok aslında. Sağolsun iktidarımız, gerek torba yasaları ile olsun, gerek genelgelerle olsun, anayasal haklara aykırılıklarına bakmadan, aklından geçirdiği herşeyi Resmî Gazete’de yayınlıyor. Her gün, gece yarısını biraz “genelgeçer” bir saatte, yeni bir genelge ile biz kullara neyi yapıp neyi yapamayacağımız bildiriliyor. “Bu da genel, bu da geçer ağlama” türküsüyle karşılıyoruz biz de genelde... Çek tahsilatları ile ilgili son dakika torbası ile geçen bir kanun, piyasaları allak bullak edip ödeme-takas sistemlerini kilitleyince hemen bir genelge ile düzeltme yoluna gidildi, ama telâfi edilmesi zor hasarlar bıraktı. 

“Tam kapanamama” döneminde marketlerde satılabilecek-satılamayacak ürünler hususunda çıkan genelge de kafa karıştırdı. Tıpkı, yasaklı günlerde çalışma izin belgesi almadaki süreç gibi. Yasağın başlamasına saatler kala, e-devlet üzerinden başvuru yapılması gerektiği duyurulunca sistem kilitlendi. Israrla belgeyi almak isteyen bazı şirket çalışanları belgeyi günler sonra da olsa alabilirken şirket sahiplerinin muafiyeti olmadığı gibi garabetler ortaya çıktı. Şirketlerin faaliyet kodlarının yanlış eşleşmesi sonucu izin alamayanlar oldu, alt işverene bağlı olduğu için, muafiyet kapsamındaki bir yerde çalışsa bile belge çıkaramayanlar oldu, velhasıl, saç baş yolduran süreçte en son, elle yazılmış belgelerin de geçerli olduğuna dair genelge çıktı. 

O KURUM

Tabiî, daimiyen her can ermez bu sırra, bir bakarsın “masasına oturmayız” denilen Sisi ile ilişkileri normalleştirmek için diplomatik bir heyet gider Mısır’a... Koyun olup ağladılar ardı sıra, bu da genel, bu da geçer, ağlama!

Anayasada yer almamış ve hiçbir kanunda ya da genelgede adı konmamış olsa da işlediğine inandığım gizli bir kurumumuz var, TÜVİK: Türkiye Virüs İşleri Kurumu. Bu kurumun en önemli görevi, virüsle ilgili başta istatistiki bilgilerin yayınlanması olmak üzere her türlü düzenlemeyi yapmak. Aşısızlık oranları, “en filyasyon” rakamları, geçerli vak’a sayıları, vak’aların illere göre dağılımı, sürece güven endeksi gibi istatistikî veriler hep TÜVİK işi gibi geliyor bana. “Test sayısı sebeptir, vak’a sayısı sonuç... Öncelikle test sayısını düşürmeliyiz” yaklaşımı ile hesap yapılıyor olmalı. 

Salgının en başında, dünyanın her köşesine virüs bulaştığı halde bizde yok dedi TÜVİK. DSÖ tarafından pandemi ilân edilip ülkelere vak’alara göre yardım yapılacağı duyurulunca biz de açıkladık. Cümle âlem, başta Çin olmak üzere uluslar arası uçuşlara kısıtlama getirirken biz Çin uçuşlarını en son kapatan ülke olduk. Virüsle mücadele için müteahhitleri koruma tedbirleri getirildi. Maske dağıtımını devlet yapacak, satışı yasak dendi, e-devlet kilitlendi, kimse alamadı. PTT ile evinize gelecek dendi, gelmedi. Eczaneler eliyle bedava dağıtılacak dendi türlü aksaklıklar çıktı. En son satışına izin verildi de millet rahat bir nefes aldı, maske ile ne kadar rahat alınabiliyorsa... 

Başlamasına iki saat kala ilk sokağa çıkma yasağı ilân edildi, insanlar panikle sokağa fırladı. Tatil günlerinde kısıtlama yapıldı, iş günlerinde serbestçe dolaşıldı. Turist çekmek için normalleşmeye geçildi, bulaşma vak’aları tavan yaptı. Vak’a sayıları gizlendi, halkın iyiliği için dendi. Aşılar için geçen yazdan beri ülkeler sipariş verdi, anlaşmalar yaptı, TÜVİK bu sipariş işinde kime nasıl kıyak geçeceğine karar veremediği için geç kaldı. Elli milyon-yüz milyon, bugün-yarın, yaza-bahara gelecek diyerek sürekli farklı bilgiler verildi. 

Turistlerin göreceği bütün Türklerin aşılanacağı bilgisi ile rahatladık doğrusu. Cem Yılmaz’ın meşhur sorusu geliyor akla tabii: “Peki, biz de turistleri görebilecek miyiz?” Ülkemize gelecek turistlerden PCR testi istemeyecekmişiz. Yeter ki gelsinler, biz Ramazan’da teravihleri de iptal ederiz, bayramda eve kapanırız, isterlerse bir süreliğine ülkeyi boşaltıp gidebiliriz, biz kimiz ki turistler yanında. ‘Gel, ne olursan ol’larla çağrılan her turist cebi dolu dollar’la gelse iyi olur, 128 milyar doları denkleştirmek gerekecek. 

Otel sahibi Kültür ve Turizm Bakanımız, turizmi canlandırmak adına, 17 Mayıs’ta günlük beş bin vak’a siparişi verdi. Göreyim seni TÜVİK, aslansın sen, ne yapar eder, bu sayıyı (y/t)utturursun...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/tuvik_542476

Öne Çıkan Yayın

Siya-Nur

Siya-Nur     Ülkemizde maddi felaketler, yetkili şahısların kendileriyle olan etkileşimine göre ikiye ayrılır: İlk kısım, üzerinden mağd...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: